01/11/2012 | Yazar: Kaos GL

Sakarya Gazetesinden İrem Ebru Yıldırım’ın söyleşini yayınlıyoruz.

Eskişehir’in Öteki Mevsim’i Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Sakarya Gazetesinden İrem Ebru Yıldırım’ın söyleşini yayınlıyoruz.
 
Ege Sakarya, Star Gazetesi genel yayın yönetmenin Eskişehir’de translara yönelik nefreti kışkırtması üzerine yaptığı söyleşi için Kaos GL olarak teşekkür ediyoruz.
 
Toplum tarafından ötekileştirilmiş, özü bilinmeyen hayatları olan insanlar trans kadınlar... Arzu ve Mevsim... Eskişehir’de yaşayan 13 trans kadından sadece ikisi. Bu kadınlar yalnızca dışarıda özgürce dolaşabilmek, biraz da olsa evlatları oldukları bu şehir ve insanları tarafından anlaşılabilmek istiyorlar...

Porsuk Çayı kenarında bir kitabevindeyim. Buluşma mekânımızı konuğum seçti. Serin ve rüzgârlı klasik bir Eskişehir sonbaharı havası, saat öğlen dört. Yarım saate kalmaz da yağmur yağacak. Denize hasret memleketimin gözbebeği Porsuk Çayı’nın kenarındaki ağaçların, sarı ve kurumuş yapraklarının rüzgârda çıkardığı hışırtılarının eşliğinde, biraz da heyecanla, konuğumun gelmesini bekliyorum. 

Arka masamda Erasmus öğrencileri olduğunu düşündüğüm üniversiteli bir grup var. Neşeli sohbetlerinin devamında gelen kahkahaları, sık sık daldığım düşüncelerden çıkmama sebep oluyor. Dakika başı ellerime bakıyorum, titreyip titremediklerini kontrol etmeye çalışıyorum. Sanırım biraz korkuyorum. Endişeyle karışık bir korku bu benimki... Öyle ya bırakın karşılıklı oturup konuşmayı, ben daha önce yakından travesti bile görmemiştim.

Uzun boylu incecik bir kadın, geldi ve tam karşıma oturdu. Yaklaşık 20 dakikadır beklememe rağmen hazırlıksızdım öylece kalakaldım. Kulaklarım topuklu ayakkabıların o hiç sevmediğim sesini duymak üzere kilitlenmişti. Duymadım. Mini etek ve dantelli ilginç desenli külotlu çoraplar da göremedim. Bir kot pantolon, beyaz basit bir tişört üzerinde kahverengi kot ceket, kahverengi düz çizmeler... Bir trans kadın olan konuğum benimle buluşmaya gelirken yalnızca bunları giymişti. Bir erkeklik ibaresi aradım, çekingen ama uzun uzun ona baktım. Bulamadım. Yalan değil, biz kadınlar birbirimizi kıskanırız. Ancak bir trans kadını beğenebileceğim, hani derler ya, ölsem aklıma gelmezdi.
 
Arzu… İlk konuğum. Politik bir kadın. Bana temkinli yaklaştığının farkındayım. Ağzından çıkan her kelimeyi özenle seçmeye gayret ediyor. Fakat özel hayatıyla ilgili sorularımı yanıtlarken biraz çekiniyor. Fotoğraf vermemeyi rica ediyor. Zaten zor olan hayatını, kendini ifşa ederek daha da zorlaştırmaktan korktuğunu söylüyor…
 
Mevsim… Onu, Arzu’yla buluştuktan 2 gün sonra kendi evinde ziyaret ediyorum. Son derece neşeli, samimi bir kadın ve tam bir hayvan dostu. Evinde kuşları, balıkları, kurbağa ve fareleri var. 7. kattaki mükemmel güneş gören balkonunda domatesler yetiştiriyor. Evine gelirken ne ile karşılaşacağımı bilemememin etkisiyle korkuyla karışık tereddüt yaşadığım bu kadın, benimle konuştuğu her dakika daha da artan içtenliği ve güler yüzü ile ilk yarım saat içinde kendimden utanmama neden oluyor bile. Ön yargılı insanlara ve onlara inandığım için kendime, içimden sağlam bir azar silsilesi geçiyorum. Saatler sonra Mevsim’in evinden, trans hayatlara karşı fikirlerim tamamen değişmiş olarak çıkıyorum.

Sokakta bir köpek görüyorsunuz. Karnı aç. Acıyorsunuz ve ona ekmek veriyorsunuz. Ancak aynı siz, bir travestiyi dışlayıp aç bırakıyorsunuz, ona çalışma ve kendi ekmeğini kazanma şansını vermi-yorsunuz. Yolda yürürken yanınızdan bir travesti geçiyor... Neden ona bakmadan, ona gülmeden, neden laf atmadan ve neden onu yargılamadan yanından yürüyüp geçemiyorsunuz? 
Eskişehir’de toplamda 13 tane travesti var. Çoğu da doğma büyüme Eskişehirli. Aileleri, akrabaları, arkadaşları hepsi burada. Şaşırırsınız belki, aileleriyle de hala görüşüyorlar. Mevsim bu durumu, “Bir annenin evladından vazgeçmesi çok zor” diye açıklıyor. Mevsim’in annesi günlerce ağlamış, dil dökmüş. Fakat neye yarar? Evladını atacak ondan vazgeçecek değil ya mecbur kabullenmiş durumu…
 
Karşımdaki kadınların gözleri uzaklara dalarak anlattıklarını ben sadece dinlemekle yetiniyorum. Biliyorum ki ateş düştüğü yeri yakar. Ancak unutmayın sizin de evlatlarınız, arkadaşlarınız, kardeşleriniz var. Bir insanın sizin gözünüzde bir sokak köpeği kadar dahi değeri olmadığı, düşeni insafsızca tekmelediğiniz o anlarda, o insanların yerine kendi yakınlarınızı koyun ve tekrar düşünün. Çünkü bu insanların sizin onlara acımanıza ihtiyaçları yok. Bu insanların sadece anlaşılmaya ihtiyaçları var. Biraz olsun insan gibi yaşayabilmeye, rahat rahat market alışverişi yapabilmeye mesela… Bu kadar basit…

Arzu 26 yaşında. Mevsim ise 37. İkisi de doğma büyüme Eskişehirli. Aileleri burada. Akrabaları ve arkadaşları da. Eskişehir’i seviyorlar. Bu sebeple, karşılaştıkları tüm zorluklara rağmen, trans kimliklerini aldıktan sonra da burada yaşamaya devam etmişler. Tek istedikleri, evlatları oldukları bu şehrin ve insanlarının onları biraz da olsa benimseyebilmesi... 

Çok fazla kavram var… İnsanın daha konuşmaya başlamadan kafası karışıyor. Siz şimdi travesti misiniz trans kadın mı?
Arzu:
Travesti ve transseksüel sadece Türkiye’de kullanılan kavramlar. Travesti, kendini karşı cins gibi hisseden ve karşı cinsin gerektirdiği şekilde davranan kişilere deniyor. Kendini karşı cins gibi hisseden her birey ise bir transseksüeldir. Toplumda bu şekilde bilinmese de bu kavramların kelime anlamları bu şe-kilde. Fakat bence bir insan kendini nasıl tanımlamak istiyorsa öyle tanımlamalı. Ben kendimi trans kadın olarak tanımlıyorum. 

Trans bireylerin bu geçiş evreleri nasıl oluyor? Siz, vücudunuzun biyolojik anlamdaki erkek kimliğinin tersine kadınlığa yatkın olduğunu ne zaman fark ettiniz?
Arzu:
Bu durumu çok küçük yaşlarda fark ediyorsun ama kabullenmen biraz zaman alıyor. Ben hiçbir zaman kendimi erkek gibi hissedemedim. Farkındalığı zaten yaşıyorsun ama bunu kabullenme süreci her insanda çok farklı oluyor. Benim kabullenmem 20li yaşlarımı aldı. 30 yaşında kabullenen arkadaşlarımız var. 50 yaşında bile kabullenenler var. 
Mevsim: Normalde ortaokul ya da lise zamanlarında bunu kabul ediyorsun. Ancak öncelikle kendinle yüzleşmen gerekiyor. Emin değilsin hiçbir şeyden. 14-18 yaş arasında oturuyor, o zaman tam olarak anlıyorsun.Ailesel şartlar bu farkındalığı ve kabullenme sürecini son derece etkiliyor. Hala hiçbir şekilde kimliğini ailesine açıklayamayan birçok arkadaşımız var. Evli ve çocuklu olup ta hala eşcinsel kimliğini saklamak zorunda kalanlar var maalesef.

‘BİR ANNENİN EVLADINDAN VAZGEÇMESİ ÇOK ZOR’
Peki, aileniz bu yöneliminizi nasıl karşıladı? Mutlaka bir tepkiyle karşılaştınız. Aileniz sizi kabullenebildi mi? 
Mevsim:
Tabi, tepkiler oluyor. İlk başta annem, “Çocuğum şaşırma” diyordu. Bir şeyleri söyleyemiyor, açıkça konuşamıyordu ama sürekli irdeleyerek bana yapma diyordu. Ama bakıyor ki sonra hiçbir şeyden vazgeçiremiyor. Bir annenin evladından vazgeçmesi çok zor... İki seçenek var önünde ya tamamen vazgeçecek ya da kabullenecek. Anne de evladından vazgeçemeyince zor da olsa kabulleni-yor. Üzülecek her iki tarafta, aksi mümkün değil.

Eskişehir halkının size bakışı nasıl? Sokakta nasıl tepkilerle karşılaşıyorsunuz?
Mevsim:
Herkesin tavrı çok farklı… Yolda yürürken yanımızdan geçerken şöyle bir bakan da var, anladığı zaman yanındaki dürten de, hafifçe gülümseyip geçen de var. Ama insanlar şimdi haklı da bir durumda. Sen her gün yolda giderken travesti görmüyorsun ki... Adam ya da bir kadın yolda travesti gördüğü zaman ne oluyor, bir şaşırıyor. E haklı. Biraz tepkiyi, bakmayı, şaşırmayı normal karşılıyorum ben.

TOPLUM BİZİ KÖTÜ TANIYOR
Toplumun size ön yargılı yaklaşmasının sebebinin ne olduğunu düşüyorsunuz?
Arzu:
Ben medyanın bu konuda çok etkili olduğunu düşünüyorum. Bir haber çıkıyor, ‘travesti dehşet saçtı’ diye. Ama o kadının o hale gelene kadar neler yaşadığını kimse söylemiyor, göstermi-yor, konuşmuyor. Bir transla birebir oturup konuşamıyor, sosyalleşemiyorsan onu görebileceğin tanıyabileceğin tek yer medya. İnsanların da bizden korkma sebepleri bu yüzden. Bir trans kadın ya da erkek yolda yürürken o kadar çok sözlü ya da fiili tacize, şiddete uğruyor ki bu da tepkiyi doğuruyor. Ama maalesef bu tip olaylarla yanlış tanınan biz oluyoruz.

Bir şeyi yapmayı çok istiyorsunuz ancak trans kimliğiniz buna imkân vermiyor. Var mı ha-yatınızda bu sebeple içinizde ukde kalmış bir şey? 
Mevsim: Bizim aramızda üniversite mezunu arkadaşlarımız var. Doktorlar, öğretmen, avukat, mimar, mühendisler... Aklına gelebilecek her meslek grubundan insan var. Ama bunların hiçbiri çalışamıyor. Neden? Çünkü devletin ona vereceği hiçbir şey yok. Başta bir iş yok. Devlet onu kabul etmemiş ki iş versin. Hepimizin hayalinde bir meslek var. Belki okuyabilseydik ve hayallerimizdeki o mesleği trans kimliğimizle yapabilseydik, şimdi hepimizin bir işi olurdu. Ancak şuan bizim yapabildiğimiz tek iş fuhuş. Çünkü yapabileceğimiz başka bir iş yok. Hadi okumaya gerek olmasın, tezgahtarlık, garsonluk diyelim. E almazlar ki seni. Patronun anlayışlı olsa seni işe alsa bile, halktan ters tepki görecek. Ne yapacak, haliyle çalıştırmayacak.

Fuhuş sektöründe çalışmaya zorlanıyorsunuz yani öyle mi?
Arzu:
Evet. Translar zorunlu seks işçiliğine itiliyoruz. Çünkü ona çalışma imkânı tanımıyor. Toplumun trans fobisini yensen, devletin ve işvereninkini yenemiyorsun. Bu bireylerin okullarda bile trans kimliğiyle okumasına izin vermiyorsun. Herkesin özel üniversitede okuyacak parası yok ki. Parası olup okusa, meslek sahibi olsa bile fark etmiyor. İş bulunamadığı için de üniversite mezunu olmanın da bir anlamı yok. 

Ama seks işçiliğini severek ve isteyerek yapanlar da var, bu bilinen bir gerçek. Kimi, ben bu işi seviyorum ve bırakamayacağım diyor. Trans kadınlar için nasıl bir durum söz konusu? Sizin hayatınızda seks işçiliği nerede duruyor?

Mevsim: Ben elimden geldiğinde fuhuş yapmamaya çalışıyorum. Kendimi farklı konularda geliştirip o konularda ev ortamında bir şeyler meydana getirmeye çalışıyorum. Mesela bilgisayarla ilgileniyorum. Web tasarımla. Bu şekilde paramı kazanmaya çalışıyorum. Eğer geçimimi bununla sağlayabilirsem elbette fuhuş yapmayacağım. Neden fuhuş yapayım ki… Zaten yapanların da yüzde 90’ı zoraki yapıyor bu işi. Çünkü yapabileceği başka hiçbir şey yok.
Arzu: Seks işçiliği çok zor bir meslek. Bir kere hayatınız güvende değil. Birçok hayat kadını genelevlerde öldürülüyor. Büyük bir çoğunluğu bu işi zorla yapıyor. Yurt dışında mesela seks işçileri örgütlü ve sendikalı. Devlete vergilerini veriyorlar. Türkiye’de de böyle bir şey olmalı. Güvenli seks işçiliği olmasının ve seks işçi-liğinin bir meslek olarak kabul edilmesinin gerektiğini düşünüyorum. 

Peki, ameliyatlı mısınız? 
Mevsim:
Hayır. 
Arzu: Yoo.
Düşünmediniz mi hiç ameliyat olmayı?
Mevsim:
Seneye bu zamanlarda ameliyatımı olmuş olacağım. Ben ameliyat olmak istiyorum. Çünkü sevdiğim insanla evlenip hayatımın geri kalanını tam bir kadın olarak yaşamak istiyorum. 
Arzu: Bir insanın vücudunda hoşlanmadığı bölgeler olur ve bu sebeple ameliyat olur. Mesela burnundan hoşlanmıyorsan gidip ameliyat olursun. Bu da onun gibi bir şey. Ben vücudumda penisimle mutluyum aynı burnumla mutlu olduğum gibi.

MÜŞTERİLERİMİZİN YÜZDE 80’İ EŞCİNSEL
Bir de anlayamadığım şöyle bir durum var ve bunu gerçekten merak ediyorum. Bir erkek parasını verip cinsel ilişkiye girecekse, bir biyolojik kadın yerine neden bir trans kadını tercih eder ki?
Mevsim:
Çünkü bizim müşterilerimizin yüzde 80’i kendini bastırmış gizli eşcinseller. Bu insanlar bir şekilde cinsel tercihlerini bastırmış ve dışarıda başkalarıyla yaşayamadıklarını gelip burada bizimle yaşıyor. Benim bazı müşterilerim var. Yanımda peruk takarak oturuyor, konuşuyor 1 saat ve gidiyor. Bir de bu adam evli, çocuğu var. O kadar çok gizli eşcinsel var ki… Emin ol gizli eşcinsellerin hepsi bir partiye oy verse o parti tek başına iktidara gelir. Bir kere herkes önce kendi vicdanıyla yüzleşecek. İlkokuldan liseye, hatta üniversiteye kadar hayatının bütün evrelerini düşünecek. Kız ya da erkek fark etmez, eminim ki birçoğunun h-ayatında cinselliği ilk öğrendiği kişi kendi cinsi olmuştur. Kendi cinsiyle bir şeyleri ya kaçamak ya şaka yollu mutlaka bir şekilde yaşamıştır. Ama bunu başta kendine kabul ettiremez. Bütün dünya bunu kabulleniyor ama Türkiye hala ka-bullenemiyor. Aslında ilk kabullenmesi gereken ülke biziz. Çünkü dünyada nüfusuna göre en çok eşcinsel barındıran ülke Türkiye’dir.

İSTANBUL’DA ESKİŞEHİR’İN NÜFUSU KADAR FUHUŞ YAPAN KADIN VAR
Son olarak, Eskişehir’e bir panele katılmak amacıyla gelen Star Gazetesi Genel Yayın Müdür Yardımcısı Yusuf Ziya Cömert’in Eskişehir ve Eskişehir’deki travestiler ile ilgili söyledikleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Arzu:
Açıklamalar tam bir nefret söylemi. Transların hayatını değersizleştirerek, cinayetleri ve nefret söylemlerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Bu tip kişiler yüzünden diğer insanlar transların üzerine daha rahat bir şe-kilde gidebiliyor. Dışarıdan baktığınızda bu durum tamamen bir sağ sol kavgası bence. Toplumun öte-kileştirdiği insanları hedef alarak bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Bu tip insanlar böyle davrandıkça halk bizi kötü bilecek, benimsemeyecek. Ayrıca, gece saat 3’te dışarıda gezen her kadın her travesti fuhuş mu yapıyor yani? Kadını eve hapsetme mantığı bu cümleler. Kadınlar buna tepki göstermeli, sessiz kalmamalı. Eskişehir’de toplamda 13 tane travesti var . Yazan sadece 2 tanesini görmüş. İstanbul’da 3-4 bin travesti var. Bunca yıl İstanbul gibi bir şehirde hiç görememiş mi yani travesti de buradakiler batmış gözüne? İstanbul’da Eskişehir’in nüfusu kadar fuhuş yapan kadın var. Tam bir saçmalık...

Toplum tarafından ötekileştirilmiş, özü bilinmeyen hayatları olan insanlara duyduğum merakla büyük ölçüde kendimi tatmin edebilmek amaçlı kalkıştığım bu röportaj, uzun araştırmalar ve birebir gerçekleştirilen sohbetler sonunda geldiğim bu noktada, toplumun translara olan bakış açısını biraz da olsa değiştirebilmek olarak son buluyor. Ben Mevsim’i sevdim, bilin isterim…
 

Etiketler: yaşam
İstihdam