Claudette’la, İsviçreli interseks seks işçisiyle tanışın

Tanıştırayım, bu Claudette. Claudette bir koca, torunları olan bir dede ve ödüllü bir bisiklet sürücüsü. Aynı zamanda o seks işçiliği yapan bir interseks. "Ruhumu satmaktansa götümü satmayı yeğlerim. Daha zor olsa da çok daha temiz bir iş" diyor, tanıştıktan kısa bir süre sonra fotoğrafçı Malrika Gaudin Delrieu’ya.

 

Delrieu, Claudette’nin hayat hikâyesinden çok etkilenmiş; öyle ki onun hayatını fotoğraflarla belgelemeye karar vermiş. Bu çarpıcı sergiye “La Vie en Rose” adını vermiş. Fotoğraflar adeta Claudette’nin günlük hayatının kaydını tutuyor, bir dükkân camında iç çamaşırını düzeltişinden 52 yıllık karısı ve üç çocuğunun annesi Andrée’ye sarılmasına kadar.

 

1937’de hem erkek, hem dişi cinsel organına sahip olarak İsviçre’de doğduğunda, erkek olmak açık ara avantajlı olduğundan, Claudette’nin cinsiyeti ebeveynleri tarafından erkek olarak tayin edildi. Kendini sadece bir tanesiyle tanımlamasa da cinsiyet kimliği Claudette’nin hayatında hep önemli bir rol oynadı. "Hermafrodit olduğum için hiçbir zaman kötü hissetmedim. Bununla problemi olan başkalarıydı, ben değil" diyor Delrieu’ya. "Her zaman kendimi kız gibi hissettim ve hayatımı buna göre yaşadım. Meleklere yaraşır bir şekilde seks yapıyorum, bundan neden utanayım ki?"

 

Toplumsal cinsiyet rollerinin sunduğu ihtimallerin fazlalığıyla oynamak için Claudette fahişelik yapmayı seçti. "Bu işte aşırı bir feminenlik olması gerektiğini düşünenler ve bu varsayımlarından dolayı kendilerini rahat hissedenler için müthiş bir özgüven kaynağı haline dönüşüyor" diye açıklıyor bu durumu.

Yine de Claudette’nin belirsiz cinsiyeti ve olağandışı kariyer seçimi bir travma ve utanç meselesinden doğuyor. Claudette hayatının her iki halini de onur duyarak ve keyifle kucaklıyor. Başkalarının onunla ilgili neyden rahatsız olabileceğini düşünmeyi reddederek Claudette kendine duyduğu uçsuz bucaksız sevginin gücünü gösteriyor etrafındaki herkese. Dürüstlük ve cesaretle kendi hayatını kendi kavramlarıyla tanımlıyor, bu öyle bir hayat ki varlığının tüm alışılmadık detaylarına rağmen o, iş, aşk, aile ve güzel anılarla dolu bir hayat dendiğinde aklımıza gelen her şeye sahip.

 

"Claudette insanları bazen rahatsız ediyor çünkü toplumdaki ahlakî öğretilerin hiçbirine uymayan ama çok mutlu ve uyumlu bir hayatı var" diyor Delrieu.

 

Fotoğraflarla Claudette’nin göz alıcı hayatının günlük detaylarına bir göz atalım.

 

"Bu sabah birbirimizin hayat arkadaşı olmaya ’Evet’ dememizin 52. yılı" diyor Claudette, yanında eşi Andrée. Claudette’nin anne ve babası doğumunda erkek olduğunu beyan ettikleri için, Claudette hayatının aşkıyla evlenebildi. Andrée’nin Claudette’den 3 çocuğu var ve Claudette’yi her zaman olduğu gibi sevdi.

 

"Kısmen hem erkek, hem dişi cinsel organlarıyla doğduğum için doğumumda erkek veya kız olduğum belli değildi. Fakat ailem doğumda erkek olduğumu beyan etmiş olsalar bile bana ne olduğumu ve kimliğimi seçme özgürlüğümü tanıdı. 1937’de erkek olmak tartışmasız bir avantajdı."

 

"Spor daima hayatımın ayrılmaz bir parçası oldu. Bisiklet sürmek benim için bir tutku; hayatım boyunca hep yaptığım bir şey ve bırakmayı düşünmüyorum. Bu yaşımda hâlâ yarışma kazanabiliyorum, hatta benden 30 yaş gençlerden bile daha iyi derece yapıyorum."

 

"Fahişelerin birçoğu birkaç yıl içinde işlerinden yorulup bıkıyorlar. Bu sektörde en uzun süre kalanlar farklı cinsiyet kimliği olanlar, translar ve interseksler. Çoğunlukla erkeklerin bize bakışları kimliklerimizle ilgili yaptığımız seçimi doğrular nitelikte. Günlük hayatta başka insanlardan gelen bakış ise çoğu zaman acı verici olabiliyor ama bazen bakışlarından öyle bir arzu hissediyorum ki onlar da bizim vücudumuzun onlarda olması için her şeylerini verirlerdi" diyor Claudette.

 

"Fahişelikte işinizi iyi yaptığınızda tatmininiz diğer işlerle kıyaslanamaz bile. Müşteri mutlu olduğunda ben de mutluyum. Bu sosyal bir iş; insanları mutlu ediyorken işe yaramaz insanlar olduğumuzu kim söyleyebilir? İşimi en iyi şekilde yaptığımda bundan her zaman emin olduğum gerçeği de var."

 

Çeviri: Gizem Yılmazer

Kaynak: Huffington Post