17/07/2009 | Yazar: Ali Erol

Heinrich Böll Vakfı’nın merkezi, 6-11 Temmuz 2009 tarihlerinde, Berlin’de, ‘Gender is Happening’ üst başlıklı, toplumsal cinsiyet ve queer odaklı ama çok etkinlikli bir buluşma organize etti.

Heinrich Böll Vakfı’nın merkezi, 6-11 Temmuz 2009 tarihlerinde, Berlin’de, ‘Gender is Happening’ üst başlıklı, toplumsal cinsiyet ve queer odaklı ama çok etkinlikli bir buluşma organize etti.

Buluşmaya İsrail, Lübnan ve Türkiye’den de katılımcılar davet edildi. Almanya’dan ise medyacılar, akademisyenler ve politikacılar ile birlikte feminist, queer ve göçmen örgütleri katıldılar.
 
Kaos GL’den Ali Erol ile İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden ve Amargi’den Nil Mutluer de buluşmaya katıldılar.
 
‘Queer Middle East’

Lezbiyen grubu ‘Meem’den Joelle, Beyrut’tan geldi. Bu (http://kaosgl.org/content/lubnanda-ilk-kez-lgbt-topluluguna-iliskin-bir-kitap) linkte yer alan kitabı yayınladılar. Lübnanlı lezbiyenlerin görünürlüğü zaman alabilir ama feminist ve heteroseksizme karşı politikaları ile kendi kanallarını açmışa benziyorlar.
 
İlk gösterimi buluşma kapsamında Berlin’de yapılan ‘Borders of Belonging’ (Aidiyet Sınırları) adlı filmi Nil Mutluer sundu.
 
Film, Esmeray’ın hayatından kesitler üzerine kurgulanmış. Melisa Önel’in yönettiği film, mekân, resim seçimi, kamera kullanımı ve kurgu açısından dikkat çekiciydi.
 
Hindistan ve ABD’den katılan Parvez Sharma, ‘A Jihad for Love’ filminden hatırlanabilir. Nerdeyse bir marka haline gelen ve sunulan filmini ilk kez izleme olanağı buldum.
 
Kişi hem Müslüman ve hem gey olabilir; fiilen yaşamasının yanı sıra İslam’ın misal sufi yorumlarının kadın kadına ve erkek erkeğe aşkı onayladığını da söyleyebilir. Peki, geriye kalan nedir, sorusunun cevabı muğlâk gibi. Filmin kendini bir marka olarak sunma başarısı ‘film’den kaynaklanmayıp sanki ‘İslam’ ve ‘eşcinsellik’ terimlerini aynı cümle içinde kullanmasından kaynaklanıyor. Türkiye’den Güney Afrika’ya dolaşan kamera, ‘hem kadın kadına / erkek erkeğe yaşıyorlar hem de inanıyorlar işte! Ne olmuş!’ kaydı yapmakla yetinseydi belki filmin kendisi de anlamlı ve çok değerli olabilirdi.
 
Parvez ile birlikte ‘A Jihad for Love’ın da yapımcısı olan Sandi DuBowski, ‘Trembling before G-d’nin yönetmeni. Ortodoks Yahudiler ve eşcinsellik üzerine bir film.
 
Kudüs’ten, Jerusalem Open House adlı örgütten gelen Mikie Goldstein, Tel Aviv’deki pride’ın şov, Kudüs’te kendi organize ettikleri pride’ın protesto gösterisi olduğunu söylüyor.
Kendi örgütleri içindeki İsrailli Araplar ayrılmışlar, aynı lokalde olsalar da ayrı bir örgüt kurmuşlar.


 
Cem Özdemir ve Yeşiller

‘Queer Middle East’ başlıklı paneli, Yeşiller Partisi eş-başkanı Cem Özdemir modere etti.
Filmlerden hareketle dinler ve eşcinsellik üzerine konuşuldu. Türkiye ile ilgili batısı doğusu, AKP / CHP, Homofobi Karşıtı Buluşma, Türkiye üniversitelerinin eşcinsellikle ilişkilerine dair sorular geldi.

Özdemir, 17 Mayıs Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’ya katılacağını söyledi.
 
GLADT: Berlin’deki Türkiyeli Eşcinseller

Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli LGBT’lerin örgütü GLADT da Buluşmaya katıldı.
 
GLADT’ın geldiği aşamada, göçmen eşcinsellerin arkadaş grubundan diğer kurumlarla çalışan ve organizasyonlar koordine edebilen bir derneğe dönüştüğü anlaşılıyor. Otonomların, göçmen örgütlerinin, feministlerin ve muhalif çevrelerin katıldıkları, bilinen Berlin pride’ına alternatif pride’ı bu yıl GLADT organize etti.
 
LSVD

LSVD, Almanya çapında, en büyük lezbiyen-gey derneği. LSVD ile partner olan Vakıf da LGBT hakları alanında çalışıyor.
 
‘Sevgi Saygıya Değer’ başlıklı projeleri çok ses getirmiş. Tartışmalara yol açan proje, Alman toplumundaki homofobinin sadece Ortadoğulu haliyle Müslüman göçmenler arasında görüldüğünü iddia ediyor şeklinde eleştiriliyor.
 
‘Gender’ konusu Heinrich Böll’ün öncelikli çalışma alanlarından birini oluşturuyor. ‘Cinsellik’, ‘beden’, ‘gender’ konuları özellikle İslam coğrafyaları zemininde uzun süredir popüler araştırma ve çalışma konuları olarak gündeme geliyor. 


Etiketler: yaşam, dünyadan
nefret