20/01/2021 | Yazar: Gözde Demirbilek

İzmir Bölge İdare Mahkemesi, 7. İzmir Onur Yürüyüşü’nün (2019) İzmir Valiliği tarafından yasaklama kararını hukuka aykırı buldu ve kesin olarak kaldırdı.

7. İzmir LGBTİ+ Onur Yürüyüşü yasağı iptal edildi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

2019 yılında 16-23 Haziran’da yapılması planlanan 7. İzmir LGBTİ+ Onur Haftası etkinlikleri, haftanın başlamasına 3 gün kala İzmir Valiliği tarafından yasaklanmıştı. Genç LGBTİ+ Derneği’nin açtığı yürütmeyi durdurma davasında mahkeme, “Bondage Atölyesi” ve “Cinsel Oyuncak Atölyesi” etkinlikleriyle birlikte 22 Haziran’da yapılması planlanan yürüyüş dışındaki etkinliklere getirilen yasağa ilişkin oy çokluğuyla yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Ayrıca İzmir Valiliği’nden iki etkinlik ve yürüyüşle ilgili savunma istemişti.

Genç LGBTİ+ Derneği’nin dilekçesi ve İzmir Valiliği’nin savunmasını inceleyen İzmir 1. İdare Mahkemesi geçtiğimiz yıl, 7. LGBTİ+ Onur Yürüyüşü hakkındaki yasaklama kararının iptal edilmemesine, iki etkinlik hakkındaki yasaklama kararının iptal edilmesine karar vermiş, yürüyüş yasağının iptal edilmemesine gerekçe olarak “suç işlenme tehlikesi bulunmasını” göstermişti.

Yasak kararı istinafta hukuka aykırı bulundu

Dernek, İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin kararı üzerine davayı üst mahkemeye taşıyarak talebinde ısrarcı oldu. İzmir Bölge İdare Mahkemesi; yasaklama kararını, güncel insan hakları standartlarına uyumlu bir gerekçeyle ve oybirliğiyle hukuka aykırı buldu ve kesin olarak kaldırdı.

Mahkeme, kararında Onur Yürüyüşü’nün çoğulculuğa ve barış içinde bir arada yaşamaya katkı sağlayacağı için demokratik toplumda korunması gereken bir temel hak ve hürriyet kullanımı olduğun belirtti:

“Barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüş hakkının, demokratik bir toplumda ifadenin açıklanma yöntemlerinden biri olarak korunması gereken vazgeçilmez haklardan biri olduğu tartışılmazdır. Ancak bu hak kullandırtılırken Devletin, kamunun güvenliği ile toplantı ve gösteri özgürlüklerinin kullanılması arasında ölçülü bir denge kurması gerektiğine tabiidir.”

“Toplumun cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim bakımından farklılaşmış bir kesiminin maruz kaldığı nefret, ayrımcılık ve şiddete karşı toplumda duyarlılık ve farkındalık yaratmaya yönelik olduğu görülen ‘Onur Yürüyüşü’ çoğulculuğa ve barış içinde bir arada yaşamaya katkı sağlayacağı için demokratik toplumda korunması gereken bir temel hak ve hürriyet kullanımıdır.”

“Kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının Devlete yüklediği yükümlülük, yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların ve diğer bireylerin, gerek kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek müdahalelere karşı koruma biçimindeki pozitif yükümlük gereğidir.”

“Yasak, ‘suç işlenme tehlikesi’ için somut ve yakın tehlike bulunması halinde mümkündür”

Mahkeme, yürüyüş yasağının iptal edilmemesi kararında “suç işlenme tehlikesinin” gerekçe gösterilmesine ilişkin; yasak kararının ancak yürüyüşün düzenlenmesi halinde suça ilişkin somut ve yakın tehlikenin bulunmasıyla mümkün olacağına yer verdi ve yasağı kesin olarak kaldırdı:

“Genel güvenlik, asayiş ve kamu düzeninin korunması, şiddet olaylarının yaygınlaşmasının önlenmesi, suç işleneceğine dair yakın ve açık bir tehlikenin mevcut olması, suç işleneceğine dair açık, somut ve yakın bir tehlike bulunduğunun ortaya konulması halinde, bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme olanağını korumayı amaçlayan ve çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkmasını, korunması ve yayılmasını güvence altına alan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasının engellenmesi olanaklı olmakla birlikte bir toplantının ve gösteri yürüyüşünün yapılmasının yasaklanması ancak toplantının ve gösteri yürüyüşünün düzenlenmesi halinde suç işleneceğine dair açık, somut ve yakın bir tehlike bulunması halinde mümkündür.”

“Bu haliyle, davalı idare tarafından suç işleneceğine dair açık, somut ve yakın bir tehlike ortaya konulmadan, bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provakosyonlara neden olabileceği ileri sürülen Onur Yürüyüşü’nü düzenlemek isteyenlerin savundukları ve başkalarına duyurmak istedikleri ortak fikirlerine karşıt olanların kimi soyut yakınmaları ve olası tepkilerin eyleme dönüşeceği varsayımına dayanılarak, davacı derneğin düzenlemek istediği toplantı ve gösteri yürüyüşünü (Onur Yürüyüşü) yasaklamaya, bu hakkın kullanımını engellemeye yönelik dava konusu işlemde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesine, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İhsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına ve yukarıda bahsedilen mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.”

“Kaldı ki gerek 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun, gerek 2911 sayılı Kanunun mülki idare amire verdiği yetki çerçevesinde, il sınırları dahilinde gerekli güvenlik önlemlerinin alınmasının ve ihtiyaç duyulduğunda toplantının dağıtılmasının, idarenin görev ve yetkisi içinde olduğu açık olup, davanın reddi yolundaki istinafa konu İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.”

“Hak alanını genişletici oldukça önemli bir karar”

Kaos GL Derneği Hukuk Koordinatörü Av. Kerem Dikmen, kararda alışılmış heteronormatif dilin dışarıda bırakıldığına dikkat çekerek, İzmir Bölge Mahkemesi'nin bu kararının uluslararası insan hakları mercileri standardında olduğunun altını çizdi:

“Bu karar, hem hukuk dünyası hem insan hakları hem de LGBTİ+’lar açısından çok önemli. Şunu belirtmek gerekir, 2019 yılında yasaklanan Onur Yürüyüşü’ne ilişkin bir karar. Dolayısıyla her ne kadar Onur Yürüyüşü’nü düzenleyenlerin haklılığı kanıtlanmış olsa da Onur Yürüyüşü, 2019 yılında ‘yaptırılmamış’ olarak kalmaya devam edecek. Ancak bu karar, İzmir Valiliği ve İl Emniyet Müdürlüğü’nün nasıl hukuksuz bir karar aldığını bize yeniden göstermiş oldu. Bunun ilk aşaması 3 çocuk ve 13 yetişkinin yürüşe katılması ve ‘yasaklara aykırı etmesi’ gerekçe gösterilerek yargılandığı davalarda beraatine karar verilmesiydi. Ardından bu Bölge İdare Mahkemesi’nin bu kararıyla da İzmir Valiliği’nin hukuka aykırı işlem yaptığı kayıt altına alınmış oldu.”

“Bu kararı önemli kılan birkaç önemli husus var: Her şeyden önce bu karar ‘cinsel yönelim’ ve ‘cinsiyet kimliği’ gibi ifadelerle heteronormatif dili dışarıda bırakarak yazılmış. Bölge Mahkemesi kararında; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin güncel hak alanını genişletici birçok kararına yer vermiş.”

“Özellikle LGBTİ+’ların kendilerini ifade etmelerinin bir hak olduğu, demokratik toplumun bir gereği olduğu, kamu makamlarının sıkça karşılaştığımız ‘Toplumun belirli bir kesimi rahatsız olabilir, provoke olabilir dolayısıyla biz bu etkinliği gerçekleştirmiyoruz’ tasarrufunun hukuka aykırı olduğu, şayet provokasyon varsa dahi devletin bu provakasyonları durdurarak gösteri ve ifade özgürlüğünü kullanımının sağlanmasıyla yükümlü olduğu belirtilmiş. Kararda ayrıca gerektiğinde devletin bu hakların kullanımı konusunda pozitif aksiyon alması gerektiğine dikkat çekilmiş.”

“Uluslararası insan hakları mercilerinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin standartlarını İzmir Bölge İdare Mahkemesinin bu kararında görmüş olduk. Hak alanını genişletici oldukça önemli bir karar.”


Etiketler: insan hakları
nefret