25/02/2018 | Yazar:

Tabii ki bedenin hakkında iyi hissetmelisin ama çok şişman değilsen. Ancak sağlıklıysan. Engelli değilsen. Haddini biliyorsan. Bedeninin hep daha az değerli olduğunu sonsuza dek hatırlarsan. Hep mahcup kalırsan.

Beden olumlarım, obez olmadığın sürece Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Tabii ki bedenin hakkında iyi hissetmelisin ama çok şişman değilsen. Ancak sağlıklıysan. Engelli değilsen. Haddini biliyorsan. Bedeninin hep daha az değerli olduğunu sonsuza dek hatırlarsan. Hep mahcup kalırsan.

Your Fat Friend’in 12 Şubat 2018 tarihli “I’m body positive as long as you’re not obese” başlıklı yazının çevirisidir.

“Şuna bak” dedin beni dürterek, göbeği açık giymiş büyük beden bir kadını gösteriyordun. “Göbeği açık giymemeli. Kim görmek ister ki bunu?”

Bedenim şoka uğruyor, korku elektrik akımı gibi bütün bedenimi sarıyor. Tükenmiş durumdayım. Bedenimin, gösterdiği kadından daha da geniş olduğu gerçeğini hatırlıyorum.

“O görmek istiyor” diyorum.

“Ama ben görmek istemiyorum” diyor.

“Bu onun bedeni. Görmek istemiyorsan bakmak zorunda değilsin.”

“Bak” diyor içini çekerek, “Biliyorum, senin olayın hep beden olumlama. Benim için de öyle, obez olmadığın sürece.”

Kollarım geriliyor, baldırlarım kasılıyor. Burada, seninle daha ne kadar kalabileceğimi hesaplıyorum. 

Vücut Kütle İndeksi (VKİ) standartlarına göre ben obez değilim. Dönüşümlü olarak aşırı obez ya da dehşetimsi hastalıklı bir şekilde obezim. 200 yıl önce bireyleri değil popülasyonları ölçmek amacıyla oluşturulmuş bir istatiksel araç olan VKİ’nin basit aritmetiğine göre, benim bedenim hâlâ hayal edilemez ve bağışlanamaz şekilde şişman. Ben çizgi romanlardaki kötü karakterler kadar şişmanım. Benim bedenim bir salgın hastalık. Benim bedenim obeziteye karşı bitmeyen bir savaşı ateşliyor. 35 kilo daha zayıf olsam bile, düşünülemeyecek kadar şişmandan “ani ölüm” şişmanlığına düşüyorum.

Ama ben kendimi obez olarak tanımlamıyorum. Onun yerine, basitçe “Ben şişmanım” diyorum. “Şişman” kısa, dolambaçsız, tanımlayıcı, kolayca anlaşılır. Şişman bedenimin olmadığı hiçbir şeyi iddia etmiyor, ben izin vermediğim sürece bedenime bir değer yüklemiyor. Şişman, bedenim ile ona bir olgu olarak yaklaşacak kadar rahat olan insanlardan geliyor. Şişman, iyi niyetli bir küçümseme yaymıyor, yargılarla dolu değil.

Obez aldatıcı biçimde tıbbi bir terim. Hiçbir tıbbi kaygısı olmayan ve neredeyse hep doktor olmayan insanlar tarafından düzenli olarak kullanılıyor. Obez, dudaklarından damlayan küçümsemenin bir lütuf olduğunu düşünen, bu talihsiz bedendeki sefil faslı sona erdirecek yüce hayırseverlerden gelen asil bir hediye. Obez neredeyse her zaman rejim tavsiyeleri, flört taktikleri ile gelir; benim tek başıma sürdüremeyeceğim düşünülen hayata dair daha zayıf insanların inanılan uzmanlıkları ile gelen diğer gösterimler de cabası. Obez, zayıf bedenlerin üstün oldukları ısrarına eşlik eder. Karakterleri, iradeleri, zekaları ve azimleri onlara zayıflık madalyasını getirmiştir.

Obez genelde sessiz bir acımasızlıkla, ürkütücü bir lütufkârlıkla gelir. Ben senden gelmesini beklemiyordum.

Bedenime obez diyen insanlarla aramda bir güç dinamiği var. Bu dinamik, tıbbın incecik duvağı arkasına saklanan çıplak küçümsemedir; zorbalığı ve bundan sonra neler olacağına dair nutuk çekmeyi meşrulaştırır.

Bu küçümseme sıklıkla, zayıf insanların şişman insanlardan her anlamda daha üstün olduğuna yönelik tartışılmadan kabul edilmiş derin bir inançtan doğar. Ne de olsa termodinamiği ve düzgün beslenmeyi anlayabilecek kadar zeki, zayıf kalma yükümlülüklerini anlayabilecek kadar etik sahibi, bir plana bağlı kalabilecek kadar irade gücü ve karakter sahibi, her gün spor yapabilecek kadar kararlı olmalılar. Her daim zayıf olmuş olsalar bile. Bu saydıklarımın hiçbirini yapmıyor olsalar bile.

Ama şişman çok daha basit. Şişman, konuşanını anında açığa vuran alelade bir hakarettir. Ayrıca, bedenimi basitçe ve doğru olarak betimleyen net bir tanımlayıcıdır. Obezin aşırı tatlı ve kaypak zehri gibi değildir.

“Ben de beden olumlamaya inanıyorum ama…”yı çok duydum, sayabileceğimden çok. Bir sürü “ama’lar”. Tabii ki bedenin hakkında iyi hissetmelisin ama çok şişman değilsen. Ancak sağlıklıysan. Engelli değilsen. Haddini biliyorsan. Bedeninin hep daha az değerli olduğunu sonsuza dek hatırlarsan. Hep mahcup kalırsan.

Ben de beden olumlamaya inanıyorum, tabi obez olmadığın sürece. Şişman insanlar için, savunma durumundaki bedenlerimiz hakkında nötr hissetmeye cüret etmek bile ölümcül bir günah. Peki beden olumlama şişmanlar için değilse, kimin için o zaman? Eğer beden olumlama zaten güzellik ve meziyet standartlarımıza uyan insanlara kadarsa, neyi başarıyor?

Sağlıklı olduğun sürece ben de beden olumlamacıyım. Peki kronik hastalığı olanlar? Onları geri sevmeyecek bedenleri sevmeye uzananlar? Peki kanser hastaları, kendi bedenlerine kucak açmalarına izin verilecek kadar sağlıklılar mı? Peki diyabeti, yüksek tansiyonu, gut hastalığı olanlar? Peki ya hastaysanız ve tüm dünya hastalığınızın suçlusunun kendiniz olduğunu söylüyorsa? Peki hasta değilseniz ve tüm dünya hasta olduğunuz konusunda ısrar ediyorsa? Bu insanların kendilerini sevmelerine izin verir miydiniz?

Tüm bu ikâzların altında sinsice, beden olumlamanın pür, saygılı ve pes etmeyenler için ayrılmış olduğu iması yatar. Beden olumlamanın sadece, bedenlerinin iticiliğini her daim hatırlayan ve birkaç kişilik genişlikteki bedenleri için kefaretini ödemiş olanlara ait olduğuna inanılır. Beden olumlama sadece, bedenlerinin iğrençliği hakkında yanılanlar içindir. Beden olumlamaya yönelik ikâzlar, kendinden memnun olmayı hak edebilecek bir tür bedenin varlığından bahseder bize. Diğerlerimiz ise, yerini bilmelidir.

Beden olumlamaya yönelik ikâzların altında, hepimizin bir şekilde bedenlerimizi seçtiği inancı yatıyor. Beden ölçüsüne, ne kadar hareket ettiğine ve sağlıklı olma şartına bağlı olan bir beden olumlama, yeterince çabalar ve kendimizi tamamen bu işe adarsak her birimizin istediğimiz kadar zayıf olabileceğini ima eder. Sanki bedenlerimizi bilinçli olarak seçmişiz gibi. Sanki şişmanlar, engelliler, sağlıklılık veya zayıflık iddiasında bulunamayanlar bedenlerinin yükü için suçlanması gerekenlermiş gibi.

Zayıf insanlar bir şekilde bedenlerini alt edebilmişler, ben benimkine yenik düşmüşken. Daha açıkgöz ve daha kararlı olsaydım, daha çok acı çekseydim, daha akıllı ve güçlü olsaydım, o zaman zayıf bir bedeni hak edebilirdim. Ancak ve ancak o zaman, ben de beden olumlayabilirdim.

Artık ne zaman senin yanında olsam, kaslarım geriliyor. Kendimi kavga etmeye, her an yanından ayrılmaya hazır buluyorum. Sen aradığında telefonumu sessize alıyorum; aramana geri dönmemek için nedenler buluyorum.

Çünkü bunların hiçbirine inanmasan bile, sen bana kendini açık ettin. Sana göre, benim gibi insanlar kendi bedenleriyle barışmayı hak etmiyor. Sana göre, benim gibi insanlar, o göbeği açık üstlü yabancı gibileri, hep sahip olduğumuz bedenlerimizle rahat olmaya layık değiliz. Bu sebeple, ben de senin yanında rahat hissetmekte güçlük çekiyorum.

Ben obez değilim, salgın hastalık değilim, obeziteyle savaşta düşman bir savaşçı değilim. Bileğimle kazanmadığım bir beden olumlama üzerinde hakkım olmayarak iddiada bulunmaya çalışıyor değilim. Ben sadece kendi bedenimle ateşkes yapmaya çalışıyorum. Ben sadece her birimizi olduğu gibi kabul etmeye çabalıyorum. Kendi halimce, bir bütünlük hissine doğru kendi yolumu bulmaya çalışıyorum.

Ben sana olan sevgimin üzerine ikâzlar iliştirmiyorum. Bedeninin uzaklara gitmesini; daha gerçek, daha çok hak eden insanlar adına sessizce bir yerde inzivaya çekilmeni dilemiyorum. Kendi beden ölçün veya bedeninle mücadelelerini kıskanmıyorum. Kendi bedenini kabullenmek adına verdiğin mücadelelerden kazanımlarını inkâr etmiyorum.

Keşke sen de benimkileri inkâr etmesen.


Etiketler: yaşam
İstihdam