03/02/2020 | Yazar: Kaos GL
HIV ve Ayrımcılık Karşıtı Paydaş Çalıştayı Ankara’da yapıldı. Çalıştayda Sağlık Bakanlığı’nın kontrol programı tartışıldı.
Kaos GL Derneği 1-2 Şubat tarihleri arasında Ankara’da “HIV ve Ayrımcılık Karşıtı Paydaş Çalıştayı” düzenledi.
Derneğin, HIV’le yaşayan kişileri hedef alan ayrımcılıkla mücadele, yeni tedavi yöntemleri, tedaviye erişim, önleme yöntemleri ve önleme yöntemlerine erişimi alandaki paydaşlarla tartışmak için düzenlediği çalıştaya çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve gönüllü danışmanlık ve test merkezi katıldı.
Bursa Özgür Renkler, İzmir Genç LGBTİ+, Pozitif-İz, Pozitif Yaşam, Sağlıkta Genç Yaklaşımlar, SPoD, 17 Mayıs dernekleri; Pozitif Dayanışma oluşumu, Türkiye Aile Planlaması Vakfı, İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı ile Mersin Büyükşehir, Ankara Çankaya, İstanbul Beşiktaş Gönüllü Test ve Danışmanlık merkezleri ve Şişli Belediyesi Eşitlik Birimi’nin katıldığı çalıştayda HIV ve ayrımcılık tartışıldı.
“Sivil toplumun katılımı önemli”
Kurum ve aktivistlerin kendilerini ve çalışmalarını aktarmasıyla başlayan çalıştayın ilk oturumundan Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği’nden Pelin Anılan ve Kaos GL Derneği’nden Yıldız Tar Sağlık Bakanlığı’nın “2019-2024 Türkiye’de HIV/AIDS Kontrol Programı’nı değerlendirdi. Anılan; HIV, LGBTİ+, kadın ve gençlik alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin programı tartışmak için daha önce bir araya geldiklerini ve yakın zamanda bu konuda bir rapor yayınlanacağını söyleyerek programa dair şunları aktardı:
“HIV’le yaşayan kişilerin temel insan haklarını, mahremiyet haklarını korumak ve ayrımcılığa karşı etkin mücadele etmek için Sağlık Bakanlığı’nın kontrol programına sivil toplumun katılımı önem taşıyor. Hedefler başlığında yer alan hedeflerin hayata geçirilmesi açısından da sivil toplum ile işbirliği gerekli.”
“HIV'le yaşamak kronik bir durum, ayrımcılık ise sistematik!”
Yıldız Tar ise, Sağlık Bakanlığı’nın daha önceki dönemlerde yayınladığı raporlardaki hedefleri gerçekleştirip gerçekleştirmediği konusunda kamuoyunu bilgilendirmesi gerektiğini belirterek şöyle devam etti:
“Temel mesele senelerdir yinelenen bu hedeflerin ne kadar hayata geçtiği. Aynı şekilde muhafazakar bir program ile karşı karşıyayız. PREP ve PEP gibi yöntemlerin adının dahi geçmediği, önleme yöntemi olarak cinsellikten kaçınmanın tavsiye edildiği bir program ne önleme açısından ne de ayrımcılıkla mücadele açısından işe yaramaz. Yanı sıra program sürecine LGBTİ+ örgütleri dahil edilmedi.
“HIV ile ilgili ilk dönemlerde “AIDS salgını, krizi” diye tariflenen ve acil müdahalenin gerektiği bir anlayış hakimdi. Zaman içerisinde tedavi yöntemlerinin gelişmesiyle birlikte aktivizm ve mücadele de aciliyetten kronik bir hale evrildi. Ancak gözden kaçırdığımız bir konu şu ki; şu anda acil olan mesele HIV’le yaşayan kişileri sistematik olarak hedef alan insan hakkı ihlalleri. Haliyle salt sağlık odaklı bir yaklaşım ve aktivizm kendi başına yeterli değil. Mahremiyet ihlalleri, çalışma hakkının gaspı, sağlık hakkına erişimin ihlali gibi alanlar başta olmak üzere ayrımcılık ve hak ihlalleri bu alanda çalışan örgütlerin temel ve öncelikli gündemi olmalı.”
Çalıştayın ikinci oturumunda İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı’ndan Muhtar Çokar, Türkiye’deki HIV aktivizminin 30 yılı aşan tarihini anlattı.
Çalıştay hakkında tüm haberler için tıklayın:
“HIV’le yaşayan kişilere ayrımcılık acil ve öncelikli gündem olmalı”
Türkiye’de HIV ve aktivizmin tarihi
“HIV ile yaşayanların kendisini var edebileceği bir alan istiyorum!”
Etiketler: insan hakları, sağlık, sağlık hakkı