24/02/2014 | Yazar: Yıldız Tar

Hasan Atik: HIV ile yaşayan birisi olarak her yerde ayrımcılığa maruz kalıyorsun. Dişimi bile çekmek istemediler. İnsanlar önce acıyor, sonra kaçıyor, ’öcüymüşüm’ gibi davranıyorlar.

HIV+ Bir Eşcinselin Hikayesi: Önce Acıyor, Sonra Kaçıyorlar Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Hasan Atik: HIV ile yaşayan birisi olarak her yerde ayrımcılığa maruz kalıyorsun. Dişimi bile çekmek istemediler. İnsanlar önce acıyor, sonra kaçıyor, ’öcüymüşüm’ gibi davranıyorlar.
HIV, yani insan bağışıklık yetmezliği virüsü. Enfekte bir kimsenin HIV nedeniyle ciddi enfeksiyonlardan birini geliştirmiş ya da kan testleriyle ölçülebilen bağışıklık sistemi hücrelerinin HIV tarafından yüksek düzeyde tahrip edilmiş olması ise AIDS.
 
Üzerine herkesin ahkam kestiği ancak çoğu zaman hakkında çok az şey bildiğimiz bu olguyu HIV ile yaşayan Hasan Atik ile konuştuk. Eşcinsel ve HIV+ olmanın zorluklarından bahsetti ve ekledi: “HIV çok yanlış bir şekilde sadece eşcinsellere atfedilen bir hastalık. Bunu doğrulayan kişi olmak biraz üzücü oluyor.”
 
Sosyal ilişkilerden, sağlık ve hukuka her alanda dışlanmanın hikayesi: “Amaç karşıdaki insanı bizden korumak. Bu da bizi ötekileştiriyor. Zaten halkın gözünde ’öcü’ olduğumuz bir durum katmerleniyor.”
 
Türkiye’de HIV ile yaşayan birisi olmak ile başlayalım. Ne gibi zorluklar yaşıyorsun?
Her türlü ayrımcılığa maruz kalıyorsun. En basitinden, geçen gün diş hastanesine gittim 20’lik dişimi çektirmek için. Bana bir sürü yalan söyleyip çekmediler dişimi. Doktorlar kendi aralarında sürekli konuşuyorlardı benim hakkımda. Bir röntgen dahi çekmek istemediler. İçeride bekleme salonunda beklerken hemşirelerin benim hakkımda konuşmalarını duydum. Duyup gitmem için o kadar yüksek sesle konuşuyorlardı ki. Hem sağlık hizmeti yönünden hem de kişisel iletişim yönünden çok fazla ayrımcılığa maruz kalıyoruz.
 
Peki kişisel iletişim ve sosyal alanda ne gibi sorunlarla karşılaşıyorsun?
Genelde ilk anlattığımda önce bir acıma arkasından kaçma durumu sözkonusu. Yakın çevremdeki arkadaşlarım bilinçlendiler ancak yeni tanıştığım insanlara bunu söylediğim zaman önce üzülüyorlar. “Geçmiş olsun” diyorlar. Ki en nefret ettiğim kelimedir. Çünkü geçmeyen bir şeyden bahsediyoruz. Sonra da aniden işleri çıkıyor ve uzaklaşıyorlar.
 
HIV+ olmanın yanısıra eşcinselsin ve iki kat bir ezilmeden bahsedebiliriz herhalde...
HIV çok yanlış bir şekilde sadece eşcinsellere atfedilen bir hastalık. Bunu doğrulayan kişi olmak biraz üzücü oluyor. Diğer eşcinseller de, “Bana bulaşmaz. Öyle şeyler bende olmaz. Sen hastalıklısın, benden uzak dur” diyebiliyorlar. Hastalığın nasıl bulaşacağına dair bilinçsizlik var. Hatta nasıl bulaşacağını, test yaptırması gerektiğini, HIV taşıyıcısı olabileceğini anlattığım zaman beni suçlayıp, hakaret edip uzaklaşıyorlar.
 
Ben HIV+ biriyim ve bunu söylüyorum. Tedavi alarak bulaştırıcılığımı azaltıyorum. Yok edemesem dahi. Üzerine korunduğum zaman zaten bulaştıramam. Önemli olan HIV taşıyıcısı olup olmadığını bilmeyen birinden HIV alma ihtimali... Bunu anlattığım zaman insanlar yine bana öcüymüşüm gibi davranıyor.
 
Kondom kullanarak bulaştırma ihtimali aslında bayağı düşüyor. Ve sen korunarak cinsel ilişkiye girdiğin sürece anlatmak zorunda değilsin sanki?
Kanunen bakarsak anlatmak zorundayım. İlişkiye girdiğim her insana bunu söylemek zorundayım. Benden hata/kaza bir şekilde bulaşırsa; “adam öldürmeye tam teşebbüsten” yargılanıyorum. Türkiye’de bir HIV/AIDS kanunu olmadığı için çok ağır yaptırımları var. Ben bunu söylemek zorunda bırakılıyorum. Anayasada tıbbi bilgilerimi istemezsem açıklamama hakkım güvence altına alınırken; bir yandan da kanunlar beni anayasal hakkımı kullanmaktan men edip söylemeye zorluyor. Kendimi söylemek zorunda hissediyorum en azından vicdanen. O yüzden de pek fazla sosyal ilişki kurabildiğim söylenemez.
 
Sağlık, hukuk ve diğer pek çok alanda HIV+ bireyleri özne olarak ele almadan hazırlanan düzenlemelerle karşılaşıyoruz. Bu düzenlemeler bana başkalarını HIV’den değil de sanki HIV+ bireylerden “korumak” için hazırlanıyor gibi geliyor. Ne dersin?
Kesinlikle öyle. Kanunların uygulanış şekli tamamen ayrımcılığa yönelik. En basitinden evlenmek için başvurduğun zaman bir önergeyle senden “sağlıklı” olduğuna dair belge istiyorlar. Evlenmek için sağlık bilgileri verilmesi dayatılıyor. Amaç karşıdaki insanı bizden korumak. Bu da bizi ötekileştiriyor. Zaten halkın gözünde “öcü” olduğumuz bir durum katmerleniyor.
 
Tedavini sosyal güvenlik kapsamında mı sürdürüyorsun? Maddi külfeti çok olan bir süreç değil mi?
Sosyal güvenliğiniz, sigortanız varsa testlerden, hastane sürecine ve ilaçlara kadar hiçbir maddi külfeti yok tedavinin. Ancak sigortasız olunduğunda çok ciddi paralar gerekiyor. Ki Türkiye’de sigortası olmayan ve tedavi alamayan çok sayıda HIV+ insan var.
 
Peki HIV ile yaşayan kişilere karşı ayrımcılıkla mücadele konusunda hangi noktadayız?
Bildiğim kadarıyla sadece Pozitif Yaşam Derneği var. Ve cidden mükemmel çalışıyorlar. Türkiye’nin neresinde bir enfeksiyon kliniğine gitseniz Pozitif Yaşam’dan haberleri var mesela. Pozitif Yaşam’la iletişime geçmekten korkmayın. İnanılmaz sıcak karşılıyorlar. En ufak bir maile bile hemen geri dönüş yapıyorlar.
 
Eklemek istediklerin...
Tekrara düşeceğim ama aktif bir cinsel hayatınız varsa, korunuyor olsanız dahi 6 ayda bir basit bir kan testi yaptırmak hem sizi hem de karşınızdakini koruyacaktır. Bu testleri devket hastanelerinde SGK kapsamında yaptırabilirsiniz. Afişe olur muyum korkusu da yersiz. Sağlık Bakanlığı’na bildirimi zorunlu ancak sadece ad soyad baş harfi ile doğum yılı, cinsiyet belirterek istatistiki bilgiler toplanıyor. 

Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam