09/02/2022 | Yazar: Lilith HB

Toplumsal gündemi yakından takip eden Cansu ile sanat hayatındaki gelişmelerle ilgili konuştuk.

Daha güçlü bir Cansu Yıldıran Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Cansu Yıldıran, kişisel deneyimlerinden yola çıkarak aidiyet ve sınıf, kültür, cinsiyet ve cinsel yönelim temelli ayrımcılık gibi konularda üretim yapan bir sanatçı. Mülksüzler ve Barınak serilerinden sonra yakın zamanda TAPA – Aktivistler için Dönüştürücü Sanat Projesi’nin rezidansında yer aldı. Tabiatımız sergisindeki FATHOM serisi ve MTV’nin fotoğraf yarışmasındaki Direniş kategorisini kazanan fotoğrafı ile aktivizm ile sanatı başarılı bir şekilde bir araya getirdi. Toplumsal gündemi yakından takip eden Cansu ile sanat hayatındaki gelişmelerle ilgili konuştuk.

Lilith: Bu yıl The Empire Project tarafından temsil edilmeye başladın. Bir galeri tarafından temsil ediliyor olmak sanat üretimini ve hayatını nasıl etkiliyor?

Cansu: Temsil edildiğim galeri The Empire Project’in kurucusu olan Kerimcan Güleryüz bana mentörlük de ediyor. Klasik bir galericiden öte işlerime, hayata bakışıma saygı duyan ve destekleyen biriyle olmak bana güç veriyor. Neysem o olmaya devam ediyorum. Sadece daha fazla desteklenerek ve daha güçlü adımlarla.

daha-guclu-bir-cansu-yildiran-1

Lilith: Geçtiğimiz sene içerisinde artan LGBTİ+’lara yönelik nefrete bağlı olarak gökkuşağı yasaklarıyla ilişkili Alper Turan’ın küratörlüğünde düzenlenen Göze Parmak sergisinde yer alan sanatçılardan biriydin. Baskı altındayken görünmez görünürlüğü araştıran bir sergiydi benim için. Bu sergideki işlerde kullandığın baskıyla mücadele yöntemi neydi?

Cansu: Bu sergideyken kullandığım fotoğraflar genellikle ışık kullanarak nesnelerin, yüzlerin görünmemesine yönelikti. Işık görünür de kılabiliyordu fakat gizleyebiliyordu da. Bir seçim yaptım ve bu yolla kendi sansürümü kendim yaptım diyebilirim sanırım.

“Konuyu güçlendirmek için anlatırken konuya uygun bir teknik, yaklaşım, dil bulmaya çalışıyorum”

Lilith: Bence işlerinde oldukça cesur davranan sanatçılardansın. Hangi noktalarda kendine bu sansürü uygulamayı tercih ettin? Belirli kriterlerin var mı?

Cansu: Çalıştığım konuyla bağlantılı oluyor kullandığım teknik. Yani mesela mülksüzlerde kadınların yüzünü ışık aracılığıyla yok etmeyi seçmiştim çünkü kadınlar hiçleştiriliyorlardı ve sadece bir kadın değil birçok kadın aynı dertten mustaripti. Konuyu güçlendirmek için anlatırken konuya uygun bir teknik, yaklaşım, dil bulmaya çalışıyorum. Böylece hikâye tekniğimle harmanlanmış oluyor.

Lilith: MTV ve All Out'un fotoğraf yarışmasında Kürt Trans Kadınlar adlı fotoğrafınla Direniş kategorisinin kazananı oldun. 6 Mart'taki direnişin fotoğrafını New York Times Square'de görmek beni çok duygulandırmıştı. Senin bu süreçteki deneyimini tahmin bile edemiyorum.

Cansu: Evet acı fotoğraflarından çok güç fotoğraflarını tercih ediyorum. Acı hikayelerinden çok güç hikayelerini…. Her şeye rağmen öpüşen iki Kürt trans kadın benim için çok ümit verici. Bu fotoğrafın diğer uzun soluklu serilerim gibi yurtdışında görünür olması beni çok mutlu etti.

daha-guclu-bir-cansu-yildiran-2

Lilith: İşlerinde ülke ve dünya gündemini yakından takip eden bir sanatçısın, mesela şu an da yangın bölgesindesin, ama sana haber fotoğrafçısı denmesinden hoşlanmıyorsun. Birkaç kez sana haber fotoğrafçısı denildiğinde düzelttiğine şahit oldum. İşlerin ne noktada bir haber fotoğrafçısının işlerinden ayrışıyor?

Cansu: Gündelik tüketilen haber fotoğrafı yerine uzun soluklu belgesel projelerle ilgileniyorum. İşlerim gazetecilikten (belgesel fotoğraftan) elbette besleniyor fakat kendimi yalnızca gazeteci olarak tanımlamıyorum. Üretimlerimde mutlaka sanatsal kaygı güdüyorum. Kendi başına yoğun anlam içeren (alt metinsiz) görseller üretmeye de çok önem veriyorum.

“İnsan dışındaki hayvanların acısını insanlarınkinden çok fazla ayırmıyorum”

Lilith: İnsan dışındaki hayvanlar da işlerinde sıkça yer alan figürlerden. Kent ve kırsal ikilemini işlerin arasında açıkça gözlemleyebiliyoruz. Bu ikilemi bilinçli bir şekilde mi kurguluyorsun yoksa organik bir şekilde mi gelişiyor?

Cansu: Sanat serüvenimin başından beri bu ikilemi paralel kurgulamaktayım: Mülksüzler serim ile “kırdaki cinsiyet ayrımcılığı” üzerine eğilmekteyken Kafes serimde “Y kuşağının kentteki ayrışması” üzerine düşündüm. Köküm kırda yaşamım kentlerde. Bu ikilemi ben zaten içimde de taşıyorum. Dolayısı ile fotoğraflarıma da yansıyor.

İnsan dışındaki hayvanların acısını insanlarınkinden çok fazla ayırmıyorum. Yayladaki eve bağlı, hor görülen kadınla ahıra bağlı ineğin acısında bir ortaklık görüyorum. Bir yandan da onların kendilerini savunma yetileri olmadığı için sorumluluk hissediyorum. İnsan dışı varlıkların çok değerli olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda bitkileri de gözlüyor ve belgeliyorum.

daha-guclu-bir-cansu-yildiran-3

“…Çünkü bir kere onu gördüm, yaşadığını gördüm ve sorumluluğunu almış oldum”

Lilith: Bir etik sorusuyla bitiriyorum. Şu an yangın yerindesin. Çok çarpıcı bir fotoğraf çekme ihtimalin var ama fotoğrafı çekerken geçen sürede kurtarabileceğin de bir hayvan var. Fotoğraf ilgi çekip başka birçok hayvanın kurtulmasına da sebep olabilir ama bir hayvan kesin olarak ölecek. Hayvanı mı kurtarırsın fotoğrafı mı çekersin?

Cansu: Bunu yangına gitmeden önce çokça düşündüm. Şöyle bir deneyimimden bahsederek açıklamış olacağım diye düşünüyorum. Milas Akçakaya’da yangın çıktığında oradaydım. Henüz o kadar büyümemişti ve ormanın içine girebiliyordum. Ormanda iki peygamber devesi gördüm, dumandan dolayı yarı baygın haldeydiler. İkisini de aldım. Koyabileceğim herhangi bir yer, emanet edebileceğim herhangi biri yoktu. Aldım kafama omzuma koydum. Biri hemen sonrasında düşmüş ne yazık ki fark edemedim çok aradım bulamadım. Yangın rüzgârın artışıyla harlandıkça harlandı, arttıkça arttı. İki yanımda yangın olunca ki bu en tehlikelisi çıkmak için koştum. Bu koşuşta çok kez düştü peygamber devesi her seferinde geri dönüp çılgınca arayıp bulup aldım onu. Çünkü bir kere onu gördüm, yaşadığını gördüm ve sorumluluğunu almış oldum. Oradan çıktığımda da yolda yangın devam ediyordu ve çekime devam etmem gerekiyordu neredeyse üç saat kafamda taşıdım onu çok kez düşecek bir şey olacak diye fotoğraf kaçırdım. Ama onu bırakmadım. Yangından sonra Ören’de begonvillerin üzerine bıraktım onu. Tek kurtarabildiğim canlı oydu ve çok fazla fotoğraf kaçırmam gerekti bunun için.

Yani hayvanı kurtarmayı seçerim.

Kaos GL dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin Eşit Haklar dosya konulu 180. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.


Etiketler: kültür sanat
İstihdam