01/11/2021 | Yazar: Yusuf Çelik

“Hayallerimi yalnız ben biliyorum. Anlatmayı o kadar çok istedim ki insanlara ama hep susmak zorunda kaldım. Şimdi anlatacağım.”

Erzurum’dan Tahir anlatıyor: Her şeye rağmen yaşamayı seçiyorum Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Eser: Marcos Chin

“Ah, benim zararsız hayallerim. Aslında bizim hayallerimiz hep zararsızdı. Sadece bizi tanımadan yargıladılar. Yargılamaya da devam ediyorlar.”

Bu cümleler Erzurum’da yaşayan Tahir’e ait. Tahir’le yaşadığı şehirde LGBTİQ+ olmayı konuşmak üzere bir araya geldik.

Her ne kadar gündelik yaşamdan konuşmak istesek de konu tabi ki Erzurum’da LGBTİQ+ olmak oldu. Öyle ki aslında gündelik yaşamımızı anlatan her şeyin bir nefret söylemi ve ötekileştirme yöntemi vardı. Bu yüzden de gündelik yaşamın içinden konuşacağımız veya konuşmak istediğimiz her şeyin önü bir şeyle kapatılmıştı.

Konuştuk, konuştuk, konuştuk...

Sorularımız vardı, sorduk. Sonra yine konuştuk, konuştuk, konuştuk. Biraz da ağladık…

Taştan duvarların arasında nefret ile yaşamak

Halkının büyük bir çoğunluğunun kendini muhafazakar olarak tanımladığı ve çocuklarını da bu temelde yetiştirildiği bir şehirde, sürekli istenmeyen ve dışlanan olmak nasıl hissettiriyor?

Sürekli dışlanan ve dışlandıkça ‘var olan’ bir birey olmak gerçekten de çok zor diyemem. Ama çok zor olan şeyin alışmak olduğunu söyleyebilirim. ‘İstenmeyen olmak’ sözüne katılmıyorum, biz bu şehrin istenen ama istendikçe dışlanan bireyleriyiz. Her sokağın ağır abisi aslında bizden biri. Bizi bilmekten daha iyi bir eylemi varsa o da bizimle birlikte olmak. Nefret söylemlerinin yoğun olduğu bölgelerde gerçekten de böyle bir realite var. Nefret söylemleri ve bireyin yetiştirilme şekli bireyi bir dönem içine kapatıyor, ardından nefret söylemlerini öğreniyor, öğrendikçe duygularını bastırıyor. Sonunda ise bastırdığı duyguların esiri oluyor. Bahsi geçen birey bir erkekse, kendini kabullenemeyen fobik bir birey olup, nefret söylemleriyle kendine toplumda bir yer buluyor. Ama onun gecelerini biz biliyoruz.

Bildiğim kadarıyla KYK yurtlarında kalıyorsun. Tamamı erkek olan en az üç kişilik odalarda tanımadığın bilmediğin insanlarla aynı odada kalmak zor olmuyor mu?

KYK yurdunda görünür değilim. Hatta kendi kişiliğimin çok dışında bir kişiliğim var KYK da. Bazen elimde tespih var, bazen arka planda çalan Azer Bülbül. Bunu yapmak zorundayım. Çünkü kendimi korumam gerekiyor. Kimin, kime ne yapacağını bilmiyorum. Giyim tarzımı bazen değiştirmek zorunda kalıyorum. Ama her şeye rağmen yaşamayı seçiyorum. Zaten yaşamayı sevdiğim için bazı şeylerden feragat ediyorum.

KYK yurdunda denk geldiğin nefret söylemleri neler ve KYK yurdunda görünür olan LGBTİQ+’lar var mı?

Gördüğüm kadarıyla görünür birey yok benim yurdumda. Fakat duyduğum nefret söylemi yığınla. Birinin diğerine seslenmesi dahi nefret söylemlerine dayanıyor. Espri yapmayı sevene ibne, gülmeyi sevene top, sakız çiğneyen kadın (karı), küpe veya piercing takana gey, vurdumduymaz olana lolipop diyorlar. Herkesin bir nefreti, her nefretin bir söylemi var. Bunlar sadece bir anda aklıma gelenler. Söylemler bitmiyor, nefret dinmiyor.

Bu söylemleri duymak seni hiç şüphesiz çok etkiliyor ve üzüyordur. Bununla nasıl başa çıkıyorsun?

İlk zamanlarda kendi kendime başa çıkmaya çalışıyordum. Zamanla bununla tek başına başa çıkamayacağımı gördüm ve bir uzmana gitmem gerektiğini düşündüm. Gittim de... Ama ilk doktorum fobikti maalesef ve bende üzüntümün yanında bir de kötü doktor travması ekledi. Ardından uzun bir süre gitmedim. Sonra başka bir doktor araştırma uğraşına girdim. Kendisi de beni psikoterapiye yönlendirdi. Konuşuyoruz, çözüm arıyoruz, başa çıkıyoruz. Bu şekilde başa çıkmaya çalışıyoruz diyebilirim.

‘Anne senin oğlun ibne’ demek istiyorum

Bu süreçte ailenden bir destek alıyor musun?

Ailemle henüz konuşamadım. Bilmiyorlar sanırım, bilmelerine de gerek yok bence. Sadece şüpheleri var. Babam bazen bana bakarak benim 3 oğlum, 1 kızım var diyor. Şu an için sadece küçük bir şüphe bu. Şartlar olgunlaşınca şüphenin aslında şüphe olmadığını öğrenecekler elbette ancak şu an için çok erken. Hazır değilim buna sanırım. Onların da hazır olduğunu düşünmüyorum.

Bu nedenle ailemden destek alamıyorum. Desteklerine bazen çok ihtiyaç duymuyorum, sonra ağlıyorum. ‘Yok olmaz şimdi değil’ diyorum ve önüme bakıyorum. 

Bazen de annemin yanına çıkıp anlayacağı dilden, ‘anne senin oğlun ibne’ demek istiyorum. Hayal ederken bile ağlıyorum...

Ben senin hayallerini ve rüyalarını merak ediyorum. Bu dört tarafı nefretle işlenmiş şehirde nasıl hayallerin var, rüyalarında neler var bunu merak ediyorum. Bana hayallerini ve rüyalarını anlatmak ister misin?

Elbette. Hayallerimi yalnız ben biliyorum. Anlatmayı o kadar çok istedim ki insanlara ama hep susmak zorunda kaldım. Şimdi anlatacağım, teşekkür ederim.

Hayallerimde hep annem, 7 renkli çiçekler ve elbette bir de erkek var. Beni ne olursa olsun kabullenmiş oluyor annem hayallerimde. Sevecen ve ‘ben biliyordum ki seni sadece söylemeni bekliyordum ‘diyor. Bir evim oluyor hayallerimde küçük bir ev. Her köşesinde çiçekler, fesleğenler, papatyalar var. Güleç yüzlü bir erkek var. İçime inmiş, özünü sevmiş bir erkek. Akşam iş çıkışlarında elinde bir kediyle eve geliyor. ‘Bak bu bizim oğlumuz/ kızımız’ diyor. Beraber bakıyoruz isimler bulmaya çalışıyoruz. Ben mutfakta yemek yapıyorum, o yanımda salata yapıyor. Haftada bir iki sinemaya, tiyatroya gidiyoruz. Kitap alıp, kitap okuyoruz beraber.

Ah, benim zararsız hayallerim. Aslında bizim hayallerimiz hep zararsızdı. Sadece bizi tanımadan yargıladılar. Yargılamaya da devam ediyorlar.

Ama rüyalarını da bu yargılamalar oluşturuyor. Ya babam öldürüyor beni ya abim. Ya annem boğuyor beni ya kuzenim. Bir şekilde ölüyorum rüyalarımda. O yüzden rüyalarımı pek anlatmak istemiyorum.

Çok teşekkür ederim Tahir. Güzel rüyalar göreceğiz ve hayallerimiz gerçek olacak. O günlerde tekrar bir araya gelmek dileğiyle...

Ben teşekkür ederim Yusuf. Sevgi ve umutla...

 


Etiketler: yaşam, eğitim
İstihdam