23/09/2019 | Yazar: Ali Erol
Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp "köşe"lerine sığmayan gazete yazılarını sizler için okuduk…
Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan gazete yazılarını sizler için okumaya devam ediyoruz. Millî Gazete, Sabah, Özgür Kocaeli, Edirne Yenigün, Akit ve Karar gazetelerinden seçtiğimiz işte geçen haftanın nefret “köşe”leri…
Merhum Erbakan’ın Millî Görüş’ünün takipçisi olan Millî Gazete köşe yazarlarından Mahmut Toptaş, geçen hafta, “Nefsimizin projesiyiz” ve “Sinead O’Connor’un Şüheda Sadakat olması” başlıklı iki yazı yayınladı.
Millî Gazete köşe yazarı, önce “Basın, öne çıkan herkes için “proje” demeye alıştırılmış. Ya Yahudi projesidir, ya Hıristiyan projesidir, ya da ikisinin işbirliğindeki projedir.” eleştirel yaklaşımıyla başlıyor ve hemen ardından “Hepimizde nefis var. Hepimizin canı bir şeyler ister ve o istediğinin helal veya haram olmasına bakmaz o.” diye ekliyor.
Daha önce, “Eşcinsellerin hukuku” başlığında, riyanın geleneksel diliyle bir yazı yazan Toptaş’ın, nefsine n’oldu da, “konu”yu uzatmadan doğrudan “ibnelik”e bağladığı anlaşılmıyor: “İbnelik, Yahudilere göre de, Hıristiyanlara göre de, eskiden Batı hukukuna göre de yasak idi. Bir gün geldi bu suçu işleyenler, kanun koyuculukta öne geçtiler ve yasağı kaldırıverdiler. Ama Avrupa halkının çoğunluğu oğlunun ibne olmasını istemediğinden, Müslüman çocuklardan İslami eğitim alanlar arasında bu pislik görülmediğinden İslam’a giriyorlar. Fransızca kitaplar terceme eden bir dostum, her sene Paris’te birkaç gün kalır. Yazarlardan birçoğuna “ibnelerin ilanlarından rahatsız oluyor musunuz” sorusuna, “Evet oluyoruz ama bunu makalelerimizde yazamıyoruz” diyorlar.”
Millî Gazete köşe yazarı, “Biz, canımızın istediklerini de yabana atmadan … Resulünün sünnetine bakacağız. Dinimize uyarsa uyacağız, uymazsa uymayacağız.” diye bitirdiği köşe yazısında, isteyip de daha “yazamadığı”nı herhalde okurunun nefret tahayyülüne bırakıyor olsa gerek!
Millî Gazete köşe yazarı Toptaş’ın hemen ardından “Sinead O’Connor’un Şüheda Sadakat olması” başlığıyla devam ettiği köşe yazısında gene “İbnelik, Yahudilere göre de, Hıristiyanlara göre de, eskiden Batı hukukuna göre de yasak idi.” dediğini hatırlatıyor.
Sabah yazarı Melih Altınok, “Pişmanım” başlıklı yazısında, okuduğu kitaplar ve yazarlarıyla ilgili neyden “pişman” olduğunu sıralarken asıl yazma gerekçesi olan yazar Elif Şafak’a lafı getiriyor; getirsin, bize ne, kime ne!
Sabah yazarı Altınok tabii ki okuduğuna “pişman” olduğu yazarın yazdıklarıyla yetinmiyor ve araya vaktinde yaptığı biseksüel “şaka”larını da katıyor: “Beni okuduğuna pişman eden yazarlardan biri, bugünlerde yine gündemde olan, yirmili yaşlarımda öykülerini, denemelerini beğeniyle okuduğum Elif Şafak’tır. Hanımefendinin son olarak Avrupa'da bir yerlerde "Biseksüel olduğu için kendisine Türkiye'de zulüm ettiğimizi" anlattığını hatırlıyorum. Hadi o günlerde yaptığım gibi bu şovları "Biseksüel biseksüel sorma gitsin" diye şakalarla geçiştirmiştik...”
Özgür Kocaeli gazetesi köşe yazarı Alaettin Köksal, “Sayın Erdoğan’ı Şuursuzca Eleştiren Bay ve Bayanlara Soruyorum” başlıklı köşe yazısında, “konu” tabii ki “LGBT”ye de geliyor ve köşe yazarı “eleştirenlere” öneriyor: “İktidara geldiğimiz gün, LGBT başlığı altında toplanan Lezbiyenlere, Gey’lere, Biseksüellere, Travestilere, Homoseksüellere hiçbir hak tanımayacağız. İstanbul sözleşmesini/6251 sayılı yasayı kaldıracağız.”
Özgür Kocaeli köşe yazarı, “Sayın Erdoğan’ı Şuursuzca Eleştiren Bay ve Bayanlara Soruyorum” başlıklı yazısını, “Ey iman edenler! Niçin yapamayacağınız şeyi söylersiniz?” diyerek bitiriyor.
Edirne Yenigün gazetesi köşe yazarı Recep Çınar, “BEKA mı dediniz!” başlıklı “Hicr” suresinin ayetleriyle doldurduğu köşe yazısını şöyle bitiriyor: “Biz bugün LBGT (eşcinsellerin kendi haklarını(!) savunmak adına oluşturduğu bir akım)’i resmen serbest edeceğiz, Zinayı suç olmaktan çıkaracağız, Faizi günün gerçeği olarak göreceğiz, İdam cezasını da kaldıracağız… sonra da devletin “beka”sından bahsedeceğiz!!!”
Akit yazarı Vehbi Kara, “Hala Piyer Lut’i İsmini Değiştiremedik” başlıklı köşe yazısına, “Kuran’da çok sapkın bir kavimden bahsedilir.” Diye başlıyor ve uzatmadan “konu”yu bağlıyor: “Mesele bu kadar açık ve net olduğu halde devlet yöneticilerinde akıl almaz bir uyuşukluk hali hatta körlük bulunmaktadır. Eşcinselliğin ve çeşitli ahlaksız tutumların yaygınlaştırılması maksadı ile yapılmış İstanbul Sözleşmesi imzalandığı yetmiyormuş gibi buna uygun çıkarılan birçok yönetmelikle karşı karşıya kalmış durumdayız.”
Irkçı, cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemleriyle harmanladığı köşe yazısına devam ediyor Akit yazarı Kara: “Ne üzücüdür ki İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerinden bir çoğu: LGBT adı verilen sapık güruha karşı bunları koruma amaçlı maddelerdir. Sözleşmenin “Temel Haklar, Eşitlik ve Ayrımcılık Karşıtlığı” başlıklı 4. Maddesi’ne göre “Bu sözleşme hükümlerinin taraflarca uygulanışında, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği başka statüler temelinde hiçbir ayrımcılık yapılmayacaktır.” Denmektedir. Ayrıca sözleşme, hane içi şiddetin tanımını yaparken “eş” kavramı ile birlikte “partner” kavramını da ele alarak LGBTİ+ (lezbiyen, gey, biseksüel, transeksüel ve interseks) bireylerin içerisinde olabileceği Medeni Kanunda tanınmayan ilişkileri de kapsamaktadır. Bu utanç verici sözleşmenin İstanbul gibi yüzyıllarca İslam’a başkentlik yapmış bir şehirde imzalanması affedilmez bir hatadır.”
Karar gazetesi köşe yazarı Yusuf Ziya Cömert, “2023’e dair hedefleri olanlara bir tavsiye” başlıklı yazısında, “2023’e dair ‘hedef’leri olan iktidar, muhalefet, yeni, eski bütün taraflara dikkate almalarını tavsiye ederim.” dediği, Ekrem İmamoğlu’nun “‘tarz-ı siyaset’”ini övüyor. Cömert, “müşteri”ye göre davrandığını söylediği İmamoğlu’nu överken arada gözden çıkarılan ve “başarılı” bir politik taktik olarak görülen gene “LGBT” oluyor: “Bu bir politika tercihi. Daha dikkat çekici bir tarafı: İhtilaflı alanlarda görünmemeye çalışıyor. Dikkatimi çekti. LGBT’nin eylemleri vardı, ‘sol’da bilhassa CHP’de o eylemlere el sallamayan kalmadı. İmamoğlu sessiz geçiştirdi.”
Not: Bu haberde, internet ortamı ile sosyal medyadan yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmadı; olduğu gibi alındı.
Etiketler: medya