04/01/2019 | Yazar: Yıldız Tar

2006’da Ankara’da trans kadınlara saldıran çeteden dört kişinin yargılandığı dava 10 yıldır Yargıtay ve mahkemeler arasında mekik dokuyor.

Eryaman-Esat davası yeniden Yargıtay’da! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

2006’da Ankara’da trans kadınlara saldıran çeteden dört kişinin yargılandığı dava 10 yıldır Yargıtay ve mahkemeler arasında mekik dokuyor. Zaman aşımı tehlikesinin de olduğu davayı Av. Senem Doğanoğlu, KaosGL.org’a anlattı.

Fotoğraflar: Canay Özden, 2006 Haziran, Ankara’da Eryaman saldırılarını protesto eylemi

2006 yılının Nisan ayında Ankara Eryaman’da bir çete trans kadınlara saldırdı. Birçok trans kadın yaşadıkları Eryaman’ı terk etmek zorunda kaldı. Bir kısmı şehir değiştirdi, bir kısmı Esat’a taşındı. Saldırılar Esat’ta da devam etti.

Pembe Hayat Derneği’nin kuruluşu da tam bu saldırılara karşı örgütlenmeyle oldu. Saldırıya uğrayan trans kadınlar suç duyurusunda bulundu, dava açıldı. Avukatlar Senem Doğanoğlu ve Hakan Yıldırım’ın takip ettiği dava 2008’de sonuçlandı. Sanıklardan Şammas Taşdemir, trans kadınların gittikleri kuaföre yönelik baskında silahla yaralamadan 45 ay; diğer sanıklar Harun Çardak ve Ahmet Günay 40’ar ay, Kurtuluş bölgesindeki trans kadınlara yönelik silahla yaralama eylemlerinden dolayı Ahmet Günay'ın 34 ay cezalandırılmalarına karar verildi.

Mahkeme, saldırganların çete olduğuna hükmetti ancak hükmü alt sınırdan kurdu. Yağma iddiasından ceza vermedi. Karar temyiz edildi.

2008’den günümüzde kadar ise yargı süreci adeta yılan hikayesine döndü. Yargıtay, 2011 yılında kararı bozdu. O sırada davaya bakan mahkemeler değişti. Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki değişiklikler ile dava bir mahkemeden diğerine gitti, geldi. Nihayetinde 2018 yılında dava yeniden Yargıtay’a gitti. Yargıtay’ın kararının ardından yeniden yargılama başlayabilir ancak bir yandan da davayı zaman aşımı tehlikesi bekliyor.

Av. Senem Doğanoğlu, hem saldırıların yaşandığı dönemi hem de yargı sürecini KaosGL.org’a değerlendirdi.

Mahkeme de çete dedi

Gasp, yaralama ve örgüt eylemi kapsamında yaralamadan 2008 yılında ceza çıktığını, yağma suçundan hüküm tesis edilmediğini hatırlatan Doğanoğlu o dönem verilen kararı şöyle değerlendirdi:

“Hem örgüt suçundan; çeteden hem de yaralamadan çok düşük cezalar taktir edildi. Onun üzerine biz de Yargıtay’a yolladık onlar da Yargıtay’a yolladı. Son duruşmada tahliye edildiler zaten verdikleri ceza alt sınırda olduğu için. Ama o kararın özelliği ‘toplumsal önyargıların tetiklediği düşüncelerle bir araya gelen bir çete’ tanımı yapılmasıydı. Bu tamamıyla mahkemenin diliydi. Sanırım tarihsel olarak bir önemi de odur. Çünkü çetede bir motivasyon aranıyor.

“Öte yandan ‘yağma için de bir araya gelmiş’ de demedi bu cezayı arttıracak bir şeydi ama işte ‘toplumsal önyargıları arttıracak, toplumda travesti olarak bilinen kişilere karşı kendi önyargılarının ve toplumsal önyargıların tetiklediği düşüncelerle bir araya geldiler’ denildi.

“Politik olarak bir araya gelmiş bir grup tarifleniyor ama sonuçta daha fazla ceza almaları önemliydi ve yağma eylemlerinin gerçekleştiği de önemliydi ve aynı zamanda bu çetenin bir araya gelmesindeki ekonomik motivasyonun ne kadar kullanıldığının üstünü örtmemek önemliydi. Biz o nedenle Yargıtay’a başvurduk. Onlar da başvurdu. Ondan sonra Yargıtay kararı, ‘Mahkeme yağmadan da bir değerlendirme yapmak zorunda’ diyerek bozdu.”

Dosya mahkemeler arasında senelerce mekik dokudu

Yargıtay’ın kararı bozmasının ardından yaşanan süreç ise adeta bir köşe kapmaca. Av. Doğanoğlu, kanundaki değişiklikler ile dosyanın mahkemeler arasında gidip geldiğini söylüyor:

“CMK 250 ile yetkili mahkemeler vardı onlar kaldırıldı. Sonra genel mahkemeye gitmek gerekli dendi, sonra TMK 10 ile kurulanlar yürürlüğe girdi, onlar bakmalıdır dendi. Dosya çok fazla gitti geldi. Nihayetinde 2018 yılında çok absürd bir gerekçe ile dosya Ankara 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iade edildi. Bir müştekiye tebligat çıkarılmaması idi gerekçe. Bir kişinin vekaletini bulamadıkları için iade ettiler. Dosya gide gele büyük ihtimal kayıpların da olduğu bir dosyaya dönüştü. Yıllar geçtikten sonra tekrar ulaşıp vekalet çıkardık ve şimdi dosya yeniden Yargıtay’da.

“Yargıtay şimdi yağma iddiasını da değerlendirecek ancak verilen cezalar üzerinden zaman aşımına doğru hızla yaklaşıyoruz. Çok fazla zamanımız kalmadı. Karar bozulursa, o sırada yeniden yargılama olacağı için zaman aşımı söz konusu olabilir.”

Ev basma, yaralama, kundaklama ve sürgün

Peki 2006’da ne olmuştu? Senem Doğanoğlu o dönem trans kadınlara dönük saldırıları ve göçe zorlanmalarını şöyle anlatıyor:

“Eryaman denmesinin sebebi Eryaman’da olması ama aslında bizim şu anda bahsettiğimiz dava Esat olayları bir yandan. Eryaman’da inşaat sektörü canlanması vardı ve orada yaşayan trans kadınlara dönük organize çete saldırıları yaşanmaya başladı. Zamanla hem polis işbirliği içerisinde hem de bu inşaat firmalarının tuttuğu adamlar bir çete olarak trans kadınlara saldırıları arttırdı. Bir zaman sonra ‘haraç vereceksiniz bize’ denmeye başlandı paramiliter güç tarafından. Ancak temel amaç sürgündü. Evlere doğru saldırı başlayınca kızların birçoğu Mersin’e kaçtı. Bir grup da Esat’a yerleşti.

“Eryaman’da da bir dava açtırabildik Şammas Taşdemir hakkında. 2008 yılında öldürülen Dilek İnce de şikayetçiler arasındaydı. Şammas Taşdemir’in mala zarar vermekten yargılandığı bir davayı da takip ettik. Oradan da Şammas ceza aldı ama para cezasına çevrildi. Ödedi. Karar kesinleşti ve bitti. Adli cezadan hükme bağlanmış oldu ve saldırganların motivasyonları araştırılmadı.

Saldırılar Esat’ta devam etti

“Eşzamanlı olarak Esat olayları başlayınca çok uzunca bir süre bir şey yapmadı emniyet. Artık her gece birilerinin yaralandığı, malına zarar verildiği, telefondan da tehdidin başladığı bir sürece döndü ve o zaman işte kefenli eylem dönemi başladı. ‘Artık bu şiddet önlenmiyorsa biz açlık grevine yatıyoruz’ dendi. Her gece mumlu eylemler yapılmaya başlandı. Kefenlerle eylemler yapıldı. LGBTİ örgütlerinin ve kadın örgütlerinin katıldığı, sessiz protestolar başladı ve bir süre sonra Çankaya emniyeti bizi aradı. Kısacası toplumsal baskının çok etkili olduğu bir süreçti, toplumsal baskı olmasaydı Çankaya emniyetine kimse o talimatı vermeyecekti.

“Yaralamalar oluyordu. Kuaföre zarar veriyordu. Yine araçlara zarar çok yaygındı. Geceleri sallama satırla kendi araçlarından inip kızların üzerine yürüdükleri ve bir kısmını yaraladıkları vukuatlar çok fazlaydı. Hepsini bir araya getirdik. Şikayetler teker teker alındı. Ardından faillerin hepsi toplandı. Tutuklandılar ve dava süreci başladı.

“Dava önce genel mahkemede açıldı. Yağma iddiası olduğu için ardından Ağır Ceza’ya geçti. İlk celsede kızların çoğu geldi ve şikayetlerini bildirdi. Ayrıntılı olayları anlattılar. Biz ilk celsede, bunun örgütlü bir suç olduğunu ve çete olduklarını anlattık.

“O dönem adliyenin çehresini de değiştirdik. Orada özneyi görmek, hakkını arayan bir özneyi görmek, meşru olanı görmek açısından önemliydi.”

“Salt hukuk meselesi değil, toplumsal mücadele lazım”

Doğanoğlu o dönem polis hakkında da suç duyurusunda bulunduklarını ancak takipsizlik kararı çıktığını ve diğer saldırganların tespit edilemediğini söyledi ve ekledi:

“Bu dava ve aslında LGBTİ’lere saldırılar salt hukuk meselesi değil bana kalırsa. Cezasızlık evet bir olgu olarak duruyor ancak bir yandan da meseleleri sadece hukuka hapsetmemek lazım. Esat’ta Kabahatler Kanunu’ndan trans kadınlara para cezası kesilmeye başladığında; sol ya da muhalefet sokağa çıksaydı şu anda Yüksel Caddesi’nde eylem yapmayı yasaklamak, insanları gözaltına alıp para cezaları kesmek bu kadar kolay olmazdı. Şimdi de benzer süreci bekçilerle yaşıyoruz. Bekçiler trans kadınlara ciddi baskı uyguluyor ve şu an hep beraber ses çıkartılmazsa bekçiler herkes üzerinde ciddi baskıya dönüşecek.”

Dilek İnce

Dilek İnce, Eryaman’daki saldırıların ardından dava açan trans kadınlardan biriydi. 2008 yılında Etlik’te pompalı tüfekle öldürüldü. Katili hâlâ bulunamadı.

Pembe Hayat, her yıl İnce’nin anısına “Dilek İnce Nefret Suçları ile Mücadele Onur Ödülleri” veriyor. Derneğin Dilek İnce Giysi Bankası ise cezaevindeki trans kadınlara kıyafet desteği sağlamaya devam ediyor.

*Pembe Hayat Derneği, yeni yayına başladığı Youtube kanalında önümüzdeki günlerde dernek kurucularından Buse Kılıçkaya ve Av. Senem Doğanoğlu ile Eryaman ve Esat üzerine ilerleyen günlerde bir program yayınlayacak.


Etiketler: insan hakları, nefret suçları
nefret