07/06/2021 | Yazar: Kaos GL

Kaos GL, AİHM’in nefret söylemini himaye ve tolere ettiği için Litvanya’yı mahkum ettiği Beizaras ve Levickas v. Litvanya kararını tam metin olarak Türkçeleştirdi.

AİHM’in devletin nefret söylemleri karşısında eylemsizliğini eleştiren kararı Türkçe’de Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kararın tamamına ulaşmak için tıklayın!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Litvanyalı gey çift Beizaras ve Levickas’ın öpüştükleri sırada çekilmiş fotoğraflarına sosyal medyadan gelen nefret söylemlerine ilişkin başvurularında ihlal kararı verdi.

AİHM’in Litvanya’nın ceza hukuku mekanizmalarını nefret söylemini engellemek için kullanmamasını eleştiren kararını İstanbul Barosu avukatlarından Av. Zeynep Deniz Toker, Av.Hüseyin Eren Akarca ve Av. Cem Uçan Kaos GL Derneği için tam metin olarak Türkçeleştirdi.

Karara ilişkin Kaos GL Hukuk Koordinatörü Av. Kerem Dikmen’in sunuş yazısı ise şöyle:

Daha önce özet çevirisi Anayasa Gündemi internet sitesinde yayımlanan ve LGBTİ+’lara üçüncü kişiler tarafından yöneltilen nefret söylemine karşı devletin yükümlülüklerine ilişkin  önemli saptamalarda bulunan karar; İstanbul Barosu avukatlarından Av. Zeynep Deniz Toker, Av.Hüseyin Eren Akarca ve Av. Cem Uçan'ın katkılarıyla tamamı ile Türkçeye kazandırıldı.

İHAM’ın ( İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ) LGBTİ+’lara dönük nefret söylemi ile ilgili başkaca kararları da mevcuttu. Sıkça atıf yapılan, daha önce Sena Çiçekli tarafından çevirisi yapılarak Kaos GL’de yayımlanmış Vejdeland ve Diğerleri v. İsveç kararı veya son dönemde yayımlanan bir başka karar olan Carl Jóhann Lilliendahl v.  İzlanda kararı da ( Benan Molu tarafından yapılarak gene Anayasa Gündeminde yayımlanan özet çevirisi ) önemli kararlar olarak kayda geçmişti. Ancak bu kararlar; üçüncü kişilerden LGBTİ+’lara yönelen nefret söyleminin devlet tarafından cezalandırılmasının; İHAS’ın ( İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi )  10. Maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünü ihlal edip etmediği üzerine verilen kararlardı. Her iki olayda da LGBTİ+’lara dönük nefret söylemi sarf eden kişiler cezalandırılmış, bu kişiler “mağdur” olduklarını iddia ederek İHAM’a başvurmuşlardı. Ne var ki İHAM her iki başvuruda da devletin, nefret söylemini cezalandırmasının kişilerin ifade özgürlüğünü ihlal etmesi anlamına gelmediğine dönük kararlardı.

Şimdi yayımlamış olduğumuz Beizaras ve Levickas v. Litvanya kararını öncekilerden ayıran önemli fark ise, devletin nefret söylemine müdahale etmesini değil etmemesini, ceza hukuku mekanizmalarını nefret söylemini engellemek için kullanmamasını konu edinen bir karardır. Yani savcıların nefret söylemi konusunda soruşturma açmaması veya ceza davası açmaması şeklinde kendini gösteren, devletin nefret söylemini himaye, tolere ve hatta teşvik eden “eylemsiz”liğini eleştiren bir karardır. Bu anlamda oldukça önemlidir.

Beizaras ile Levickas, Litvanyalı iki geydir. Ve ikisi de Litvanya’da faaliyet gösteren LGL isimli bir LGBTİ+ hakları derneğinin üyesidir. Aynı zamanda sevgili olan çiftin, öpüştükleri sırada çekilmiş bir fotoğrafı, Beizaras tarafından herkesin görüntüleyebileceği şekilde Facebook hesabından yayımlanmıştır. Fotoğrafın viral olmasının ardından nefret söylemleri yorum olarak adeta yağmur gibi fotoğrafın altına yağmıştır. Bunun üzerine LGL Derneği de aynı fotoğrafı yayımlamış ve iki sevgiliyi tebrik etmiş, ayrıca homofobiyi eleştiren yorum da yayımlamıştır.

Bu süreçte iki sevgili LGL Derneğine başvurarak fotoğrafların altındaki nefret söylemleri ile ilgili suç duyurusunda bulunmasını istemiştir. LGL şikayetçi olmuştur. Ne var ki ( Tıpkı “Onursuz ibne”, “ahlaksızlığın çatı örgütü”, “sapkınlar”, “sapıklar” demek ifade özgürlüğüdür diyen Türkiye’deki meslektaşları gibi ) savcılık ceza soruşturması açmamıştır.

Karar, tahmin edileceği üzere Litvanya Devletinin İHAS’ı ihlal ettiğine ilişkin bir karardır. Kararın tümü önemlidir ancak özellikle 111. Paragrafa biraz daha yakından bakmak gerekir. “Mahkeme, nefret ve şiddete teşvikin en ciddi boyutlarındaki ifadeleri sarf eden kişiler de dâhil olmak üzere, ceza yaptırımlarına yalnızca ultima ratio (son çare) olarak başvurulması gerektiğini kabul etmiştir (bkz. mutatis mutandis, Vona v. Macaristan, no. 35943/10, §42, AİHM 2013). Bununla birlikte Mahkeme ayrıca, kişilerin maddi ve manevi bütünlüklerine yönelik ciddi saldırı teşkil eden eylemlere karşı, yalnızca etkili ceza hukuku mekanizmalarının uygun korumayı ve caydırıcı etkiyi sağlayacağını belirtmiştir (bkz. Identoba ve Diğerleri, yukarıda alıntılanmıştır, § 86 ve atıf yapılan diğer içtihat). Mahkeme benzer şekilde, sözlü saldırılar ve ayrımcı tutumlardan kaynaklı fiziksel tehditlere karşı ceza hukuku tedbirlerinin gerekli olduğunu kabul etmiştir.”

Yani İHAM şunu demektedir; söz konusu nefret söylemi veya şiddete teşvik dahi olsa ceza davalarını son çare olarak düşünmelidir. Ancak nefret söylemi, kişilerin manevi bütünlüklerine dönük ciddi bir saldırı anlamına geliyorsa artık mağdur kişilerin özel hayatlarını korumak için devletin nefret söylemini sarf edenlere karşı ceza hukukunu uygulaması gerekir.

Öte yandan sivil toplum kuruluşlarının ceza davalarında müdahil olup olmaması, Türkiye’de sıkça tartışılan bir konudur. Aile içi şiddetin ürünü nefret cinayetleri de dahil olmak üzere ceza mahkemeleri; mirasçılar arasında yer almadıkları ve suçtan zarar görmedikleri gerekçesiyle sivil toplum kuruluşlarının, davaları takip etmelerini engellemektedir.

O kadar ki; ailesi tarafından şiddete uğrayan veya ailenin davayı sahiplenmediği durumlarda bile ( Ahmet Yıldız, Roşin Çiçek, Dora Özer cinayetlerini anımsayalım ) Mahkemeler, LGBTİ+ hakları alanında çalışan derneklerin müdahillik başvurularını reddetmektedir. ( İlkinde Lambda İstanbul’un; ikincisinde SPoD, Kaos GL ve diğer LGBTİ+ hak örgütlerinin, üçüncüsünde Siyah Pembe Üçgen’in müdahillik taleplerinin reddedildiğini anımsayalım. )

İHAM’ın paylaştığımız kararı bu konuda da önemli değerlendirmelerde bulunmaktadır. Mahkeme “başvurucuların üyesi olduğu ve ayrımcılığa maruz kalan bireylerin mahkeme önünde de olmak üzere savunma haklarının farkına varmaları amacıyla kurulmuş̧ bir sivil toplum örgütü̈ olan LGL Derneği’nin yerel ceza yargılaması süreçlerinde başvurucuların “menfaatini” temsilen hareket etme imkanının bulunması gerektiğine kanaat getirmiştir.”

Kararın çevirisi için emek veren Av. Zeynep Deniz Toker, Av.Hüseyin Eren Akarca ve Av. Cem Uçan'a teşekkür eder; gerek uygulayıcılara gerek hak savunucularına gerekse de LGBTİ+ hak örgütlerine ilham vererek özellikle nefret söylemi konulu şikayetlerde kullanılmasını dileriz.


Etiketler: insan hakları, yaşam, nefret suçları, dünyadan
İstihdam