04/03/2020 | Yazar: Aslı Alpar
Kaos GL’nin toplumsal cinsiyet eşitliği ve çeşitliliğini sağlamak adına yürüttüğü çalışmaları görünür kılmak için başladığımız söyleşi dizisi “Bıraktığımız yerden”in ikinci konuğu derneğin Finans Koordinatörü Işılay Güvener.
Kaos GL Derneği toplumsal cinsiyet eşitliği ve çeşitliliğini sağlamak için kurumsal işleyişinde ‘neler yapabiliriz’ sorusuna yanıtlar aramaya devam ediyor.
Bu sorudan hareketle yeni söyleşi dizimiz derneğin kadın çalışanlarının toplumsal cinsiyet eşitliğine yaklaşımı ile birlikte çalıştıkları alanlarda eşitliği ve çeşitliliği sağlamak amaçlı müdahalelerine yer veriyor.
Bu söyleşi dizisinde Kaos GL kadınları anlatıyor; onların toplumsal cinsiyet eşitliği ve çeşitliliğine dair süren çalışmalarının, planlarının ve hayallerinin tanığı oluyoruz.
Bizden önce bu mücadeleye katkı sunan ve bizden sonra sürdürecek olanların emeğini de görünür kılmak adına herkesin bıraktığı yeri işaretleyen bu söyleşi dizimizin adı da “Bıraktığımız yerden” oldu.
Söyleşi dizisinin ikinci konuğu Kaos GL’nin Finans Koordinatörü Işılay Güvener. Işılay ile sivil toplum örgütlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği ve çeşitliliği nasıl sağlanır sorusuna cevaplar aradık. Türkiye ve dünyadaki deneyimleri, Türkiye’nin son 10 yılını ve Işılay’ın hayal ettiği dünyayı konuştuk.
Sözü ona bırakalım.
Türkiye’de hak temelli çalışan sivil toplum kuruluşlarının toplumsal cinsiyet eşitliği için verdiği mücadeleyi nasıl değerlendiriyorsun?
Türkiye’de örgütsel anlamda ciddi bir mücadelenin olduğunu, bu mücadelenin aslında bugünkü kazanımları sağladığını düşünüyorum. Özellikle Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) önemli bir başarı öyküsü; fakat maalesef hükümet politikaları, bu mücadeleye ket vuruyor.
Özellikle darbe girişimi sonrası yaşananlar, hak savunucularına yönelik yargısal taciz, suçlu sayma, keyfi gözaltılar, hedef göstermeler üzerinden sivil topluma gözdağı verildi; yine de sivil toplumun mücadelesi sürüyor, üstelik toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı veya bu konuyu gündemlerine alan yeni örgütler kuruldu, kuruluyor.
Ancak ne yazık ki ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliği çoğunlukla ikili cinsiyet sistemine dayalı olarak ele alınıyor. Söz konusu LGBTİ+’ların hakları olduğunda nedense birçok ekip öncelikli gündemine almıyor. Son dönemde dünyada yaşanan transları dışlayan radikal feminizm tartışmalarının Türkiye’ye yansıması da aslında toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha fazla mücadele verilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bunu da LGBTİ+ hakları için mücadele eden örgütlerin sivil topluma bilinç kazandırarak gerçekleştirebileceğini düşünüyorum.
“Örgüt içi toplumsal cinsiyet eşitliği için politika belgeleri oluşturmak önemli”
Türkiye dışında sivil toplum örgütleri toplumsal cinsiyet eşitliği açısından ne durumda?
Yurtdışındaki sivil toplum örgütlerinde (en azından benim tecrübe ettiğim kadarıyla) bu konuda temel bir bilinç var. Bunun en önemli sebebi, hem bu örgütlerin konuya ilişkin önemli mücadelelerin içerisinde yer alması ve muhatap alınmaları hem de bunun sonucunda anayasa ve kanunlarda toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı birçok düzenleme gerçekleştirilmesinden kaynaklanıyor.
Mücadele ile elde edilen kazanımlar sadece istihdam veya ücret eşitliğine ilişkin değil, ayrımcılık yasağından tutun da medeni haklara ilişkin eşitliğe kadar uzanıyor. Üstelik herhangi bir ayrımcılığa uğrarsanız size bunu yapan kurum veya kişi de cezasız kalmıyor, bu da doğal olarak insana güven veriyor.
Ama tabi ki bu demek değil ki yurtdışında da her şey güllük gülistanlık. Özellikle sağ, muhafazakâr kanadın yükselişe geçmesiyle ayrımcılık, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, transfobi, homofobi tırmanışa geçmiş durumda; fakat toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik herhangi bir ihlalde, saldırıda sivil toplum anında devreye giriyor ve örgütler arası yoğun bir işbirliği süreci var. Bu da hükümetler üzerinde gerekli önemleri almaları ve cezasızlığın önlenmesi için önemli bir baskı yaratarak önemli bir fark yaratıyor.
Sivil toplumda toplumsal cinsiyet eşitliği nasıl sağlanabilir?
Bu cevaplaması epey zor bir soru olmakla birlikte, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini her sivil toplum örgütü öncelikle kendi içerisinde vermeli. Örgüt içi toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi açısından politika belgeleri oluşturmak önemli bir adım. Ancak, sonrasında oluşturulan bu belgelere uyulup uyulmadığı denetlenmeli ve bu belgeler gerekli görüldüğü takdirde güncellenmeli. Toplumsal cinsiyete dayalı eşit istihdam fırsatı yaratma ve eşit işe eşit ücret önemli bir mesele. Kendisini sivil toplum kuruluşu olarak tanımlayan her kuruluş eşit istihdam fırsatı yaratma ve eşit işe eşit ücret politikasını benimsemeli. Bunu istihdam için kotalar uygulayarak gerçekleştirebilirler veya kendilerine uygun başka bir yöntemler de seçebilir.
Ayrıca, sivil toplum örgütleri arasında işbirliği önemli. Toplumsal cinsiyet eşitliği açısından iyi örnek olan örgütler ile işbirliği yapmak, uygulamış oldukları yöntemleri incelemek ve benchmarking uygulayarak (kıyaslayarak) bu yöntemleri adapte etmek ilerleme kaydedilmesini sağlayabilir. Böylelikle aslında genel olarak sivil toplumda toplumsal cinsiyet eşitliği de sağlanmış olacaktır diye düşünüyorum.
“Baskı artmış olsa da bağımsız sivil toplum örgütleri toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinden vazgeçmedi”
Son 10 yılı değerlendirecek olursan senin perspektifinden toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi Türkiye’de nasıl değişti?
Son 10 yılda yaşam kalitesinde ve eğitimin kalitesindeki düşüş, ekonomik sorunlar, darbe girişimi ve sonrasında yaşananlar doğal olarak toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini de etkiledi. Son 10 yılda yaşananlar toplumsal cinsiyet eşitliği açısından endişe yaratmakla birlikte bazı kesimler için toplumsal cinsiyet eşitliği bir mesele olarak görülmüyor. Çünkü ekonomik kaygılar ağır basıyor veya kültürel anlamda zaten böyle bir eşitlikten bahsetmek mümkün değil.
Her ne kadar sivil toplum üzerindeki baskı artmış olsa da bağımsız sivil toplum örgütleri toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinden vazgeçmedi; ancak mevcut hükümet ile işbirliği yapmak gerçek anlamda bağımsız sivil toplum açısından mümkün olmadığından zaten hükümet de bu örgütleri muhatap almadığından veya hükümete yönelik çağrılar yargısal taciz, marjinalleştirme ve damgalanma ile sonuçlandığından, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin çağrılar da havada kalıyor. Kaydedilen ilerleme de yok edilmek isteniyor. Son, dönemde bilinçli olarak CEDAW muhafazakâr siyasi oluşumlar tarafından hedef alınıyor. Bana göre ne yazık ki yaşanan değişim geriye gidişi hızlandıran nitelikte. Ama tabi ki bu demek değil ki bu mücadeleden vazgeçilecek.
Nasıl bir gelecek hayal ediyorsun?
Düşüncelerimi dile getirdim diye başıma bir şey gelir mi, çalıştığım kuruluş kapatılır mı, işimi kaybeder miyim, düzenimi bozmak zorunda kalır mıyım vs. gibi kaygılarımım olmadığı, belirli bir ortama, mekâna, semte sıkışmadığım, nefes alabildiğim, toplumsal cinsiyet rollerine uymadığım için yargılanmadığım, tek başına yürürken korku duymadan yürüyebildiğim bir ülkede özgürce yaşadığımı hayal ediyorum. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar.
Etiketler: kadın, yaşam