01/11/2017 | Yazar: Kaos GL

Çok büyük bir boşluğu dolduruyormuşuz gibi bir his var içimde.

Birlikte paslaşarak sporun tadına varmak Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

“Sanırım sadece LGBTİ+lar değil, herkes böyle bir şeye açmış galiba. Herkesin böyle isteği, sevinci veya oynamaya hevesi varmış. Çok büyük bir boşluğu dolduruyormuşuz gibi bir his var içimde.”

Fotoğraf: Atletik Dildoa

Bu yıl 25-26-27 Ağustos’ta ilki düzenlenen Queer Olympix, herkes için olumlu anlamda çok şey vadeden bir organizasyon. Toplumun taraftarından tutun oyuncusuna kadar vurmalı, kırmalı, sakatlamalı, bol küfürlü, “erkek” oyunu kabul edilen futbol anlayışını, şiddetsiz, küfürsüz, “paslaşmalı”, dayanışmalı, kazanma hırsından uzak bir anlayışa dönüştürme hevesinde olan yerli ve yabancı spor takımlarının katılımıyla oluşturulan bir organizasyon. Takımlar bu sene dört branşta (futbol, plaj voleybolu, uzun atlama, bayrak yarışı) “spor yaptılar” ve kazanan “Sporun Queer hali” oldu.

Işıl Saykan ve Uğur Ateşli de Atletik Dildoa’dan Seçil ve Elif ile spora olan tutkularını, olimpiyat heyecanlarını, eşcinsel, biseksüel ve transların sergiledikleri spor dünyasında görünür olma mücadelelerini konuştu.

Kışın kendini iyiden iyiye hissettirdiği bu günlerde içimizi ısıtmak, olimpiyatların neşesini hatırlamak için bu röportaj birebir!

Keyifli bir sohbet oldu, umarız siz de okurken aynı keyfi alırsınız ve önümüzdeki sene olimpiyatlarda sizlerle de birlikte oluruz. Gökkuşağıyla kalın.

Işıl: Ben önce sizi tanımak istiyorum, Seçil kimdir, neler yapar?

Seçil: Ben seçil yaklaşık dört beş senedir farklı gruplarda LGBTİ+ aktivizmi yapıyorum. Bir yıldır da Atletik Dildoa ile birlikte maç yapıyorum. Aslında geçen seneki Pride ile başladı benim maceram. Atletik Dildoa’yı biliyordum, arkadaşlardan da haberdardım ama oynamıyordum. Pride zamanı gol yemeyi sevenler grubunda o zaman “lezbiyen biseksüel feministler de bir takım çıkarsa ya hadi” dediler. “Ya neden oynamıyorum” dedim o anda. Çünkü çocukluğumda çok fazla oynuyordum futbol. Bir noktadan sonra yani biraz büyüdükten sonra -memelerimin çıkma dönemine denk geliyor- annem “Oynamasan mı kızım artık?” ya da “Artık oğlanlarla arsada top oynamasan mı?” dedi. Futbol hayatım orda bitti. Oysaki çok iyiydim o zaman (gülüyor). Bir yıldır her Salı Kurtuluş’ta maç yapıyoruz. Bunun dışında editörüm ve tam zamanlı işim dışında başka başka yerlerde aktivizm yapıyorum.

Uğur: Sizi tanımak gerekirse…

Elif: Ben Elif. Ben de işte Dildoa’da iki seneden beri oynuyorum. Seçil’le aynı deneyimlerim oldu aslında. Bir yerden sonra memelerimiz çıktıktan sonra yani istemediler. Gizli gizli oynamaya çalışıyordum. Oradan buradan babama yetiştiriyorlardı. “Senin kız yine çok güzel top oynuyor” filan diye. Ama sonra babam eve gelip yine azar çekiyordu. Hep böyle bir kaçış gizlenme durumu yaşadım her yerde. Ondan sonra bıraktım ve basketbol takımına yazıldım, boyum sizi yanıltmasın (gülüyor). Öyle, sporla hep iç içe oldum. Üniversite için İstanbul’a geldikten sonra pek fazla sosyalleşemedim açıkçası, çünkü kendi adıma açılma ve kabullenme süreçlerim başlamıştı. Sonra Dildoa ile tanışınca her şey daha farklı oldu. Hem sosyalleşme hem spor yapma olanağım oldu. Onun dışında profesyonel öğrenciyim. Bir de baristayım aynı zamanda.

Fotoğraf: Atletik Dildoa

“Bir şekilde kendi kafamızdaki o futbol algısını da dönüştürdüğümüze inanıyorum”

Işıl ve Uğur: Atletik Dildoa size ne kattı? Dışardan baktığımda felsefesinin spora farklı bir yorum getirdiğini görüyorum ve “Kamusal alanda biz de varız” diyen ve özgür bir ortam da yaratan ilk takım gördüğüm kadarıyla. Açıkça söylemek gerekirse bu özgür ortam içerisinde takımla ne kazandınız?

Seçil: Yani şöyle bir şey bir kere yeniden spor yapmaya, bir şekilde onun içinde olmaya başladık. Bir taraftan da şöyle bir tarafı var. Hem şiddetsiz bir dil kullanmanın hem cinsiyetçi olmayan bir sporun mümkün olduğunu gösteriyor aslında bu takımlar. Sadece Atletik Dildoa değil, Sportif Lezbon olsun, Muamma olsun…. Ben ilk işte anneme “Halı saha maçına gidiyorum arkadaşlarla” dediğimde -açığım da ben kendisine-  şöyle bir panik yaşadı, işte, “sakatlarsın kendini, bak çok kötü olur” dedi, çünkü onun kafasında amcam örneği vardı. Çünkü amcam halı saha maçında kendi liflerini kopardı ve bunun gibi bir sürü şeyler... Orada ben anneme şeyi açıkladım “Anne hayır, bizim oyunumuz öyle bir oyun değil, hani öyle bir “erkek” oyun değil. Biz birbirimizi sakatlamıyoruz.”

Işıl: Çünkü rekabetçi değil, değil mi, yani kazanma odaklı değil?

Elif: Aslında tatlı rekabet diyelim ama tabi kazanmaya odaklı değil, paslaşma odaklı. Yani hiç topa değmemiş birisi de bizim aramıza geldiğinde biz çok seviniyoruz, ilk başladığımızda top geldiğinde çığlık çığlığa kaçan arkadaşlarımız vardı; ama daha sonra birlikte paslaşarak, birlikte oynayarak, birlikte oynamaya devam ederek, bilenler bilmeyenlere göstererek -ama bu üstten bir bakış açısıyla değil, bu hep birlikte bir öğrenme biçimi- birbirimizle sporun tadına varmaya başladı.

Seçil: Bir şekilde kendi kafamızdaki o futbol algısını da dönüştürdüğümüze inanıyorum. Mesela ben, arkadaşlarımın çok uzun zamandır oynadıklarını biliyordum ama “futbol mu?” diye uzak durdum çünkü benim kafamdaki futbol hakeme ibne diyen kötü oynayana karı gibi oynama diyen bir futbol. E bunun tam tersi bir şeyin bütün bu cinsel yönelimleri bütün bu cinsiyet kimliklerini kucaklayan bir futbolun mümkün olduğunu gördüğüm anda futbola bakış açım da değişti, çünkü tekrar futboldan keyif almaya başladım.

Fotoğraf: Sportif Lezbon

Işıl: Bir de yurtdışına çıktınız sanırım son zamanlarda?

Seçil: Ben yoktum gidenler arasında.

Elif: Ben ilk Almanya’ya gidenler arasında vardım.

Seçil: Bir de Bolonya’ya gitti Elif.

Işıl: Orayla bağlantılar, iş birliği nasıl kuruldu?

Elif: İtalya’da ilk kez yapılıyor. Aslında Almanya’da tanıştık biz de İtalya’daki arkadaşlarla iki yıl önce. Onlar da organizasyon yapıyorlardı. Biz de onları buraya davet ettik geldiler. Sırbistan, Hollanda ve İtalya’dan gelen takımlar da var. Yani bağlarımızı giderek güçlendiriyoruz, biz de yeni olduğumuz için yurt dışında böyle organizasyonlar var mı, aslında hepimiz bilmiyorduk. Bu tip organizasyonlara katılım bizim görünürlüğümüzü de uluslararası kılıyor böylece.

Işıl: Bir de buna bağlantılı olarak Queer Olympix’i sormak istiyorum. Bu fikir yani olimpiyatları düzenleme fikri nereden çıktı? Dünyada da bir ilk yanlış bilmiyorsam…

Elif: Hayır ilk değil aslında, ilki Rusya’da Sochi Olimpiyatları’nda yapıldı.

Seçil: Oradaki anti-LGBTİ hareketlerine karşı yapılmış bir olimpiyattı ve daha profesyonel bir şeydi. 

Elif: Bizimkinden biraz daha farklı branşları vardı. Ama çok zorlandılar tabi. Türkiye’de diyeyim böyle daha amatör mü oluyoruz yoksa yarı profesyonel mi oluyoruz bilmiyorum ama burada ilk kez düzenleniyor. Bu arada düzeltmek gerekir ki Sportif Lezbon bizden daha önce kuruldu.

Seçil: En son Muamma kuruldu ve daha yeni takımlar da geliyor.

Fotoğraf: Atletik Dildoa

Uğur: O takımlarla iş birlikleriniz nasıl Türkiye içerisinde?

Seçil: Birazcık aslında bunlar örgütlenmeden dolayı çıkıyor. Mersin’de takım çıkması tabi orada bir LGBTİ örgütlenmesinin olmasıyla ilişkili, 7 Renk’ten kaynaklı, önemli faktör bu. Ankara zaten kaos GL’nin etkisiyle. Ve birazcık daha başka yerde örgütlenen insanların bir araya gelmesiyle olan bir şey. Biz Ankara’ya gittik, Ankara’dan buraya geldiler. En son Pride’da gol yemeyi sevenler olarak maç yaptık onlarla.

Elif: Bu arada Almanya Sportif Lezbon’la beraber gittik. Karma takım olarak gittik, sadece biz gitmiyoruz, oradan da gelenler oldu. Sürekli birbirimizle oyun oynamak için can atıyoruz.

Uğur: Ben bir de örgütlenme meselesini merak ediyorum. Kendi örgütlenmenizden yola çıkarak örgütlenme noktasında teknik ve maddi sıkıntılarınız oldu mu? Mesela olimpiyatlar için bu yeri ayarlarken ya da yurt dışına çıkmadan önce…

Elif: Kadıköy Belediyesi bize çok yardımcı oldu, biz “Burayı bize verirler mi? Ya da parası neyse verelim” derken direkt Kadıköy Belediyesinin eşitlik birimi bizim dilekçemizi alıp her şeyinizi bir karşılıyoruz diyerek çok yardımcı oldular.

Seçil: Zaten bir fon ile yapıyoruz bunu FRİDA fonu ile. Aslında bu önce bir fikir olarak çıktı. Fon olarak başvurduk sonradan Kadıköy Belediyesi’nin desteği ile aslında bu hale geldi. Yoksa o fonla yurtdışından ve şehir dışından insanları getirmek çok kolay olmayacaktı.

Elif: Bir de her şey bir arada olmayacaktı, futbol, voleybol, plaj voleybolu gibi… bayağı kolaylaştırdı. O yüzden Kadıköy’ü seçtik.

Işıl: Peki bu her sene mi olacak?

Seçil: Şu an birinci geleneksel noktasındayız. Umarım devamı da olacak öyle planlıyoruz.

Işıl: Peki branşlar artacak mı?

Yani elimizdeki branşlar bu kadar az olduğu için böyle seçildi. Bu branşları arttırmayı düşünüyoruz. Yüzme, tenis, basketbol olabilir. Eklemek isteyip de ekleyemeyeceğimiz bir halde odluğumuz için bu kadar seçtik. Ne kadar spor o kadar keyifli o yüzden her alanda olmaya çalışacağız yani.

Fotoğraf: Atletik Dildoa

"Herkesin böyle bir sevinci varmış"

Uğur: Peki bunu sosyal medyada veya web’de paylaştığınız ve yaygınlaştırdığınız zaman insanlardan gelen yorumlar nasıldı, tepkiler nasıl oldu?

Seçil: Yani kötü bir tepki almadık. Olumlu tepkiler aldık. Bir araya geldiğimizde arkadaşlarla da şaşırdık hatta. “Ya nerelerde çıkıyoruz yani her yerde haber oldu” dedik. Bantmag’de çıktı, ZERO’da çıktı, T24’te ve daha bir sürü yerde çıktı. Tabi bunun kişisel bağlantılarla da ilişkisi var; ama daha ana akım yerlerde görünür olması bizim için güzel bir şeydi. Yani gelen mailler iyi, destek veren ve çok güzel iş yapıyorsunuz diyenler oldu hep.

Elif: Bugün şuraya stantları açtığımızda yürüyen amcalar teyzeler “a ne güzel şeyler yapıyorsunuz nedir” diye sordular. “A bayraktan da anladık zaten, süper biz de gelip izleyeceğiz” filan dediler. Ben hep olumlu tepki aldım. Ya herkes sanırım sadece LGBTİ+ bireyler değil herkes böyle bir şeye açmış. Galiba. Herkesin böyle isteği, sevinci veya oynama hevesi varmış. Çok büyük bir boşluğu dolduruyormuşuz gibi bir his var içimde. 

Fotoğraf: Atletik Dildoa

“Spor dünyasına dahil olmak önemli”

Uğur: Güzel bir etkinlik yapıyorsunuz ama hepinizin bu etkinliği yaparken veya sizin -takım olarak- hayallerinizi süsleyen bir şeyler vardır. Gelecekte ileride yurt dışında ya da Türkiye’de gerçekleştirmek istediğiniz hedefleriniz, iletişim kurmak istediğiniz herhangi bir takım veya kişiler var mı?  Mesela bu dönemde kurduğunuz veya ret cevabı aldığınız takımlar oldu mu?

Elif: Öyle bir şey yok ama, şöyle söyleyelim biz yurt dışından ve yurt içinden daha fazla katılımcı arkadaş istiyorduk. Onu keza henüz yapamadık. Hem biraz geç kalmamız etkiliydi, maddi durumlardan. Onun dışında mesela Amerikan kadın futbol takımı da isterdik… fena olmazdı.

Seçil: Avrupa’ya açıldık, belki biz oraya gideriz (gülüyoruz). O etkileşimler güzel, çünkü hem bizi de besliyor. Hem başka yerlerde de bunların olduğunu da biliyoruz, kuirlerden oluşan takımlar kadın takımları var, yani biz de istiyoruz ve onlarla o iletişimi kurmak ve olumlu geri dönüşler almak da yalnız olmadığımızı gösteriyor bize. Benim için daha kişisel bir şey şu olabilir. Hani biraz daha lokallerde de kadın takımlarının desteklenmesi gerekli, yani bu endüstriyel takımların ve bu endüstriyel futbol ortamının dışında kurulmasına yardımcı olmak ve desteklemek önemli. Bir şekilde eşcinsellerin de transların da, sadece futbol değil, spor dünyasına dahil olması, görünür olması önemli ve gerekli. Belki biz o görünürlüğü bir parça destekliyor olabiliriz.

Elif: Türkiye’deki kadın futbol takımları yavaş yavaş kapatılıyor ya da işte bütçeleri gayet kısılıyor mesela en son popüler olan Fatih Terim’e verilen parayla, bir kadın futbol ligi, 15 takımdan oluşan, tüm takımlarıyla, çalışanlarıyla bir sene boyunca maaşları ödenebilirdi. Ama kadın futboluna Türkiye’de paramız yok deyip işe büyük takımlar fonlarını kesmeye başladı. Umarım daha fazla destek verilir. Daha fazla imkanlar gelişir ve kadın futbol takımlarında oynayan LGBTİ+ bireyler de açılmaktan korkmazlar ve aynı zamanda Türkiye kadın futbol liginin kapatılma süreci de var aynı zamanda. İşte takım içinde ‘eşcinsellik olduğu için’ 2 sene boyunca feshedildi. Onun korkusuyla insanlar açılamıyor. Bazı organizasyonlara biz çağırdığımızda işte “biz gelemeyiz, sakatız” diyebiliyorlar.

Fotoğraf: Atletik Dildoa

Işıl: Burada aynı zamanda başka etkinlikler de var, mesela öz savunma atölyesi var, küfürsüz tezahürat atölyesi var, sadece spor oluşumu değil sporu farklı yorumlama etkinlikleri de var. Az önce LADEG ile konuştuk mesela, bunlar için ne dersiniz?

Elif: LADEG zaten ailelerle yani LGBTİ+ bireylerin aileleriyle kurulmuş bir oluşum, hepimiz açık değiliz ya da açık olsak da sorunlarımız var kapalı olsak da sorunlarımız var, yani sadece spor değil, sporla birlikte yasam aslında, yaşamın her bolumu, öz savunma bizim sokakta ki var oluşumuzla alakalı mesela, ya da LADEG bizim ailede var oluşumuzla, yaşamamızla alakalı onların hepsini ç ok önemsiyoruz. İste spor deyince ana akım futbol değil, öz savunma da bir spor bir yerde ama bir yerde de gereklilik gibi, onlara da çok önem veriyoruz. Bizim yaşamımıza dair öğrenebileceğimiz ya da iste öğrenmemiz gereken şeyleri koymaya çalıştık elimizden geldiğince. Umarım daha fazlasını da yapacağız.

İlgili haber:

Cinsiyetçi ve heteroseksist sporun ötesinde: Queer Olympix


Etiketler: yaşam, spor
İstihdam