04/09/2013 | Yazar: Kaos GL
‘Hatay halkı adalet, özgürlük ve eşitlik istiyor. Abdullah Cömert’in katili olan polislerin yargılanmasını istiyor.’ Antakya’dan Mehmet Karasu yazdı.
“Hatay halkı adalet, özgürlük ve eşitlik istiyor. Abdullah Cömert’in katili olan polislerin yargılanmasını istiyor.”
Antakya’dan Mehmet Karasu yazdı.
Gezi isyanı kamuya ait bir parkı AKP’nin kapitalist talanından korumak için İstanbul’un merkezinde başlamıştır. Ancak kısa sürede ülkenin geneline dalga dalga yayılmıştır. İsyan dalgasının yayılma hızı ve derinliğine bakıldığında AKP’ nin son 12 yılda kurduğu talan ve sömürü düzenine karşı dipten gelen bir dalga olduğu anlaşılır. Büyük halk ayaklanmasına toplumun tüm kesimleri katılsa da düzene muhalif kesimlerin yaşadığı yerleşim birimlerinde ve kentlerde direnişe katılımın ve çatışmaların daha yoğun olduğu görülmüştür.
Gezi parkı direnişi AKP iktidarının ve sermayenin gündelik hayata kadar tüm yaşam alanlarına doğrudan ve derinlemesine müdahale etmesine karşı, çok kimlikli ve geniş tabanlı bir halk isyanıdır. Ayaklanma adaletsizliği ve eşitsizliği meşru kılan gerici ve faşist bir iktidarın parçalanmasına yönelik siyasi ve ahlaki bir öfke patlaması şeklinde gerçekleşmiştir.
Ülkenin büyük kentlerinde yaşayan insanların tamamı emek güçlerini satarak, bir bölümü aile içindeki emek gücünü tüketerek yaşar hale gelmiş, kamusal alanlar talan politikalarıyla eritilmiş, emeğin yeniden üretimi bütünüyle metalaşmış ve halk büyük oranda yoksullaştırılmıştır. Açlık ve yoksulluğa mahkûm edilmiş orta sınıf ve alt sınıf kesimleri özgürlüklerini, kendilerine öz saygısını ve onurunu yok edecek düzeyde politik simgelerle yapılan saldırılar karşısında doğal biçimde ayaklanmıştır. İsyan sınıfsal bir nitelik taşımaktadır. AKP’ nin küresel sermayeyle bağlantılı ne liberal politikaları irticaya dayanan gerici politikaları böyle bir ayaklanmanın politik nedenleridir. AKP ülkenin neoliberal küresel düzene derin entegrasyonunu gerçekleştiren parti olarak “sosyal damping” diye cilalanan yoksullaşma sürecinin ve adaletsizliğin gerici siyasi öznesidir. AKP’nin küresel sermaye güçlerinin ve yerli işbirlikçilerinin çıkarlarını korumak ve talanı arttırmak için topluma dayattığı yeni İslami rejim ve polis devleti uygulamaları ülkeyi bir iç savaş ortamına getirmiştir. AKP kendi dünya görüşünü ve buradan mütevellit politikalarını toplumun tüm kesimlerine hiçbir eleştiri ve karşı çıkışa yer vermeden temel norm olarak dayatmaktadır. AKP “ben değişmez normum” diyerek İslami motiflerle ve Osmanlıya öykünen tarzıyla yaptığı büyük zorlayıcı çağrı kendi çekirdek kitlesi dışındaki tüm kesimler tarafından haklı olarak “ya boyun eğ, ya biat et ya da bu topraklarda yok hükmündesin” diye algılanmaktadır. Söz konusu koşullar içerisinde Hitler’in Nazizmini aratmayan faşist uygulamalar karşısında halk bu hükmedici çağrıyı açık bir haksızlık olarak algıladığı için meşru biçimde ayaklanmıştır. Gezi Parkı direnişine dünya çapında bir meşruluk kazandıran eşitlik ve özgürlük taleplerinin haklılığı ve bu haklı duruş karşısında devletin polis gücünü kendi halkına öldürücü maksatlarla kullanması, beş insanın öldürülmesi, çok sayıda insanın yaralanması ve halkın hiçe sayılmasıdır.
Ayaklanma sürecinde şiddetli çatışmaların yoğun yaşandığı ANTAKYA, gezi direnişi içerisinde farklı yer taşımaktadır.Aslında Hatay’da isyan tüm Türkiye’de gerçekleşen isyanın siyasi gerekçeleri ve talepleriyle aynıdır. Ancak Hatay’ın Ortadoğu ve Suriye’de devam eden savaş açısından stratejik bir yer olması ve demografik yapısının çok kimlikli ve çok kültürlü olması açısından direniş daha geniş ve daha derin bir anlam kazanmıştır. Önceleri Suriye’ ye emperyalist müdahaleyi meşru kılmak ve devletin yürüttüğü politikaları geçerli kılmak Cilvegözü ve Reyhanlı’da sözde Özgür Suriye Ordusu ve derin devlet bağlantılı güçler tarafından bomba patlatmaları Hatay’da halkların kardeşliğini tehdit eden bir provokasyon olmuştur. Reyhanlı’da gerçekleştirilen saldırıda resmi kayıtlara göre 53 insan katledilmiştir. Medya bu gerçeği saklasa da şimdi tüm Hatay ve hatta Türkiye katliamın ardındaki güçlerin derin devlet bağlantılı olduğu ve AKP bu katliamdan sorumlu olduğunun bilincindedir.
Devlet yetkilileri başta başbakan olmak üzere gerçeği saklamak için geçmişte kalmış bir örgüt icat ederek, sürekli Samandağ ve Harbiye’yi hedef göstererek Arap Alevi halkını töhmet ve zan altında bırakmak istemiştir. Barış ve kardeşlik ortamını bizzat devlet yetkilileri böylece bozmak için çaba göstermişlerdir. Böylesi bir politik ortamda gerçekleşen Gezi Parkı direnişi Hatay’da başka bir anlam kazanmıştır. Şehrin mülki amirleri bu hassasiyeti gözetmeksizin demokratik gösteri haklarını kullanan halka karşı tüm güvenlik güçleriyle saldırmıştır. Gezi direnişine destek için toplanan halka tomalarla, akreplerle sonra çeşitli illerden getirilen robokop ve özel harekât polisleriyle saldıran devlet, gaz bombaları ve kimi zaman gerçek mermilerle vahşet sergilemişleridir. İkinci gün polis saldırısını protesto etmek ve gezi direnişini sürdürmek amacıyla köprüye inen halka karşı provokasyon girişiminde bulunulmuştur. Polisin arkasından ondan destek alarak toplanan AKP gençlik kolları kitleye küfür ve çeşitli cisimlerle saldırmıştır. Sonra bir sivil polis olduğu söylenen birinin Özsüt Kafe’den havaya ateş açması karşısında yaklaşık otuz bin kişilik kitle provoke edilmek istenmiştir. Arka sokaklarda AKP gençlik kollarından ve sivil polisten oluşan eli sopalı kişiler görülmüştür. Gezi direnişi destekçileri buna rağmen provokasyona gelmemiş ve geri çekilmiştir. Ancak polis kimi provokatörleri kullanarak kitlenin bir bölümünü çatışma ortamına çekerek yine orantısız güç kullanmıştır. Sivil polisler ellerindeki sopalarla insanları öldüresiye dövmüştür. Gazi, Armutlu, Elektrik, Akdeniz, Sümerler ve Çekmece’ye günlerce polis saldırısı olmuştur. Saldırıların 3.cü gününde polis Abdullah Cömert’i başından vurarak katletmiştir. Ancak katil polis halen yargı önüne çıkarılmamıştır.
Cenaze gününden itibaren halkın öfkesi büyük bir insan seline dönüşmüştür. Hatay’ın tüm kesimlerinden Alevisi, Sünnisi, Arabı, Türkü, Kürdü, Çerkezi, Ermenisi, Hiristiyanı cenazeye yüz bini aşkın insan katılmış ve bu katliama lanet yağdırmıştır. Hatay’da halk Abdullah Cömert’in katledilmesi karşısında ayaklanmıştır. Günlerce süren çatışmalarda devrimci güçler önde olmak üzere halk barikatlarda direnmiştir. AKP ve ona bağlı güçler halkın bu meşru direnişini Alevi-Sünni çatışmasına çekmek istemiştir. Çeşitli provokasyonlar da yapılmıştır. Ancak Antakya direnişine önderlik eden “Antakya Dayanışma Komitesi” ve kimi kanaat önderleri bu provokasyon girişimlerini boşa çıkarmıştır.
Hatay’ da Gezi direnişi Ali İsmail Korkmaz’ın ölümü üzerine yeniden farklı bir sürece evrilmiştir. Ali İsmail Korkmaz’ın sivil polisler ve polislerin kullandığı sivil faşistler tarafından sopalarla hunharca dövülerek öldürülmesi üzerine Hatay halkları yeniden ayaklanmıştır. Daha cenaze Hatay’a gelmeden on binlerce insan sokağa dökülmüştür. Antakya’nın merkezindeki köprüye doğru yürüyen halka polis yine saldırmıştır. Sabaha kadar süren çatışmalarda yüzlerce insan yaralanmıştır. Ertesi gün binlerce insan cenazeye katılarak katilleri lanetlemiştir. Ardından halk Ali İsmail Korkmaz’ın memleketi olan Ekinci Beldesi kavşağındaki çevre yolunu kapatarak tepkisini güçlü biçimde ortaya koymuştur. Hatay’ın direnişi tüm Türkiye’de yankısını bulmuştur. Hatay’daki direnişe destek amacıyla ülkenin her yanında AKP faşizmini ve polis şiddetini protesto etmek için binlerce insan yeniden alana inmiştir. Hatay’da ise Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi(SYKP) ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK)’ nin öncülük ettiği, şehrin meydanı olan köprüye doğru bir yürüyüş gerçekleştirilmiştir. Devrimci güçlerin flamalarla önde yürüdüğü eylemde jandarmanın kurduğu barikat yıkılmıştır. Ancak polis arkada tomalar ve akreplerle yolu tamamen kapatarak ikinci barikat kurmuştur. Yapılan barışçıl ve demokratik hiçbir gösteriye tahammül etmeyen devlet güçleri bu eyleme de orantısız güçle müdahale etmiştir. Savunmasız insanların üzerine gaz bombaları yağdırmış, kimyasal katkılı tazyikli su insanların üzerine sıkılmış, plastik mermilerle insanların üzerine hedef gözetilerek ateş açılmıştır. Çok sayıda insan plastik mermilerle hastanelik edilmiştir. Sabaha kadar süren çatışmalar sürecince güvenlik güçleri evlere saldırarak birkaç evin gaz bombalarıyla yanmasına neden olmuştur. Ayrıca çatışmaların yaşandığı sokaktaki evlere bilerek tonlarca su sıkılmış ve camlar mermilerle kırılmıştır. Polis müdahalesinden sonra geç saatlerde mahallelere eli sopalı sivil polis ve sivil faşistler girerek insanlara saldırmıştır. Halk polisin orantısız müdahalesine karşı günlerce direnmiştir. Direniş boyunca polis mahalleye girememiştir. Evlerinden koltuklar, çamaşır makinesi dahi indirip, onlarla barikat kuran halk sabahlara kadar direnmiştir. İki aydan fazla süren Büyük Antakya Direnişi ülkenin mücadele tarihinde önemli bir yer tutmuştur. Büyük bedellerin ödendiği ve iki genç insanın yitirildiği bu direnişe Hatay’da her kesimden insan katılmıştır. Şimdilerde ortaklık durulmuş görünüyor. Ancak Hatay halklarının vicdanı rahat değildir. Öldürülen Abdullah Cömert’in katillerini devlet açıklamamıştır. Üstelik mahallelerde polis ablukası sürüyor. Vali ısrarla halka polis şiddetini dayatıyor. Devlet güçlerinin Hatay halklarına yönelik saldırılarının altında savaş politikaları yatıyor. AKP ve devlet güçleri Hatay üzerinden Suriye’de katliam yapan, Alevi ve Hıristiyan din adamlarını öldüren, masum insanların başlarını açıktan kesen çetelere destek vermeye devam ediyor.
Hatay’da yaşanan açık faşizmdir. Vali Hatay’da tüm meydanları yasaklayarak üstü örtülü sıkıyönetim ilan etmiştir. Suriye’de katliam yapmak için Hatay’da konuşlandırılan ÖSO, El Kaide, El Nusra gibi çetelere her türlü yardım yapılırken devletin kendi vatandaşlarına şiddet ve baskı uygulaması devletin asıl niyetinin Hatay’daki barış ve kardeşlik ortamını yok etmek olduğu anlaşılmaktadır. AKP ve derin devlet güçleri halklar arasındaki dayanışma ve barış duygularını baltalayacak provokasyonların peşindedir. Hatay’ı Beyrut’a çevirmek isteyen güçler Hatay’da iş başındadır. Ülkede bulunan tüm demokratik güçlerin ve insan haklarından yana olan insanların Hatay’daki sürece duyarlı olmaları gerektiğini düşünüyoruz. AKP, Hatay’ı Ortadoğu politikalarının merkezi haline getirdiği için Hatay ülkenin gündemine oturmuştur. Farklı etnik yapıdan insanların yaşadığı bir yer olan Hatay Türkiye’ye örnek oluşturacak bir model iken AKP ve devlet güçleri bu etnik zenginlikten rahatsız durumdadır. Hatay’da halklara yönelik sürdürülen devlet terörü derhal durdurulmalıdır.
Kendiliğinden gelişen halk ayaklanmasının Hatay’da bu kadar güçlü yaşanmasının ardındaki gerçek Hatay üzerinde çeşitli oyunların oynanması, savaşın merkez üssü haline getirilmesi ve Hatay halkının savaşa karşı olmasıdır. Hatay halklarının ötekileştirilerek etnik açıdan tehdit edilmesidir. Hatay halkları barış ve kardeşliği bozan oyunların AKP iktidarı tarafından yapıldığını bilmektedir. Halkın isteği AKP’nin bir an önce ayrımcı politikalardan vazgeçmesi ve özelikle savaş çığırtkanlığını bırakarak tüm gerici güçleri Hatay’dan ve hatta Türkiye’den çekmesidir. Ayrıca direnişte polis tarafından katledilen Abdullah Cömert’in katilinin cezalandırılması öncelikli taleptir. Kamu vicdanında mahkûm olan AKP iktidarı bu katliamdan sorumludur. Valilik yeni yasaklar getireceğine kamu vicdanını rahatlatmak için Abdullah Cömert’in katilini açıklasın!
Hatay’da gezi parkı ile başlayan direniş sürmektedir. Çeşitli eylemliliklerle sürdürülen direniş tüm halk tarafından desteklenmektedir. Antakya, İskenderun, Reyhanlı, Kırıkhan, Samandağ, Yayladağı, Hassa, Erzin’den çok sayıda insan eylemliliklere katılmaktadır. Halkın barikatlarda oluşturduğu dayanışmayı, Antakya Dayanışma Komitesi doğru tarzda önderlik yaparak siyasal platformlara taşımıştır. Yüz binlerce insanın öfkesinin insan seline dönüştüğü bir direnişi gerçekleştiren Hatay halklarına selam olsun!
Hatay halkı adalet, özgürlük ve eşitlik istiyor. Abdullah Cömert’in katili olan polislerin yargılanmasını istiyor. Polis terörünün sorumlusu olan Vali ve emniyet müdürünün görevden alınmasını istiyor. Demokratik haklara saygı ve demokratik gösterilere getirilen yasakların kaldırılmasını istiyor. AKP’nin, etnik kimliğinden ve dini inanışından dolayı ötekileştirdiği halklara eşit vatandaşlık hakkı istiyor. Polis şiddetinin son bulmasını istiyor. Halka ait kamusal alanların talan edilmemesini istiyor. Hatay’ın savaş üssü olmaktan çıkarılmasını istiyor. Suriye’ye emperyalist müdahaleye hayır diyor.
Halkın talepleri gerçekleşinceye kadar eylemlerimize devam edeceğiz. Hatay halkları ülkenin dört bir yanında devam eden direnişe farklı eylem biçimleriyle destek vermeye devam edecektir. Taksim direnişi ülkenin uyanışıdır. Bu uyanışı hiçbir güç durduramaz. Gezi direnişi ruhu ülkenin her yanında dolaşıyor. Bu da AKP iktidarına korku salıyor. Selam olsun Taksim direnişine! Selam olsun Büyük Antakya Direnişine!
Abdullah Cömert ölümsüzdür!
Ali İsmail Korkmaz ölümsüzdür!
Her yer taksim her yer direniş!
Yaşasın Taksim-Antakya kardeşliği!
(Mehmet Karasu, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi)
Etiketler: yaşam