19/04/2023 | Yazar: Yıldız Tar
TİP listelerinden İşçi Demokrasisi Partisi milletvekili adayı Enes Karakaş’la konuştuk: Seçim sonuçlandığında Saray rejiminin eski ve yeni temsilcileri mecliste olmaya devam edecek. Böylesi bir meclis LGBTİ+ hakları lehine sahici bir dönüşüm sağlayamaz.
SPoD, geçtiğimiz günlerde “LGBTİ+ Hakları Sözleşmesi”ni duyurdu. Sözleşmeye ilk imzaları Yeşil Sol Parti İstanbul 2. bölge adayı Özgül Saki ve TİP İstanbul 2. bölge adayı Talya Aydın attı.
Sözleşmenin duyurulmasının ardından İşçi Demokrasisi Partisi (İDP) kontenjanından Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayı Enes Karakaş da SPoD’u ziyaret ederek sözleşmeyi imzaladı.
LGBTİ+'ların sorunlarını, taleplerini dinleyen Karakaş, SPoD temsilcileri ile seçim sürecini, sendikal temsil konusunu ve Kurucu Meclis önerilerini de konuştu.
İmza ve ziyaretin ardından Karakaş’a mikrofon uzattık. Aynı zamanda Boğaziçi direnişçisi de olan Karakaş, “Saray rejimi antidemokratik saldırılarını LGBTİ+fobiyle meşrulaştırmak istiyor” diyerek LGBTİ+’ların eşit temsili ve İDP olarak Kurucu Meclis önerilerini KaosGL.org’a anlattı.
“Bugün LGBTİ+ haklarını savunmak, öncelikle eşit yaşam hakkını savunmaktır”
SPoD'un LGBTİ+ hakları sözleşmesini ilk imzalayan adaylardan birisiniz. Cumhur İttifakı'nın LGBTİ+'lara adeta savaş ilan ettiği bu günlerde LGBTİ+ haklarını savunmak ne anlama geliyor?
Öncelikle şunu ortaya koymak gerek: Saray rejimi antidemokratik saldırılarını LGBTİ+fobiyle meşrulaştırmak istiyor.
Saray rejiminin İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu, 2021’de patlak veren Boğaziçi demokrasi seferberliğini toplum nezdinde kriminalize etmek istediğinde, ilk başvurduğu siyasal araçlardan birisi LGBTİ+fobi oldu. Soylu bu fobik saldırıyı güçlendirmesi ve meşrulaştırması açısından, onu kaba bir “İslam düşmanlığı” ile sentezlemek istedi ve “LGBT sapkınların” “Kabe-i Muazzama’ya yapılan saygısızlığın” arkasında olduklarını ileri sürdü. Bunu Türk sağının artık bir güldürü unsuru haline gelmiş olan “dış mihrak” temalı argümanları izledi.
Kitlesel seferberlik biçiminde patlak vermiş olan demokrasi talebine karşı, bu talebin yaygın toplumsal meşruiyetinde yaralar açmak için, egemen bloklar tarafından başvurulan “en kullanışlı” araçlardan biri LGBTİ+fobi oldu. Bugün Türkiye tarihinin en sağcı ittifakı haline gelen Cumhur İttifakı seçim sürecini yine aynı nefret söyleminin üzerine kuruyor.
Diğer yandan LGBTİ+ hareketine dönük saldırılar elbette Boğaziçi direnişi ile başlamadı. Cinsiyetçi, kadın düşmanı, cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimliklerini reddeden ve bu retten beslenen karakteri AKP iktidarlarının taşıyıcı unsurlarından biri oldu hep. Özellikle de 2015-16 sonrasında bu politikalarında gittikçe sertleşti; inkar, baskı ve yasak genelleşti. Dini ve aileyi araçsallaştırarak heteroseksist patriyarkal kapitalizmin tüm imkanlarını iştahla kullandı. Kazanımlara saldırdı, LGBTİ+’ların doğrudan yaşama, var olma hakkına saldırdı.
Bu sebeple bugün LGBTİ+ haklarını savunmak, öncelikle eşit yaşam hakkını savunmaktır. LGBTİ+’ların toplumsal olarak eşit ve mutlak olarak özgür olacağı bir dünya için mücadele etmektir. En temelde, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği hakkının anayasal güvence altına alınmasını ve toplumsal yaşamın buna göre yeniden düzenlenmesini gerektirir.
Bu sebeplerle de öncelikle Saray rejiminden kopuşu savunmaktır. Ve böyle bir kopuşun, demokratik restorasyoncu politikalarla mümkün olamayacağını düşünüyoruz. Kısmi haklar elde edilebilir, ama toplumsal bir dönüşümün garanti altına alınabilmesi, bir kopuş perspektifini ve patriyarkal kapitalist sistemin ilgasını hedef almak mecburiyetinde.
“Barajsız seçimler yoluyla toplumun tüm ezilen kesimlerinin dahil olacağı Kurucu Meclis”
İDP'den TİP adayısınız ve Kurucu Meclis öneriniz var. Kurucu Meclis'in özellikleri ne olmalı?
Aslında tam da bahsettiğim bu kopuş perspektifiyle Kurucu Meclis’i öneriyoruz; çünkü başkanlık rejiminden çıkışın, demokratik ve sosyal bir anayasanın oluşturulmasının yegâne yolunun Kurucu Meclis’ten geçtiğini düşünüyoruz. Eski meclise suni teneffüs yapmak hiçbir sonuç getiremeyecek. Bize yeni bir mücadele organı lazım. Mücadele organı diyorum çünkü sadece “temsil edilerek” Saray rejimini yenilgiye uğratamayız.
Barajsız seçimler yoluyla; yalnızca siyasi partilerle sınırlı olmayan yani sendikaların, işçi ve emekçilerin, kadınların, LGBTİ+’ların ve onların örgütlerinin, Kürt halkının ve toplumun tüm ezilen kesimlerinin dahil olacağı bir Kurucu Meclis’in oluşturulmasını, mücadele taleplerimizin ve deneyimlerimizin doğrudan meclise taşınmasını, ve demokratik, ekonomik ve sosyal haklarımızı garanti altına alabileceğimiz, sömürülenlerden, ezilenlerden yana yeni bir anayasayı bu şekilde hazırlamamız gerektiğini savunuyoruz.
Demokratik, ekonomik ve sosyal haklarımızı garanti alına alabileceğimiz, emekçiden ve ezilenden yana yeni bir anayasayı hazırlamanın ön koşulu olarak Kurucu Meclisin şart olduğunu düşünüyoruz. Çünkü 15 Mayıs günü seçim sonuçlandığında Saray rejiminin eski ve yeni temsilcileri mecliste olmaya devam edecek. Böylesi bir meclis LGBTİ+ hakları lehine sahici bir dönüşüm sağlayamaz. Bu yüzden barajsız seçimler yoluyla toplumun tüm ezilen kesimlerinin dahil olacağı bir Kurucu Meclis talebi Demokratik Anayasa yazımı süreci için hayati bir önemde.
Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı, siyaset