30/05/2016 | Yazar: Yıldız Tar

‘Şiddet uygulayan polislere soruşturma dahi açılmazken bize dava açılması trajikomik. Aşkın neresi hakaret? Aşkın, eşcinsel olmanın dine hakaret olduğunu öne sürüyorlar.’

Onur Yürüyüşü’nde “Şaban’la Recep’in aşkına Ramazan engel olamaz” pankartı tuttuğu için hakkında dava açılan Guris ile konuştuk: “Şiddet uygulayan polislere soruşturma dahi açılmazken bize dava açılması trajikomik. Aşkın neresi hakaret? Aşkın, eşcinsel olmanın dine hakaret olduğunu öne sürüyorlar.”

                                        Foto: Barış Paksoy, Docu Press Agency

İstanbul Onur Yürüyüşü’ne sayılı günler kala 2015 Onur Yürüyüşü’ne katılan 3 kişi hakkında dava açıldı. 2015 LGBTİ Onur Yürüyüşü’ne polis saldırısına ilişkin herhangi bir dava açılmaz, polislerin soruşturulması talebi İstanbul Valiliği tarafından reddedilirken yürüyüşte açılan bir pankarta dava açıldı. Onur Yürüyüşü’nde “Şaban’la Recep’in aşkına Ramazan engel olamaz” pankartını tutan 3 kişi hakkında “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçundan 6’şar aydan 1’er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

Guris, hakkında dava açılan kişilerden biri. Hakkında dava açıldığını gazetelerden öğrenen Guris ile buluştuk ve hem davayı hem de nasıl hedef gösterildiklerini konuştuk.

“Hakkımızda dava açıldığını gazetelerden öğrendik”

Soruşturma başladığı zaman kendilerine tebligat gelmediğini, bir başka arkadaşlarına gelen tebligat dolayısıyla haberleri olduğunu belirten Guris süreci şöyle anlattı:

“Soruşturma sürecinde sadece bir kişiye tebligat geldi. O tebligatta bizim de isimlerimiz yazdığı için haberimiz oldu. Avukatlarla görüştükten sonra Savcılık’a ifade vermeye gittik. Biz ifademizi verdikten sonraki süreç hakkında hiç bilgi alamadım. Hatta hakkımızda dava açıldığını gazetelerden öğrendik. Biz bu davanın açılacağını dahi düşünmemiştik. Davanın açıldığını ben Hürriyet gazetesinden öğrendim. Bize bildirmeden önce basına servis edilmiş isimlerimizle birlikte. Sürecin en başından beri bilinçli bir hedef gösterme kampanyası ile karşı karşıyayız.”

“Problem, bu pankartın hakaret olarak algılanması”

Guris’e Onur Yürüyüşü’nde neler yaşandığını ve davaya konu alan pankartı sorduğumuzda polis saldırısından bahsetti:

“Yıllardır yapılan ve hiç müdahale edilmemiş Onur Yürüyüşü’ne polis müdahalesi oldu. Çok sert bir müdahaleydi. Biz gittiğimizde o pankart vardı. Pankartı tuttuk ve biz o pankartın hiçbir şekilde hakaret içerdiğini düşünmüyoruz. İddia edilen, belli bir kesimin değerlerine hakaret ettiğimiz. Savcı’ya da dediğimiz gibi: Biz bunu hakaret olarak düşünmüyoruz ve problem bu pankartın hakaret olarak algılanması.”

‘Tahrik oldum, nefretle doldum’ ifadeleri suç; tuttuğumuz pankart değil

Peki en başta soruşturma nasıl açıldı? Guris, haklarında suç duyurusunda bulunan kişilerin “Pankartı gördüm, nefretle doldum, bir şeyler yapasım geldi” ifadelerinin iddianamede de yer aldığını söyledi:

“Halkı nefret duygularına ittiğimiz de söyleniyor. Aslında bizim hakkımızda suç duyurusunda bulunanlar ve iddianamede de bulunan ifadeleri halkı nefret duygularına itiyor. “Pankartı gördüm, nefretle doldum, öldüresim geldi” gibi ifadeler suç unsuru, bizim tuttuğumuz pankart değil. Sonuçta LGBTİ’lerin haklarını savunmak için her sene gittiğimiz bir yürüyüş var. Bir hafta öncesinde Trans Onur Yürüyüşü vardı ve o da Ramazan’a denk geliyordu. Bu pankart da Onur Yürüyüşü’nü engelleme bahanesinin Ramazan olamayacağını söyleyen bir pankart en nihayetinde. Bizim hakkımızda suç duyurusunda bulunan kişilerin ‘nefretle doldum, öldürmek istedim’ ifadeleri esas suç unsuru. Biz bir nefretle ortaya çıkmadık. Onun karşısında ‘beni tahrik ettiler, kendimi zor tuttum’ ifadeleri nefret söylemidir.”

“Aşk hakaret olamaz ki!”

Guris, savcıya ifade verdikleri sırada da ayrımcılıkla karşılaştıklarını anlattı. İfade sürecinde savcının, “bayan mısın erkek misin”, “gay mısın normal mi” sorularına maruz kaldıklarını söyledi ve ekledi:

“Aşk hakaret olamaz ki! Bu pankartı gördüğümüzde hiç hakaret olarak düşünmedik. Ama en baştan beri yürütülen bilinçli bir hedef gösterme kampanyası var. Yeni Akit’te ve başka gazetelerde bizi hedef gösterdiler. ‘Sapıklar’ diye haber olduk. Bizim ona verdiğimiz cevap: İki isim var o pankartta. Ve onların aşkı niye hakaret olsun? Hakeza, biz onların aşkını savunduğumuz için Onur Yürüyüşü’ne katılıyoruz zaten. LGBTİ Onur Yürüyüşü’nde eşcinsel aşkı hakaret olarak kullanabileceğimizi düşünmeleri hem tuhaf hem de trajikomik. Yürüyüşte kaç insanın polis şiddetine uğradığını, dayak yediğini, hakaretlere maruz kaldığını gördüm. Bunu yapan polislere soruşturma dahi açılmazken bir pankart yüzünden bizim hedef gösterilmemiz gerçekten trajikomik. Türkiye gerçeği: yargılanan kişi her zaman ezilen taraf, polis şiddet ve işkencesine maruz kalan oluyor.

“Eşcinsel olmanın kendisi dine hakaret olarak görülüyor”

“Bir sene boyunca fotoğraflardan bizi teşhis etmekle uğraşmışlar. Onur Yürüyüşü öncesi tekrardan gündeme gelmesi çok bilinçli. Planlı bir operasyonla karşı karşıyayız. Halkın gözünde Onur Yürüyüşü’nü ‘sapıklar, dinle dalga geçiyorlar’ algısına hapsetmeye çalışıyorlar. Heteroseksist politikalar Hükümet’in ana çizgilerinden biri haline geldi. Hem IŞİD hem de AKP’nin ‘Lut kavmi’ diyerek LGBTİ’leri hedef göstermesi planlı ve bilinçli bir politika. Aşkın, eşcinsel olmanın dine hakaret olduğunu öne sürüyorlar. Mesele aslında bu kadar basit: homofobi!”

Bundan sonra ne yapacakları sorusuna ise Guris’in yanıtı: “Karşı dava açacağız. Hukuk mücadelesini gerekirse AİHM’e kadar götüreceğiz. Sadece haklı olduğunu düşündüğümüz bir pankart gördük ve onu tuttuk. Polis şiddetine maruz kaldık. Neden bize dava açıyorsunuz?”


Etiketler: insan hakları, nefret suçları
nefret