13/07/2011 | Yazar: Yıldız Tar

‘LaLibertadaki hadisenin Boğaziçi’nin Stonewall olayı olmasını ümit ediyorum. Boğaziçili kadınlar ve LGBTT bireyler olarak bu olayı ve mekân sahipleriyle kurduğumuz karşılıklı dönüştürücü ilişkiyi analiz ederek, yaşadığımız alanda bir politika üretmeliyiz diye düşünüyorum.’

Hisarüstü’nde Homofobik Taciz ve Çıkış Olanakları Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
“LaLibertadaki hadisenin Boğaziçi’nin Stonewall olayı olmasını ümit ediyorum. Boğaziçili kadınlar ve LGBTT bireyler olarak bu olayı ve mekân sahipleriyle kurduğumuz karşılıklı dönüştürücü ilişkiyi analiz ederek, yaşadığımız alanda bir politika üretmeliyiz diye düşünüyorum.”
 
Boğaziçi Üniversitesi’nden Yıldız T., Rumelihisarüstü’nde yaşadıkları tacizi ve tacize karşı geliştirdikleri pratikleri anlatıyor.
 
Boğaziçi Üniversitesi kampüsünün yer aldığı Rumelihisarüstü semtinde yakın zamanda iki arkadaşımız homofobik tacize maruz kaldı. Gündelik hayatta her an karşılaştığımız taciz olaylarından farklı olarak, bu sefer tacizciler laf atmak ve takip etmekle yetinmeyerek mekân basmaya çalıştılar. Kalabalık bir arkadaş grubuyla eğlendiğimiz LaLiberta isimli barda, iki adamın tacizkâr bakışları dikkatimi çekmişti; ancak bu tarz bakışlara sürekli maruz kalmanın yarattığı “normalleştirme” sürecinin etkisiyle olsa gerek pek önemsemedim. Bardan ayrıldım ve eve döndüm. Eve döndükten sonra gelen ev arkadaşlarım bardaki iki adamın onları takip edip laf attıklarını söyledi. Hemen ardından bar sahibi bizi aradı ve adamların barı basmaya çalıştığını ve bu yüzden polis çağırdıklarını söyledi. Hemen bara döndük ve orada kalan arkadaşlarımız ve mekân işletmecilerinden olayları öğrendik. Bara girip “efelenen” bu iki adama, mekân sahiplerinin müdahale ettiklerini ve polis çağırdıklarını; bunun hemen ardından tacizcilerin mekânı terk ettiğini söylediler. Bu iki şahsın daha önce de farklı sebeplerden ayrımcı şiddet içeren tavırlarda bulunduğunu duyduk. Olay şimdilik herhangi bir fiziksel zarar almadan kapandı.
 
“Taciz, haber verildiği halde polis mekâna gelmedi!”
Bu olay iki hususu düşünmemi sağladı. Bunlardan biri polise haber verilmesine rağmen, polisin mekâna gelmeyişiydi. Gerçi polisin gelmesi durumunda nasıl bir tavır alacağına dair deneyimlerle gerekçelendirilmiş bir önyargım vardı…
İkinci olarak, mekân işletmecilerinin anti transfobik-homofobik tutumları ve bu tavırlarını, işletmecisi oldukları barı bir yerde tehlikeye atmasına rağmen, olay boyunca korumaları oldu. Daha önceki ilişkilenmelerimizden de bildiğim üzere, ayrımcı, ötekileştirici bir tavırları yoktu. Ama böyle kritik bir anda bu kadar destekleyici bir yaklaşım açıkçası tahayyülüm ötesindeydi. Öyle ki birçok LGBTT bar işletmecisinin göstermediği yakınlık ve desteği görmüştük. Böylesine destekleyici tavrı beraber mücadele etme pratiğine bağlıyorum. Zira bir grup feminist kadın olarak, Kürt özgürlük mücadelesi, sınıf mücadelesi gibi konularda da kampüs çevresinde çalışmalar yürütüyoruz bir süredir. Özellikle seçim sürecinde artan çalışmalarımız sırasında birçok işletmeciyle daha yakın bir ilişkilenme süreci ve karşılaşmalar yaşadık. Öyle ki seçim sonuçları açıklandıktan sonra 36 vekili kutlarken (ki sonrasında kursağımızda kaldı bu sevinç) başka bir mekânın işletmecisi yüksek sesle, bir dahaki seçimde travesti aday da gösterirsek tam olacağız dedi ve bana sarıldı.
 
“Ortak mücadele herşeyden etkili”
Bu olayın ardından LaLiberta işletmecilerinin tutumu gelince; sanırım gettolara sıkışmamak bu oluyor dedim. Baskılanan, yok sayılan, asimile edilen, katledilenlerin dirsek teması halinde olması ve ortak mücadele etmesi bazen sayfalarca yazıp çizmekten, derdini terimlerle uzun uzun anlatmaktan, konferanslardan, sunumlardan daha etkili olabiliyor.

LaLibertadaki hadisenin Boğaziçi’nin Stonewall olayı olmasını ümit ediyorum. Boğaziçili kadınlar ve LGBTT bireyler olarak bu olayı ve mekân sahipleriyle kurduğumuz karşılıklı dönüştürücü ilişkiyi analiz ederek, yaşadığımız alanda bir politika üretmeliyiz diye düşünüyorum


Etiketler: kadın
İstihdam