21/09/2021 | Yazar: Yıldız Tar

DEMOS’tan ‘Türkiye’de Kadın ve LGBTİ+ Örgütlerinin Barış Mücadelesi’ raporu: “Türkiye’de kadın ve LGBTİ+’ların neredeyse silahlı çatışmanın tarihi kadar eski bir barış mücadelesi deneyimi var”

Barış mücadelesinin LGBTİ+ hareketinin hafızasında önemli bir yeri var Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

[Barışın] bileşeninin bir tanesinin kesinlikle cinsiyet olduğunu, kesinlikle cinsel yönelim olduğunu, cinsiyet kimliği olduğunu söylemek lazım. Çünkü barış tesisi dediğimizde salt silahların susması değil, bu ön koşul, evet. (...) Tabii ki [çatışma da] kesinlikle hem feminizmin hem LGBTİ+ hareketinin dertlerinden bir tanesi ama (...) o barış sürecinin tesisi, bir kimsenin cinsiyetinden ötürü sağlığa ya da yiyeceğe, beslenmeye, barınmaya erişemediği bir dünya değil. O yüzden ben bunları barış sürecinin doğal bileşenleri olarak görüyorum.”

Bu cümleler, Demokrasi, Barış ve Alternatif Politikalar Araştırma Derneği’nin yeni raporundan. Derneğin “Kesişen Yollardan Daralan Alanlara: Türkiye’de Kadın ve LGBTİ+ Örgütlerinin Barış Mücadelesi” raporu; Güley Bor, Güneş Daşlı ve Nisan Alıcı tarafından kaleme alındı.

Araştırmacılar, barış mücadelesinde yer alan dokuz kişiyle 30 Ocak-25 Mart 2021 tarihleri

Arasında görüştü. Barış için Kadın Girişimi, Hêvî Hak, Eşitlik, Varoluş İçin LGBTİ+ Derneği, Kaos GL Derneği, KeSKeSoR Amed LGBTİ+ Oluşumu, LGBTİ Barış Girişimi ve Tevgera Jinên Azad’dan (TJA) biri veya birden fazlasında örgütlenme deneyimine sahip kişilerle yapılan görüşmelerin sonuçları raporlaştı. Araştırma, resmî barış görüşmelerinin sürdüğü 2013-2015 çözüm sürecini merkeze alıyor ve araştırmaya bu sürece yönelik çalışma yürütmüş kadın ve LGBTİ+ örgütleri dahil edildi.

Sadece silahların susması değil!

“Türkiye’de kadın ve LGBTİ+’ların neredeyse silahlı çatışmanın tarihi kadar eski bir barış mücadelesi deneyimi var” denilen raporda, buna karşılık kaynakların eksikliği hatırlatılıyor. Bu eksikliğe karşılık raporda LGBTİ+ ve kadın örgütlerinin barış mücadelelerini şekillendiren politikalar inceleniyor. Sonraki bölümde, bu örgütlerin çözüm süreci ve Gezi direnişinin açtığı alanla zenginleşen yaratıcı barış faaliyetlerine ve elde ettikleri kazanımlara odaklanılıyor. Devamında ise LGBTİ+ ve kadın örgütlerinin barış mücadelesinde benimsediği politik çerçevenin ittifaklar kurmadaki etkisi inceleniyor. Çatışma ve otoriterlik karşısında ortak barış mücadelesi yürütmeye dair zorluklara etraflıca değinilen raporun sonuç bölümünde ise araştırmadan çıkan sonuçlar özetleniyor ve önerilere yer veriliyor.

Kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin barış talebinin şiddetin gerek çatışma gerek ateşkes sırasında devamlılığı karşısında, yalnızca silahların susmasını içermediğini ortaya koyan raporda, LGBTİ+ örgütlerinden katılımcılar için barış mücadelesinde özne olmanın özgün bir politik hattı olduğu belirtiliyor:

LGBTİ+ aktivisti bir katılımcıya göre, LGBTİ+ özne olarak “norm” olarak dayatılanın dışında bir kimlik olmakla, yani kendinle barışmak, barış mücadelesiyle kurulan ortak zeminlerden birini oluşturuyor.”

“Toplumsal barış diskurunun LGBTİ+ hareketinin hafızasında önemli bir yeri var”

Araştırmacılar; toplumsal barış diskurunun, Türkiye LGBTİ+ hareketinin hafızasında önemli bir yeri olduğunu da belirterek, Kaos GL’nin 2003 yılında düzenlediği Lezbiyen ve Geylerin Sorunları ve Toplumsal Barış İçin Çözüm Arayışları başlıklı sempozyumun, Türkiye’de kamuya açık ilk LGBTİ+ etkinliklerinden biri olmasını da hatırlatıyor.

Raporda, çözüm süreciyle başlayan çatışmasızlık dönemi, “Kürt Kadın Hareketi, feminist hareket, Türkiye kadın hareketi ve LGBTİ+ hareketi arasında bir ortaklaşma, yakınlaşma, birlikte hareket etme ve birbirinden öğrenme dönemi” olarak tarifleniyor. Araştırmacılar; LGBTİ+ örgütlerinin başka koşullarda bir araya gelemedikleri kişi ve kurumlarla çözüm süreci sırasında ortaklaşma imkânı bulabildiklerini söylüyor.

baris-mucadelesinin-lgbti-hareketinin-hafizasinda-onemli-bir-yeri-var-1

Gezi sürecinde LGBTİ+ hareketi ve barış mücadelesi

Gezi sürecinde LGBTİ+ hareketi ve barış mücadelesi ise raporda şöyle yer alıyor:

“Bu dönemin LGBTİ+ hareketi için en önemli etkilerinden biri örgütlülüğün artması oldu; özellikle Gezi sürecinin buna etkisi görüşmelerde sıklıkla karşımıza çıktı. Gezi direnişi sırasında LGBT Blok’un kuruluşu ve mücadelesi, bir toplumsal hareket olarak LGBTİ+ hareketinin görünürlüğünün artmasında büyük rol oynadı. O dönem LGBTİ+ hareketinin barış talebine ilişkin ürettiği söz de oldukça güçlü. Örneğin 2013’te gerçekleşen 21. Onur Yürüyüşü basın açıklamasında Medeni Yıldırım’ın öldürüldüğü, Lice’de gerçekleşen polis şiddetinden söz edildi ve barış talebi vurgulandı.

LGBTİ Barış Girişimi

Raporun ittifak ve ayrılıkları inceleyen, “Barış İçin Ortak Mücadele” bölümünde ise kadın örgütlerinin barış talebinin ortak politik çerçevesini kurarken, bu ortaklığın etkilenmemesi için benimsedikleri toplumsal cinsiyet politikalarını tartışmaya açmaktan imtina ettikleri ve bu durumun LGBTİ+’ların barış mücadelesine anlamlı katılımını etkileyen bir faktör olarak ortaya çıktığına dikkat çekiliyor.

Bu bölümde Ağustos 2015’te kurulan LGBTİ Barış Girişimi, barış talebinde ortaklaşmada öne çıkan iki deneyimden biri olarak inceleniyor. Girişimin, bir yandan LGBTİ+’ları barış etrafında örgütlemeyi, diğer yandan barış mücadelesinin aktörleriyle LGBTİ+’lar arasında köprü kurmayı hedeflediği belirtiliyor:

“Bunu yaparken farklı kesimlerden LGBTİ+’ların dahil olduğu bir platform olmanın bilinciyle yatay örgütlendi, örgütlenme modelinde de barış kültürünü yansıtmayı amaçladı.”

LGBTİ+’lar barış mücadelesinde de “kabul görebilmek” için mücadele ediyor

Raporda ayrıca LGBTİ+’ların, barış mücadelesinde kabul görebilmek için zaman zaman mücadelenin diğer özneleri tarafından “makul”/”makbul” LGBTİ+ olmak durumunda bırakılabildikleri vurgulanıyor:

“Buna ek olarak toplum genelinde yaygın olan LGBTİ+fobi, barış mücadelesinin aktörlerinin özellikle barış gibi “ciddi” bir konuda LGBTİ+’larla birlikteliğini etkiliyor. Örneğin kadın hakları aktivisti katılımcı, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine karşı çıkan kesimlerin, LGBTİ+’larla kurulan veya atfedilen ortaklıklar üzerinden KKH’ye saldırdığından söz etti. Bu da bilhassa bölgedeki LGBTİ+’ları yalnızlaştırarak barış mücadelesinde eşit özneler olarak tanınmalarının önünde bir engel oluşturuyor.”

LGBTİ+ hareketinin Kürt sorununa yönelik yaklaşımına eleştiriler

Türkiye’deki LGBTİ+ hareketinin de Kürt meselesinin demokratik çözümüne dair az çok bir şeyler söyleyebilmesi, bu konuda algılarını birazcık daha açık [hale getirmeleri], politikalarını da en azından belli alanlarda gündeme almaları gerekiyor. Yani Kürtçe web sitesi yapmak tek başına etkili bir şey değil ya... Yani senin çalışanların, istihdam ettiklerin arasında, senin yaptığın etkinlikler arasında... Hani sen Kürt meselesine ya da Kürt var oluşuna ne şekilde temas ediyorsun, ne kadar dokunuyorsun?

Bu ifadeler ise raporun “LGBTİ+ Hareketinin Kürt Sorununa Yönelik Yaklaşımına Eleştiriler” başlıklı bölümüne alınan bir görüşmeden. Raporda, “Kürt lubunyaların hareket içerisindeki temsiliyeti, hareketin Kürt lubunyaları kapsayıcılığı ve Kürtlerin eşitlik talebini sahiplenmesi üzerine eleştiriler uzun yıllardır dile getiriliyor” denilerek şöyle devam ediliyor:

“Çözüm süreci ve Gezi direnişinin yarattığı, yukarıda tartışılan imkânlar, LGBTİ+ örgütlerinin barış etrafında önemli ortaklıklar kurmasına ve LGBTİ+ kapsayıcı bir barışın tartışılmasına alan açmışsa da, harekete eleştiriler Kürt lubunyaların taleplerinin yükseltilmesinde öznelere her zaman alan açılmadığına işaret ediyor. Elbette ki yekpare bir LGBTİ+ varoluşundan söz edilemeyeceği gibi, tüm bileşenlerin aynı (kuir) politikalara sahip olduğu, homojen bir LGBTİ+ hareketinden söz etmek de mümkün değil. Ancak Kürt LGBTİ+’ların, toplumsal barış diskurunu öteden beri sahiplenmiş bir harekete yönelttiği bu eleştiri oldukça önemli.”

LGBTİ+’lar için hayatta kalma mücadelesinin anlamı son derece gerçek

Peki ya çözüm sürecinden sonra neler oldu? Araştırmaya katılan katılımcılara göre çatışma ve OHAL’le birlikte toplumsal muhalefete ve sivil alana yönelen yoğun saldırılar, kadın ve LGBTİ+ örgütlerini var olma ve hayatta kalma mücadelesine yöneltti:

“Bir LGBTİ+ aktivistinin söylediği gibi, hükümet tarafından LGBTİ+’lara açılan “ilan edilmemiş bir savaş” sonucunda LGBTİ+ hareketi varoluşunu dahi savunmaya mecbur bırakılıyor; bu da LGBTİ+’lar için örgütlenmeyi büyütmek yerine var olanı muhafaza etmeye odaklanmaya neden oluyor. Türkiye’de son yıllarda yoğunluğu arttığı kadar biçimi de değişen toplumsal cinsiyete dayalı şiddet karşısında, birçok kadın ve LGBTİ+ için hayatta kalma mücadelesinin anlamı son derece gerçek.”

Rapora ulaşmak için tıklayın.


Etiketler: insan hakları, kadın, yaşam, siyaset, tarihimizden
İstihdam