19/09/2021 | Yazar: Kaos GL

Sivil Alan Araştırmaları Derneği’nin Ankara Onur Yürüyüşüne katılan ve darp edilerek gözaltına alınan ve ardından bursu kesilen İlay ile röportajı: “Bizi bekletmelerinin sebebi avukatlarımızın gökkuşaklı maske takmasından ötürü onları emniyete almamak istememeleriymiş.”

“Güçlü bir dayanışma ile mücadeleye devam” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Sivil Alan Araştırmaları Derneği, 29 Haziran’daki Ankara Onur Yürüyüşüne katılan, darp edilerek gözaltına alınan ve geri ödemeli bursu “güvenlik birimleriyle yaşanan bir olay” gerekçe gösterilerek Ağustos ayında kesilen İlay ile röportaj gerçekleştirdi: 

“Ülkenin hemen her yerinde Onur Yürüyüşlerine ve LGBTİ+’ların çoğu etkinliğine -iktidarın da yaymaya çalıştığı LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemleriyle- şiddetli müdahaleler gerçekleşiyor. Bu müdahalelerin ve yasakların en yoğun olarak yaşandığı kentlerden birisi de Ankara.* Yıllardır süregelen yasaklara rağmen bu sene Ankara’da, 29 Haziran’da Onur Yürüyüşü gerçekleştirildi. Tunalı Hilmi Caddesinde yapılan ilk yürüyüşe polis müdahale ederek gözaltı yaptı. Buna rağmen ikinci ve daha kalabalık bir grup Kuğulu Park’ta yürüyüşü gerçekleştirdi.

29 Haziran’daki Ankara Onur Yürüyüşüne katılan ve darp edilerek gözaltına alınanlardan birisi de Tıp Fakültesi öğrencisi İlay. İlay’ın geri ödemeli bursu “güvenlik birimleriyle yaşanan bir olay” gerekçe gösterilerek Ağustos ayında kesildi. Biz de İlay ile yaşananlara dair bir röportaj gerçekleştirdik.”

İlay, bursun tarafına hiçbir bildirimde bulunmadan kesildiğini ve ancak Kredi Yurtlar Kurumunu aradığında bursunun kesildiğini öğrendiğini ifade ediyor. Mücadele ettiği için bursu kesilen tek öğrenci olmadığını söyleyerek bu haksızlığa ve yaşanan polis şiddettine karşı mücadeleye çağırıyor. İlay; yıllardır gerçekleştirilemeyen bir yürüyüş gerçekleştirdiklerini, bir kazanım elde ettiklerini, seneye daha büyük bir kalabalık olarak bunu gerçekleştireceklerine olan inancın arttığını ve yıldırma politikalarının tam tersine onu daha da direngen yaptığını söylüyor.

Sivil Alan Araştırmaları Derneği’nin İlay’a ilk sorusu şu oluyor: “Ankara’da Onur Yürüyüşüne katılmanın ardından geri ödemeli bursun kesildi. O günkü eylemde neler oldu, sen neler yaşadın biraz bahsedebilir misin?”

İlay ise şöyle cevaplıyor:“Önce Ankara’da nasıl bir Onur Yürüyüşü düzenlediğimizden bahsedeyim. Ankara’da yıllardır onur yürüyüşü düzenlenemiyor . Düzenlenenler de Haziran ayında Onur Yürüyüşü olarak değil de Mayıs ayında genelde ODTÜ’ de düzenlenen yürüyüşlerdi. Uzun bir aranın ardından ilkti. Yani bu yaptığımız o yüzden çok heyecanlandıran bir şeydi bizi. Başta tedirginliklerimiz yok muydu? Vardı tabi ki. Ankara özelinde polis şiddetinin farkındayız, neler yaşayabileceğimizin farkındaydık. Sonrasında bunu yapmanın heyecanı daha ağır geldi bizim için ve dedik ki, açık çağrı yapmasak da en azından tanıdıklarımıza söyleyelim. Küçük de olsa bir kalabalık bunu yapalım ki “bakın bu da yapılabilir” diyebilelim. Sonra biz böyle birebir tanıdıklarımıza haber verirken bir baktık çok kalabalıktık. Yani hiç öyle küçük bir grup falan değiliz. Sonra tabi o kalabalık bize daha da çok güç verdi ve o kalan endişelerimiz de bir anda yok oldu ve son gece dedik ki, hadi o zaman afişle yayalım ve gelen herkes gelsin. Böyle bir günde düzenlemiş olduk aslında biz bu yürüyüşü. Seymenler’de yapmayı planlamıştık. Yürüyüşten bir saat önce öğrendik ki polisi abluka altına almış Seymenler Parkı’nı. Sonra da boşaltmaya başlamış. Öyle olunca hızlıca yeni bir yer belirledik. Dedik ki, Tunalı Hilmi Caddesinde yürüyelim. Ondan sonra Tunalı Hilmi’de toplanmaya başladık arkadaşlarla. Yürüyüşe katılacağımı bildiğimiz, gelmesini beklediğimiz gruplar vardı daha. Bir baktık Güvenlik Şube ekipleri bağırarak üstümüze doğru koşuyorlar. Öyle olunca biz mecburen herkesi beklemeden yürüyüşü başlatmak zorunda kaldık. Sonrasında bir on dakika kadar yürüdük. Aslında çok güzel bir yürüyüştü gerçekten. Yani on dakika belki kulağa az geliyor ama o an epey uzun bir süreydi bizim için. Sloganlarımızı attık, söylemek istediklerimizi söyledik. Çok iyi bir yürüyüştü. Ondan sonrasında yaklaşık yirmi kişi polis ablukasına alındık. Ve aslında abluka başladığı an, işkence süreci de başladı eş zamanlı olarak. Çünkü polis bizi çevreler çevrelemez, aktivist bir arkadaşımıza yakın mesafeden biber gazı sıktılar ve arkadaşımızın çok ciddi kalp tansiyon sorunları var. Sonra o ablukanın içinde fenalaştı ve onun ablukadan çıkarılması ve tıbbi müdahalede bulunulması için acilen polisler ile birlikte müzakere etmeye gittim. Durumu anlatmaya çalışıyordum; arkadaşımızın tıbbi sorunları olduğunu, acilen çıkarılması gerektiğini, tıbbi müdahaleye ihtiyacı olduğunu söylerken bir anda yani hiç beklemediğim bir anda başka bir polis, -memuru güvenlik şube amblemliydi- yine saçımı çekti. Beni yere düşürdü saçımı çekerek. Ondan sonra ben daha kalkmadan çevik kuvvet kalkanlarla vurmaya başladı bana yerdeyken. Gerçekten idrak edemediğim bir süreç oldu orada işkence gördüğüm süreç. Ardından ayağa kalktım daha ne olduğunu anlayamadım baktım ki gözaltı aracına götürülüyorum. Gözaltı aracına da beş tane polis memuru saçlarımdan sürükleyerek götürdüler beni gözaltı aracına. Ondan sonra iki kişilik gözaltı aracında biz beş kişiydik ve inanılmaz bir sıcak söz konusuydu. Gözaltı araçlarında da herhangi bir havalandırma söz konusu olmadığı için gerçekten böyle nefes alamayan bir durumdaydık. Alanda yani hemen bizim bindirildiğimiz gözaltı aracının yanında kocaman bir gözaltı otobüsü de var. Biz defalarca kez şeyi söyledik hani zaten alanda büyük bir araç var gözaltı aracı biz burada nefes alamıyoruz bizi oraya bindirin. Sadece güldüler. Bu isteğimiz onlara komik geldi çünkü hani sonuçta nefes alamayan onlar değil de biz olduğumuz için çok da umurlarında olmadı açıkçası. Daha sonra emniyete götürüldük hastanenin ardından. Emniyet’in otoparkında biz tam üç saat bekletildik. Defalarca kez bunların polis kayıtlarında da mevcut olduğunu, bizi otoparkta bekletemeyeceklerini, bunun hukuksuz olduğunu ve artık karakola çıkarmaları gerektiğini söylememize rağmen herhangi bir dönüş alamadık. Sonrasında öğrendik ki, bizi bekletmelerinin sebebi avukatlarımızın gökkuşaklı maske takmasından ötürü onları emniyete almamak istememeleriymiş. Ondan sonra tabi biz ifadeye çıktığımızda avukatlarımızın yüzünde yine de gökkuşaklı maskeleri gördük.”

Sivil Alan Araştırmaları Derneği’nin İlay ile röportajının tamamını buradan okuyabilirsiniz.


Etiketler: yaşam
İstihdam