09/12/2023 | Yazar: Belgin Günay
17 Mayıs Derneği’nin Ankara’da düzenlediği Güçlenme Konferansı’nda “Aileler Değişebilir mi?” sorusuna yanıtlar arandı.
17 Mayıs Derneği’nin hafta sonu boyunca devam edecek güçlenme konferansı bugün (9 Aralık) başladı.
Konferansın ilk oturumunda “Deprem ve Lubunyalar” tartışıldı. Oturumun moderatörlüğünü GALADER’den Nedime Erdoğan yaptı. Konuşmacılar ise Kaos GL Koordinatörü Umut Güner, SGYD’den Ceren Gürocak ve Hayata Destek Derneği’nden Didem Kalafat’tı.
“Her şeyi, aile üzerinden tanımlamak yanlış”
Kaos GL Genel Koordinatörü Umut Güner’in moderatörlüğünde yapılan “Aileler Değişebilir mi?” oturumunda GALADER’den Nedime Erdoğan ve Atilla Dirim, TED Üniversitesi’nden Aile Sosyoloğu Gülçin Con Wright konuştu.
“Ailelere yüklenen anlam, rol ve sorumluluklardan kurtulmak ve özgür bir bir aile inşaa etmek mümkün mü? Lubunya ebeveyni olmak bizleri nasıl değiştiriyor?” sorularına yanıt aranan oturumda ilk sözü alan Gülçin Con Wright, aileyi konuşurken çoğul “aileler” ifadesinin kullanılmasının çok önemli olduğuna değindi.
Wright, birden fazla aile yapısının olduğunu hatırlatarak “Aile dediğimiz şey bir evcil hayvanla bakıcısı arasında olabilir, arkadaşlar arasında olabilir, çok daha farklı örüntüler içerebilir. Bir de özellikle Batı yazınında çok fazla ailenin negatif yanına odaklanılıyor ve artık pozitif taraflarına da bakalım diye bir akım var. Türkiye ise tam tersi, bizde zaten baştan beri aile çok fazla olumlandığı için karanlıkta kalan, negatif taraflarına dikkat çekmemiz gerek hala. Mevcut iktidar pek çok hak ve sorumluluğu aile üzerinden tanıyor ve bireyi göz ardı ediyor. Tabii ki aileye dair düzenlemeler olmalı ancak her şeyi aile üzerinden tanımlamak yanlış. Bu yüzden kendimizi çok kapana kısılmış hissedebiliyoruz ve görünmez kılınabiliyoruz” diye konuştu.
Wright, “Aileler değişir mi? Zaten değişiyor. Zaten toplum değişiyor. Değişmeyen hiçbir şey yok. Değişim şu an çok yavaş ve toplumun değişmesi yüz yıllar alabilir. O yüzden şu an bizim isteklerimize karşılık gelmeyebiliyor mevcut değişimler. Toplumdaki başka alanlardaki değişimler aileye hemen yansımayabiliyor. Ben daha bardağa dolu tarafından bakan bir insan olarak çok fazla farklı aile yapılarına örnek verebilirim. Aileler değişebilir ve değişmek zorundalar. Sadece hızını tartışmaya açabiliriz” Sözleriyle ailelerin değişmek zorunda olduğunu söyledi.
“LGBTİ+ ebeveyni olmak hayatımın tüm denklemlerini değiştirdi”
Oturumun geri kalanındaysa GALADER’den Nedime Erdoğan ve Atilla Dirim kendi LGBTİ+ çocuklarıyla olan deneyimlerini paylaştılar.
Nedime Erdoğan, bir eşcinsel erkek çocuk annesi olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Korkularımızın bazen hiçbiri gerçekleşmiyor. Gerçekleştiğinde de onlarla nasıl başa çıkacağımızı öğreniyor, güçleniyoruz. Ben de aile grubuna giderken biraz okuyarak gitmiştim ve her şeyi bildiğimi sanıyordum, içimde hala biraz korku da vardı. Grubun içine girdiğimde hayatımı bütün denklemleriyle değiştirdi.
“2021 yılında bir araştırma yaptık lubunyaların açılma süreçleri üzerine. Ben çok üzülürdüm oğlum neden önce bana söylemedi, arkadaşlarına söyledi diye. Bu araştırmayla gördüm ki çocuklar en zor ailelerine açılıyor. Çocukların bunları fark etmesi, başkalarına açılmaları ortalama 6 yıl sürüyor. Fark eder fark etmez size açılması pek mümkün değil.
“İçimizdeki homofobi ve transfobiden sıyrılmamız için sürekli öğrenmemiz, kendimizi yenilememiz gerekiyor. Biz de içselleştirilmiş önyargılar taşıyabiliyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin neleri kapsadığını, herkesin özgürlüğüyle ilgili olduğunu anlamamız gerekiyor.”
“Bu mücadele, demokrasi mücadelesi”
Atilla Dirim ise bir trans kız babası olduğunu belirterek deneyimini şu sözlerle aktardı:
“Ben de bir trans kız babasıyım. Bize 7 sene önce açıldı. İlk önce annesine değil bana açıldı. O zamanlar Almanya’daydı, telefon açtı ve bizimle bir şey paylaşmak istediğini söyledi. Aslında konuyu biliyordum, solcu bir insandım, LGBTİ+ arkadaşlarım vardı, bu konuda harekete destek de veriyordum. Ancak kendi çocuğum bana açıldığında tüm bu bilgi birikimime rağmen çocuğum adına korkuya kapıldım. “Eyvah şimdi ne olacak?!” diye düşündüm. Kızım bana açılana kadar transların ne kadar zorlu süreçlerden geçtiklerinin farkında değildim.
“Konuyu eşimle de paylaştıktan sonra arkadaşlarımla da konuşmaya başladım. Bana “Benim Çocuğum” belgeselini tavsiye ettiler. Bu vesileyle diğer lgbti+ ebeveynleriyle buluştum.
“Ne yazık ki dernek üyelerimizin büyük kısmı annelerden oluşuyor, babalar çok daha az. Ataerki yüzünden bu gibi meseleler kadınların meseleleri gibi görülüyor, babaların daha fazla çekincesi oluyor. Neyse ki beni gördükçe babalar da biraz daha cesaret kazanmaya ve daha çok toplantılara katılmaya başladı.
“Bu mücadele sadece LGBTİ+ ebeveynlerinin mücadelesi de değil. Toplumca bütün demokrasi mücadelesine omuz vermeliyiz.”
“LGBTİ+ ebeveynler de var”
Oturumun soru – cevap kısmında konuşmacılara kendisi LGBTİ+ kimliğinde olan ebeveynlerin durumu da soruldu. Bu soruyla zorla evlendirilmiş ve çocuk sahibi olmuş LGBTİ+ kişilerin durumuna da değinilmiş oldu.
Konuşmacılar bu durumda çok fazla LGBTİ+ olduğunu ancak görünür olamadıklarına dikkat çektiler. GALADER temsilcileri kendileri LGBTİ+ olan ebeveynleri de kapsamak için çalıştıklarını belirttiler.
Etiketler: insan hakları, aile