16/11/2015 | Yazar: Kaos GL
9 Kasım’da düzenlenen "Ortak Mücadele Hep Birlikte" etkinliklerine LGBTİ örgütleri de katıldı. İstanbuldaki etkinliklere eş zamanlı olarak Kaos Kültür Merkezi’nde psiko-sosyal destek atölyesi düzenlendi.
9 Kasım'da düzenlenen "Ortak Mücadele Hep Birlikte" etkinliklerine LGBTİ örgütleri de katıldı. İstanbuldaki etkinliklere eş zamanlı olarak Kaos Kültür Merkezi'nde psiko-sosyal destek atölyesi düzenlendi.
Her yıl 9 Kasım'da Müslüman Toplumlarda Cinsel ve Bedensel Haklar Koalisyonu (CSBR) üyesi örgütlerin eş zamanlı olarak düzenlediği “Ortak Mücadele Hep Birlikte” (One Day One Struggle) Uluslararası Cinsel ve Bedensel Haklar Kampanyası bu yıl 8 ülkeden 20 örgüt tarafından çeşitli etkinliklerle gerçekleştirildi.
Koalisyonun Türkiye’deki üyelerinden Kaos GL Derneği TOHAV’ın desteğiyle LGBTİ aktivistlere yönelik Ankara’da Psiko-Sosyal Destek Atölyesi düzenlerken, Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği ve Lambdaİstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği de kampanyaya bu yıl İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Kuluçka Merkezi’nde gerçekleşen Göçmen Kadınlar ve LGBTİ’lerin Cinsel ve Bedensel Hakları Paneli ile dahil oldu.
Kaos GL'de psiko-sosyal destek atölyesi
Kaos GL Derneği’nin TOHAV’ın desteğiyle birlikte gerçekleştirdiği Psiko-Sosyal Destek Atölyesinde bir araya gelen LGBTİ aktivistler, Ankara katliamı sonrası bir arada “iyileşebilme”nin, dayanışmayla acıları hafifletebilmenin, içinde bulunduğumuz savaş ve şiddet ortamında umudu koruyarak mücadeleye devam etmenin yollarını konuştular. 2.5 saat süren atölyenin en önemli çıktısı bir arada olmanın barış için direnmekteki en itici güç olduğunun altının çizilmesi oldu.
Kadın, LGBTİ ve insan hakları alanlarında çalışan birçok sivil toplum kuruluşu temsilcisinin yanı sıra bireysel katılımın da yoğun olduğu Göçmen Kadınlar ve LGBTİ’lerin Cinsel ve Bedensel Hakları panelinin açılış konuşması ise Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği’nden Şehnaz Kıymaz Bahçeci tarafından yapıldı. Açılış konuşmasında CSBR ve “Ortak Mücadele Hep Birlikte Kampanyası” ile ilgili bilgiler paylaşıldı. Koalisyonunun dinin, geleneksel normların yarattığı artan baskı ve siyasi alanda muhafazakâr politikaların yükselişi sebebiyle feministlerin, aktivistlerin ve hak savunucularının mücadele alanlarını genişletmek, cinsel ve bedensel haklar savunucularına ortak bir mücadele hattı oluşturmak amacıyla uluslararası bir oluşum olarak 2001 yılında kurulduğu ve 2009 yılından itibaren her 9 Kasım’da cinsel, bedensel ve doğurganlık haklarına ve bu haklar için yürütülen mücadeleye dikkat çekmek için “Ortak Mücadele Hep Birlikte Kampanyası”nı düzenlediği aktarıldı. Suriye savaşı ile birlikte özellikle büyük şehirlerde her gün tanıklık ettiğimiz mülteci sorunlarına karşı bir araya gelme ihtiyacımızın arttığı vurgulandı. Kadın hareketinin göçmen kadın ve LGBTİ’ler ile dayanışmasının öneminin altı çizildi.
Suriyeliler için devam eden statüsüzlük sone ermelidir
Suriyeli sığınmacı kadın ve LGBTİ’lere yönelik saha araştırmaları yapan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Zeynep Kıvılcım panelin moderatörlüğünü üstlendi. Araştırmaları sırasında yaşanan diyaloglardan örnekler veren Kıvılcım: “Suriye’de başlayan savaşın dördüncü yılındayız ve suskunluğumuzdan biz sorumluyuz. Bu konuda hep birlikte harekete geçmeliyiz. Suriyeliler için devam eden bu statüsüzlük durumunun bir an önce sona erdirilmesi gerekmektedir.” dedi.
Yaklaşık iki yıldır Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV) ve Sınır Tanımayan Kadınlar adına sahada göçmen kadınlarla birlikte çalışan Özgül Kaptan, Göçmenliğin Cinsiyeti başlıklı konuşmasında, göçmen, sığınmacı, mülteci, misafir, kaçak, belgesiz gibi göçmenleri tanımlayan terimleri açıkladı. Kağıtsız yani kayıt yaptırmayan göçmenler için kullanılan kaçak teriminin göçmenlere yönelik nefret söylemlerini arttırıcı etkisi olduğuna değinerek, diyalog ve dayanışmanın bu sorunların çözümündeki önemini vurguladı.
İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı’ndan (İKGV) Nilgün Yıldırım Şener, cinsel şiddetin Suriye’de çatışan taraflar arasında bir savaş yöntemi olarak uygulandığını ifade etti. İstanbul Esenler’de Suriyeli sığınmacılara yönelik hizmet veren danışma merkezinde karşılaştıkları vakalardan örnekler veren Nilgün Yıldırım Şener, merkeze başvuran her 100 sığınmacıdan 10’unun cinsel şiddete maruz kaldığını vurguladı. Ocak-Temmuz 2015 döneminde merkezde açılan dosyalar arasında cinsel şiddet mağduru olanların 89’unun kadın, 37’sinin erkek, 9’unun ise LGBTİ bireyler olduklarını belirtti. Kadın ve LGBTİ’lerin maruz kaldığı cinsel ve bedensel hak ihlallerini özetleyen Şener, barınmanın en büyük sorun olduğunu, bunun yanı sıra taciz ve tecavüz korkusunun çok yaygın olduğunu vurguladı. Sağlık hizmetlerine erişime ilişkin uygulamaların sürekli değişmesi, doğum kontrolü, kürtaj gibi hizmetlere erişimin mümkün olmaması gibi büyük sorunların varlığından bahsetti.
Belediyelerde insan kaynağı eksikliği var
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Fidanlık Ezidi kampının yöneticisi Müzeyyen Anık Aydın ise, devletten herhangi bir finansal ve altyapı desteği olmaksızın bölgedeki belediyelerin çabası ile ayakta tutulan Ezidi kamplarındaki koşullardan ve zorluklardan söz etti. Kamplarda şu an yaklaşık 4000 Ezidi’nin kaldığını ve kamplardaki Ezidiler arasında kast sistemine benzer bir uygulamanın yaygın olduğunu, kadınlar ile ilgili tüm kararların erkekler tarafından alındığından bahsetti. Bu noktada Ezidi göçmen kadınların cinsel ve bedensel haklarını kullanamadıklarını ve ciddi hak ihlalleri olduğunun altını çizen Aydın, hiçbir şekilde devlet desteği almayan Ezidiler için barınma, sağlık, eğitim gibi tüm hizmetlerin belediyeler tarafından karşılandığını ancak başta insan kaynağı olmak üzere çok büyük eksiklikler yaşadıklarını belirtti.
Lambdaİstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği’nden Avukat Fırat Söyle, dernek olarak bir mülteci komisyonu kurduklarını ve kendilerine başvuran mülteci LGBTİ’lere hukuki destek verdiklerini aktardı. Türkiye’deki LGBTİ’lerin yaşadığı hak ihlallerinin mülteciler için de geçerli olduğunu belirten Söyle, göç idaresi oluşturulmasına rağmen sistemin polisler tarafından işletildiğini, barınma ve yiyecek ihtiyaçlarını gidermek için seks işçisi olarak çalışmak zorunda kalan mülteci LGBTİ’lerin sayısının her gün arttığını iletti. Uydu kentlerde, kamplarda tutulan trans bireylerin trans geçiş sürecinde gerek duydukları sağlık hizmetlerine ve ilaçlara erişemediğini de ekledi.
Soru-cevap oturumu ile tamamlanan panelde Türkiye’de göçmenlerin de varlığını kabul ederek birlikte bir yaşamı sürdürmek konusunda ortak çalışmalar yapılmasının önemli olduğu vurgulanırken, mültecilerin/göçmenlerin/sığınmacıların insana yakışır bir hayat sürmeleri için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve uygulanması için kamuoyu oluşturulması; mülteci kadınların ve LGBTİ’lerin kendi örgütlenmelerini oluşturmalarını desteklemek, çok dilli çok kültürlü danışma merkezlerinin açılması ve dayanışma ağları üzerinden çözümler geliştirilmesi yönünde öneriler aktarıldı. Ayrıca tüm bu tartışmalar sosyal medya üzerinden @kadinih ve @lambda_istanbul twitter hesaplarından canlı olarak paylaşıldı.
Etiketler: yaşam