24/02/2016 | Yazar: Kaos GL

Park, bugün artık bir dinlence mekanı değil tam tersine hızla geçilmesi gereken bir alan görüntüsünde. Peki size ne ifade ediyor...

Çevik Kuvvet Parkı: Güvenpark Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Park, bugün artık bir dinlence mekanı değil tam tersine hızla geçilmesi gereken bir alan görüntüsündedir.

Güvenpark, 1934

Ankara’nın Gayriresmi Gazetesi SOLFASOL’da Şenay Yılmaz yazdı

Güvenpark, her birimizin şehrin karmaşasında dolmuşa, otobüse yetişirken yolunun geçtiği, çiçekçileriyle, simitçileriyle ve artık  çevik kuvvetleriyle gözünün alıştığı ama biz fark etmeden ülke tarihini her dönem yansıtan bir “devlet sembolü”…

Cumhuriyetin ilanından sonra başkentin Ankara olarak tayin edilmesi ile bir kasaba kent olan şehrin yeniden inşası kapsamında kent merkezi olarak belirlenen Kızılay’da seçilen, bir park meydan Güvenpark. 

Güvenpark Anıtı da Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu, kurucu temsili ve milli mücadeleyi temsil etmesi için bir anıt olarak planlandı. Anıtın kaidesinde Atatürk'ün “Türk; Öğün, Çalış, Güven!” özdeyişi yazmaktadır. Böylece devlet, gerekli temsilini Güvenpark’ta sembolize eder.

Cumhuriyet ütopyası olarak Batı'ya yönelen kurucu temsilin nişanlandığı park, yaklaşık 90 yıldır sadece bir gezinti alanı olmadı, tüm siyasi değişimleri de üzerinde taşıdı. Parkın bugün büyük bölümü 2013 yılında yaşanan Gezi Parkı olayları-Ethem Sarısülük cinayetinden bu yana TOMA’larla kaplı.

Ankara’da yaşayan ve/veya Ankara’da geçici süreyle bulunmuş 60 kişiye sosyal medya aracılığıyla ve yüz yüze görüşmelerle “Güvenpark size ne hatırlatır?” sorusunu yönelttik. Çoğunlukla şu cevabı aldık: “Çevik Kuvvet Parkı”.

Parkın kısa tarihi

Güvenpark, Cumhuriyetin kalıcı izi olarak sürdürülebilirliğin nesnel tini haline gelmiş olup, her dönemde bir siyasal sembol alanı olarak var oldu. Park, 1935’te açıldığından bu yana, yani 80 yıldır daha çok siyasi ve ekonomik hayatın bir tezahürü olma özelliği göstermiş. Bu, belki araştırmaya katılanlardan birinin ifade ettiği gibi “Ankara’nın orta yeri” olma halinden ya da Cumhuriyetin kamusal mekanı olarak planlanmasından kaynaklı. Ya da kentin merkezi olarak seçilen Kızılay’ın içinde olmanın getirdiği mecburi bir görev.

1950 yılına kadar Güvenpark, bir yandan kent içinde konut dokusu ile devlet yapıları arasında bir geçiş sağlamak, bir yandan da Kızılay Parkı ile birlikte özelleşmiş bir yeşil alan oluşturabilmek düşüncesi ile kurgulanmış, o dönem yeni Ankaralıların “piyasa” yeri olmuş.

1960’ların sonunda Kızılay’da iş hanlarına izin verilmesi ve bankaların şubelerini açması ile Güvenpark’ın bir bölümü otobüs durağına dönüştürülmüş. Toplu taşım yerine, enformel taksi-dolmuş ulaşımı nedeniyle daha sonra bu alana dolmuş durakları eklenmiş.

80’lerin sonu kentsoylunun, işverenliğe soyunarak kentin dokusuna bizzat hakim olduğu bir süreç olmuş ve artık kenti, büyük sermayedarlar belirlemeye başlamış. Tam bu dönemde, 1980’lerde Ankara Belediyesi Meclis kararı ile Güvenpark’ın dev bir otopark işletmesine dönüştürülmesi kararlaştırılmış, ancak karar Danıştay’dan dönmüş. Kararın Danıştay’dan dönmesi için “Çevre Duyarlılığı Grubu” tarafından “Otopark Değil Güvenpark!” sloganıyla büyük eylemler yapılmış, 60 bin imza toplanmış.

Otobüs durağı olarak kullanılan parkın bir bölümü, kentin hızla yeni merkez semtlere kavuşması ile, kalabalık bir dolmuş durağına dönüşmüş. 90’larda metronun da gelişiyle park bir gelip-geçme, bulunma mekanına dönüşmüş. Yani Güvenpark, otopark olmasa da sermaye sahiplerinin inşa ettiği tüm yeni semtlere ulaşım için kocaman bir taşıma alanı haline gelmiş. 2000’lere gelindiğinde park miting, eylem ve konserlere kapatılmış, ancak bu yasak, parkı daha sonralarında bir direnme noktası haline getirmiş.

Güvenpark, 2015

Çocuk parkındaki Çevikler

Park içinde yer alan anıt, kurucu ideolojiyi temsil ederken, son çeyrek asırdır park; halk isyanlarının, eylemlerin de ev sahibi. İşte tam bu nedenle park artık, araştırmaya katılanların çoğunluğunun da belirttiği gibi “Çevik Kuvvet Parkı” haline geldi.

Parkta oturamama-uzun vakit geçirememe, konser ya da eylemler için buluşamama ise 2013 yazında yaşanan Gezi Parkı olayları ile daha net bir hal aldı. 2013 yazında İstanbul’da başlayan Gezi Parkı olaylarına destek için Ankara Güvenpark’ta yapılan gösteride, polis müdahaleleri sırasında Ethem Sarısülük isimli vatandaş polis kurşunu ile öldürüldü. Olaydan sonra Güvenpark’ta çatışmalar devam etse de, protesto eylemlerinin bir kısmı Kuğulu Park’a çekildi.

Dolmuş duraklarının hemen sonunda başlayan ve çocuk parkını da içine alan Çevik Kuvvet alanı, kalın ve yüksek demirlerle polislere ayrıldı. Hatta mevcut çocuk parkı  kapatılarak, polise tahsis edildi. Başbakanlığa kadar olan tüm alanda polisler bulunmakta ve geçiş kontrollü yapılmakta.

Bu alanın polise tahsis edilmesi, zaten önemli bir bölümü  dolmuş duraklarınca işgal edilmiş parkta, halkın kullanacağı alanların daha da  küçülmesine neden oldu. Parkın anıttan sonra yukarıya kadar olan kısmı sadece geçiş yapılabilecek, metroya inilebilecek ya da üst geçide varılabilecek bir görüntüde. Bu nedenle, seyyar satıcılar da bu geçiş alanlarında artık yok. Bu alanlarda, banklarda artık oturan kimse olmamakla birlikte, mendil satan çocuklar, ayakkabı boyacıları ya da simitçi çocuklar da yok oldu.

Diğer taraftan sosyal medya üzerinden kurulan “Güvenpark Dayanışması” grubu 3 binden fazla kişi tarafından desteklenmekte, kendi isimlendirmeleri ile "Güvenpark Direnişçileri"ne bilgilendirme yapmaya devam etmekte.

Kente uyum sağlayan ayaklar güzergâhı

Park, bugün artık bir dinlence mekanı değil tam tersine hızla geçilmesi gereken bir alan görüntüsündedir. Kontrolün had safhaya ulaştığı, kente uyum sağlayan ayaklar güzergahı haline gelen park belki de Hakimiyet-i Milliye mecmuasının 2 Aralık 1929 gününde betimlediği Güvenpark’a geri dönmüştür:

“Abidede halkın, cemiyetin hücresi olan aile ile temsili düşünülüyor. Ortada sükun ve saadet içinde yaşayan bir aile ve etrafında da bunların o saadetini temin için bir taarruza karşı koyan ve cürüm yapanlarla mücadele eden jandarma alegorik gruplarla temsil edilecektir.” 

“İlansız OHAL”

Park size ne ifade ediyor sorusuna gelen yanıtlardan bazıları şöyle:

“Dolmuş durakları", “Polis”, “İlansız OHAL”, “Heykelin önüne dizilen ergen erkekler”, “Gezi direnişinde Kızılay Meydanını işgal ettiğimiz gün, polisin konumlanıp (hep oradalardı gerçi ya) üzerimize gaz bombaları fırlattığı park”, “Ankara’nın orta yeri”, “Yürüyüş, çevik kuvvet, dolmuş, insan”, “Ethem!”, “Hasan Hüseyin”, “Karnını simitle doyurmaya çalışan üniversiteliler ve bir de Grup Yorum’un 'İnsan Pazarı' eserinde dillendirdiği park”, “Atatürk Bulvarı’nın güvenlik, özgürlük simgesi iken şimdilerde dolmuş duraklarının içine sıkışmış, anıtsal özelliği kaybolmuş durumdaki yer”, “Geceleri içinden geçip, dolmuş durağına giderken tedirgin olduğum, sabahları gördükçe sinir olduğum mekan.”, “Park gibi değil, daha çok üstünden gelip geçilen bir yol gibi geliyor bana orası”, “…çevik kuvvetin üs kurması ile anlamlı bir tercüme haline bile gelebilen, sermaye sahiplerinin iç geçirdiği, sokağın çocuklarının, evine ekmek götürenlerin, sapıkların, sapkınların ve bunların hiçbiri umurunda olmayan yüzlercesinin geçmek zorunda olduğu, Ankara kadar gri, parkımsı mekan”, “Güvercinler, çiçekçiler, heykeller, çocukluğumda kaydıraklarında kaydığım yer”, “Kızılay denince akla gelen yer”, “Atlı polisler gezi olayları, eskiden çiçekçiler”…

Güvenlik meselesi

Bu tek soruluk araştırmanın aradığı tek yanıt, parkın, asıl sahipleri için hatırlattıklarıydı. Yanıtların büyük çoğunluğunda yer alan  “güvenlik, kolluk, çevik” ifadeleri, bize, parkın artık dinlenmek veya bir arada zaman geçirmek için kullanamayacağımız bir düzene getirildiğini söylemekte.

Elbette ki kent merkezi olarak seçilmiş bir alanın güvenli olması gerekmektedir; ancak bu güvenlik meselesi doğrudan halka karşı olduğunda, o mekanlar sadece birer sembol haline dönüşür. Kentler, önce onları sahiplenen bireylerin hafızasında inşa edilir. Bu nedenle halka bir mekanın coğrafyasının ne hatırlattığı önemlidir ve yönetimlerin bunu dikkate alması beklenir. Siyasal katılımı ve kamusal hayatın sosyal, kültürel boyutlarını yeniden bir araya getirmeyi hedefleyen bir toplumsal projenin tasarlanabilmesi, bu tasarımda halkın taleplerinin göz önüne alınması gereklidir.


Etiketler: yaşam, gezi/mekan
İstihdam