22/05/2017 | Yazar: Yıldız Tar

Hak ihlalleri münferit değildir. Güç aldığı bir düzen vardır.

İnsan hakları savunucuları ve KaosGL.org gönüllü muhabirleri için Dava Gözlem Atölyesi Dicle Çakmak’ın sunumuyla başladı: Hak ihlalleri münferit değildir. Güç aldığı bir düzen vardır.

Kaos GL’nin, LGBTİ’lerin tarafı olduğu davaları gözlemlemek, duruşma salonlarından haber yazmak, yargı sürecindeki insan hakları ihlallerini izleyip raporlamak isteyen LGBTİ aktivistleri ve KaosGL.org gönüllü muhabirleri için yaptığı Dava Gözlem Atölyesi başladı.

Dört gün boyunca devam edecek atölyeler bugün (22 Mayıs) Ankara Neva Palas Otel’de İnsan Hakları Ortak Platformu’ndan Dicle Çakmak’ın “İnsan haklarına ilişkin temel kavramlar” sunumuyla başlangıç yaptı.

İnsan haklarının tarihsel gelişimi

İnsan haklarının devredilemez, bölünmez, birbirine bağlı ve birbiriyle ilişkili ve evrensel olduğunu hatırlatan Çakmak, insan haklarını üç kuşak haklar olarak sınıflandırdı: Birinci kuşak haklar (özgürlük), ikinci kuşak haklar (eşitlik) ve üçüncü kuşak haklar (kardeşlik). Bu sınıflandırmanın tarihsel gelişimle ilgili olduğunu, hiçbirinin birbirinden öncelikli olmadığını vurgulayan Çakmak sözlerine şöyle devam etti:

Birinci kuşak: Devlet ve kişilerden koruyan, özgürlüğü tesis eden haklar

“Birinci kuşak haklarda temel olan devletten kişilere koruma sağlamasıdır. Yaşam hakkı ve kişi dokunulmazlığı, işkence ve kötü muamele yasağı, seyahat özgürlüğü, mülkiyet hakkı gibi haklarda esas olan devletin bu hakları ihlal etmemesi ve yine üçüncü kişilerin benim bu haklarımı ihlal etmesini engellemesidir. Devletler birinci kuşak haklar ile ilgili sözleşmelerde bu hakları kesinlikle ve mutlaka hayata geçirmesi gerektiği belirtilir.

İkinci kuşak: Eşitliği sağlayan ekonomik ve sosyal haklar

“İkinci kuşak haklar ise yaşam ve tarih ilerledikçe insanların talep ve ihtiyaçlarının değişmesi ile oluşmuş ve pazarlık edilen haklardır. Nasıl ki birinci kuşak haklar için itici gücün devrimler ve burjuvazi olduğunu söylüyorsak; ikinci kuşak haklar ise Sanayi Devrimi’nin ortaya çıkardığı itici güç olduğu haklardır. İkinci kuşak haklar bizi devletten ve diğer insanlardan koruyan haklar olmaktan çıkıp eşitliğin tesis edildiği haklar olmuştur. Bu bağlamda çalışma hakkı, eşit işe eşit ücret, sendika kurma hakkı, sağlık hakkı, beslenme hakkı, sosyal güvenlik hakkı gibi hakları sayabiliriz. Birinci kuşak haklar genellikle medeni ve siyasi haklar iken ikinci kuşak haklar genel olarak ekonomik ve sosyal haklardır. Sözleşmelerde devletlerin kaynaklarına bağlı şekilde bu hakları hayata geçireceği belirtilir.

Üçüncü kuşak: Kardeşlik ve dayanışma

“Üçüncü kuşak haklar ise 2. Dünya Savaşı’nın ardından tartışılmaya başlanan ve ortaya çıkan haklardır. Bu haklar hâlâ gelişimlerin yaşandığı ve tartışmaların devam ettiği haklardır. Kardeşlik ve dayanışma hakları olarak da bilinir. Bilim ve teknoloji ile birlikte artan çevre kirliliğine karşı çevre hakkı; belirli toplumların gelişmesi ve öbürlerinin geri kalmasına karşı dünya üzerindeki eşitsizlikleri sona erdirmek için gelişme hakkı, barış hakkı ve insanlığın kültürel mirasına ve ortak mal varlığına saygı hakkı gibi haklar bu kapsamda değerlendirilebilir.”

‘Modern dönemde’ insan hakları: Uluslararası sözleşmeler

Hakların aslında insanlık kadar eskiye dayanan bir mevzu olduğunu da hatırlatan Çakmak, günümüzde insan hakları tartışmasının Türkiye’nin de imzasının olduğu Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Konseyi belgeleri üzerinden ilerlediğini söyledi.

Atölye, BM’nin insan haklarını ilgilendiren sözleşmeleri ve bu sözleşmelerin Türkiye bağlamında değerlendirilmesi ile devam etti. Çakmak, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin devletler açısından bir bağlayıcılığı olmasa da bütün BM sözleşmelerinin temel aldığı bir bildirge olduğunu ifade etti. Türkiye’nin BM’nin insan haklarını ilgilendiren temel 9 sözleşmesinden “Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme” dışındaki sözleşmelere taraf olduğunu hatırlattı.

Çakmak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) bahsetti. Sözleşmenin medeni ve siyasal hakların Avrupa içinde bulunan ülkeler tarafından uygulanacağını belirten bir belge olduğunu da söyleyen Çakmak, “Her ne kadar BM içindeki metin ve belgeler ayrı ayrı kontrol edilmiş ve ülkeler içinde denetlenmiş olsa da AİHS’in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi üzerinden kuvvetli bir bağlayıcılığı var” dedi.

Devletlerin yükümlülükleri: Saygı, koruma, sağlama

Devletin insan haklarına ilişkin saygı gösterme, ihlal etmeme, koruma ve sağlama yükümlülüğü olduğunu vurgulayan Çakmak bu yükümlülükleri şöyle açıkladı:

“Devletler insanların haklarına müdahale edemezler. Korumak zorundadır. Kendi ihlal etmeyeceği gibi ihlali önlemek için koruma tedbirlerini oluşturmak ve uygulamak durumundadır. Kapalı kurumlarda işkenceyi önlemek için tedbir alması buna örnek olabilir. Son olarak devletlerin insan haklarını hayata geçirme yükümlülüğü vardır.

“Hiçbir ihlal münferit değildir”

Çakmak sunumunun devamında temel hakların bir kısmını detaylıca inceledi. Yaşam hakkı ile ilgili devletlerin yasal ve idari çerçeve ile yasaların uygulanmasını sağlayacak sistemi oluşturma yükümlülüğü olduğunu hatırlatan Çakmak, “Yasal ve idari çerçeve kapsamında öldürmeyi yasaklayan kanunların en anlaşılır şekilde yazılması gerekiyor. Aynı şekilde yasaların uygulanmasını sağlayacak bir sistem kurulması gerekiyor ki yaşam hakkına ilişkin ihlaller önlenebilsin. Böyle bir ihlal yaşandığında ise cezalandırılabilmesi gerekiyor” diye belirtti ve ekledi:

“Özellikle işkence ve kötü muamele yasağına ve yaşam hakkına ilişkin hiçbir ihlal münferit değildir. Onun bir geçmişi vardır. Polisler birini öldürdüyse güç aldığı bir düzen vardır. Bu ön kabulü bilmek davalar ve duruşmalara yaklaşım açısından önemli. Devletin ihlali önleyebilmesi, önleyemediği noktada ise failin açığa çıkması için bütün gerekli adımları titizlikle atması gerekir. Devlet görevlilerinin fail olduğu ihlallerde kamunun büyük bir ispat külfeti oluşuyor. Kapalı bir kurumda, cezaevi ya da karakolda meydana gelen bir olayda; kuruma herkes kolaylıkla giremediği için içerideki delilleri açığa çıkarma gücü en fazla kamu kurumunda. İlkesel ve ideal olarak ispat yükümlülüğü devlette oluyor bu durumda. Ama Türkiye’deki uygulamalar maalesef böyle ilerlemiyor.”

İşkence yasağını tartışan Çakmak; işkence, insanlık dışı muamele ve aşağılayıcı muamele kavramlarını açıkladı. İşkencenin kasıtlı, delil elde etme, cezalandırma, sindirme amaçlı olduğunu vurgulayan Çakmak; fiziksel saldırı, hücre hapsi, yiyecek ve içecekten yoksun bırakma, tıbbi tedavi sunmama, onur kırıcı şekilde üst arama (çıplak arama), gözaltında tecavüz, yersiz kelepçe kullanılması ve uykusuz bırakma gibi uygulamaların işkence kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini hatırlattı.

Atölyeler nasıl devam edecek?

22-25 Mayıs tarihleri arasında insan haklarına ilişkin temel kavramlardan adli olay, soruşturma ve kovuşturmalarda taraflara; davalarda sık yaşanan ihlallerden LGBTİ hareketini ilgilendiren emsal davalara dava gözleme ilişkin farklı oturumlar yapılacak.

Atölyelerin tam programı şöyle:

 

22 MAYIS PAZARTESİ

10.00 – 12.30: İnsan haklarına ilişkin temel kavramlar: Dicle Çakmak, İnsan Hakları Ortak Platformu

12.30 – 13.30: Öğle yemeği

13.30 – 15.15: Ayrımcılık, nefret söylemi, nefret suçları, hak ihlalleri: Farklar, benzerlikler – Kavram atölyesi Dicle Çakmak, İnsan Hakları Ortak Platformu

15.30- 17.00: Dava Gözlem Kılavuzu tanıtımı: Av. Kerem Dikmen

 

23 MAYIS SALI

10.00 – 11.15: Adli olayın soruşturmaya, soruşturmanın kovuşturmaya dönüşmesi; Ceza soruşturma ve kovuşturmasında taraflar: Av. Kerem Dikmen

11.30 – 13.00: Davalarda sık yaşanan ihlaller: Av. Kerem Dikmen

13.00 – 14.00: Öğle yemeği

14.00 – 15.30: Ceza soruşturma ve kovuşturmalarında sivil toplumun rolü: Av. Kerem Dikmen

15.45 – 17.00: Yargılama süreci bittikten sonra dosyanın geçirdiği aşamalar: Av. Kerem Dikmen

 

24 MAYIS ÇARŞAMBA

10.00 – 11.15: Ceza davaları, translara yönelik hak ihlalleri, Pembe Hayat deneyimi, stratejik davalar: Av. Yalçın Koçak

11.30 – 12.30: Ceza davaları, translara yönelik hak ihlalleri, Pembe Hayat deneyimi, stratejik davalar: Av. Yalçın Koçak

12.30 – 13.30: Öğle yemeği

13.30 – 14.45: Göç mevzuatı ve LGBTİ mültecilerin karşılaştıkları hak ihlalleri – Hukuk ve insan hakları açısından LGBTİ mülteciler: Av. Hayriye Kara & Av. Faika Deniz Paşa

15.00 – 16.30: Göç mevzuatı ve LGBTİ mültecilerin karşılaştıkları hak ihlalleri – Hukuk ve insan hakları açısından LGBTİ mülteciler: Av. Hayriye Kara & Av. Faika Deniz Paşa

 

25 MAYIS PERŞEMBE

10.00 – 11.30: Dava gözlem deneyimi – Adliye koridorlarından duruşma salonlarına neyi gözlemliyoruz? Dicle Çakmak

11.45 – 12.30: Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’tan LGBTİ hareketini ilgilendiren emsal davalar: Av. Hayriye Kara & Av. Faika Deniz Paşa

12.30 – 13.30: Öğle yemeği

13.30 - 14.45: Tutanaktan haber çıkarmak – Soruşturma ve kovuşturma sürecinde haber nasıl yazılır? – Yıldız Tar

15.00 – 17.00: Kapanış ve değerlendirme – Moderatör: Ali Özbaş

*Bu etkinlik Rosa Lüksemburg Stiftung (RLS) tarafından desteklenmektedir. Bu durum RLS’nin etkinlik içeriğine katıldığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları
İstihdam