22/09/2006 | Yazar: Kaos GL

Daha az otomobil, Daha çok yaşam! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Bugün otomobilsiz gün. Bugün dünya üzerindeki yüzlerce şehirde, binlerce kişi sahip oldukları halde otomobillerini kullanmayacaklar. Otomobilsiz bir yaşamın mümkün olabileceğini, bir gün dahi olsa insanlığa hatırlatacaklar. Biz de Yeşiller’in çağrısından yola çıkıp arşivimizden sizler için seçtik.

KAOS GL

Yeşiller olarak, her geçen gün etkilerini daha fazla hisseder olduğumuz, insanlığın karşı karşıya kaldığı gelmiş geçmiş en büyük tehdit olan küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin durdurulabilmesi için, her geçen gün onlarca insanın kaybedilmesine yol açan savaşların çıkış nedeni olan petrol bağımlılığından kurtulabilmek için, her geçen gün yaşadığımız havanın, içtiğimiz suyun ve yiyeceklerimiz yetiştirdiğimiz toprağın geri dönüşülmez bir şekilde kirletilmesine dur diyebilmek için, her geçen gün mahallelerimizin, sokaklarımızın, caddelerimizin, meydanlarımızın demir yığınları tarafından işgal edilmesini önleyebilmek için, her geçen gün beynimizi içten içe kemiren gürültülere, savrulup giden küfürlere, anlamsız kavgalara, sıradanlaşan kazalara engel olabilmek için, OTOMOBİLSİZ BİR YAŞAMI SAVUNUYORUZ.

Otomobilli insanlar için yapılan 8 şerit caddelere, otobanlara ve üçüncü köprülere, mahalleyi, mahalleliyi bölen, yeşil alan katili katlı kavşaklara, yaşam alanlarını işgal eden otoparklara, kentin içinde saatli bomba gibi duran benzin istasyonlarına, otomobillere tapınma mabedi Formula 1 pistlerine yatırım yaparak yada izin vererek, halkı petrole ve sermayeye göbeğinden bağlı bir kısır döngüye mahkum eden mevcut hükümet ve belediyenin ulaşım anlayışını protesto ediyoruz.

Yalnızca ekolojik yönden değil, fırsat eşitliğine bir katkı olarak toplumsal yönden de, toplu taşıma araçlarının bayramda, seyranda, üç-beş günde, üçer-beşer saat değil, yılın üç yüz altmış beş günü 24 saat özendirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Oysa Hükümetin ve Büyükşehir Belediyesinin Galataport, Haydarpaşa, Dubai kuleleri projeleriyle, Sevda Tepesi peşkeşleriyle aslında kimlere hizmet etme niyetinde olduklarının bizler de farkındayız, İstanbul halkı da.

Küresel ısınmaya sebep olan gaz emisyonlarından sorumlu 12. ekonomi olan ABD Kaliforniya Eyaleti, defalarca yaşadıkları trafik kaosu ve yıkıcı hava kirliliklerinden aldıkları derslerle, otomobil şirketlerini eyaletten uzaklaştırabilmek için tazminat davaları açarken, Türkiye’de cadde ve sokakların otomobillerce işgaline yasal izin çıkarmak, kent merkezlerinde yeni otoparkları gündeme getirmek kentleri otomobillerle boğacak bir basiretsizlik örneğidir.

Yeşiller olarak, toplu taşımacılık ağı ile bütünleştirilmiş, yaya ve bisiklet yollarıyla donatılmış, insanların hem yolculuk yapabileceği, hem de yaşamı paylaşabileceği bahçelere dönüşen sokak, cadde ve meydanlarıyla, yaşayan ve insanlara yaşadığını hissettiren şenlikli bir kent için, tüm İstanbulluları hareketlilik gününde harekete geçmeye davet ediyoruz.

Daha az otomobil, daha fazla yaşam!

Yeşiller, 22 Eylül 2006

Kaos GL arşivinden

*abd’de bisikletlilerle polis çatıştı
*‘ABD’de ‘otomobile karşı bisiklet’ kampanyası için bir araya gelen bisikletliler ile polis ve araba sürücüleri arasında çıkan çatışmada 250’den fazla kişi tutuklandı, 2 polis yaralandı. San Francisco polis yetkililerinden Mary Heffernan, 6 bin bisikletlinin katıldığı ve denetim altına alamadıkları dünkü olaylar sırasında en az 250 kişinin tutuklandığını söyledi. San Francisco’da, her ay, bisikleti alternatif olarak öne sürenlerin katıldığı bisikletli gösteri düzenleniyor.’ (27 Temmuz 1997, Radikal)



İnsanoğlu herhangi bir aletten yardım görmeden verimli bir şekilde hareket edebilir. Vücudundaki bir gram ağırlığı on dakika içerisinde 0.75 kalori harcayarak bir kilometre taşıyabilir. İnsan ayaklarıyla hareket ettiğinde termodinamik olarak motorlu bir taşıttan ve bir çok hayvandan daha verimlidir.

Bisikletler termodinamik olarak verimli olmaktan öte, aynı zamanda ucuzdurlar. Çok daha düşük maaşıyla bir Çinli, Amerikalı’nın hantal arabasını satın almak için tahsis ettiği iş saatinin yalnızca küçük bir bölümüyle sağlam bir bisiklet satın alabilir. Bisiklet trafiğini kolaylaştırmak için gerekli kamu hizmeti ile yüksek hızın gerçekleştirilebilmesi için gereken altyapının maliyeti karşılaştırıldığında, aradaki fiyat farkı oransal olarak her iki sistemde kullanılan araçlar arasındaki fiyat farkından daha azdır. Bisikletli sistemde mühendislerce inşa edilecek yollara ancak belirli yoğun trafik noktalarında gerek vardır. Üstelik asfalt yollardan uzakta yaşayanlar araba ve trene bağlı olsalardı otomatik olarak daha fazla soyutlanmış olacaklardı. Bisiklet, insanı yürüyemeyeceği yollara mahkum etmeksizin yarıçapını genişletmiştir. Bisikletini süremediği durumlarda genellikle ittirerek götürebilmektedir.

Bisiklet aynı zamanda çok az yer kaplar. Bir otomobilin park ettiği yere onsekiz bisiklet park edilebilir. Tek bir otomobilin hareket alanında otuz bisiklet hareket edebilir. 40.000 kişiyi bir saatte bir köprüden karşıya trenle geçirebilmek için iki şerite ihtiyaç varken, otobüs için dört, otomobillerle geçirebilmek için oniki ve bisikletleri üzerinde geçirebilmek için yalnızca bir şerite ihtiyaç vardır. Bütün bu araçlar içerisinde yalnızca bisiklet insanların bir kapıdan diğerine yürümeden gidebilmesini sağlar. Bisiklet sürücüsü kendi iradesiyle istediği yere, kullandığı aracın sebep olacağı, kendisinin engellendiği yerleşimlerden geçmeksizin rahatlıkla ulaşabilir.

Bisikletler, insanların kıt olan mekan, enerji ve zamandan önemli sayılabilecek miktarları tüketmeksizin daha hızlı hareket edebilmelerini sağlar. Her kilometre için daha az bir zaman harcayarak, yılda daha fazla seyahat imkanına kavuşurlar. Başkalarının zamanı, enerjisi ve tarifelerine aşırı ve yersiz hak iddialarında bulunmaksızın, teknolojik atılımlardan faydalanabilirler. Diğer insanların hareketlerini sınırlandırmadan, kendi hareketlerinin efendisi olurlar. Bu yeni araçları yalnızca kendisinin tatmin edebileceği ihtiyaçları ortaya çıkarır. Motorlu hızda her artış, zaman ve mekan üzerinde yeni talepleri doğurur. Bisikletin kullanımı ise kendi kendisiyle sınırlıdır. Bisiklet insanların miras aldıkları doğal dengeyi bozmadan hayat-mekan ve hayat-zamanları arasında, çevreleriyle kendi benlikleri arasında yeni bir ilişkinin doğmasına imkan tanır. Kendi gücüyle hareket üzerine kurulu çağdaş bir trafiğin üstünlükleri açıktır ve ihmal edilmektedir. Daha iyi bir trafiğin daha hızlı aktığı iddia edilmekte, fakat hiçbir zaman ispatlanamamaktadır. Hızlandırmayı savunanlar, insanlardan bunun fiyatını ödemelerini istemeden önce, iddialarını ispatlamaya çalışmalıdırlar.

Bisikletle, motorlar arasındaki sinirli mücadelenin artık sonu geldi. Vietnam’da aşırı sanayileşmiş bir ordu, bisiklet hızına göre örgütlenmiş bir halkı, ele geçirmek istediyse de başarılı olamadı. Alınacak ders çok açık olsa gerek. Yüksek enerjili ordular savundukları ve saldırdıkları insanları yok edebilir, ancak kendilerini savunan bir insan topluluğuna karşı son derece sınırlı bir etkiye sahiptir. Vietnamlıların savaşta öğrendiklerini, barışta ekonomide uygulayıp uygulayamayacakları; onlara zaferi getiren değerleri koruyup koruyamayacakları beklenip görülmeye değer.

Ürkütücü ihtimal şu ki; sınai ilerleme ve artan enerji tüketimi uğruna, Amerikan bombardıman uçaklarının Vietnamlıları yakıt, motor ve yollardan mahrum bırakmasıyla yönelinen eşitlik, rasyonellik ve özerklik yapısının bozulmasıyla, kazanılan zaferler mağlubiyete yüz tutacak. (Aynen öyle oldu!)

İnsanlar yalnızca birkaç günlük yolculuğa çıktıklarında değil, günlük yolculuklarında da ulaşıma bağımlı hale gelince, sosyal adaletle motorize güç, etkin hareketle aşırı hız, kişisel özgürlükle makinanın yönlendirdiği yolculuk arasındaki çelişkiler keskin bir şekilde göze çarpıyor. Otomobillere zoraki bağımlılık, iyileştirilmiş bir ulaşımın kazandırdığı sözde değerlerle, insanların kendi doğal güçleriyle hareket ettiği bir topluluğu inkar ediyor.

İnsanlar ayakları üzerinde de çok güzel hareket ediyor. Ulaşımın bu ilkel yolu daha detaylı incelendiğinde ve modern şehirlerdeki veya sanayileşmiş çiftliklerdeki bir çok insanla karşılaştırıldığında çok daha etkin bir yol olarak belirecektir. Bu özellikle, modern Amerikalıların çoğunun tünellerde, koridorlarda, park alanları ve mağazalarda olmak üzere yürüyerek katettikleri ortalama yolun atalarınınkinden az olmadığı anlaşıldığında daha da ilginçleşecektir.

Tipik bir Amerikan erkeği yılda 1.600 saatten fazla zamanını arabasına ayırır. Arabası yürürken ve aylak aylak dururken, onun içindedir. Onu park eder ve arar. Onu süslemek ve aylık taksitlerini karşılamak için para kazanır. Petrolünü, geçiş ücretini, sigortasını, vergisini ve bandrolünü ödemek için çalışır. Uyanık geçirdiği onaltı saatten dördünü yolda ve yola hazırlık için harcar. Bu hesaplamaya ulaşımın hükmettiği diğer faaliyetler için harcanan zaman; yani hastahanelerde, trafik mahkemelerinde ve garajlarda, otomobil reklamlarını izlemede veya bir sonraki otomobil alımının kalitesini artırmak üzere düzenlenen tüketici eğitimiyle ilgili toplantılarda harcanan zaman dahil değildir. Örnek Amerikalı 7500 mili katetmek için 1600 saatini verir; yani saatte beş milden daha az hız. Ulaştırma sanayiinden mahrum ülkelerde de insanlar aynı şeyleri yapabiliyorlar: istedikleri yere yürüyorlar ve toplumlarının zaman bütçesinin yüzde yirmisekizi yerine yalnızca yüzde üç ila sekizini trafiğe ayırıyorlar. Zengin ülkelerdeki trafik ile fakir ülkelerdeki trafiği ayıran, çoğunluk için ömür boyunca bir saatte katedilen ortalama milin fazlalığı değil, ulaştırma sanayiince paketlenen ve eşitsiz olarak dağıtılan yüksek dozda enerjinin zoraki olarak daha fazla tüketilmesidir.

Tiryaki yolcu yalnızlığın da, ilişkilerin de taşımanın bir ürünü olduğu bu garip dünyada kendini güvende hissetmek istiyorsa, bir dizi yeni inanış ve beklentiyi benimsemelidir. O, hareket etme hürriyeti ile hareket ettirilme hakkının aynı anlama geldiğini düşünür. Demokratik sürecin seviyesinin ulaşım ve iletişim sistemlerinin gücüyle ilişkili olduğuna inanır. Dilin ve ayakların siyasal gücüne olan inancını yitirmiştir. Bunun sonucunda, istediği bir vatandaş olarak daha fazla hizmettir. Hareket etme ve insanlarla konuşma özgürlüğünde değil, bir yerden bir yere götürülmek ve gazete, radyo, televizyon vasıtasıyla bilgilenmek talebinde ısrar eder. Eşyaya kulluktan kurtulmak yerine daha iyi ürün ister. Bu nedenle, istediği hızlanmanın kendi kendisini mağlup ettiğini ve eşitliği, özerkliği bozacağını ve serbest zamanı daha fazla azaltacağını görmeye başlaması hayati öneme sahiptir.

Enerji Ve Eşitlik

Ivan Illich, Ağaç Yayıncılık, İstanbul, 1992


Kaynak: Kaos GL, Ağustos 1997, Sayı:36


Etiketler: yaşam
İstihdam