24/03/2010 | Yazar: Kaos GL

Çok büyük bir ihtiyacı karşılamaya hazır bir kanun taslağı karşısındayız.

Çok büyük bir ihtiyacı karşılamaya hazır bir kanun taslağı karşısındayız. Ancak taslağı getiren Hükümet'in Başbakan'ının, neredeyse aynı gün "Yüz bin Ermeni'ye" sınırdışı tehdidinde bulunması, zihniyet olarak daha alınması gereken ne çok yol olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
 
Hükümet 2009'un sonlarında, "Demokratik Açılım"ın bir adımı olarak düzenlemeyi vaat ettiği  "Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu Kanun Tasarısı Taslağı"nı görüş almak üzere, Strateji Geliştirme Başkanlığı tarafından Barolara, Akademik çevrelere, STK'lere ulaştırıldı. Taslak, basında haklı olarak, geniş bir yankı buldu. Bu nedenle konuya ilişkin yazı yazmakla, usulsüz bir iş yapmış olmayacağız, sanırım.  

Tasarı, daha ilk okuyuşta, demokratikleşmenin çok önemli bir adımı olarak nitelendirilmeyi hakediyor, diyebilirim.  

Ancak taslakların genellikle yazılı bir gerekçesi olurken, bu taslakta, "gerekçe" yok. Daha doğrusu ayrıca eklenmemiş. Sanırım bunun nedenlerinden biri, açık ve herhalde çok ağır bir özeleştiriden kaçınmak, bir de, taslak okunduğunda, gerekçenin zaten fazlasıyla maddelerin lafzında ve ruhunda giderildiğinin, kesin olarak görülebilmesinden, olmalı.
 
 
Çok sayıda önemli madde 
Taslağın, "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1.Maddesinde yer alan, "bireylerin eşit muamele görme ve ayrımcılığa tabi tutulmama haklarının korunması" son derece çarpıcı. 

Bu ilk madde, pek çok kişi ve çevrenin Cumhuriyet tarihini, aynı zamanda seksen küsur yıllık eşit muamele görmeme ve ayrımcılığa tabi tutulma tarihi olduğu yönündeki görüşlerini de, örtülü olarak ama net bir şekilde doğrulayan bir resmi özeleştiri gibi okunabilir.  
Bu özeleştirinin aynı maddenin devamında, "yasama, yürütme ve yargı organları ile gerçek ve tüzel kişilerin eşitlik ilkesine ve ayrımcılık yasağına uygun davranmasının sağlanması" olarakaçık seçik olarak belirlenmiş olması da, özeleştiriyi, esas olarak "Yasama-Yürütme-Yargı" erkleriyle birlikte oldukça somut öznelere kavuşturmaktadır. 

"Tanımlar" başlıklı, 2. Madde de yer alan, "Doğrudan ayrımcılık","Dolaylı ayrımcılık", "Taciz", "Ayrık tutma", "Mağdurlaştırma", "Ayrımcılık talimatı", "Makul düzenleme", "Nefret söylemi", "Cinsiyet", "Cinsel kimlik","Varsayılan temele dayalı ayrımcılık", "Irk", "Etnik köken", "Vatandaşlık", "Vatansız", vb kavramlar ise, hayatın içinden en acımasız gerçeklerine dokunarak süzülen, büyük farkındalık yaratan, her bir tanım, birer güçlü sütun gibi, taslağın temellerine yerleştirilmiştir.

"Eşitlik ilkesi, ayrımcılık yasağı, yasak kapsamındaki ayrımcılık türleri" başlıklı 3. Maddesi ise başlı başına bir mevzuat gibi durmaktadır.  

1.Bentte "cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, etnik köken, cinsel kimlik, felsefi ve siyasi görüş, sosyal statü, ... ve benzeri temellere dayalı ayrımcılık yasaktır" hükmü, 
2. Bentte; "Herkes hukuk önünde eşittir" hükmü, çok bilinen bir ifade olsa da, burada çok daha anlamlı durduğunu söyleyebilirim.  
4. Bentte "Ayrımcılık yasağı yasama, yürütme ve yargı organları ile bütün gerçek ve tüzel kişileri bağlar" hükmü, 
5. Bentte yer alan "yasağının ihlali halinde, ... yükümlülüğünü yerine getirmeyenler hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 2571 nci maddesi uygulanır." hükmü ile, TCK'nun "Görevi kötüye kullanma " suçunu işledikleri şeklindeki düzenleme, yasanın bir diğer güçlü dayanaklarından birini oluşturmaktadır.

6.bentte yer alan "tüm kişi ve kurumlar" ın, "ayrımcılığın tespiti, ortadan kaldırılması ve fiili eşitliğin sağlanması için gerekli tedbirleri almakla yükümlü" kılınması;
7.bentte yer alan, "engellilerin ihtiyaç duydukları makul düzenlemelerin yapılması" hükmü;
8. Bentte "ayrımcılık türleri" başlığı altında, dokuz tür ayrımcılığın sıralanması, hem maddeyi çok önemli hale getirmekte hem de yasanın özünü oldukça güçlendirmektedir.
Yine, çok uzun bir şekilde kaleme alınmış olan 4. Maddeyle gerçekten de çok geniş bir alan belirlemesi yapılmıştır. Sonraki 7 fıkrada alanlar daha bir ayrıntılandırılmış. 8. fıkranın alt a,b ve c bentlerinde ise, eşitsizlikleri ortadan kaldırmaya, cinsiyete ve din alanına ilişkin istisnalar belirtilmiştir.  

"B. İstihdam ve Serbest Meslek" başlıklı bentte, "Bir işveren veya işveren tarafından yetkilendirilmiş herhangi bir kişi, işverenin çalışanı", "Kamu kurum ve kuruluşlarında kamu görevlisi", "Serbest meslek" de kanun kapsamına alınmıştır. 

 
Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu
Taslağın elbette en önemli maddelerinden biri de "Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu" nun düzenlendiği 5. maddesidir.  

Madde oluşturulacak Kurulun, "kamu tüzelkişiliği" yanında, "idari ve mali özerkliğe sahip" olacağını belirtmektedir. 

"Hiçbir organ, makam, merci veya kişi Kurulun kararlarını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremez" hükmüyle Kurulun özerk yapısı, gerçekten güçlü kılınmaktadır.  

Kurula üye olabilmenin şartları, üye sayısı, seçilmeleri yöntemi, toplantı ve karar sayısı, "ihtisas gerektiren nitelikteki işler için hizmet satın" alabilmeleri ile uzman ve uzman yardımcılarını çalıştırabilecekleri ile Kurul gelirleri başlıklar halinde, bu madde kapsamında düzenlemiştir.  

 "Kurulun" 17 alt bendinde görev ve yetkilerin nasıl kullanılacağı 6. Madde de belirlenmiştir.  

7. Madde Kurul üyelerinin görev sürelerini, 8. madde 1. bendinde, Başkanın görev ve yetkilerini,  
 9. Madde ise, Kurulda yer alan "Genel Sekreterlik", "Hukuk Müşavirliği", "Ayrımcılık İddialarını Araştırma ve İnceleme Dairesi Başkanlığı", "Eğitim Dairesi Başkanlığı" ile "Dış İlişkiler ve Proje Dairesi Başkanlığı' gibi dört ana hizmet biriminin teşekkülünü düzenlemektedir. 

 10. Madde "İstişare Komisyonu"nu; "Başvuru ve Kurulun Re'sen Harekete Geçmesi"ni 11. madde;  Ayrımcılık İddiaları Üzerine Verilecek Kararlar" ı düzenlemektedir.  

Bu madde de yer alan, "taraflara uzlaşma" önerilebilmesi, ... uzlaşma belgeleri icra daireleri yoluyla hiçbir harç ve masrafa tabi olmaksızın takibe konulabilir" hükmü ve "ayrımcı uygulamanın ... 1000 TL'den 500000 TL'ye kadar idari para cezası" uygulama yetkisi ileKurumu oldukça önemli ve caydırıcı işlemler yapan bir güce kavuşturmaktadır.  

13. Madde de, "Kamu kurum ve kuruluşları tarafından ödenecek idari para cezalarının ayrımcı uygulamalardan sorumlu kamu görevlisi ya da görevlilerine rücu edilmesi zorunludur." Hükmü ile, Kamu görevlilerini ilk defa gerçek anlamda kişisel malvarlığı ile sorumlukla yüzyüze bırakmaktadır. Böylece bu hüküm, AİHM dosyalarında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin  bu güne kadar ödemek zorunda kaldığı, ancak ilgilisine rücu etmeyerek adeta benzer uygulamalar için teşvik ettiği kamu görevlilerini hukuka uygun davranmaya zorlayacaktır.  

21 maddeden oluşan taslak, Türkiye'de şimdiye kadar yapılan pek çok düzenleme, oluşturulan pek kurum gibi, çok önemli bir zaman ve zeminde olunmasına karşın, kadrolarının kimlerle, nasıl doldurulacağı ve taslakta yer alan kavramların nasıl anlamlandırılacağına da önemli oranda bağlı.  

 
Alınacak yollar... Kavaf, Erdoğan... ve diğerleri
Daha önce büyük umutlar yaratılarak oluşturulan ve bugün de illerde dahi şubesi bulunan, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ile yine aynı çerçevede kurulan, ancak Başkanı ve bazı üyeleri olaylı bir şekilde yargılanan İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun kuruluş ve ilk faaliyetlerinde duyulan heyecan ve sonradan yaşanan hayal kırıklıklarını hatırlamakta yarar var.  

Dolaylısıyla burada rahatlıkla söylenebilecek olan, "En iyi kanunlar bile kötü uygulayıcıların elinde kötü kanun halini alır." Şeklindeki vecizenin ne kadar yerinde olduğu. 
Çok büyük bir ihtiyacı karşılamaya hazır bir kanun taslağı karşısında olduğumuzdan, şüphe yok!    

Ancak yine de, eğer Türkiye'de etnik ayrımcılığa kaynaklık eden Anayasal ve, yasal düzenlemeler ve bu düzenlemelere bağlı idari ve yargısal uygulamalar değişmezse, yasa olsa olsa çok açık, kaba saba genellemelerle yapılan ayrımcılıkları yasaklayan bir kısır yasa olarak işlev görmeye mahkum olur.

Basında taslak haberi ile birlikte, "Kurul çalışsaydı, "PKK dışarı" diye bağıran taraftara, "Eşcinsellik hastalıktır" diyen Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'a, "Abdullah Gül'ün annesi Ermenidir" diyen Canan Arıtman'a ceza verileceği, haklı olarak belirtildi.  

Peki taslak yasalaştığında, "Bu memlekette Türk olmayanların tek hakkı vardır: Türklere hizmetçi, köle olma hakkı" diyen Mahmut Esat Bozkurt adına "Hukuk Ödülü" veren İstanbul Barosu Başkan ve Yönetim Kurulu'nun durumu ne olur?  

Yine Bolu Express Gazetesi'ndeki köşesinde '3-5 mikrobu temizleyip bundan sonra bir bizden beş sizden tamam mı, devam mı? demek gerekir' diye yazan yazar hakkındaki suç duyurusunun takipsizlikle sonuçlanmasının ardından, Bolu Ağır Ceza Mahkemesi'ne yapılan itirazın reddedilmesi nasıl değerlendirilecek? 

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bırakın sürekli ve sistemli olarak ayrımcılığa uğrayanları, hayatının bir yerinde, bir şekilde ayrımcılığa uğrayan kimsenin dahi kendisini taslağın yasalaşıp uygulanmasıyla, daha bir tamamlanmış hissedeceğini, ruhundaki bir yaranın iyileşmeye yüz tutacağını, söylemek hiç de abartılı olmayacaktır.  

Ancak, taslağı getiren Hükümet'in Başbakan'ının, neredeyse aynı gün "Yüz bin Ermeni'ye" sınırdışı tehdidinde bulunması, zihniyet olarak daha alınması gereken ne çok yol olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.





Etiketler: insan hakları
İstihdam