19/11/2015 | Yazar: Mesut Arslan

Mersin’de ikincisi düzenlenen Homofobi ve Transfobi Karşıtı Akdeniz Sempozyumu gerçekleştirildi

Mersin’de ikincisi düzenlenen Homofobi ve Transfobi Karşıtı Akdeniz Sempozyumu gerçekleştirildi.

Mersin’de yapılan Homofobi ve Transfobi Karşıtı Sempozyum’da medya, sağlık, hukuk, sivil toplum ve cezaevleri konuları konuşuldu, film gösterimleri ve atölyeler düzenlendi. Mersin 7 Renk LGBT Derneği’nin ev sahipliğinde geçen hafta yapılan sempozyum, Kaos GL ve Pembe Hayat derneklerinin katkılarıyla örgütlendi.

“Türkiye bu kadar kötüye giderken alanlarımızı boş bırakmamalıyız”

Sempozyumun açılışında, Mersin 7 Renk LGBT Derneği aktivistlerinden Yağmur Arıcan “Bu sempozyumun yapılması çok kıymetlidir. Türkiye bu kadar kötüye giderken bu alanların boş bırakılmaması gerekiyor. Buraya gelen herkese teşekkür ederiz” dedi. Arıcan’ın açılış konuşmasının ardından “Benim Çocuğum” filminin göstermine geçildi. Filmin ardından Mersin 7 Renk’ten Gizem Derin’in moderatörlüğünde ve LİSTAG’tan Şule Ceylan’ın katılımıyla  “Heteronormatif Ailelerden Gökkuşağı Ailelere” konulu söyleşiye geçildi. Sohbet havasında bir söyleşinin olmasını istediğini vurgulayan Ceylan “ Seks işçisi konusuna karşı değiliz. Bu durumun nedenini konuşuyoruz. İnsanlara iş verilmiyor ve sonrasında bir sosyolojik konu ortaya çıkıyor. LİSTAG’a bu konuda gelen aileler son 2 senede artmaya başladı” dedi. Ceylan, LİSTAG’ın dernek olmadan da kabul edilmeye başlandığını ifade etti. Ceylan “Bu derneğin daha da fazla üyeye ihtiyacı var. Çünkü biz hem yurtdışında hem yurtiçindeki ailelere ulaşmaya çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı.  Konferansa katılan LGBTİ bireyleri aileleriyle bu durumla ilgili yaşadıkları sorunları anlattılar. Son olarak Ceylan “Çevremizdeki insanlara bu konuyla ilgili dokunmalıyız. Onlarla iletişime geçerek bu dayanışmayı büyütmeliyiz” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

“Türkiye’deki hapishanelerinin “standart mahpusu” genç, sağlıklı, engelsiz, heteroseksüel, Türk, Sünni Hanefi Müslüman bir erkek”

İlk günün kapanışında Akdeniz Kent Konseyi’nde, Cezaevi İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nden Zafer Kıraç “Hapiste LGBTİ Olmak” başlıklı sunumunu Mersin 7 Renk’ten Tuna Şahin’in kolaylaştırıcılığında gerçekleştirdi. Hapishaneler konusunun Türkiye’deki en zor konulardan biri olduğunu vurguladı. Türkiye’de cezaevleri modellerinin değiştiğini, yapıların farklı dizayna sokulmaya çalışıldığını belirterek şunları paylaştı: “Hapishanelerde ve pek çok yerde, kurallar ve hizmetler “standart” ya da “normal” bir insan düşünülerek tasarlanıyor, oysa her insan özel ve farklı ihtiyaçlara sahip. Türkiye’deki hapishaneler özelinde konuşursak, “standart mahpusun”, genç, sağlıklı, engelsiz, heteroseksüel, Türk, Sünni Hanefi Müslüman bir erkek olduğunun farz edildiğini görüyoruz. Bir çok kişi, sırf bu standardın dışında kalmakla, “özel ihtiyaçlı” mahpus oluyor.” 

“Herkes kendi haberini yapabilir ve yayabilir”

Sempozyumun ikinci günü gazeteci Ahmet Buğra Tokmakoğlu’nun haber yazma atölyesi ile başladı. Tokmakoğlu atölyeye katılanlara haber yazmada teori ve pratik alanında çalışmalar yaptırdı. Tokmakloğlu hak temelli gazeteciliğin önemini vurgulayarak “Haber dilinde açık bir dil kullanılmalıdır. Tekrar kelimelerden kaçınarak yazıyı oluşturmalıyız. Haberde bilmediğimiz bilgilere yer vermemeliyiz. Objektif bir haber dili yakalamayız. Bu oluşturulan temel başlıklar çerçevesinde herkes kendi haberini yapabilir ve bulunduğu yerlerdeki yerel gazetelerle paylaşabilir. Üretimle beraber bilgiye ulaşmak kolay olacaktır” bilgilerini verdi.

Atölyenin ardından Eğitim-Sen’de Pembe Hayat Kuirfest seçkisinden “Veronica Videla’nın Tutkusu” adlı filmin gösterimi yapıldı.

“Mücadele devam ediyor”

Sempozyumun üçüncü gününde Kaos GL Derneği’nden Ali Erol, Akdeniz Kent Konseyi’nde “Homofobi ve Transfobi Karşıtı Mücadelenin Dünü ve Bugününü” anlattı. Dergi aracılığıyla örgütlenmeye ve mücadeleye başladıklarını belirten Erol, “İlk başlarda toplum içinde en aydın gözükenler bile bize mesafeli durdular. Daha sonrasında bizler kendimizi sokaklarda ve diğer bütün alanlarda ifade etmeye başladığımızda, homofobi ve transfobi ile doğrudan karşılaştık. Mücadelemizle hem toplumda var olduğumuzu gösteriyor hem de özgürleşme yolları açıyorduk” ifadelerini kullandı. Erol, yaşamın her alanından dışlansalar da mücadeleye devam edeceklerini söylerek sözlerini noktaladı. Ali Erol’un sunumunun ardından Mersin 7 Renk’ten Tuna Şahin’in moderasyonuyla “Sivil Toplum Forumu” yapıldı. Forumda 7 Renk aktivisleri kentteki sivil toplum kuruluşlarıyla olan iletişimden bahsettiler ve beraber nasıl çalışma yürüttüklerini anlattılar. LGBTİ aktivisti Gizem Derin, Mersin Üniversitesi’nde çalışmaya başladıklarını ve bu çalışmalarla birlikte üniversite içerisinde homofobiye ve transfobiye karşı mücadele vereceklerini belirtti.

“Translara saldırlar sivil halk ve kolluk güçlerinden ortaklaşa geliyor”

Sempozyumun dördüncü gününde Mersin Barosu’ndan Avukat Ezgi Özkan ile Kaos GL’den Av. Hayriye Kara, Mersin Barosu’nda “LGBT Hakları İnsan Haklarıdır” oturumuna katıldılar. Türkiye’de medyada ve toplumda her gün nefret söyleminin arttığını vurgulayan Kara, “Türkiye’deki yasalarda nefret söylemi tanımlanmamıştır. Nefret söylemi nedir, hangi durumlar nefret söylemidir kısmına gelince yasalar pek ilerlemiyor”  ifadelerini kullandı. Trans kadınlara yapılan saldırılardan bahseden Kara, “Hemen hemen her gün Türkiye’nin çeşitli yerlerinde trans kadınlar saldırıya uğruyor. Bu bazen sivil halk tarafından bazen de kolluk güçleri tarafından oluyor. Fakat bu yaşananlarla ilgili herhangi açılan bir mahkeme henüz yok. Bu kotü durumların yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) tarafından alınmış olumlu kararlar da var” dedi.

“Bütün iktidarlar üremeyi ve hazzı denetleyerek toplumu baskılıyor”

Mersin Tabipler Odası’nda Tabip Odası Başkanı Dr. Ful Uğurhan’ın moderatörlüğünü üstlendiği “Homofobi, Ayrımcılık ve Sağlık” oturumunda Çukurova Üniversitesinden Doç. Dr. Gülşah Seydaoğlu ve Mersin Üniversitesinden Doç. Dr. Ayşe Devrim Başterzi konuştu.  Bütün iktidarların üremeyi ve hazzı denetleyerek toplumu baskıladığını belirten Devrim, “Kadın ve erkek tanımları geriye kalan her durumu görmezden geliyor. Bundan kaynaklı ilişkiler çok adaletsiz oldu. Türkiye’de her iktidar değiştiğinde de toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleşti” şeklinde konuştu.

Türkiye’deki tıp eğitiminin ve doktorların yeni bir modelle eğitilmesi gerektiğinin altını çizen Seydaoğlu, bu konuda Çukurova Üniversitesi'nde kendisinin verdiği derslerde cinsiyetçi olmayan, LGBTİ’lerin de içinde olduğu bir tıp eğitimi vermeye çalıştığını paylaştı.

Sempozyumun beşinci gününde, Mersin 7 Renk Derneği‘nde Kaos GL’den Aylime Aslı Demir ve Seçin Tuncel, “Lezbiyenizm Atölyesi”ni yaptı. Atölye eşcinsel ve biseksüel kadınların katılımıyla gerçekleşti. Atölyede Türkiye’deki eşcinsel hareketin tarihi, Mersin’deki kadın hareketi konuşuldu. Kadın hareketi ve eşcinsel kadınların nasıl birlikte hareket edebilmesi üzerine tartışma yürütüldü.

Homofobi ve Transfobi Karşıtı Akdeniz Sempozyumu’nun son gününde (14 Kasım), Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Dr. İdil Engindeniz “Medyada Nefret Söylemi” sunumu yaptı. Analisti olduğu Hrant Dink Vakfı Nefret Söylemi Raporu hakkında bilgi veren Engindeniz’in sunumunda moderasyonu ise Yeşil Gazete’den Alper Tolga Akkuş üstlendi.

İkinci Homofobi ve Transfobi Karşıtı Akdeniz Sempozyumu’nun kapanışı, Mersin 7 Renk LGBT Derneği ofisinde yapılan basın toplantısıyla oldu. Dernek Yönetim Kurulu üyesi, Akdeniz Belediyesinde açık trans kimliği ile çalışan Tuna Şahin’in okuduğu basın açıklamasıyla gerçekleşti.  

Bu etkinlik, Norveç Büyükelçiliği ve Gökkuşağı Projesi kapsamında, İsveç Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Kurumu SIDA tarafından desteklenen Kaos GL Homofobi Karşıtı Yerel Buluşmalar Küçük Hibe Fonu kapsamında yapılmıştır.


Etiketler: yaşam
nefret