16/08/2011 | Yazar: KAOS GL

Ötekileştirilen, dışlanan ve toplumun dışına atılan tüm kesim ve grupların kendini içinde bulması projesi olarak ta sunulan Çatı Partisi’nin destekçilerinde biri de LGBTT bireyler.

Çatı Partisi’nin Destekçilerinden Biri de LGBTT Bireyler Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Ötekileştirilen, dışlanan ve toplumun dışına atılan tüm kesim ve grupların kendini içinde bulması projesi olarak ta sunulan Çatı Partisi’nin destekçilerinde biri de LGBTT bireyler.
 
İstanbul LGBTT aktivisti Eylem Çağdaş, Çatı Partisi tartışmalarına önerisini, “LGBTT’lerin sorunu, kadınların sorunları, gençlerin, işçilerin, Kürtlerin vs. Elbette ki farklıklarımız var ama bu bence yüzde 1′miz farklı, yüzde 99′müz genlerimiz dâhil aynıyız. Ezilmişliklerimizle ortak trajedinin ve tarihin parçasıyız. Bu kadar farklı kesimin bir araya gelmesi problem değil, yeter ki birleştirici bir söylem olsun ve büyük laflar etmeyelim. Barış, insan hakları ve demokratik haklar gibi 2-3 talebin arkasına yığılalım denebilir” dedi.
 
Türkiye’de yaşam alanı en çok daraltılan ve toplumun dışına itilen kesimlerden biride LGBTT bireyler. Yasalarda eşcinselliğin aşağılama ve cinayetlerde hafifletici sebep olmaktan çıkması ve toplumsal alanda istihdam dahil bir çok konuda eşit haklara sahip olmak için mücadele eden örgütler, ötekilerin birbirini ötekileştirmeden birlikteliğinden yana tavır alıyor. Çatı Partisi tartışmalarına “Aynı trajedinin yok sayılmışlığın parçasıyız” diyerek destek veren İstanbul LGBTT aktivisti Eylem Çağdaş, “Sesi boğulmuş bir toplum yapısı içerisinde mahallelere inebilirse ve oralarda özellikle kadınlara, işsizlere, yoksullara gençlere nefes olabilirse, kendini ifade imkânı yaratabilirse başarılı olur. Bu sağlanabilindiği oranda toplumlaşma sağlanır. Aksi halde ise, aynı kör dövüş atarak devam edecek. Zalim mazlumu, zengin fakiri ezecek. Yani giderek adalet arayışını, barışı unutacağız. Bütün öfkemizi, hayatta alıp vermediklerimizi birbirimize kusmaya devam edeceğiz. Daha da körleşeceğiz” diyor.
 
LGBTT birey olmak Türkiye’de ne anlama geliyor?
LGBTT bireyi olmak heteroseksüel olmamak demek. Yani karşı cinse ilgi duyan erkek kadına kadınken, biyolojik kadınken erkeğe ilgi duymak farklı bir yönelimli tercihleri arasında olmaktadır. Bunu Türkiye’deki sonuçları ise her şeyin aile toplumu üzerinden tanımladığı toplumsal konumuzun, kimliğinizin aile toplumu kriterleri üzerinden tanımladığı bir toplum olmamız dolayısıyla bunun dışına düşmek veya dışında hissetmek, yabancılaşmak anlamına geliyor. Bu da dışlamaya, kaba şiddete hatta nefret cinayetlerine maruz kalmanız demek. Sadece cinsel kimliğinize değil yaşam hakkınıza bile tehdit söz konusu olmaması demek.
 
Tüm bu tehdit ve tehlikeler karşısında LGBTT bireyler, mevcut siyasal kanallar içerisinde siyasette kendilerine ne kadar yer bulabiliyor? Siyaseten ne tür talepleri var?
LGBTT bireyleri siyasi partilerden herhangi bir vaat görmüyor zaten. Bu zamana kadar buna dönük olarak sadece Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu’nun belli başlı açılımları oldu. Meclis’te BDP haricinde partiler bırakın LGBTT konusunu, kadın konusunda bile içtensizler, ne yaparlar, ne işe yararlar bilmem. Orda devletin imkânlarını çarçur etmekten başka bir işe yaramıyorlar. Bu konuda da öyleler, bir umut göremiyorum. CHP, AKP ve MHP’nin var oluş şartları zaten buna izin vermiyor. Çıkış koşullarının zaten toplum düşmanı bir çizgiye dayalı olduğunu düşünüyorum. LGBTT bireyleri siyasetten devletin en azından güvenlik yaşam hakkı vs gibi artık en temel şeylerin görevini yapmasını bekliyor. Yani polis başta olmak üzere emniyet güçleri ihbar aldıklarında hemen orada olmalılar. Çoğu ihbar dikkate alınmıyor. LGBTT bireyler için ana caddeler neyse ama arka caddeler hepten suça ve kaosa terk edilmiş durumda. Buna karşı devletin asli fonksiyonlarını hatırlaması lazım ama her şeyden önce toplumun devleti hukuka zorlaması lazım. Beni, barınma hakkımı korumak senin görevin demesi gerekiyor. Her şeyden önce sokak barışmalı, bizim birbirimizi yememizi zaten devlet teşkil ediyor önce biz barışmalıyız ki, devlette birazcık insafa gelsin.
 
Son seçimlere Türkiye’de farklı mağduriyetler yaşayan birçok kesim Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu altında girdi. LGBTT bireyleri bu Bloğu nasıl karşıladılar?
Toplumsal mücadele içerisinde ezilen kesimlerin birleşmesi zaten idealize ettiğimiz bir şey. Bunu her zaman söylüyoruz. Senelerdir çeşitli bloklar deneniyor ama bunun işlevleştirilmesi lazım. Bir kadın cinayeti olduğunda, grevlerde, Doğu’da çocuklar öldürülüp hapse tıkıldığında, falanca bir yürüyüşte halka ateş açıldığında dayanışabilmeliyiz. Bunu görev addetmeliyiz. Bu olursa en azından sistemin saldırılarında hemen bir araya gelip kenetlenebilirsek hem mücadele bizi birleştirir hem de toplamda bloğun içtenliğine olan inanç artacağı için insanlar etrafımıza yığılır. Yeter ki hakkı verirsin. Tüm toplumsal kesimlerin talepleri gerçekten içleştirilsin ve Kürtlerin öncelik talepleri benim öncelik taleplerim olmalı, eşcinselin yaşama hakkı talebi de Kürt’ün öncelliği olmalı. Ama Alevi de, işsiz de, kadınlar ve gençleri savunmalı.
 
Bu anlamda bir fark yarattığını, Türkiye siyasetine yeni bir kanal açıldığını düşünüyor musunuz?
Savaşın getirdiği şeylerden başını kaldıramama durumu olabilir, bu çok anlaşılır. Bir yanımız taban siyaseti için çalışmalı, açık veya gizli, bir yanımız da toplumsal kesimlerle flört halinde dayanışma halinde olmalı. Elbette yaşanan acılar da Kürt halkının talepleri gibi çok gerçek. Barışı hak etmiş bir halk var karşımızda. Bu anlamda kendi adıma birçok adaya sempatim vardı zaten. Fakat onun dışında aşırı sağcısından milliyetçisine, muhafızından anarşistine kadar toplumundaki eğilimler bizde de var. Uzaydan gelmedik sonuçta bu toplumun rengini almışız. Ama kendi adıma söylersem savaşın yarattığı acil gündemler ve çalkantılar var. Biraz ondan başlarını kaldırabilirse neler yapabileceğini de göreceğiz. Ama hepsinde bir içtenlikli bir ton görüyorum.
 
Türkiye’deki bütün toplumsal grupları, farklı kimlikleri bir araya getirmeye yönelik bir Çatı Partisi girişimi var. Bunu nasıl görüyorsunuz?
Kendi içtenliğimizi ölçmemiz gerekiyor ama bu içtenlik politik kavram değil. İçleştirmek yani özgür bir toplum istiyorum diyebilmek lazım ve bunun için politika belirlenmesi lazım. Aslında böyle bir birliğin somutlaşması 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda görüldü. Toplumsal mücadele içinde olanların, ezilenlerin, isyan edenlerin birleştiği yer oldu 1 Mayıs. Birkaç saat kalındı, şarkılar söylendi sonra da gidildi. Biz meydanda ısrar etmeliydik. Oradan yeni toplumun başlatması gerekiyordu. Bu işin içinde olanların öncü olanların bloğu da böyle bakması gerekir. Gerçekte yeni bir toplum istiyorsak birbirimizi bırakamayız, belli değerlerin emrinde ancak o zaman yol alırız.
 
Bu sağlanabilir bu kadar farklı kesim bir araya gelip ortak mücadele konusunda bir adım atılabilir mi?
Bu iki trajedi bence ortak zaten: Farklılıklar ve farklı kesimler. LGBTT’lerin sorunu, kadınların sorunları, gençlerin, işçilerin, Kürtlerin vs. Elbette ki farklıklarımız var ama bu bence yüzde 1′miz farklı, yüzde 99′müz genlerimiz dâhil aynıyız. Ezilmişliklerimizle ortak trajedinin ve tarihin parçasıyız. Bu kadar farklı kesimin bir araya gelmesi problem değil, yeter ki birleştirici bir söylem olsun ve büyük laflar etmeyelim. Barış, insan hakları ve demokratik haklar gibi 2-3 talebin arkasına yığılalım denebilir. Ben bunlara yoğunlaşıldığını düşünüyorum. Bunları versek, toplum bizi tepesinden indirmez.
 
Çatı Partisi içerisinde liderlik sultasına dönüşen mevcut siyasal parti yapısından farklı olarak bir meclis sistemi kurulması öngörülüyor. Böylesi bir yapı ve ya aksi durum hangi sonuçlar yaratır?
Sesi boğulmuş bir toplum yapısı içerisinde mahallelere inebilirse ve oralarda özellikle kadınlara, işsizlere, yoksullara gençlere nefes olabilirse, kendini ifade imkânı yaratabilirse başarılı olur. Bu sağlanabilindiği oranda toplumlaşma sağlanır. Aksi halde ise, aynı kör dövüş atarak devam edecek. Zalim mazlumu, zengin fakiri ezecek. Yani giderek adalet arayışını, barışı unutacağız. Bütün öfkemizi, hayatta alıp vermediklerimizi birbirimize kusmaya devam edeceğiz. Daha da körleşeceğiz. (diha/Ömer ÇELİK)
 

Etiketler: yaşam
İstihdam