08/04/2024 | Yazar: Kaos GL
İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından bu sene 43’üncüsü düzenlenen, 17-28 Nisan tarihlerinde gerçekleşecek İstanbul Film Festivali’nin kuir temalı filmlerini derledik.
Woman Of… (…Kadın)
Filmin tanıtım yazısı şöyle:
“Genellikle beden, dönüşüm ve toplumsal çatışma konularını ele alan Polonyalı yönetmenler Malgorzata Szumowska ile Michal Englert, yeni filmlerinde Polonya’nın komünizmden kapitalizme geçiş sürecini bir bireyin dönüşümü paralelinde anlatıyorlar. Venedik Uluslararası Film Festivali’nde Altın Aslan için yarışan ... Kadın, Polonya’da bir taşra kasabasında doğumda erkek olarak atanan Aniela Wesoly’nin yaşamını konu alıyor. Evlilik ve ebeveynlikte karşılaştığı zorluklar, sarsılan aile ilişkileri, tutarsız çevresi, trans bir kadın olarak kişisel özgürlüğünü bulma yolculuğunda sürekli Aniela’nın karşısına bir duvar gibi dikiliyor. Aniela hangi seçimleri yapmak zorunda kalacak? Gerçekte olduğu kişi olabilmek için her şeyini feda edecek mi? The Hollywood Reporter’a göre "... Kadın’ın asıl gücü, bireysel bir karakter çalışması olduğu kadar alışılmadık bir aşk hikâyesi olmasında.”
You Burn Me (Yaktın Beni)
Yönetmenliğini Matías Piñeiro’nun yaptığı filmin tanıtımı şöyle:
“Filmin ve filme uyarlamanın sınırlarını sorgulayan, düşsel, hem görüntüde hem içerikte hem de seste güzel (müzikleri oyuncu Gabi Saidón’un kendisi tarafından bestelenen) Yaktın Beni, deneysel sinema, parçalı görüntü, şiirsel felsefe ya da sadece görsel şiir olarak tanımlanabilir. Arjantinli yönetmen Matías Piñeiro’nun filmi, Cesare Pavese’nin 1947’de yayımlanan Dialoghi con Leucò adlı kitabından bir bölüm olan “Deniz Köpüğü”nün serbest bir uyarlaması. Bu metinde antik Yunan şairi Sappho ile su perisi Britomartis deniz kenarında buluşup aşk ve ölüm üzerine sohbet ederler. “Denizde her şey ölür ve yeniden canlanır” der filmde Britomartis. 16mm filme çekilen Yaktın Beni, prömiyerini Berlin Film Festivali’nde Karşılaşmalar bölümünde yaptı.”
The Summer with Carmen (Carmen’le O Yaz)
Yönetmenliğini Zacharias Mavroeidis'in üstlendiği filmin tanıtımı şöyle:
“Demosthenes ile en iyi arkadaşı Nikitas, Atina’nın kuir plajında keyif sürmektedir. Demosthenes, sinemacı olmaya can atan Nikitas’a, ilk uzun metrajlı filmi için bir fikir verir: Filmdeki olaylar Carmen adlı bir köpeğin etrafında döner. Yaz boyunca Atina’da mahsur kalan Demosthenes eski sevgilisi Panos’la yeniden temasa geçer; Panos, aşırı sevimli bir köpek olan Carmen’i sahiplenir ve anında pişman olur. Film üzerinde tartışan iki arkadaş, kahramanın gelişimini sorgularken, dostluklarında da yeni bir sayfa açılır. Kendi kendini “eğlenceli, seksi, Yunan usulü ve düşük bütçeli” olarak tanımlayan bu leziz, kaygısız komedi, dünya prömiyerini eylül ayında Venedik Günleri’nde yaptı.”
Unıcorns (Arzu Nesnesi)
Yönetmenliğini Sally El Hosaini, James Krishna Floyd’un yaptığı filmin tanıtım yazısı şöyle:
“Luke ile Aysha bir yeraltı gece kulübünde tesadüfen tanışır ve ilk öpüşmelerinde neredeyse yıldızlar uçuşur. Birlikte geçirdikleri zaman arttıkça, çok geçmeden ikisinin de ikili hayatları ortaya çıkar: Tamirci olarak çalışan bekâr bir baba olan Luke’un dünyası gri ve sadedir. Işıltılı elbiseler ve parlak makyajlarla bezeli dünyasından öteye, kendisinden şüphelenen ebeveynleri söz konusu olduğunda Aysha aslında Ashiq adında bir delikanlıdır. Toronto Film Festivali’nin özel gösterimlerinde prömiyerini yapan Arzu Nesnesi Aysha ile Luke arasındaki aksaklıkların eriyip gittiği duygusal yolculuğa anlayışla yaklaşıyor; yine de renkler ve kültürler arasından yansıyan gerçek kimliklerin yarattığı gerilimi yadsımıyor.”
Pet Shop Days
Yönetmenliğini Olmo Schnabel’in üstlendiği filmin tanıtımı şu şekilde:
“Julian Schnabel’in oğlu Olmo Schnabel’in adrenalin dolu, şaşırtıcı ve sarsıcı bu ilk filmi, iki bohem delikanlının New York’ta fesatlık, türlü belalar ve ölümcül aile sorunlarıyla bezeli büyüme hikâyelerini anlatıyor. Fevri kara koyun Alejandro, bir suça bulaşınca çaresizce Meksika’dan New York’a kaçar. Burada, hayatta bir amacı olmayan, evcil hayvan dükkânında çalışarak zaman öldüren yirmi yaşındaki Jack ile tanışır. Zengin ailelerince şımartılmış, ahlaki bir dayanak arayışı içindeki ikili, Manhattan’ın ışıltılı yeraltı dünyasının uyuşturucu ve ahlaksızlık çukurlarını uğrak edinen fırtınalı bir ilişkiye başlar. Peter Sarsgaard ile Maribel Verdu’nun da oyuncu kadrosunda yer aldığı, Michel Franco ile Martin Scorsese’nin yürütücü yapımcılarından olduğu Pet Shop Days, 16 mm filme çekilmenin grenli estetiğiyle bir yandan 1990’ların bağımsız sinemasını bir yandan Andy Warhol ya da Larry Clark’ı anımsatıyor. Pet Shop Days’in prömiyeri Venedik Film Festivali’nin Ufuklar Extra bölümünde yapıldı.”
Omen (Kehanet)
Filmin tanıtımı şöyle:
“Kongo asıllı Belçikalı rap müzisyeni ve görsel sanatçı Baloji’nin Cannes’da prömiyerini yapan bu ilk yönetmenlik denemesi, çarpıcı görsel dünyasıyla öne çıkıyor. Film Kongo’da, cadılık ve büyücülükle suçlanarak yaşadığı toplumdan dışlanan Koffi’nin on beş yılın ardından memleketine dönüşüyle başlıyor. Hayal dünyasıyla gerçeklik arasındaki sınırı benzersiz bir şekilde esneten Kehanet, dört bireyin kesişen yazgılarını önyargılar, toplumsal eşitsizlik, kimlik, aidiyet ve inanç kavramları üzerinden izliyor. Afrika’nın benzersiz mitolojilerinden beslenen ve hem amatör hem profesyonel oyuncuların rol aldığı film, Belçika’nın Oscar adayı oldu. Baloji, filmin ardından dört ana karakterden esinlenerek besteleri tamamen kendisine ait dört farklı müzik albümü yayımladı.”
Ferzan Özpetek’ten Meze-Müzik-Muhabbet, Levan Akin’den Passage
Ayrıca festival kapsamında yönetmenliğini Ferzan Özpetek’in yaptığı ve oyuncuları arasında Ayta Sözeri’nin yer aldığı Bir İstanbul Üçlemesi: Meze-Müzik-Muhabbet de gösterilecek. Filmin tanıtımı şöyle:
“Ferzan Özpetek’in Bir İstanbul Üçlemesi hayatı paylaşan, neşelenen ya da hüzünlenen güzel insanların bir araya geldiği rakı sofralarının zengin ve köklü geleneğini İstanbul’un eşsiz güzelliğiyle işliyor. Üçleme Meze, Müzik ve Muhabbet başlıklı üç bağımsız kısa filmden oluşuyor.
“Meze”: Hayat bazen hayal kırıklığı yaratır. En kötü gününü yaşadığını düşünebilirsin. Ama etrafında hayatı paylaştığın yakın dostların varsa, belki de o gün sandığın kadar kötü değildir. Hatta belki de o gün kutlamaya değer bir gündür. “Müzik”: Başta hiç önemsemediğiniz bir çocukluk anısı, sizin kaderinizi, geleceğinizi etkileyebilir. Nasıl büyüdüğünüzü, ne yaptığınızı, nasıl bir hayat yaşadığınızı şekillendirebilir. Bazen hayat tesadüflerle güzelleşir. “Muhabbet”: Bir insanı, bir kenti, bir dostu, bir sevgiliyi özlemek hep sırtında taşıdığın ağır bir yüktür. İçindeki özlemi gidermek için her şeyi denersin. Özlem hiç bir zaman bitmez ama onunla yaşamayı öğrenirsin.”
Festival kapsamında gösterilecek bir diğer film ise Ve Sonra Dans Ettik filmi ile tanıdığımız Levan Akin’in son filmi Crossing (Passage). Filmin tanıtım yazısı ise şöyle:
“Levan Akın’ın büyük beğeni toplayan Ve Sonra Dans Ettik’in ardından yönettiği ve büyük bölümü İstanbul’da geçen bu yeni filmi, kan bağı olan aileler ve seçilmiş aileler hakkında dokunaklı bir dram. Akın’ın “dayanışmaya övgüm ve İstanbul’a aşk mektubum” olarak tanımladığı Geçiş, uzun süredir kayıp olan yeğeni Tekla’yı bulmak için kendine bir söz veren emekli öğretmen Lia’yı takip ediyor. Birbirlerine ne kadar zıt olsalar da genç komşusuyla güçlerini birleştirip harekete geçen Lia’nın yolu sonsuz bağlantılar ve olasılıklarla dolu görünen güzel ve devasa İstanbul’a çıkar. Lia İstanbul’da trans hakları için mücadele eden avukat Evrim’le tanışır ve kendini hiç alışık olmadığı yakınlıklar ve topluluklar arasında bulur. Geçiş, Şubat ayında Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünün açılışını yaptı.”
Detaylı bilgi ve programın tamamı için İKSV’nin sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Etiketler: kültür sanat, yaşam