28/11/2020 | Yazar: Ezgi Epifani

Sosyal medyada popüler olan #DisabledAndCute (#EngelliVeAlımlı) etiketinin yaratıcısı Keah Brown, kendisini kurtaran bir hareketin ve de otobiyografisinin kıvılcımını işte böyle yaktı.

Ben engelliyim ve bununla gurur duyuyorum Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

*Ezgi Epifani, Naomi Elias’ın 26 Temmuz 2019 tarihli ve https://zora.medium.com/disabled-and-proud-of-it-f34ea084c8d7 linkli yazısını Kaos GL için Türkçeleştirdi.

Viral sosyal medya hareketi #DisabledandCute’un (#EngelliVeAlımlı) yaratıcısı yazar ve aktivist Keah Brown, önümüzdeki günlerde çıkacak olan otobiyografisi The Pretty One’da (Güzel Olan), siyahi ve engelli bir kadın olarak “birden çok ötekileştirilmiş kimliğin” kesişiminde yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlatıyor. Serebral palsiyle doğmuş ve çeşitli yayınlarda engelli hakları ve pop kültür üzerine yazmış olan Brown, on iki etkileyici makalede en uzun ilişkisinin sandalyelerle olması dahil geniş bir yelpazede konuyu ele alıyor. Brown ayrıca içselleştirilmiş sağlamcılığa, toplum tarafından aynı anda hem görülmeye hem de görülmemeye, çeşitli pop kültür takıntılarına (Paramore ve Hallmark filmleri) ve kişinin kendisinden hoşlanmasının neden önemli olduğuna da değiniyor.

Brown kitabında şöyle yazıyor: “Kitap raflarında gördükleriniz siyahi engelli kadınlar değiller. Bizler edebiyat etkinliklerinde ve çok satan listelerinde gördükleriniz değiliz. Ben bunu değiştirmek istiyorum.”

Bu özel ZORA röportajında, oldukça yoğun olan yazarla kitabının çıkmasından hemen önce bir araya geliyoruz:

Arkadaşlarınızın “güzel olan” dedikleri ve engelli olmayan tek yumurta ikizi bir kız kardeşiniz var. Bu “güzel olan” tabiri şimdi ilk kitabınızın adı. Bu başlığa nasıl karar verdiniz ve bunun sizin için anlamı nedir?

Kitabın adını eski editörüm Jhanteigh Kupihea akıl etti. İnsanların kız kardeşimden sıklıkla “güzel olan” diye bahsetmesinden konuşuyorduk ve ben de dedim ki: “Bence ben de güzel olanım.” İkimiz de öyleyiz. O da: “Bence Güzel Olan harika bir başlık olur” dedi ve ben de bu fikri hemen sevdim.

Kitabınızın kapağında da siz varsınız ve Harper’s Bazaar dergisine, fotoğraflarda sağ elinizi her gördüğünüzde gülümsediğinizi söylediniz. Bunun nedeni nedir?

Bunca zamandır mutlak surette utandığım bu şeyi yani sağ elimi görmek… Bunun benim gibi insanlar için birçok yönden bir devrim olduğunu düşünüyorum.   

Kitabınızda “Tanımlayıcılar sınırlayıcı değil özgürleştiricidir” diyorsunuz. Sizin “engelli” kelimesiyle ilişkiniz nasıl gelişti?

Ben her zaman engelli kelimesini kullandım. Özürlü ya da “özel ihtiyaçları olan” ifadelerinden hiçbir zaman hoşlanmadım. Bu tabirler kişiye biraz çocuk muamelesi yapıyor ve engelli olmanın gerçekliğini tam anlamıyla vermiyor. “Engelli” kelimesinde ise hiçbir sorun yok. Kendim ve engelli topluluğu hakkında konuşurken seçtiğim bu kelime, ayrıca bir bütün olarak engelliliğe bakış şeklimizi değiştirmeye çabalama yolum. İnsanlar genelde “engelli” kelimesinden çok korkuyor çünkü bu kelime onların rahatını kaçırıyor ancak mesele onların rahatı değil benim rahatım. 

Geçmişte televizyonu yokmuşsunuz gibi yapmak için kullandığınızı söylüyorsunuz. Bunun anlamı nedir? Öz güveninizin artması pop kültürü tüketme biçiminizi nasıl değiştirdi?

Çok uzun bir zaman kendim olmak istemedim çünkü olduğum kişiyle hiç rahat değildim. Kendi düşüncelerimi bir nebze de olsa ertelemek istedim çünkü hepsi olumsuzdu ve televizyon içine kaçmak istediğim bir yerdi. 

Kendimi görmek istemiyordum; şimdiyse durum tam tersi. Şimdi kendimi ve benim gibi insanları görmek istiyorum çünkü bizlerin görülmeye değer olduğunu düşünüyorum. Televizyondaki ve filmlerdeki manzaranın gerçekten değişmesini istiyorum ve bunu sadece nihayet kendimi görmek istediğim için değil; bunun her zaman farkında olmuş olmasam da görünür olmayı her zaman hak ettiğimiz için istiyorum.

Kitapta, engelli olmayan bazı kişilerin sizin hakkınızda konuşma biçiminden, sizden özellikle “bir ilham kaynağı” olarak bahsetmelerinden hoşlanmadığınızı yazdınız. Bam telinize dokunan başka niteleyici kelimeler var mı? Varsa neden?

Benim için mesele “ilham” kelimesinden çok insanların ilham verici bulduğu şeyler. Eğer benim keke olan sevgim veya bir oturuşta kaç dilim pizza yiyebildiğim ilham veriyorsa bu harika. Benden ve yaptığım işten ilham alınması da bence harika ancak engelli insanları, kendi sahip olduklarımız ve olmadıklarımız konusunda daha iyi hissetmek amacıyla kullanmayı bırakmamız gerektiğini de düşünüyorum. Ayrıca insanlar bana “sevimli” dediklerinde gerçekten sinir oluyorum çünkü ben bir çocuk değilim. “Sevimli” kelimesi bana kendimi olduğum yetişkin bir kadının aksine küçük bir çocuk gibi hissettiriyor.

Viral olan sosyal medya etiketiniz #EngelliVeAlımlı üzerine: “Kendimi kutlayışım insanların bir araya gelebileceği bir amaç haline geldi” diye yazdınız. Bu çevrimiçi komüniteyi yaratmış olmanın sizin için anlamı nedir?

En klişe anlamıyla bu benim için dünyalar demek. İnsanlara hep olmayı umdukları kişi olabilmeleri için bir ortam sunabilmiş olmak hoşuma gidiyor.

Bence bu etiket gerçekten bir eyleme dönüştü. İnsanların farklılıklarını savunmalarına, bu farklılıkların televizyonda ya da beyaz ekranda gördüğümüz kişilerle bizleri eşitlediğini anlamalarına ve kendilerininki gibi bedenlerin diğer tüm bedenler kadar önemli olduğunu anlamalarına olanak verdi. Bazen sosyal medyada kullanılan etiketlerin kalıcı olmadığını görüyoruz ancak benim başlattığım bu etiketi insanların bugün bile hâlâ buluyor ve kullanıyor olması verdiğim emeğin delilidir.

Bir kitabın hayatınızı nasıl kurtardığını açıklayabilir misiniz?

En kötü günlerimde kitapları kendi düşüncelerimden kaçabileceğim bir yer olarak kullandım ve beni birçok şekilde yola devam ettiren kitaplar oldu. Çok üzgün olduğumda ve uyumaktan başka hiçbir şey yapmak istemediğimde, paragrafları ve cümleleri her gün hayatıma devam edebilmek için kullanırdım. “Tamam, şimdi bu kitabı okuyacağım ve bu kitap beni bir sonraki ve ondan sonraki bölüme itecek ve bu da beni bir sonraki ve ondan sonraki kitaba ve böylece gelecek aya, haftaya, yıla itecek.” diyordum. Kitapları, devam edemeyeceğimi düşündüğümde kendimi devam etmeye kandırmak için kullandım. Kitaplar bu anlamda çok güçlüdür. Size kendi dünyanızı hatırlatabilir ve düşündürebilirler ancak dışarıda çok daha fazlasının olduğuna inanmanızı sağlayacak başka dünyaların varlığını da gösterebilirler ve bu da size umut verebilir. İşte bence tam bu yüzden kitapların kalbimde büyük bir yeri var çünkü kitaplar dünyaya, kendimize ve birbirimize bakış şeklimizi gerçekten değiştirebilirler ve benimkini kurtardıkları gibi kesinlikle başka hayatları da kurtarabilirler.


Etiketler: yaşam, dünyadan
nefret