07/06/2014 | Yazar: Kaos GL

Bağıra bağıra şarkı söylemekten bu kadar korkmamı, transfobiden başka bir şeyle açıklayamıyorum çünkü.

İçine Bakmak Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Bağıra bağıra şarkı söylemekten bu kadar korkmamı, kendimi bu denli baskı altına almamı, transfobiden ve bana öğretilen bir sürü anlamsız kelimenin zihnimi esir almasından başka bir şeyle açıklayamıyorum çünkü.
 
Kaos GL dergisi, Mayıs-Haziran 2011, “Transfobi”, Sayı:118
 
Aras Güngör yazdı:
 
Bu yazının konusu ne olmalı diye düşünürken, hayatın farklı aşamalarında toplumun trans kimliğim üzerinden bana yaşattıklarını anlatacağımı sanıyordum.
 
Belki de LGBTT hareketin içine girdiğimde transseksüel olduğumu her defasında hatırlatmak zorunda kalışımı ve bu hatırlatma halinin içimde yarattığı depremi; yok sayılmanın öfkesinin “buradayım” deme haline nasıl şiddet olarak dönüştüğünü anlatacaktım. Ve bu durumun beni hiç olmadığım bir insana nasıl dönüştürdüğünü… Sessizliğimi, dinginliğimi benden alırken, her geçen gün içime daha da yerleşen öfkenin, aynadaki yüzüme nasıl yansıdığını anlatacaktım.
 
Ama tüm bunları bir kenara bırakıp başkalarının, hep diğerinin “bana yaptıklarını” anlatmak yerine, benim “kendime yaptıklarımı” anlatmaya karar verdim.
 
Kendime uyguladığım transfobiyi anlatırken aklanacağımı düşündüm belki de. Kendimden çaldığım, güzel anılara dönüşecekken içimdeki transfobi duvarına çarpıp geri dönen onca zamanın telafisini bir yazıyla yapma kurnazlığına düştüm belki de.
 
Bağıra bağıra şarkı söylemekten bu kadar korkmamı, kendimi bu denli baskı altına almamı, transfobiden ve bana öğretilen bir sürü anlamsız kelimenin zihnimi esir almasından başka bir şeyle açıklayamıyorum çünkü.
 
Erkekler imparatorluğunun kapı önlerinde harcanan onca zamanı,
bana sunduğunuz her şeyi nasıl eksiksiz öğrenip kendime dayattığımı,
daha çok koşmak isterken hep kambur yürümemi,
en güzel sevişmeleri yarıda bırakıp kendimi banyoya kilitlediğim zamanları,
ayağımı ıslatan dalgalara karşı koşamamamı,
tüm bunların bir gün geçeceğini ama o günün gelmesi için ödemem gereken bir sürü bedel olduğunu,
aslında hiçbir şeyin düzelmeyeceğini,
yaz günleri meyve bahçelerinde gezmek yerine perdeleri sıkı sıkıya kapalı odalarda serin ve kuru yerlerde bedenimi saklamamı,
içimdeki Kafkavari yalnızlaşmayı,
daha çok sustuğum daha az banyo yaptığım daha az güldüğüm anları,
kendime uyguladığım transfobik şiddetten başka bir şeyle açıklayamıyorum çünkü.
 
Ve sanırım ruhsal saatim orta yaş tedirginliğini gösterdiğinden ve bir gün bir mucize olup kişisel hikâyemi bu denli derinden etkileyecek insanlarla tanışıp, kayıp zamanı biraz olsun telafi etme telaşındayım.
 
Şimdi, o çirkin sesiyle şarkı söyleyen beni seyrederken, susturduğum onca kayıp zaman için özür diler gibiyim. 

Etiketler: yaşam
İstihdam