28/06/2011 | Yazar: Kaos GL

Feminist-Aktivist Nilgün Yurdalan, sosyolog Onur Açar, avukat Selin Nakipoğlu, Başbakan Erdoğan’ın kaldıracaklarını ’müjdelediği’ Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın Aile 2023 Vizyonu adlı belgesinde de yer alan ’ulvi amaç’ları değerlendirdiler.

Hoop, Aile Bakanı Var! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Feminist-Aktivist Nilgün Yurdalan, sosyolog Onur Açar, avukat Selin Nakipoğlu, Başbakan Erdoğan’ın kaldıracaklarını ’müjdelediği’ Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın Aile 2023 Vizyonu adlı belgesinde de yer alan ’ulvi amaç’ları değerlendirdiler.
 
Nikâhsız birliktelikleri ve kadınların iş gücüne katılım oranının artmasını aile kurumuna tehdit olarak gören AKP, yeni kuracağı Bakanlıkla nikâhsız çiftleri evlendirip, kadını çocuğuna ’sevgi ve şefkat veren anne’ haline getirmeyi amaçlıyor.
 
Raporda hedeflendiği belirtilen noktalardan biri de yazılı ve görsel araçların kullanılarak ahlaki yozlaşmanın önüne geçilmesi.
 
Başbakanlığa bağlı Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü 2007-2011 dönemini kapsayan stratejik rapora göre nikâhsız birlikteliklerin ve çocuksuz ailelerin giderek artmasının aile kurumu için bir tehdit oluşturduğu söylenerek evliliklerin yaygınlaştırılması ve kolaylaştırılması hedefleniyor. Raporda dayanak olarak 1982 Anayasası’ndaki 41. Maddesi öne çıkarılıyor.

Aile yaşam düzeninin karşı cinsler arasında gerçekleşen bir evlilik birlikteliği (eşler-çocuklar) olduğunun belirtildiği raporda, eşcinsel ilişkilerin yaygınlaşması da aileyi tehdit eden tehlikelerden biri olarak gösteriliyor.
 
Erdoğan’ın kaldıracaklarını ’müjdelediği’ Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın Aile 2023 Vizyonu adlı belgesinde de yer alan ’ulvi amaç’la ilgili BirGün gazetesinden Tuğçe Çelik uzmanlarla görüştü.
 

“Hükümetin hedefi kadınların yükselen özgürlük mücadelesini engellemektir”

Feminist-Aktivist Nilgün Yurdalan: Yükselen muhafazakârlık ve herkesi bu muhafazakâr anlayış içinde yaşatma isteğini hükümet giderek güçlü biçimde dillendirmeye başladı. Herkesi aynı kalıplar ve aynı ahlaki kurallar içine sıkıştırmak istiyorlar. Ancak herkes için aynı ahlaki anlayış geçerli olamaz. Üstelik bu ahlaki anlayış bireysel özgürlükleri gasp etmeye çalışan, özellikle kadınlar ve LGBT bireyler söz konusu olduğunda onları kapatmaya ve üzerinde baskı kurmaya yönelik bir anlayıştır. Ancak ne kadınlar ne LGBT bireyler susmayacağız ve erkek egemen ahlak anlayışına karşı bireysel özgürlükleri, toplumun her kesimi için farklı yaşam biçimleri olduğunu hele ki, devletin bu yaşam biçimlerine karışması konusunda mücadele vereceğiz. Kadından Sorumlu Bakanlığın kapatılması da bu raporla direk ilişkilidir. Bir yandan kadını yardıma muhtaçlar arasında sayacaksınız bir yandan da istemediği evliliklere zorlayacaksınız. Üstelik kadının en çok aile içinde şiddete uğradığını, öldürüldüğünü, tecavüze uğradığını düşündüğümüz zaman hem Kadından Sorumlu Bakanlığın kapatılması hem de bu hedefler, kadınları olduğu gibi kapamaya, erkek egemen baskının ve şiddetin yoğunlaşmasına sebep olacaktır. Hükümet tarafından hedeflenen şeylerden biri de kadınların yükselen özgürlük mücadelesini engellemektir. Son yıllarda toplumda top yekûn bir kadın başkaldırısı vardır. Tabi bunlarda erkek egemen zihniyetin temsilcisi AKP’nin işine gelmiyor.

“Nikâhsız Yaşayanları Damgalayabilirler”
 
Sosyolog Onur Açar: Nikâh kıyarak evlenmenin mahiyeti hukuki bir sözleşme özelliği taşır. Hukuki bir sözleşme olması dolayımıyla nikâh kıyarak evlenmek devletin kontrol-denetim alanına dâhil olmak anlamına gelir. Nikâhsız yaşayan çiftlerin toplum nezdinde örtük veya açık olarak olumsuz bir biçimde damgalanmaları için medya başta olmak üzere pek çok araç da harekete geçirilebilir. Toplumun bu konudaki geleneksel önyargıları, zihniyet dünyasındaki muhafazakâr nüveler de bu süreçte pekâlâ işlenip yeniden piyasaya sürülebilir. Yoksa aklın sağduyusuyla düşünecek olursak nikâhsız birlikte yaşayan insanlar ve onların doğurdukları çocuklar özsel olarak ahlaksız mı doğacaklar? Ahlaki yozlaşma damgası özellikle nikâhsız birlikte yaşayan insanlara yöneltildiğinde bunun erkek ve kadın üzerine düşen payları elbette eşit bir niteliğe sahip değil. Kadın bu konuda çok daha acımasızca yargılanıyor. Aslında yukarıda anlattığım hususları düzenin muhafazası için iktidarın kadın bedeni üzerindeki tasarrufları açısından okumak mümkün. Kadın bedeninin kontrolü sistem için çok önemli. Onun ne zaman doğurmayı hak ettiği, ne kadar doğuracağı, çocuğuna nasıl bakacağı, ona ne tür değerleri aktarması gerektiği; bütün bunlar ataerkil iktidarlar nezdinde kadının hayatının bir politikanın nesnesi olarak ele alınmasının içeriğini oluşturuyor. Bu içeriği dolduran iktidar aileyi inşa ediyor.

“Üzülerek söylüyorum ki, bu uygulamaların devamı gelecek”
 
Avukat Selin Nakipoğlu: Devlet, bireylerin tamamen kişilik haklarını bertaraf edip bir polis ya da bir jandarma gibi ’sen ahlaklısın, sen ise ahlaksızsın’ diye insanları kategorize ediyor. Bütün uluslararası sözleşmelere, anayasa maddelerinin eşitlik ilkesi başta olmak üzere maddelerine aykırı olarak bunu pervasızca ve kendinde sınırsız bir hak görerek yapıyor. Ben evliyim, meşru bir ilişki yaşıyorum diye ’ahlaklıyım’ sizde evli değilsiniz, meşru olmayan bir ilişki yaşıyorsunuz diye ’ahlaksızsınız’ denilmesi eşitlik ilkesinin ihlalidir. Kadından Sorumlu Aile Bakanlığı’nın kaldırılmasıyla kadın diye bir şey olmadığını söylemişti hükümet. Bütün yapılan uygulamalar kadının özgürlüğünü sınırlamak için var. İmam nikâhına karşı olmakla birlikte şöyle düşünüyorum: İnsan istediğiyle beraber olabilir ancak aynı özgürlük imam nikâhında kadına verilmiyor. Kadının özne olduğu imam nikâhı örneği hiç duyduk mu? Bütün kısıtlamalar kadın bedeni ve kadın cinselliği üstüne yapılıyor. Bu yüzden yapılan uygulamaların bireye özel değil eşitlik ilkesine ve evrensel ilkelere göre yapılması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin imza altına aldığı uluslararası sözleşmeleri bertaraf etmemek lazım. Zaten Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın kapatılmasıyla "Kadın yoktur aile vardır" diyor hükümet bize. Kadın aile için, çocuk doğurmak için vardır. Ama kadının yaşamı, cinselliği, özgürlüğü hiçbir şekilde görülmüyor. Üzülerek söylüyorum ki, bu uygulamaların devamı gelecek.


“Kız mıdır kadın mıdır?”
 
Başbakan Erdoğan, daha önce "Kadına şiddet artmıyor, azalıyor", "Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum" demiş, her aileden en az 3 çocuk istediğini birçok kez vurgulamıştı.
Ankara’da polis müdahalesiyle kalçası kırılan Halkevleri üyesi Dilşat Aktaş için de "Kız mıdır kadın mıdır?" demiş ve kadın örgütlerinden tepki almıştı.
 
AKP Ünye İlçe Tanıtım Başkanı Süleyman Demirci ise kadınlarla ilgili "Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya kiralıktır" benzetmesi yapmıştı. AKP’li Fatih ve Eyüp Belediyeleri’ne danışmanlık yapan Sibel Üresin, "Çok eşlilik yasallaşmalı. Dinimizde de var" diyerek kamuoyu tepkisine sebep olmuştu. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise uygulanacak internet sansürüne karşı çıkan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’i pornoyu savunmakla suçlamıştı. 

Etiketler: insan hakları, aile
İstihdam