22/03/2012 | Yazar: Kaos GL

Ermenistan’da eşcinseller sonuçlarına katlanmayı göze alıp, ailelerine ve topluma karşı çıkıyor ve organize oluyor.

Ermenistanlı Eşcinseller Kabuklarını Kırıyor Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Ermenistan’da eşcinseller sonuçlarına katlanmayı göze alıp, ailelerine ve topluma karşı çıkıyor ve organize oluyor.
 
“Baskın milliyetçi akım, Ermeniler arasından LGBT bireylerin çıkmayacağını, bunun Batı’ya ait bir değer yargısı olduğunu savunuyor. Ermeni milletini korumak gerektiğini düşünüyorlar. Eşcinselliği de ülkeyi bölmek olarak görüyorlar.”
 
Cinsel sağlık sorunları, kadın haklan ve toplumsal cinsiyet meseleleriyle ilgilenen ’Pink Armenia’ aktivisti Mamikon Hovsepyan ile armenianow. com’da gazetecilik yapan ve belgesel projeleri yürüten Nazik Armenakyan’ın yolları, Kaos GL’nin düzenlediği İkinci Bölgesel Ağ Buluşması için Ankara’ya düştü.
 
AGOS gazetesinden Sevag Beşiktaşlıyan, Ermenistan’da eşcinsellik, eşcinsel organizasyonlarının durumu ve projeleri hakkında Hovsepyan ve Armenakyan ile konuştu.
 
Ermenistan’daki LGBT organizasyonlarının tarihini anlatabilir misiniz?
Ermenistan’da LGBT organizasyonlarının yalnızca 10 yıllık bir geçmişi var. İlk olarak birkaç aktivistin bir araya gelerek kendilerini ifade etmeleriyle başlıyor bu iş. İlk resmi organizasyon olan GLAG, 2006 yılında kuruldu, fakat pek dışa açık bir örgütlenme olmadığından, fazla bilinmiyor. 2007’de iki organizasyon daha kuruldu: Mcnq ve Pink Armenia.
 
Peki ya Sovyet dönemi?
Sovyet döneminde cinsellik diye bir şey yoktu. Bu yüzden, cinsiyet üzerinden bir kimlik oluşturmaktan bahsedemeyiz. Ama homoseksüelliğin kriminalize edildiği ve suç sayıldığı dönem, Sovyet dönemidir.
 
Ermenistan’daki LGBT organizasyonlarının durumu nedir?
Birkaç ülkedeki durumla karşılaştırdığımda, Ermenistan’ın iyi durumda olmadığını söyleyebilirim- insan haklarında olduğu gibi. Ermenistan’da homoseksüellik yalnızca son 10 yıldır suç değil ama LGBT haklarını savunan hiçbir yasa yok. İnsanlar içlerine kapanık ve korku içinde yaşıyorlar. Sorunları aileden başlıyor ve eğitimde, sağlıkta ve toplumsal hayatta büyüyerek devam ediyor. Böyle bir ortamda, 10 yıl öncesine kıyasla organizasyonların durumu gayet iyi. Büyük bir değişim yok, fakat daha fazla sayıda birey, sonuçlarına katlanmayı göze alıp, ailelerine ve topluma karşı çıkıyor ve organize oluyor. Ailelerinin onları dışlamasına, onlara evde hapis hayatı yaşatmalarına rağmen, kabuklarını kırıp ilk adımı atıyorlar. Söylentilere göre- ki söylentiler genellikle gerçekleşir- Ermenistan hükümeti LGBT bireyleri daha çok destekleme yönünde adımlar atacak. Şu anda karşıt adım yok ama olumlu yönde bir adım da yok.
 
Ermenistan’daki durumu bölgedeki diğer ülkelerle kıyaslandığında nasıl bir tablo görünüyor?
Güney Kafkasya ve Yakın Doğu ülkelerindeki sorunlar çok yakın birbirine. Aynı zihniyet, aynı tepkiler, aynı tavırlar, aynı önyargılar, aynı kalıplar... Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan’da bunlar çok benzer. Fakat eşcinselliği ölümle cezalandıran İran’la kıyaslarsak, Ermenistan elbette daha iyi durumda.
 
Ermenistan’daki LGBT bireylerin en büyük sorunları nedir?
Translar, başka iş imkânı olmadığı için seks işçiliği yapmak zorunda kalıyor, bu da onları dışa açıyor ve kırılgan hale getiriyor. Toplumun yanı sıra devletten ve güvenlik güçlerinden de baskı görüyorlar. Her zaman başları belada, şiddete maruz kalıyorlar. Toplum sürekli olarak onları gördüğü için, LGBT birey dendiği zaman da yalnızca seks işçiliği yapan translar geliyor akla. Aralarındaki farkın ne olduğunu dahi bilmiyorlar. Bu yüzden, en büyük sorunu sırasıyla translar, geyler, lezbiyenler ve biseksüellerin yaşadığını düşünüyorum. Ermenistan’da geylere karşı ciddi bir önyargı var. Hâlbuki ’biseksüel’ dendiği zaman, saygı duyulmasa da nispeten anlayışla karşılanıyor. Lezbiyen insanların problemi yok demiyorum ama daha az olduğunu düşünüyorum. Ermenistan’daki baskın erkeklik, lezbiyenliği de aynı şekilde (elbette, fantezi nesnesi olarak) anlayışla karşılayabiliyor. Genel olarak en büyük sorunun bilgisizlik ve bundan doğan önyargılar olduğunu düşünüyorum. Bundan kaynaklanan homofobi de Ermenistan’da çok üst seviyede. Kısa süre önce yapılan bir araştırmaya göre, Ermenistanlıların yaklaşık % 75’i LGBT bireylere hoşgörüyle bakmıyor ve onları kabullenmiyor.
 
Bunun bir sebebi de Ermenistan’daki zorunlu askerlik, dolayısıyla onu doğuran ve sürekli olarak erkekliği yeniden inşa eden milliyetçilik ve militarizm olabilir mi?
Homofobinin en büyük sebeplerinden biri, erkeklik kalıpları. Bu milliyetçilikle ve militarizmle birlikte yeniden üretiliyor ve homoseksüelliği sürekli olarak ezmeye çalışıyor. Örneğin Ermenistan’daki faşist örgüt, eşcinselliği, milliyetçiliğin ve milli değerleri korumanın önündeki en büyük engel olarak gördüğünü açıkladı. Yerevan’daki duvarlarda böyle birçok poster görebilirsiniz. Baskın milliyetçi akım da Ermeniler arasından LGBT bireyler çıkmayacağını, bunun Batı’ya ait bir değer yargısı olduğunu savunuyor. Ermenistan’ı karıştırmak isteyen bazı Batılı organizasyonların ülkedeki gençler arasında eşcinselliği yaygınlaştırmak için LGBT organizasyonlarına paralar verdiğini iddia edenler bile var. Komşu ülkelerle süregiden tarihsel husumetten dolayı, Ermeni milletini korumak gerektiğini düşünüyorlar. Eşcinselliği de, ülkeyi bölmek olarak görüyorlar. Geylerin çocuk sahibi olamayacaklarını düşündükleri için, eşcinselleri nüfusun büyümesinin önündeki bir engel olarak görüyorlar. Askere gitmeden önce, eşcinsel olduğunuzu açıklarsanız orduya alınmıyorsunuz ve psikiyatri kliniğine gönderiliyorsunuz. Aynı zamanda, nasıl yapıyorlarsa, eşcinsel olup olmadığınızı kontrol ediyorlar. Açıklamadığınızda da orduda şiddete maruz kalıyorsunuz. Bu yüzden, birçokları, “Askerde şiddet görmektense- ve hatta ölmektense ’deli’ damgası yerim, daha iyi” diye düşünüyor.
 
Kilise’nin söylemi ne yönde?
Kiliseler, Sovyet döneminde devletin oynadığı rolü tekrarlıyor. Gençlere yönelik toplantılar düzenleniyor. Homoseksüelliğin bir sapkınlık ve alışkanlık olduğu telkin ediliyor. Aileler bunu nasıl bir hastalık olarak görüyorsa, Kilise de günah olarak görüyor. Aynı faşist hareketin yaptığı gibi, nefret aşılıyorlar. Yerevan’ın her yerinde Kilise’nin astığı posterler var. ’Homoseksüellik’ kelimesini bile kullanmadan, bir çeşit kelime oyunuyla "Bu cinsel sapkınlığa hayır!" yazıyorlar. Biz, bilimsel gerçeklerle, eşcinselliğin hastalık olmadığını ispatlamaya çalışırken, karşımıza Kilise’nin ve ordunun yükselttiği düşünce ve duygu kalıpları çıkıyor.
 
Türkiye’de LGBT bireyler genelde sanat alanında, bir şaka nesnesi olarak kullanılır ve karikatürize edilir. Ermenistan’da da durum aynı mı?
Ermenistan’da da aynı şekilde, özellikle geyler şaka ve alay etme malzemesi olarak kullanılır. Televizyon şovlarında gey rolü çok yaygındır. Geniş bir kitle tarafından da beğenilir. Gey ve transların yanı sıra, lezbiyen rolleri de yaygındır ve verilen mesaj hep şudur: Lezbiyen bir bireyle ’normal’ ilişkiye girilirse, lezbiyen birey de ’normalleşir’; gey bireyin heteroseksüel bir kadınla ilişkiye girmesi durumunda gey birey ’düzelir’... Yani, televizyonda, sinemada ve edebiyatta,’normal’ ilişki her şeyin ’çözüm’üymüş gibi bir inanış aşılanıyor. Bu yüzden, bu tür şiddete, hatta tecavüze maruz kalan insanlar bize gelemiyor, polise de başvuramıyor. Öte yandan, televizyonda homoseksüel bireyin karikatürize edilmeden anlatıldığı filmlerin gösterimi dahi çok kısıtlı. Bu tarz bir sanat üretimi ise neredeyse yok.
 
Nazik Armenakyan: Transların yaşadıkları dehşet verici
 
Son projenizden bahsedebilir misiniz…
2010 yılında, Ermenistan’daki LGBT bireylerle ilgili bir belgesel projesine başladım. Seks işçiliği yapan translara odaklanan bir proje. Seks işçilerinin fotoğrafları üzerine ses enstalasyonu yapıyorum. Şimdilik ismi ’Hepimiz Eşitiz, Hepimiz Farklı’ ama tam olarak karar verebilmiş değilim. Bu projeden ve bu projeyi yaparken öğrendiklerimden yola çıkarak, bir sonraki projemi de lezbiyen bireyler üzerine yapmayı düşünüyorum.
 
Sizi böyle bir belgesel projesi yapmaya götüren sebepler nelerdir?
Tek sebep insanlar. Ben o insanların seslerini toplamak istedim. Çünkü o sesler, duyabilen için dehşet verici. Konuşmaları ve anlattıkları hikâyeler her şeyden daha önemli. Bunun, o insanlara yardımcı olmasını umuyorum sadece.
 
Görüştüğünüz insanların en büyük sorunları nedir sizce?
Her grubun ayrı sorunları var tabii ki. Bence en kırılgan olan grup translar, çünkü sokaktalar ve görünürler, özellikle de seks işçileri. Fakat tüm grupların en büyük ortak sorunu, kendi kimlikleriyle yaşayamamak. Bunu yapmak için şartları zorladıkları zaman, hayatlarına tehdit altında devam etmek zorunda kalıyorlar.(Sevag Beşiktaşlıyan/Agos)
 
Fotoğraflar: Gülistan Aydoğdu / Kaos GL
 

Etiketler: yaşam, dünyadan
İstihdam