06/09/2022 | Yazar: Yusuf Çelik
Yayım hayatına Kürtçe ve LGBTİ+ eserlerle başlayan Ange Yayınları’ndan Elif Doruk Budak’la KaosGL.org okurları için konuştuk.
15 Mart’ta yayın hayatına başlayan ve ilk yayınlarını Kürtçe ve LGBTİ+ edebiyat eserlerinden seçen Ange Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Elif Doruk Budak’la konuştuk.
Budak, “Bastığımız ilk eser, LGBTQ+ edebiyatının bir ürünü. Yazar daha önce birçok yayınevinin kapısını çalmış ve ‘Şayet ana karakterlerin ismi değiştirilirse basmayı kabul ederiz’ şeklinde cevaplar almıştı” diyor.
Ange’den Elif Doruk Budak anlatıyor:
‘Nitelikli eserler basar!’ sloganı ile yola çıkan Ange Yayınları nedir?
Bu sorunun çok cevabı var. Ama bana göre “nedir” sorusunun cevabı nasıl kurulduğundan geçiyor. Yayıncılığa yabancı değiliz ama bir avuç insan olarak yola çıktık. Eşim ve ben farklı yayınevlerinde hâlihazırda çalışıyorduk. Bir zaman sonra sanırım basılması gereken, basılmayı bekleyen ama sürekli ret cevabı alan, gerçekten iyi dosyaların varlığı bizi bir şeyler yapmaya itti. Bunun üzerine bir yayınevi kurma kararı aldık.
‘Ange nedir’ sorusunun cevabı da bence bu; basılmayı hak eden, bir köşe de sürekli olan bekleyen dosyaların durak noktası Ange.
Yazarların dosyalarını, Küçük İskender’in imam ve şair benzetmesinde olduğu gibi sabahın ilk saatlerinde uyanan ve çalışmaya başlayan bir yayınevi Ange.
Gönderilen eserlerde aradığınız nitelikler neler ve sizce her eser basılmayı hak ediyor mu?
Gönderilen eserlerin yazınsal yönüyle ilgileniyoruz. Editörden, genel yayın yönetmenine dek her birimiz, bize ulaştırılan her eseri inceliyor ve okuyor. Bu bağlamda eser basılmaya uygunsa, basıyoruz. Yayınevi olarak bu topraklarda dile getirilemeyen, bilincimize yasaklı içerikler olarak işlenen yazınsal eserleri basma çabası güdüyoruz. Zaten bu bağlamda Kürtçe ve LGBTİ+ edebiyat eserlerini basmaya başladık. Bastığımız ilk eserler de yine Kürtçe ve LGBTİ+ eserlerdi.
İkinci sorunuza gelecek olursak; bize göre her eser basılmayı hak etmez. Ancak yazarının güvendiği eserler basılmayı hak eder. Yazarının güvenmediği, yazmak için yazılmış eserleri basmayı doğru bulmuyoruz.
Bugüne kadar okurla buluşturduğunuz eserlere baktığımızda gerçekten de amacına ulaşmaya başlamış bir yayınevi profili ile karşılaşıyoruz. Bu tür eserler basmak riskli mi?
Bastığımız ilk eser, LGBTQ+ edebiyatının bir ürünü. Yazar daha önce birçok yayınevinin kapısını çalmış ve ‘Şayet ana karakterlerin ismi değiştirilirse basmayı kabul ederiz’ şeklinde cevaplar almıştı. Ancak eser bizim elimize ulaştığı zaman müthiş bir mutluluk duyduk ve hemen eser üzerine çalışmaya başladık. Biz riski göze alıyoruz. Çünkü biliyoruz ki; karanlıklar yalnızca bu şekilde aydınlanır.
Kitaplarımız mı toplatılacak; olsun farklı isimle yeniden basarız. Dokunulmayana, ‘cız o, elini yakar!’ denilene dokunacağız. Gerekirse elimiz yanacak ama biz bu karanlıkta yaşamayacağız.
Senin de şiirinde dediğin gibi; gölgesi en güzel ağaca kendimizi dokumaya yemin ettik. Ağaç kesilecek korkusuyla yaşamıyoruz, o ağacın dokusunda var olduğumuzu biliyoruz.
Kitap okumayı seven, iyi-kötü bir şeyler yazan ve yazdıklarına güvenen, okur ile buluşturmak isteyen birçok yazar ve şair var. Aynı zamanda bahsi geçen yazar ve şairlerin yayınevi arayışı içinde olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda şunu merak ediyorum; yazar neden Ange Yayınları ile bir yolculuğa çıkmalı?
‘Realist olmak gerekirse hem nitelikli bir ekiple çalışıyoruz hem de çok geniş bir dağıtım ağına sahibiz’ gibi saçma ve aslında var olması gereken özelliklerin bir lütuf gibi yazara sunulmasının saçma olduğunu düşünüyoruz. Elbette bu bahsi geçen dağıtım ağına ve kadroya sahibiz. Ancak biz yazarla bir aile oluşturma çabası içindeyiz. Çünkü yayınevi olarak atanmış ailedense seçilmiş ailenin kutsallığına inanıyoruz.
‘Öteki’ ve toplumdan bir şekilde uzaklaşmış okur için bir şeyler yapmak isteyen bir yayıneviyiz ve yazara ‘Ötekileri’ görmeyi ve sevmeyi vaat ediyoruz. Bu nedenle ötekileri kucaklamayı bilen ve sevgiyi kendine hak olarak gören yazarları bu yolculuğa davet ediyoruz.
Cesaret veren cevaplarınız için teşekkür ederiz.
Son olarak şunu eklemek istiyorum; edebiyattan sanata, okuldan tiyatro sahnelerine ve şehirlerin en ücra sokaklarına varana dek her yerde varız, var olmaya devam edeceğiz. O çocuklardan biri olmak zorunda değiliz ama onların bizim çocuklarımızdan biri olduğunu bilmeliyiz.
Tekrardan bizlere kendimizi ifade etme fırsatı sunduğunuz için çalışma arkadaşlarım ve kendim adına ben teşekkür ederim.
Etiketler: kültür sanat, yaşam