22/05/2018 | Yazar: Yaşar Gülmez

Amsterdam Pride’ı eleştirerek bir araya gelen “Onurumuzu Geri İstiyoruz” platformundan Vreer Sirenu ile konuştuk.

Amsterdam Pride’tan yükselen ses: Onurumuzu geri istiyoruz! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Amsterdam Pride’ı eleştirerek bir araya gelen, Onur Yürüyüşleri’ne lezbiyen, biseksüel ve transların katılımı için çalışan ve “İlk Pride bir ayaklanmaydı” diyen “Onurumuzu Geri İstiyoruz” platformundan Vreer Sirenu ile konuştuk.

Soldaki pankart; "Pride içinde homo-nasyonalizme, ticaret ve etnik ayrımcılığa hayır". Sağdaki pankart : IND (Göç ve Vatandaşlık Dairesi) Yeterince gey miyim? (Gey olduğuna inanmadıkları mülteci eşcinselleri sınırdışı eden IND protesto ediliyor). Bütün mülteciler hoşgeldiniz.

LGBTİQ + Onur haftası etkinlikleri ve yürüyüşleri ile renklenecek günlerin, haftaların hazırlıklarının yapıldığı bu günlerde, Amsterdam’da da bir taraftan Pride hazırlıkları sürerken, diğer taraftan da Amsterdam Pride’a itirazları olanların da farklı bir hazırlığı var. Aslında bu itiraz yeni değil ama belki ilk kez bu denli örgütlü ve sesini duyurmayı başarıyor.

We reclaim our pride, yani onurumuzu geri istiyoruz inisiyatifi bir süredir Amsterdam Pride’ın gidişatına itirazı olanları bir araya getirip, taleplerine ses olmaya çalışmak için kolları sıvamış durumda.

“İlk Pride bir ayaklanmaydı” diyerek Stonewall ayaklanmasını kendine kılavuz edinip yola çıkan inisiyatiften Vreer Sirenu ile görüşüp, konuya dair sohbet edip dertleştik. Ve elbette Amsterdam Pride’ı da çekiştirdik.

Öncelikle röportaj teklifimi kabul edip, zaman ayırdığın için teşekkür ederim. Biraz seni tanıyarak başlayalım istiyorum. Vreer Sirenu kimdir, neler yapar?

Hollanda doğma büyüme, 55 yaşında queer aktivistim. Ailemden kaynaklı oldukça erken bir yaşta politik aktivitelerle tanıştım. Latin Amerika’da askeri darbelerin yaşandığı, diktatörlerin ülkeleri yönettiği bir dönemde, ailem de bağlı bulundukları kilisede Şili ile dayanışma grubundaydılar. Henüz 12 yaşındaydım ve onlarla birlikte sokak gösterilerine katılıp, Pinochet’i ve baskıcı yönetimini protesto ediyorduk.

16 yaşımda gey olduğumu düşünüp aileme açıldım, desteklediler, hep yanımda oldular. 30 yaşımda trans geçiş dönemimi yaşadım, hem ailem hem benim için biraz sıkıntılı bir dönemdi. Ardından kendimi kadın veya erkek olarak bir kalıba sığdırmayıp, şekillenmeyi reddederek genderqueer kimliğini benimsedim.

2002 yılından beri trans kimliği ve hakları alanında aktivistlik yapıyorum. İlk olarak Noodles diye bir grupla başladım.

Noodles mı? Bildiğimiz yemek mi yoksa bir anlamı mı var?

Yok, bildiğimiz yemek, bir anlamı yok. O zaman bir Japon restoranında toplantı yapıyorduk ve grubumuza bir isim arıyorduk.  Uygun bir isim çıkmayınca neden noodles koymayalım dedik, bir anlam şart değildi ve herkes noodle sever sonuçta. Böylece Noodles ismini aldık. Translara destek, yardım yanında daha çok politik alanda mücadele ettik. Trans kimliği ve hakları önceliğimiz oldu. Son on senedir de Transgender Europa/TGEU içerisinde aktifim ve yönetimdeyim.

Türkiye’de de bulundun, yakından takip ediyorsun.

Evet, Türkiye’ye bir kaç sefer davet edildim ve gittim. Kaos GL, Pembe Hayat, İstanbul LGBTİ Derneği, KESK gibi kurumların davetlisi olarak bulundum, çeşitli etkinliklere katıldım konuşmacı olarak. Yanılmıyorsam 2012 ve 2014 yıllarında ordaydım. İstanbul’da yapılan Trans Onur Haftası’na uluslararası bir heyetle katıldım, oldukça güzeldi. Orda farklı insanlarla tanıştım, güzel deneyimler edindim.

Şimdi biraz ‘Onurumuzu geri istiyoruz’ inisiyatifine gelmek istiyorum. Katılımcılar kimler, neden buna ihtiyaç duyuldu, ne hedefliyorsunuz ve asıl kimden onurunuzu geri istiyorsunuz?

İnisiyatif genellikle bağımsız bireylerden, aktivistlerden oluşuyor. Yani örgüt, parti, kurum yok, bireysel katılımı esas alıyoruz. Bir yıldır var olan bir inisiyatifiz ama daha önce de benzer itiraz ve taleplerimizi çeşitli etkinliklerle dile getirmiştik. Son bir yıldır da örgütlü bir şekilde hareket ediyoruz. Geçen sene kanal Pride sırasında bir gösteri düzenledik. Botların hareket ettiği noktaya yakın bir köprüyü işgal ederek, renkli süs tüpleri, pankart ve sloganlarla varlığımızı hissettirdik. Yine geçen sene Rotterdam Pride’a katılıp orda da taleplerimizi dile getirdik. Protestodan daha fazlasını yapmak istiyoruz. Alternatif yöntem ve yollarla, alternatif, özüne uygun Pridelar hedefliyoruz.

Amsterdam Pride’ı kendi reklam ve çıkarları için kullanan büyük ticari, kapitalist şirketlerden, bankalardan, devletin kurumlarından arındırıp, özüne uygun bir Pride olması için mücadele ediyoruz. Onurumuzu tam da bu pragmatist kurumlardan almak, korumak istiyoruz.

Kendi çalışanlarını sömüren, işten atan, savaşlarda rolleri olan, silah ticareti, üretimi yapan şirketler ve onların bankaları gelip de burada eşitlik diyemez, haklar diyemez. Üstelik bu sömürü ve işten atılmalarda LGBTİQ+ lar da payını alıyorken. Bu oldukça absürt bir durum.

Mesela bazı şirketler LGBTİQ+ dostu olduğunu deklare ediyor ve birçok çalışanı var. Hatta bunu gayet iyi kullanarak reklamını yapıyor, pozitif bir imaj çiziyor. Özelikle bankalar, bakım/sağlık şirketleri, Google, Facebook vs gibi. Diğer taraftan bu şirketler yine kendi çalışanlarını sömürmekten, herhangi bir kısıtlama veya yenileme döneminde kapı dışarı etmekten geri kalmıyor. Mesela Facebook, gayet açık bir LGBTİQ+ dostu, buna seviniyoruz ama diğer taraftan kullanıcılarının kişisel bilgilerini şirketlere pazarlıyor, satıyor. Keza banklalar, petrol şirketleri, silah üretimi/ticareti yapan şirketlerle çalışıyorlar. Onların bu müşterilerinin faaliyetleri can alıyor, katliam yapıyor, yaşam alanlarını, doğayı yakıp yıkıyor. LGBTİQ+ dostu ve Pride’a destek oluyor diye tüm bu sömürü ve işlenen suçları yok mu sayalım?

Bu şirketler oldukça büyük ve güçlü, etkinliklere sponsor olup reklamlarını yapıyorlar ve kanal Pride sırasında kendi botlarıyla katılıp, LGBTİQ+lara alan bırakmıyorlar. Mesela botlara bu şirketler daha çok kendi çalışanlarını yerleştiriyor ve çoğu heteroseksüel. Neredeyse onur haftasının asıl sahipleri yok sayılıyor. Şirketlerin, devlet kurumlarının geçit töreni gibi.

Hemen hemen turistik ve salt eğlence halini almış durumda Amsterdam Pride. LGBTİQ+ kimlik mücadelesine, maruz kalınan şiddet ve saldırılara dair talepler, söylemler bulmak zor. COC botu dışında pek buna dikkat çeken politik bot yok.  Dönem dönem Fas ve İran gibi farklı ülkelerdeki kimlik mücadelesine destek olmak için botlar veriliyor. Ama yeterli değil ne yazık ki. Geçen sene, oldukça çeşitli, renkli ve güzel mesajları olan iyi bir trans botu vardı.  Keza Amsterdam Belediyesi’nin botu da öyle idi.  O şirketlerin yerine buna benzer botların daha fazla olması gerekiyor.

Bu sene şirketlere daha az bot verilecek, daha çok LGBTİQ kurumaları olacak. Gayet olumlu bir adım, aynı zamanda bizim de taleplerimiz arasındaydı.

Daha politik, anti kapitalist, çıkış noktasına uygun, eşitlikçi ve kapsayıcı bir Pride istiyoruz. Pride sadece gey erkeklerin değil, bütün LGBTİQ+ ların. Lezbiyenlere, translara, biseksüellere daha fazla alan açılmalı. Özellikle de göçmen ve mülteci eşcinsellerin, transların katılımı teşvik edilmeli, desteklenmeli.

Aslında Amsterdam Pride’ın süre giden tarzın, yöntemin bir bütün olarak değişmesi gerekiyor. Ötekileştirilen, marjinalleştirilen kesime, gruplara daha fazla alan açılarak, talep ve mesajları öne çıkarılmalı. Sivil toplum kuruluşları, kurumlar bunun arkasında kalarak, destekleyip, güçlendirmeli.

Sanırım inisiyatifin Pride dışında da ilgili olduğu alanlar var?

Evet, biz anti kapitalist ve politik bir grubuz ve haliyle toplumsal muhalefet içinde de varız, katılıyoruz. Mülteciler sorunu, ırkçılığa karşı mücadele, savaş karşıtlığı gibi alanlarda biz de mücadele ediyoruz, katılım sağlıyoruz.

Önümüzdeki Pride için veya genel olarak nasıl bir hazırlık var?

Bu sene için hazırlık toplantılarımız başladı, henüz programlanan şekillenen bir şey yok. Üzerine konuşup, fikir yürüttüğümüz konular var, ilerleyen zamanlarda netlik kazanır. Bu sene sadece Amsterdam ile sınırlı kalmayı düşünmüyoruz. Diğer şehirlerde yapılan onur haftası etkinliklerine de katılıp, mücadelemizi oralara da taşımayı hedefliyoruz.

Türkiye’de mücadele yürütenlere bir mesajın var mı?

Her koşulda mücadelelerine devam etsinler, vazgeçmesinler. Mücadele sadece mevcut iktidarla sınırlı kalmamalı. Bir bütün olarak var olan sistemle mücadele edilmeli.  Kimlik mücadelesi yürüten tüm LGBTİQ+ grupların, oluşumların bir arada olmaları, birlikte hareket etmeleri önemli ve belirleyici. Birbirilerini koruyup kollasınlar, birlikte yaşamayı dayanışmayı geliştirsinler.

Vreer, teşekkür ederim tekrar ve başarılar diliyorum

Ben teşekkür ederim.


Etiketler: yaşam, dünyadan
İstihdam