06/11/2018 | Yazar: Duygu Aloğlu

Almanya Başbakanı Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Birlik 7 Aralık’ta genel başkanını seçecek. Bu seçim LGBTİ+ hakları için ne anlama geliyor?

CDU: Merkel’den sonrası… Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Almanya Başbakanı Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Birlik 7 Aralık’ta genel başkanını seçecek. Bu seçim, CDU her ne kadar da “eşcinsel dostu“ bir politika izlemese de LGBTİ+ hakları ve politikası açısından büyük önem taşıyor.

Geçtiğimiz günlerde Almanya Başbakanı Merkel, partisi Hristiyan Demokrat Birlik’inin (CDU) genel başkanlığını bırakacağını ve bir sonraki seçimlerde de başbakan adayı olmayacağını duyurdu. Merkel’in bu açıklaması uzun zamandır Almanya siyasi hayatına yol veren Merkel döneminin bitmesi ile eş anlamlı.

18 yıldır CDU partisi başkanlığını üstlenen Merkel, 2005’ten beri Almanya Başbakanı. Son yıllarda partisi içinde ve CDU/CSU fraksiyonu içinde, özellikle Merkel‘in göçmen politikası yüzünden yaşanan uyuşmazlıklar son aylarda CSU üyesi İçişleri Bakanı Seehorst ve Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Maaßen skandalları ile iyice ayyuka çıkmış, CDU ve iki partili fraksiyon içinde gerilimi iyice arttırmıştı. Bayern ve Hessen eyaletlerinde alınan seçim sonuçları ve CDU’nun büyük oranda oy kaybetmesi, Merkel’in bu kararı vermesinde etkili oldu.

Merkel’in liberal ama Hristiyan değerlerine önem veren muhafazakâr politikasında LGBTİ+ hakları hiç bir zaman ön sıralarda hatta orta sıralarda bile yer almadı. Kendisi çoğunlukla, ayrımcılığa karşı olma ve farklı partnerlik biçimlerine tolerans minvalinde açıklamalar yapsa da, açık açık eşcinsel evliliğe ve eşcinsel çiftlerin evlat edinmelerine karşı olduğunu birçok kez dile getirmişti. Hatta 2000’de eşcinsel çiftler için çıkarılan “hayat eşi/partneri yasasına (Lebenspartnerschaftsgesezt)“ CDU/CSU fraksiyonu tamamen karşı çıkmıştı. Muhalefetten ve LGBTİ+ örgütlerinden, Merkel’in katıldığı G-20 zirvelerinde ya da yaptığı yurt dışı gezilerinde, o ülkelerde işkenceye uğrayan, öldürülen, hakları hiçe sayılan LGBTİ+’lar konusunda muhalif bir tavır takınmadığı için de yıllarca eleştirildi. Peki, Merkel’in LGBTİ+ yurttaşları, “ikinci sınıf vatandaş olarak konumlandıran“ politikası, o gittikten sonra parti içinde nasıl gelişecek?

Yaklaşık 5 hafta sonra olacak genel başkanlık seçimlerine, bugün itibariyle 12 aday başvurdu. Merkel’in açıklamasından sonra, CDU partisindeki hareketlilik Merkel’den sonra kimin başkan olacağına yönelik bir kaç ismi öne çıkardı. Bu isimler, aslında önemli bir hükümet koalisyonu ortağı olan ve olacak olan CDU’nun ileride nasıl bir LGBTİ+ hakları politikası izleyeceğinin de sinyallerini veriyor bize. Adaylara dönecek olursak 3 isimin öne çıktığını söylemek mümkün.

CDU’nun aşırı sağa kayma ihtimali

Öne çıkan isimlerden biri olan Friedrich Merz, aslında CDU içinde uzun zamandır yer alan önemli bir isim. 1998-2002 yılları arası CDU/CSU fraksiyonu ikinci başkanı olan Merz, başkanlık yarışında ve parti içinde Merkel’in güçlenip çıkmasından sonra geriye çekilmişti. 

Fotoğraf: Friedrich Merz

Şimdi Merkel’in gitmesi ile kendini yeniden gösteren Merz, 2000 yılında “hayat eşi/partneri yasası“ görüşmelerinde “CDU [anne ve babadan oluşan geleneksel] aileyi ve aile değerlerini korumaya çalışıyor“ şeklinde homofobik açıklamalar yapmıştı. 25 Ekim 200 tarihinde die Welt gazetesine yazdığı ‘Göçmenlik ve Kimlik‘ isimli yazısında içinde bol bol “yabancı“, “göçmen“, ve “Alman“ kelimelerinin geçtiği ve “göçmenlerin Alman özgür öncü kültürüne (freitheitliche deutsche Leitkultur) saygı duyup bunu kabul etmeye hazır olmalılar“ şeklindeki vahim ve ırkçı cümleleriyle yeni tartışmalara yol açmıştı. Merkel’in izlediği göçmen politikasının CDU’nun bir kesiminde yarattığı huzursuzluk, AfD gibi aşırı sağ partilerin yükselişi, Merkel’in başkanlıktan çekildikten sonra CDU’nun aşırı sağa kayma ihtimalini güçlendiriyor. Merz, bu anlamda bu kaymanın tetikleyicisi ve lokomotifi olacak gibi gözüküyor.

Eşcinsel evliliğe karşı Kramp-Karrenbauer

Bir başka aday ise, Merkel’in de desteklediği Annegret Kramp-Karrenbauer. 2018 yılının başlarından itibaren partinin Genel Sekreteri olarak görev yapan Kramp-Karrenbauer de yaptığı homofobik açıklamalar ile tanınıyor. 

Fotoğraf: Annegret Kramp-Karrenbauer

2015’te eşcinsel evliliğe dair “bu bir vicdan sorusu değil, koalisyon kurma sorusu“ şeklinde görüşünü özetleyen Kramp-Karrenbauer, açıkça eşcinsel evliliğe karşı olduğunu ve ailenin “anne“ ve “baba“dan oluşması gerektiğine inandığını dile getirmişti. Bu açıklamaları ile CDU partisinin içindeki Lezbiyen ve Geyler Birliği‘nin (LSU: Leşben und Schwülen in der Union) tepkisini çekmesine rağmen, 2018 yılı başındaki genel sekreterlik seçimlerinde LSU “partimizin güçlenmesi için“ diyerek Kramp-Karrenbauer’i desteklemişlerdi. Merkel CDU başkanlığını bıraksa bile, Başbakan olduğu süre içinde parti içindeki ağırlığını ve gücünü az çok koruyacaktır. Bu nedenle Kramp-Karrenbauer da Merkel’den sonraki CDU genel başkanlığı için güçlü bir aday.

Jens Spahn partinin ilk gey lideri olabilir mi?

Öne çıkan son aday ise, 2018‘den beri Alman Sağlık Bakanı olan Jens Spahn. Eğer Spahn CDU’nun genel başkanı olursa, bu parti için büyük bir devrim olacak çünkü bu durumda kendisi partinin ilk gey lideri olacak. 

Fotoğraf: Jens Spahn

Spahn, bakan olmadan önceki siyasi hayatında LGBTİ+ konuları ile pek ilgilenmediği gibi, göçmen ve Müslüman karşıtı popülist söylemleri ile gündemde yer bulmaktaydı. Örneğin 2017’de yaptığı bir röportajda, Almanya’nın şimdiye kadar hiç olmadığı kadar antisemitist, homofobik, maço ve şiddet yanlısı Müslüman bir toplum olma şeklinde büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu ve böyle bir toplumda “kendisi gibi olanların [eşcinsellerin] öldürüleceğini“ dile getirmişti. Aşırı sağ popülist söylemleri ile dikkat çeken Spahn, Sağlık Bakanı olduğunda yapmak istediği projelerle, öte yandan, şaşırttı: Örneğin PrEP tedavisinin sağlık sigortası kapsamına alınması, trans ayrımcılığına karşı projeleri desteklemesi veya “gey onarım terapi”lerine karşı olmak gibi...

Seçim LGBTİ+ hakları ve politikası açısından önemli

7 Aralık’ta yapılacak olan seçim, CDU her ne kadar da “eşcinsel dostu“ bir politika izlemese de her halükarda LGBTİ+ hakları ve politikası açısından büyük önem taşıyor. Yaşanılan büyük oy kaybına rağmen, hala önemli, etkin ve güçlü bir parti CDU. Çoğu eyalet ve Alman federal meclisinin güncel hükümetlerinde, önemli bir koalisyon ortağı. Alman yakın siyasi tarihi ve politikası için de çok mühim bir tarih 7 Aralık. Merz’ın öne çıktığı genel başkanlık tartışmalarında, çekişmenin Merz ile Kramp-Karrenbauer arasında olacağı ön görülüyor.


Etiketler: yaşam, dünyadan
İstihdam