22/12/2015 | Yazar: Kaos GL

‘Çocuklar toprağa düşmeye devam ediyor. Çocuk katliamlarına karşı daha gür ses çıkarmalıyız’

HDP’li Beştaş: Çocuklar öldürülürken rahat uyumayalım! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Çocuk ve insan hakları örgütlerinin sokağa çıkma yasaklarında öldürülen çocuklar için yaptığı basın açıklamasında konuşan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, “Çocuklar toprağa düşmeye devam ediyor. Çocuk katliamlarına karşı daha gür ses çıkarmalıyız” dedi.

Çocuk ve insan hakları örgütlerinin koordinasyonunda aralarında Kaos GL’nin de olduğu 57 insan hakları örgütü 7 Haziran’dan bugüne devam eden çatışma ortamının durması için Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) binası önünde basın açıklaması yaptı.

İnsan hakları savunucuları BM Çocuk Hakları Komitesi ile BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri’ni insan hakları ihlallerini durdurmak, uluslararası baskı ve kamuoyu oluşturmak amacıyla Türkiye’yi ziyaret davet etti. UNICEF yöneticisine; BM Çocuk Hakları Komitesi ile İnsan Hakları Komiserine vermek üzere İngilizce bir mektup bıraktı.

“Çocuklar toprağa düşmeye devam ediyor”

Eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş da katıldı. Burada bir konuşma yapan Beştaş sokağa çıkma yasaklarını eleştirdi:

“Silvan yıkımını bütün dünya gördü ama şu anda insanlar Nusaybin, Cizre, Silopi ve Sur'da gerçekten ağır savaş koşullarında yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyor. Bütün bu devlet şiddetine karşı ama aynı zamanda büyük bir direnişin, büyük bir başkaldırının olduğunu da bir kez daha belirtmemiz gerek. Çünkü orada halk kendi evinde, kendi sokağında, kendi mahallesinde özgürce yaşamak istiyor. Ve çocukların oyun oynayamadığı, çocukların sokağa çıkamadığı, cama çıkmanın yasaklandığı, evin dışına adım attığında öldürülme riski olan bir ortamda yaşamak zorunda kalıyorlar.

“Dün de Mehmet Mete maalesef kurşunların hedefi oldu. Baran Çağlı ve 3,5 aylık bebekler, daha doğmamış bebekler öldürülüyor. Dün 8 aylık bir bebek daha Silopi'de yaşamını yitirdi. Ve gerçekten çocuk hakları kurumlarının, derneklerinin bu çalışmasını çok anlamlı buluyoruz çünkü şu anda çocuklar öldürülmeye devam ediyor. Çocuklar toprağa düşmeye devam ediyor. Çocuklarının yaşam hakkının olmadığı bir ortamda diğer ihlalleri söylemek bile emin olun, lüks geliyor.

Şu anda Ankara tarafından Türkiye’nin parçası olduğu söylenen ilçelerde çocukların asla yaşama hakkının olmadığı, okula gidemediği, beslenemediği bir ortamdayız. Hiçbir hakkın olmadığı bir ortamda yaşamlarını devam ettiriyorlar ve en korkuncu ölmeye devam ediyorlar. Bu yüzden hiçbirimiz yatağımızda rahat uyumayalım. Hiçbirimiz çocuklarımıza gerçekten rahat bir şekilde sarılamayız, sarılmamalıyız. Çünkü o çocuklar şu anda ölüm tehdidi altında yaşamaya devam ediyor. Biz, çocuk hakları kurumlarının, derneklerinin bu duyarlılığını takdir ediyoruz, kendilerine teşekkür ediyoruz ama bu tepkiler kesinlikle daha da büyümeli Türkiye'nin her tarafında bu çocuk kıyımına, çocuk katliamlarına, çocuk ölümlerine ve ihlallerine daha gür bir ses vermemiz gerekiyor. Çünkü orada yaşam en çok da çocuklar için durmuş vaziyette”

“Çocuklar için hemen şimdi barış!”

Kurumların basın açıklamasında ise 16 Ağustos tarihinden günümüze; yaklaşık 1 milyon 300 bin kişinin yaşadığı 7 ilde-17 ilçede gerçekleşen sokağa çıkma yasaklarının, bölgede devam eden çatışma halinin ve buna bağlı olarak başta çocuklar olmak üzere gerçekleşen ölümlerin durması talep edildi.

Açıklamadan satırbaşları şöyle:

“Çocuk ve gençler bir ülkeyi oluşturan toplumun üzerinde en özenle durulması, gözetilmesi, eğitilmesi, şiddetten, ihmal ve istismardan korunması gereken kesimidir. Ülkelerin çağdaşlık düzeyleri çocuk ve gençlere verilen değerle koşuttur. Türkiye BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 1990 yılında imzalayarak her bir çocuğun hak ve özgürlüklerini her koşulda koruma ve yerine getirme yükümlülüğünü kabul etmiştir. Ancak, ne yazık ki bugün ülkemizde çocuk ve gençlere çok hoyrat davranan, onlara yönelik sevgisiz eylem ve söylemlerle, çocuk ve gençleri ve onların ailelerini örseleyen bir devlet yönetimi biçimi egemendir. Yalnızca örselenmek değil, çocuk ve gençler bugünkü yönetimin şiddet içeren yaklaşımlarıyla yaşamlarını, bedensel ve ruhsal bütünlüklerini yitirmektedirler.

“22 Temmuz Suruç katliamından itibaren bugüne kadar yaşanan çatışmalarda ve sokağa çıkma yasaklarında; hastaneye gidemeyen, annesinin karnında henüz doğma fırsatı bulamayan ve kolluk kuvvetlerinin doğrudan hedefi olan en az 44 çocuk yaşamını kaybetmiştir. Şu anda bölgeye bakıldığında da; eğitimin durdurulduğu, öğretmenlerin hizmet içi eğitim gerekçesiyle şehir dışına gönderildiği, okulların ve hastanelerin karargâh olarak kullanıldığı, hastanelerin bombalandığı, okul yurtlarının yakıldığı, temel ihtiyacı için bile sokağa çıkan sivillerin hedef alındığı, bölge halkının göçe zorlandığı, halkın sağlık hizmetlerine ulaşımının engellendiği görülmektedir. Tüm bunlar yaşananların bir operasyon değil, savaş olduğunun açık kanıtıdır ve sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerin açık ihlalidir. Bölgeye yapılan askeri sevkiyatın devam etmesi savaş ortamının büyüyerek devam edeceği konusunda endişelerimizi arttırmaktadır.

“Sokağa çıkma yasakları kaldırılsın”

“Türkiye 90’lı yıllarda savaş ortamının bedelini çok ağır ödemiştir ve hala ödemeye devam etmektedir. Bizler aşağıda imzası bulunan kişi ve kurumlar olarak bu savaşın ve çatışmanın sadece bölgede yaşayanların değil, hepimiz üzerinde yıkıcı ve onarılması güç etkisi olduğunu biliyoruz, yaşıyoruz ve hissediyoruz. Bu yüzden de acilen yapılaması gerekenleri bir kez daha tekrar ediyoruz:

“Sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını,

“Devletin tarafı olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere, insan hakları yükümlülüklerini yerine getirerek yaşam alanlarındaki şiddet ve baskıdan vazgeçmesini,

“Tüm tarafların çocukların yüksek yararını gözetecek tutumlar geliştirmesini,

“Barış, özgürlük ve demokrasi temelinde müzakere sürecinin yeniden başlatılmasını,

“Bu süreçte yaşanan tüm ihlalleri gerçekleştirenlerin cezasız kalmamasını,

“Bu sürede gerçekleşen toplumsal, ekonomik, psikolojik tahribatın hak temelli onarılmasını, bu şekilde toplumsal adaletin inşa edilmesini talep ediyoruz.”

Basın açıklamasının tam metnine ve imzacı listesine şuradan ulaşabilirsiniz.


Etiketler: insan hakları
İstihdam