02/11/2018 | Yazar: Aslı Alpar

12. Cinsellik ve Cinsel Tedaviler Ulusal Kongresi ikinci gününde ordu ve cezaevi mevzuatlarında LGBTİ+’ların varlığı ile cinsel travmalara dair yönetmelik konuşuldu.

Cinsellik mevzuata sığar mı? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

12. Cinsellik ve Cinsel Tedaviler Ulusal Kongresi ikinci gününde ordu ve cezaevi mevzuatlarında LGBTİ+’ların varlığı ile cinsel travmalara dair yönetmelik konuşuldu.

Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği'nin (CETAD) bu yıl 12.’sini düzenlediği Cinsellik ve Cinsel Tedaviler Ulusal Kongresi ikinci gününde “Mevzuatlarla Sınırlanmış Cinsellik” oturumunun moderatörlüğünü Fatih Öncü yaptı. Oturumda ordu ve cezaevi mevzuatları ile çocuk ve ergenlerin maruz kaldığı cinsel travmalara dair yönetmelik ele alındı.

Askerlik mevzuatı muğlak

Oturum Onat Yılmaz’ın “Cinsel Yönelim ve Askerlik: Türkiye’deki ve Dünyadaki Uygulamalar ve Değişiklikler” başlıklı konuşması ile başladı.

NATO ülkesi olan ülkelerin ordularında eşcinsel askere yönelik düzenlemelere değinen Yılmaz “Bu ülkelerin düzenlemelerinde kendi ifadeleri ile ‘demir perde’ söz konusu yani eşcinsel askerlere ilişkin düzenleme mevcut değil” dedi.

Almanya, Hollanda, Kanada, İsviçre, Güney Afrika ve Amerika örneklerine değinen Yılmaz Hollanda’da bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarının hazırladığı “LGBTİ ordu indeksi”nden bahsetti: “Ülkelerin eşcinsel askerlere yönelik tutumları şöyle sıralanıyor: Kabul edilme, dâhil edilme, çıkarılma, tolerans ve eziyet.”

Yılmaz Türkiye’deki yasal düzenlemede “her erkeğin askerlik yapmak zorunda” ifadesinin bulunduğunu hatırlattı ve “gayri tabii mukarenette” bulunmanın askerlikten çıkarılma olarak sonuçlandığını ancak Askeri Yüksek İdare Mahkemesi içtihatlarında farklı örneklere rastlandığına dikkat çekti.

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da değinen Yılmaz “97 yılında düzenlenen Sağlık Yeteneği Yönetmeliği’nde ‘psikoseksüel bozukluk’ teriminin yer aldığını ve bu ‘bozukluğun’ resmi belgelerle saptanması gerektiği belirtiliyor. Konuya dair tüm mevzuatta muğlak ifadeler var. Bunun sebebi de 1999 yılı öncesinde bu alanda politika geliştirmekte zorlanan ülkelerin kavramlarının kullanılıyor olması” dedi.

LGBTİ mahpuslar hapishane içindeki hapishanede

Oturumun ikinci konuşmacısı Seven Kaptan “Cezaevinde Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Değerlendirilmesi, Uygulamalardaki Sınırlılıklar”ı aktardı. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin konuya dair hazırladığı rapordan veriler paylaşan Kaptan, “LGBTİ’ler her yerde olduğu gibi cezaevlerinde de varlar ve çeşitli ayrımcılıklarla mücadele ediyorlar” dedi.

Kaptan, cezaevinde kalan LGBTİ’lerin yaşadığı sorunları cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dair ayrımcılık, cinsel taciz, trans geçiş sürecinin aksatılması, hormon tedavisine başlamak ve sürdürmekte yaşanan aksaklıklar, koğuş içinde kıyafet seçimine dair müdahale olarak özetledi.

“Adalet Bakanlığı kimliğin rengine bakılarak cezaevine yerleştirme yapıyor. Translar için ayrımcılık daha burada başlıyor. Güvenlik gerekçesi ile diğer mahkûmlarla bir araya getirilmiyorlar ancak bu da translar için tecrit anlamına geliyor” diyen Kaptan yaşanan çoğu ayrımcılık ve hak ihlalinin çoğu zaman örtbas edildiğine dikkat çekti.

Kaptan, “Adalet Bakanlığı LGBTİ mahpusların yaşadığı ayrımcılığı ‘LGBTİ hapishanesi’ ile çözebileceğine inanıyor ancak alanda çalışan sivil toplum kuruluşları aksini düşünüyor. Bu tür bir izolasyon ayrımcılığı kurumsal bir boyuta taşır” dedi ve konuşmasını hapishane çalışanlarının LGBTİ farkındalığının arttırılması gerektiğini vurgulayarak sonlandırdı.

Cinsel travma sonrasında neler oluyor?

Oturumun son konuşmacısı Süleyman Çakıroğlu “Çocuk ve Ergenlerde Cinsel Travmalar ve Travma Sonrası Uygulamalar”a dair konuştu.

Çakıroğlu cinsel istismarın özelliklerine değinerek başladı konuşmasına. Düşük aile içi destek ve yoksulluğun cinsel travma konusunda risk faktörü oluşturduğunu, sokakta yaşayan ve dilendirilen çocukların cinsel saldırılara daha açık olduğunu belirtti.

Cinsel istismara uğrayan çocuk ve ergenlerde yaşanan gelişimsel travma bozukluğuna dikkat çeken Çakıroğlu, “Bu çocuklarda dünyanın güvenirliği parçalanır. Ölüm korkusu, öfke, ihanete uğrama hissi yaşayan çocuklar intihara yönelebilir. Hayatta kalan çocuklarda da kendilik inşası travmatik bir şekilde gelişiyor” dedi.

İlgili haberler:

Ruh sağlığı çalışanları ikili cinsiyet rejimiyle nasıl ilişkilenmeli?

“Geçiş sürecinde ailenin desteği hayat kurtarıyor”

“Terapistler LGBTİ’lerin ihtiyaçlarını anlamak için çalışmalı”

 


Etiketler: insan hakları, sağlık
2024