25/04/2018 | Yazar:
Kiyararki, tahakkümleri bir diğerinin bağlamında tartışabilmemiz için bize bir çerçeve sunar. Ataerki terimi hâlâ birçok şekilde kullanışlı olsa da, kiyararki; kesişimsel feminizm için önemli bir kavram.

Kiyararki, tahakkümleri bir diğerinin bağlamında tartışabilmemiz için bize bir çerçeve sunar. Ataerki terimi hâlâ birçok şekilde kullanışlı olsa da, kiyararki; kesişimsel feminizm için önemli bir kavram.
*Sian Ferguson’un “Kyriarchy 101” başlıklı yazısının çevirisidir.
**Yoğurtçu Kadın Forumu geçenlerde iki hafta Kesişimsel Feminizmi konu etti ve bana kesişimsel feminizm üzerine birkaç yıldır beklettiğim bu yazıyı nihayet çevirmem için ilham verdiler. Kiyararki kelime çevirisini forum notlarından aldım. Emeğinize sağlık, bin selam! Kesişimsel Feminizm ile ilgili diğer çevirilerim için burada ve şurada.
Feminizme aşina iseniz, erkekleri ayrıcalıklı kılıp kadınları baskı altında tutan toplumsal düzen anlamına gelen ataerki terimini duymuşsunuzdur. Ataerki kullanışlı bir terimdir çünkü kurumsallaşmış erkek ayrıcalığına bir isim koyar. Ama feminizm, sadece erkek ayrıcalığı ile meşgul olmanın ötesine geçmiş durumda.
Artık, nihayet ve haklı olarak, insanların deneyimlediği farklı farklı ayrıcalıkları ve tahakkümleri hesaba katıyoruz. İlk olarak 1989’da Kimberlé Crenshaw tarafından adlandırılan kesişimsel feminizm; ırk, cinsiyet, dil, sınıf, cinsel yönelim, engellilik, kültüre vb. dayanarak insanları ayrıcalıklı kılan ve baskılayan toplumsal düzenlerle ilgilenir.
Kesişimsel feminizm, baskının farklı biçimlerde olabileceğini ifade eder. Biri basitçe baskılanmış ya da ayrıcalıklı değildir; kimliklerimizin farklı yönleri nedeniyle aynı anda hem ayrıcalıklı hem tahakküm altında olabiliriz. Mesela biri natrans, zayıf ve beyaz olduğu için ayrıcalıklı konumdayken kuir, engelli ve kadın olduğu için baskı altında olabilir. Bu sebeple, tahakkümleri kesiştirip bir yerde toplayan karmaşık toplumsal düzenleri tarif edebilmek için bir kelimeye ihtiyacımız var.
Kiyararki bunun için mükemmel bir kelime. Kesişimsel feminizmle aynı eksende ve ataerki sözcüğünün bazen olabileceği kadar sorunlu değil.
Kiyararki 101
Kiyararki terimi Elisabeth Schussler Fiorenza tarafından 2001’de yayınlanan kitabında kullanılmış bir terimdir. Elisabeth, terimler listesinde kiyararkiyi şöyle tanımlıyor:
“Uydurma bir sözcük… Latince’de “lord” ya da “efendi” anlamına gelen (kyrios) ve “hükmetmek ya da baskın olmak” anlamına gelen (archein) kelimelerden türetilip baskınlığın çarpımsal kesişen yapılarına dayanarak, analitik kategori olan ataerkiyi yeniden tanımlamayı amaçlar. Kiyararki en iyi; dominasyonun, tabi kılmanın, yönetmenin ve baskı kurmanın kesişen çarpımsal toplumsal yapılarının karmaşık piramitsi bir sistemi olarak kuramlaştırılır.”
Bir diğer deyişle kiyararki, tüm kesişen tahakkümleri bir yerde tutan bir toplumsal sistemdir.
Fiorenza kitabında şuna işaret eder: “Ataerkinin kuramsal yeterliliği sorgulanıyor çünkü mesela, siyah erkeklerin beyaz kadınlar/erkekler üzerinde kontrolü yok.”
Bu kesinlikle doğru.
Hadi bu örneği genişletelim. İki insan düşünün; biri beyaz, natrans, heteroseksüel, bedensel engeli olmayan bir kadın. Diğeri de siyah, trans, panseksüel, engelli bir erkek. Ataerki kuramına göre, kadın ezilen, erkekse ayrıcalıklı olan olurdu.
Tabi ki kadın, bir kadın olarak baskıya uğrayacaktır ve erkek de erkek ayrıcalığının bazı şekillerini deneyimleyebilir. Ancak mesele bundan çok daha karışık.
Biraz önce verdiğim örnek durumda, erkeğin kadın üzerinde kontrolü (ya da ekonomik, toplumsal veya siyasi ayrıcalığı) olmazdı. Başka hiçbir etmeni hesaba katmadan sadece, erkek baskın kadın baskılanmış olandır demek kimliklerinin diğer yönlerini silmek olur.
Belli bazı şeyler nedeniyle erkeklerin ayrıcalığı tamamen silinebilir demek değil bu. Daha ziyade, birinin erkek ayrıcalığını deneyimleme yolunun dinamik ve kimliklerine bağlı olduğu anlamına geliyor.
Kesişimsel feminizm için kiyararki neden kullanışlıdır?
Tahakküm sadece ayrımcılıkla ilgili bir şey değildir. Kurumsal ve sistematik olarak ezilmektir.
Toplumsal cinsiyete dayalı tahakküm, örneğin, sadece birinin “kadınlar tek yeri mutfaktır” şakası yapması değildir. Kadınların eğitime, iş piyasasına, eşit ücrete, üreme sağlığı hizmetlerine ve kanun koyuculuğa eşit olarak erişiminin yüz yıllardır engellenmesidir.
Kadınların deneyimlediği toplumsal cinsiyete dayalı şiddettir.
Kadınların medya, eğitim sistemi, siyasiler, kanunlar ve reklamcılar tarafından güçsüz, aşırı duygusal, cinsel arzusuz, mantıksız ve yüzeysel olarak temsil edilmesidir. Bu kurumlarca tüm cinsiyetlerin zorla tektipleştirilmesidir.
Bir cinsiyet üstün diğerleri ise ikinci sınıf insanmış gibi toplumsallaşmaktır. Kadınların toplumsal, siyasi ve ekonomik anlamda baskı altında tutulmasıdır.
Tahakküm münferit olaylardan ibaret değildir. Birden çok olayın, alışkanlığın, kültürün ve geleneğin bir grubun diğerine üstünlüğünü dayatmasıdır.
Etkili tahakküm karşıtı hareketler, tahakkümü sistematik bir şey olarak görür. Bu hareketler tahakkümün ancak radikal ve bütüncül değişimle ortadan kaldırılabileceğini göz önünde tutarlar.
Bu nedenle bizim kurumsallaşmış tahakküme verebileceğimiz bir isme ihtiyacımız var. Feministler kurumsallaşmış cinsiyetçiliğe genellikle “ataerki” derler.
Ana akım feminizm toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile geleneksel olarak ilgilenmiştir. Kesişimsel feminizm ise eşitsizliğin her türü ile ilgilidir. Kiyararki terimi, kesişimsel feminizm ile daha çok bağdaştığı için kullanışlıdır.
Var olan tek tahakküm çeşidinin toplumsal cinsiyete dayalı olmadığını kabul eder
Sadece cinsiyetçilikle mücadele ederek eşitliğe ulaşamayız. Eşitsizlik ne cinsiyetçilikle başlar ne de onunla biter. O zaman neden sadece cinsiyetçilikle ilgilenen bir sistemi tanıyalım ki?
Sadece kurumsallaşmış cinsiyetçiliğe atıf yapan ataerki teriminin aksine kiyararki tüm eşitsizlik biçimlerini kapsar.
Gerçek ve tam bir eşitliğe erişebilmemiz için tüm insanların üzerindeki sistematik tahakkümle mücadele etmeliyiz.
Birinin sistem içinde aynı anda hem kazanç sağlayabileceğini hem de baskılanabileceğini kabul eder
Ben kadın olduğum için baskılanıyorum. Ancak beyaz olduğum için ayrıcalıklı konumdayım. Hem ayrıcalıklıyım hem baskı altındayım; başkalarının üzerindeki tahakkümü devam ettirirken kendi üzerimdeki baskı ile mücadele ediyor olabilirim. Kiyararkinin varlığı, aynı anda hem ayrıcalıklı hem baskı altında olabileceğimiz anlamına gelir. Farklı baskı yolları olduğu için, diğerlerini sürdürürken, baskının tek bir şekliyle mücadele ediyor olabileceğimizi hatırlatır bize.
Bu özellikle, bazen transları, ikili cinsiyet sistemi dışındakileri, interseks ve poliseksüelleri dışlamış olan ana akım eşcinsel hakları hareketleri için doğru. Benim ülkemdeki eşcinsel hakları aktivizminin tarihinde, beyaz olmayanları ve daha yoksul insanları dışlamışlık var. Ayrıca ana akım feminizmin de transları ve beyaz olmayan kadınları geleneksel olarak dışladığı doğrudur.
İki durumda da hareket, tek bir grup insanın üzerindeki baskıyla mücadeleye kalkışmışken diğer grupları tabiri caizse otobüsün altına atmıştır. Bu da bir hareketin baskıyla mücadele ederken aynı anda baskıcı olabileceğini gösteriyor.
Bir grup insan, tahakkümün bir biçimine karşı çıkarken ayrıcalıklarını kullanarak başkalarını ezebilirler. Aynı anda mağdur da olabiliriz zorba da. Kesişimsellik bize tahakkümün tek bir biçimiyle mücadele etmenin yeterli olmadığını söyler.
Eşitsizliğin gerçekten üstünden gelebilmek için mümkün olduğunca kapsayıcı olmalıyız. Bu nedenle, sistematik baskının sadece bir biçimi olan ataerki ile değil tüm tahakküm biçimleri yani kiyararki ile mücadele etmeliyiz.
Baskılanmış çoğu insanın neden başkalarına baskı uyguladığı hakkında fikir verebilir
Kiyararkide kimse ne sadece zorbadır ne de sadece mağdur.
Yukarıda da açıklandığı gibi, çoğu insan hem mağdur hem zorbadır; çoğu gruplarda başka gruptan insanlar üzerinde baskınlığı olan üyeler bulunur.
Hem ayrıcalığı hem baskıyı deneyimleyen bazı insanlar kendilerini baskılayan sosyal yapılanmaya karşı gelmek istemiyorlar. Çünkü bu sosyal yapılanmaya karşı çıkmanın, başkaları üzerindeki üstünlüklerini sorgulamak – belki de kaybetmek – anlamına gelebileceğinin farkındalar. Lisa Factora-Borchers şöyle diyor:
“Kiyararki üzerine çalışmak sorunun sadece zengin, beyaz, Hristiyan erkekler olmadığını gösteriyor; şahsen benim de en tehlikeli bulduklarım onlar değil. Piramidin birkaç kat daha aşağı seviyelerinde, piramidi tepetaklak etmek yerine daha çok yapıdaki yerlerini korumakla ilgilenen o kadar çok insan var ki.”
Bu insanlar, yoksullara devlet yardımı yapılmasına karşı çıkan, çok çalıştırılan alt-orta sınıftır. Bu insanlar, ikili cinsiyet sistemi içinde olan, heteroseksüel, feminizmden geri duran, feminist hareketin sadece kuir ve ikili cinsiyet sistemi dışındaki kadınlar için olduğunu düşünen kadınlardır.
İster doyumsuzluk ister hayatta kalma meselesi diyelim, insanlar kendilerine tüküren sistem ile uyumlu olma eğilimindedir.
Kendisini kadın ya da erkek olarak tanımlamayan insanları silmez
Ataerkinin cinsiyet üzerinde oldukça ikili bir bakışı var. Bir kişinin ya erkek ve bu sebeple ayrıcalıklı ya da kadın ve dolayısıyla baskılanmış olduğunu ileri sürer.
Evet, erkeklerin kadınlar üzerinde kesinlikle sistematik ayrıcalığı var. Peki kendini bu iki cinsiyetten biri olarak tanımlayan kişiler ne olacak? Ataerki kavramı, natrans kadınların kendini non-binary olarak tanımlayanlardan daha ayrıcalıklı olduğu gerçeğini hesaba katmakta başarılı değil.
Buna mukabil kiyararki, natransların ayrıcalıklı olmaları gerçeğinin yanı sıra insanların sahip olabileceği çok çeşitli cinsiyet kimliklerini de hesaba katabilir.
Tahakkümlerin birbiriyle bağlantılı olduğunu kabul eder
Ataerki terimi, eğer sadece toplumsal cinsiyet bağlantılarını konuşuyorsak hala kullanışlı olabilir. Mesela belirli bir kültürden bahsediyorsak kullanışlı olabilir. Yani Cape Town’lı, orta sınıf, beyaz kültürün şiddetle ataerkil olduğunu söyleyebilirim çünkü erkeklerin kadınlar üzerindeki üstünlüğü oldukça yerleşiktir. Ancak, kurumsallaşmış tahakkümün diğer görünümlerini hesaba katmadan toplumsal cinsiyet bağlantıları üzerine düşünmek aşırı yüzeysel olur. Toplumsal cinsiyet tahakkümünü kendi içinde tek başına ele almak, meseleyi kendi gerçek dünya bağlamından koparmak olur. Bu sebeple kiyararki terimini kullanmak daha iyidir çünkü bizden diğer tahakküm biçimlerini göz önünde bulundurmamızı talep eder.
Cape Town’lı, orta sınıf, beyaz kültür örneğime dönersek, son derece elitist ve ırkçı bir kültür ya da heteroseksist ve cisseksist olduğunu gözden kaçırmak benim için saçmaolurdu.
Bu tahakkümleri görmezden gelmek, beyaz olmayanların, kuirlerin, transların ve yoksulların deneyimlerini silmek anlamına gelir.
Ek olarak, bir kimse sadece belirli bir cinsiyetten ya da belirli bir ırktan olmaktan daha fazlasını deneyimler. Deneyimlerimiz bütün kimliklerimiz aracılığıyla oluşur ama hepsi aynı anda olmaz. Bir kadın olarak yaşadığım baskıyı, bir kuir olarak yaşadığım baskıdan ayıramamam.
Kiyararki, tahakkümleri bir diğerinin bağlamında tartışabilmemiz için bize bir çerçeve sunar. Ataerki terimi hâlâ birçok şekilde kullanışlı olsa da, kiyararki kavramı kesişimsel feminizm ile daha uyumludur.
Etiketler: yaşam