11/10/2021 | Yazar: Kaos GL

Ruh sağlığı alanında uzman dernekleri, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde ortak bildirge yayınladı: “Sonuçlar, ruh sağlığı alanındaki eşitsizliğin önemle ele alınmasının acil ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Bu eşitsizliği ele almada görev hepimize düşüyor.”

Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde ortak bildirge: Eşitliğin olmadığı bir dünyada ruh sağlığı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Ruh sağlığı alanında uzman dernekleri, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde ortak bildirge yayınladı.

Bipolar Yaşam Derneği, Lityum Derneği, Psikiyatri Hemşireleri Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Şizofreni Dernekleri Federasyonu, Türk Nöropsikiyatri Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Türkiye Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Derneği ve Türkiye Psikiyatri Derneği’nin imzacı olduğu bildirgede Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu’nun 2021 yılı için belirlediği “Eşitliğin olmadığı bir dünyada ruh sağlığı” teması üzerinden alandaki eşitsizlik ve sebeplerine ilişkin ifadelere yer verildi.

Bildirgede pandemi döneminde toplum ruh sağlığı açısından özellikle LGBTİQ+’ların, yaşlıların, çocukların, kadınların, yoksulların, kronik ruhsal hastalığı olanların, hükümlülerin, göçmenlerin, mültecilerin, sığınmacıların ve her alanda kayıp yaşayanların ruhsal yükünün arttığı belirtildi.

Barınma, sosyal yardım, sağlık hizmetlerine erişim açısından en dezavantajlı gruplardan birisi olarak yer verilen LGBTİQ+’ların pandemi sürecinde nefret söyleminin hedefine oturtulduğuna ve bu durumun daha fazla sosyal izolasyonla, yoksulluğun ve ruhsal zorluklarının artmasıyla sonuçlandığına dikkat çekildi.

“Ruh sağlığı konusundaki eşitsizlikle mücadele etme sürecinde desteğe hazırız”

Ortak bildirgenin tam metni şöyle:

“Artarak kutuplaşan ve varsılların daha varsıl olduğu, giderek daha çok sayıda insanın ise yoksulluk içinde yaşadığı bir dünyada, Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu 2021 yılı Dünya Ruh Sağlığı Günü temasını ‘Eşitliğin olmadığı bir dünyada ruh sağlığı’ olarak belirledi. Bu tema; az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ruhsal sorunu olan insanların %75-95’inin ruh sağlığı hizmetlerine erişemediğini, gelişmiş ülkelerde de durumun bundan daha iyi olmadığını vurgulamayı amaçlamaktadır.

Ruh sağlığı alanındaki eşitsizlik; hastalık ve ölüm oranları, hastalık seyrini etkileyen bakım ve  hizmetlere ulaşılabilme olanakları, yaşanan coğrafi bölge (kentsel/kırsal) farklılıkları, sosyoekonomik durum, etnik köken, cinsiyet ve cinsel yönelim, engellilik, göçmenlik gibi damgalanma ve ayrımcılıkla ilişkili etkenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.

Ruh sağlığı alanındaki eşitsizlik, doğrudan bağlantılı olduğu sosyal ve ekonomik eşitsizlik bağlamında ele alınmalıdır. Sosyoekonomik durum ve ruh sağlığı arasındaki ilişki ters orantılıdır. Yoksul ülkelerde yoksul olmayan ülkelere kıyasla ruhsal hastalıkların ortaya çıkma riski daha yüksektir. Ruhsal hastalıkların varlığı da bireylerde iş bulabilme ve çalışmayı sürdürebilme becerilerini zayıflatması nedeniyle yoksulluğu artırır. Ayrıca ruh sağlığı hizmetleri birçok gelişmekte olan ülkede, hem sınırlı kaynaklar hem de toplumun ve hükümetlerin ruh sağlığı sorunlarına damgalayıcı yaklaşımları nedeniyle gereğince geliştirilememiştir.

Dünyada ruhsal hastalığı olan birçok insan hak ettikleri şekilde hizmetlere erişememekte ya da tedavi görememektedir. Dahası hastalar, aileleri ve bakım verenleriyle birlikte ayrımcılık ve damgalanmaya maruz kalmaya devam etmektedir. Ruhsal hastalığı olan kişilerin damgalanması aynı zamanda eğitim fırsatlarına ulaşmalarını, şimdiki ve gelecekteki iş olanaklarından faydalanmalarını, ailelerini ve sevdiklerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sonuçlar, ruh sağlığı alanındaki eşitsizliğin önemle ele alınmasının acil ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Bu eşitsizliği ele almada hepimize görev düşmektedir.

2020’den bu yana COVID-19 pandemisi, sağlık hizmetlerindeki eşitsizliğin etkilerini daha da belirginleştirdi. Varsıl olanlar da dahil olmak üzere, hiçbir ülke bu duruma hazır değildi. Pandemi her yaştan insanı çeşitli yollarla ciddi şekilde etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. COVID-19 hastalığı veya aile üyelerinin kaybı sonucunda yaşanan yas gibi nedenlerle, iş kayıpları ve iş güvencesinin olmaması gibi ekonomik etkilerle, fiziksel uzaklaşmanın yol açtığı toplumsal tecritle çok zor günler yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.

Biliyoruz ki olağan koşullarda damgalanmaya ve ayrımcılığa maruz kalan kişiler ve gruplar, olağanüstü koşullarda bu ayrımcılıktan ve damgalanmadan daha fazla etkilenirler. Bu nedenle pandemi döneminde toplum ruh sağlığı açısından özellikle yaşlıların, çocukların, kadınların, yoksulların, cinsel kimliği nedeniyle ayrımcılığa maruz kalan grupların (LGBTİQ+’ların), kronik ruhsal hastalığı olanların, hükümlülerin, göçmenlerin, mültecilerin, sığınmacıların ve her alanda kayıp yaşayanların ruhsal yükü daha çok arttı. Yaşlılar sosyal ve fiziksel izolasyona ilk maruz kalan grup oldular. Bu izolasyon yaşlıların ruhsal bozukluklarının şiddetlenmesini veya ortaya çıkmasını hızlandırdı. Çocuklar ve gençler okullarından mahrum kaldı. Uzaktan eğitim döneminin çocuklar ve gençler üzerindeki etkileri henüz net olarak ele alınabilmiş olmamakla birlikte sosyal izolasyon, teknoloji bağımlılığı, psikiyatrik sorunların sıklık ve şiddetinin artışı görünür haldedir ve uzun vadeli olumsuz etkilerini tahmin etmek de güç değildir. Ekonomik hayata katılımları erkeklere göre zaten daha sınırlı olan kadınların bir kısmı iş yaşamından daha da uzaklaşırken bir kısmı ise hem iş hem ev hayatının sorumluluklarını birlikte göğüslemek zorunda kaldılar. Pandemi döneminde artan ev içi şiddet ve evde kapalı kalmakla birlikte azalan sosyal destek kadınların yaşadığı ruhsal stresi daha da artırdı. Ruh sağlığı hizmetlerine erişimde zorluk yaşayan, dil engeli bulunan, ekonomik yetersizlik yaşayan göçmenler ve mültecilerin de kuşkusuz bu zorlukları daha belirgin hale geldi. Barınma, sosyal yardım, sağlık hizmetlerine erişim açısından en dezavantajlı gruplardan birisi olan LGBTİQ+’lar ise bu süreçte nefret söyleminin hedefine oturtulmuş ve bu durum daha fazla sosyal izolasyonla, yoksulluğun ve ruhsal zorluklarının artmasıyla sonuçlanmıştır.

Tahmin edilebileceği gibi dünyanın yaklaşık iki yıldır içinden geçtiği bu süreç tüm grupların ortak sorunu olan eşitsizliklerin, işsizliğin ve yoksulluğun daha da artmasıyla, genel sağlık sorunlarının çoğalmasıyla, ruhsal yardım arayışının ikinci plana atılmasıyla, gündelik hayattaki stresin ve şiddetin baş edilmesi güç düzeylere ulaşmasıyla sonuçlanmıştır. Bireysel ve toplumsal ruh sağlığı içiçedir ve sonraki kuşaklara etkileri göz ardı edilmemelidir. Çocuk ve gençlerin ruh sağlığı, geleceğin nasıl şekilleneceğini belirleyen önemli etkenlerden biridir. Ayrıca, sağlık çalışanlarının ruh sağlığı da pandemiden yüksek hastalanma riski hem de olağanüstü çalışma koşulları nedeniyle önemli ölçüde etkilenmiştir.

Tüm bu zorlukların ruhsal boyutlarının ele alıp düzenlenmesi için toplum olarak harekete geçmeye ihtiyacımız var, hem de acil olarak...

2021 Dünya Ruh Sağlığı Günü’nün teması, ‘Eşitliğin olmadığı dünyada ruh sağlığı’,  eşitsizliğin sürmesine yol açan yerel ve küresel meselelere odaklanmamızı sağlayabilir.

Bu vesileyle sivil topluma kendi mahalle, okul, işyeri gibi ortamlarda ruh sağlığı konusundaki eşitsizlikle mücadele etme sürecinde desteğe hazırız. 

Ruh sağlığı alanında çalışan bilim insanlarını bu konuda bildiklerini, pratiğe uygulanabilecek çözümleri paylaşmaya çağırıyoruz.

Kuşkusuz ki bu sorunların giderilmesinde eşitlikçi, nitelikli, çağdaş bir ruh sağlığı hizmetine ulaşabilmenin tüm yurttaşlar için güvence altına alınmasında önemli bir rol oynayacak bir “Ruh Sağlığı Yasası”nın çıkarılması için yasa yapıcıların tüm paydaşların görüşlerinin dikkate alındığı bir süreci hızlandırıp sonuçlandırması talep edilmelidir.

Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu kurulduğunda dünya savaştan yeni çıkmıştı ve büyük bir kriz dönemindeydi. Bu dönemde büyük ölçüde, Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu, Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler, UNESCO gibi uluslararası kuruluşlar ve küresel paydaşlarla yurttaşların ruhsal iyilik haline önem vermeye yönelik çaba gösterilmişti.

Bugün yine sağlık, ekonomi ve sosyal alanlarda eşitsizlikleri büyüten bir küresel salgın krizinin ortasındayız. Böyle bir dönemde 2021 Dünya Ruh Sağlığı Günü bu alandaki eşitsizliğin ele alınmasını sağlayarak, bizlere insanların  ruh sağlığının yerinde olmasını sağlamak üzere  bir araya gelme ve bir arada hareket etme fırsatını verecektir.”


Etiketler: insan hakları, sağlık hakkı
2024