17/02/2022 | Yazar: Selma Koçak
ILGA Avrupa’nın yıllık raporuna göre Avrupa’da LGBTİ+ karşıtı söylem artarken, nefretle mücadele kararlılığı da büyüyor.
Avrupa ve Orta Asya’daki LGBTİ’lerin İnsan Hakları Durumu hakkında ILGA Avrupa’nın Yıllık Değerlendirmesine göre 2021 yılında politikacıların ve siyasi liderlerin LGBTİ+ karşıtı söylemlerinde şaşırtıcı bir artış oldu ve bu durum, tüm ülkelerde LGBTİ+’lara yönelik rapor edilen nefret suçlarındaki artışa bakıldığında, bir şiddet dalgasını körükledi. Buna verilen yanıt ise, pek çok ülkede, Avrupa düzleminde, LGBTI+’larla yönelik nefret ve dışlanma ile mücadele etmek için müttefik bir kararlılık oldu.
Tüm Avrupa ülkelerinde politikacılar, sadece sıkça rapor edilen Macaristan’da ve Polonya’da değil, geçtiğimiz yıl boyunca, gökkuşağı bayrağı yakmaktan özellikle genç LGBTİ+’ları hedef göstermeye kadar LGBTİ+ karşıtı saldırılarda keskin bir artışa yol açacak biçimde LGBTI+’ları şeytanlaştırmaya devam etti. 15 Haziran’da Macaristan’da kabul edilen, 18 yaşından küçükler için “doğumda atanan cinsiyetten farklı bir toplumsal cinsiyet kimliğini, cinsiyet geçişini ve eşcinselliği teşhir etmek ya da desteklemeyi” de içeren bir yasakla dibe vurdu.
Şiddet arttı
Bu bağlamda Avrupa’da LGBTİ+’lara yönelik bildirilen şiddet çok yaygın oldu. Örneğin Almanya’da LGBTİ+ karşıtı nefret suçlarında yüzde 39 oranında bir artış yaşanırken, Fransa’da LGBTİ+ karşıtı nefret suçlarının bildirilmesi için kullanılan yeni uygulama, ilk yılında 3896 olaya dair rapor kaydetti. COVID-19 pandemisinin ikinci yılında, LGBTİ+ aile üyelerine yönelik ev içi şiddet çok yaygın bir biçimde devam etti. Cinayetler, saldırılar, düzeltici tecavüzler ve LGBTİ+ karşıtı polis şiddeti her yerde devam etti.
Toplumsal cinsiyet ve trans karşıtı söylem yaygın olarak kullanıldı ve özellikle gençleri hedef aldı. Trans hakları ve kadın haklarını farklı yerlere savuran anlatı yıl içinde hızla devam etti ve bu bağlamda pek çok ülkede yasal cinsiyet tanıma (LGR) reformunda bir durgunluk dönemi yaşandı.
“Gerçek insanların hayatlarının tehlikede olduğunu hatırlatmamız büyük önem taşıyor”
ILGA Avrupa’nın İdari Direktörü Evelyne Paradis’e göre, “Bu raporda ana hatlarıyla belirtildiği gibi LGBTİ+ karşıtı ve trans dışlayıcı söylemin yayılmasın insanların hayatında çok ciddi olumsuz etkileri oldu. Ülkeden ülkeye insanların zihinsel sağlıkları, güvenlik duyguları, istihdama erişimleri üzerinde nasıl olumsuz bir etki yarattığını ve kapsamlı bir yasal korumaya ne kadar çok ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz. Tam da şimdi ve bu noktada, politikacılara, medyaya ve akademisyenlere – ve maalesef bazı sivil toplum aktörlerine – LGBTİ+’ların siyasi günah keçisi ilan edilmesi nedeniyle bölgedeki her ülkede yaşayan gerçek insanların hayatlarının tehlikede olduğunu hatırlatmamız büyük önem taşıyor."
Siyasi günah keçisi ilan etme bağlamında, pek çok ülkede ulusal insan hakları kuruluşları ve mahkemeler, LGBTİ+ haklarını korumak için çalışmalarını güçlendirmeye başladı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu yıl içinde nefret suçları, toplantı özgürlüğü, LGR ve aile hakları konularında birkaç olumlu karar aldı.
“Nefretin siyasi çıkar aracı olarak kullanılması durdurulmak zorunda”
LGBTİ+ insan haklarına en güçlü bağlılık, Avrupa Birliği düzeyinde, Temmuz ayında hem Macaristan’a hem Polonya’ya karşı AB antlaşmalarını ihlal etmeleri gerekçesiyle yasal süreç başlatan Avrupa Komisyonu’ndan geldi. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu’nun LGBTIQ hakları konusundaki kararlılığını; Avrupa Komisyonu’nun LGBTİ+ haklarını korumaya yönelik çeşitli alanlarda mevzuat önerme hedefini güçlü bir şekilde destekleyerek ve üye ülkeleri LGBTİ+ haklarına ilişkin Avrupa Birliği yasalarına uymadığı durumlarda kınayarak Avrupa Birliği’nde de benimsedi.
ILGA-Avrupa’nın Savunuculuk Direktörü Katrin Hugendubel ise şöyle konuştu:
“Bu rapor, LGBTİ+’lara yönelik nefretin politik çıkar ve güç genişletmek için araçsallaştırılmasının artık çok net bir şekilde tırmandığı bir ortamda, bölgesel ve ulusal kurumların ve mahkemelerin LGBTİ+ insan haklarına yönelik yükümlülüklerini azami ciddiyetle üstlendiği, Avrupa’da benzeri olmayan bir yılı anlatıyor. Tarih boyunca gördüğümüz, herhangi bir azınlığa yönelen nefretin siyasi çıkar aracı olarak kullanımındaki ilerleme, bölge genelinde müttefik bir kararlılıkla ele alınmak ve durdurulmak zorunda.”
Devlet destekli LGBTİ+ karşıtı söylemin ve çıkarılan yasaların kamuoyunda bir karşılığının olmadığı da yine raporda net bir şekilde görülüyor. LGBTİ+’lara destek hiç bu kadar güçlü olmamıştı. Örneğin Macaristan’da Uluslararası Af Örgütü ve Háttér Derneği tarafından desteklenen ve 13 – 19 Temmuz tarihleri arasında Medián araştırma şirketi tarafından yürütülen temsili bir ankete göre Macaristanlıların yüzde 73’ü hükümetin, geylerin ve lezbiyenlerin çocukları istismar ettiğine veya onlara zarar verdiğine dair hatalı iddiasını reddediyor. Macar toplumunun büyük bir çoğunluğu (yüzde 74,5) transların resmi belgelerde cinsiyetlerini ve adlarını değiştirebilmeleri gerektiğine inanırken, yüzde 59’u eşcinsel evliliği destekliyor. Sırbistanlıların neredeyse hiçbiri transları bilmiyor ancak yüzde 60’ı ayrımcılığa karşı korunmaları gerektiğini düşünüyor. Romanyalıların yüzde 68’i gökkuşağı aileleri de dahil tüm ailelerin korunması gerektiğini düşünürken, Bulgaristanlıların yüzde 40’ı LGBTİ+ dostu bir partiyi destekleyecek.
ILGA-Avrupa’nın Yönetim Kurulu Eş Başkanı Soudeh Rad ise şunları dedi:
“Benzer anketlerin bu sayıları ve sonuçları; global, bölgesel ve yerel düzeyde, sivil toplum ve LGBTİ+ hareketi tarafından yürütülen çalışmaların etkisi ve gücü açısından umut verici, memnun edici göstergeler olsa da, Avrupa ve Orta Asya’da aktivistlerin, herkesin sadece kendisi olduğu için insan haklarından yararlanılabileceği bir dünyayı gerçekleştirmek için verdikleri mücadeleyi unutmamalıyız.”
Etiketler: insan hakları, yaşam, nefret suçları, dünyadan