14/04/2006 | Yazar: İsmail Alacaoğlu



26 Mart–3 Nisan 2006 tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleşen 23. ILGA Dünya Konferansı’nda Türkiye’den bir LGBT organizasyonu da vardı. Kaos GL’den İsmail Alacaoğlu konferansı izledi.

KAOS GL

ILGA’nın (Uluslararası Lezbiyen ve Gey Birliği / International Lesbian and Gay Association) iki yılda bir düzenlediği Dünya Konferanslarının 23.sü İsviçre’nin Cenevre kentinde yapıldı. 26 Mart–3 Nisan 2006 tarihleri arasında gerçekleşen konferansa Filipinler’den Brezilya’ya, Kanada’dan Kamerun’a 80’i aşkın ülkeden yaklaşık 250 gey, lezbiyen ve travesti/transeksüel katıldı.

Bu sene konferansta Türkiye’yi KAOS GL temsil etti.



Konferans 26 Mart günü saat 14.00’te ILGA Genel Sekreteri Kürşad Kahramanoğlu’nun açılış konuşmasıyla başladı.

Üç gün boyunca süren ön-konferanslardan ilkinin konusu travesti ve transeksüel haklarıydı. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen travesti ve transeksüellerin kendi ülkelerinde yaşadıkları problemleri dile getirdikleri toplantının en dikkat çeken ve hayranlık uyandıran konuşmasını Danimarkalı bir transeksüel yaptı. Bir devlet okulunda öğretmenlik yaptığını söyleyen konuşmacı, kendi ülkesinde hiçbir travesti ve transeksüelin hayatını devam ettirebilmek için bedenini satmadığını gururla anlattı katılımcılara. Gey ve lezbiyenliğiyle dışlanmadan, özgür bir biçimde hayatını sürdürme mücadelesi veren pek çok insanın bulunduğu bizim gibi birçok ülke katılımcısı için bir hayli uzaktı anlattıkları.



Travesti ve transeksüel haklarının ele alındığı toplantıda Türkiye’den İsviçre’ye iltica etmiş Türkiyeli bir travesti de vardı. Onlardan biri olan Hülya konuşmasına Türkiye’de yaşadığı polis baskısı ve şiddetini anlatarak başladı. Polis gözetimi altında iki kolu birden kırılmış bir halde 10 gün hapiste tutulduğunu söyleyen Hülya, Uluslararası Af Örgütü’nün İsviçre şubesiyle bağlantıya geçtiğini ve sonunda İsviçre’ye sığındığını belirtti. Bugün Zürih’te yeni bir hayat kurmaya çalıştığını söyleyen Hülya’nın yaşadıkları Danimarka gibi birkaç kuzey ülkesinden gelen katılımcılar dışında herkese ‘tanıdık’ geldi.

Ön konferansların son gününde tartışma başlığı ‘Din ve Cinsel Yönelim’ olarak belirlenmişti. Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi konuşmacıların katıldığı toplantıda yapılan sunumların ardından her dinle ilgili atölye çalışmaları düzenlendi. İslam ülkelerinde yaşayan eşcinsellerin dinin hayatın bir parçası değil de kendisi olduğunu söyleyip eşcinseller üzerindeki baskının ne boyutlara vardığını anlattıkları ‘İslam’ başlıklı atölyede Türkiye’de yaşamanın bir anlamda ‘şans’ olduğunu anladık. Diğer atölyelerde ise eşcinsellik konusunda var olan katılığın yalnızca İslam dininde olmadığına...

Konferans süresince gey, lezbiyen ve biseksüellerin sağlığı, hayatın çeşitli alanlarında yaşanan eşcinsellere yönelik ayrımcılık ve bu ayrımcılıkla mücadele etme stratejileri, eşcinsellere ve travesti/transeksüellere yönelik şiddet, eşcinsellerin eşcinsellere uyguladığı şiddet gibi pek çok alanda sunumlar ve atölye çalışmaları yapıldı.

Konferansta Güney Amerika, Afrika ve Asya ülkelerine özel atölyeler de gerçekleşti. Aynı bölgede benzer sorunlar yaşayan eşcinsel toplulukların nasıl ortaklaşacaklarına dair uzun uzun konuşuldu.



Konferans siyasetçilerin varlığıyla da renk kazandı. Japonya’nın ilk ‘out’ olmuş kadın politikacısı bunlardan biriydi. Konuşmacı, Japonların bir Japonun eşcinsel olabileceğini akıllarından bile geçirmediklerini alaycı bir dille anlattı ve eşcinsel hareketinin Japonya’da yeni yeni görünür hale geldiğini söyledi.

Konferansta Avrupalı politikacıların iyi dilek mesajları da okundu. Gelen mesajlar arasında Dalai Lama’nın da mesajı bulunuyordu; en çok alkışı da o aldı. Dalai Lama mesajında konferansa katılanlara sevgi ve selamlarını iletiyor, her zaman ayrımcılığın karşısında olduğunu ve herkese huzur içinde bir yaşam dilediğini söylüyordu.

Cenevre’de üst düzey politikacıların da katıldığı resmi resepsiyonda Cenevre Belediye Başkanı saklamadığı ama bugüne dek kamuoyu önünde dile getirmediği eşcinselliğini açıkladı.

Konferansa travesti ve transeksüellerin katılımı oldukça fazlaydı. Latin Amerika’da transgender’ların en güçlü azınlık durumunda olmasından yola çıkan ILGA, bu seneden itibaren ‘travesti ve transeksüel sekretaryası’ kurmaya karar verdi. Oylamaya sunulan bu yeni sekreterya yüzde 90 evet oyu alarak kabul edildi. ILGA bugüne kadar bir kadın ve bir erkek sekreteryası olmak üzere iki genel sekreterle temsil ediliyordu.

Bu arada, 7 yıldır ILGA’nın genel sekreterliğini yapan Kürşad Kahramanoğlu bu sene adaylığını koymadı ve yerine Almanya’dan Phlipp Braun Genel sekreter olarak seçildi.

Konferansın bir gününde, Rusya Hükümeti tarafından engellenen Moskova Gay Pride’a izin verilmesi için pankartlar ve gökkuşağı bayrakları taşıyan 150 kişilik bir grupla Rusya Büyükelçiliği önüne gidildi ve Rusya protesto edildi.

Birlikte yenen akşam yemekleri, içkiler yudumlanırken yapılan sohbetler ve yemek sonrası partiler de konferansın renkli yanlarıydı. Dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen ve aynı amaç için orada bulunan insanlar, bir arada oldukça neşeli, sıcak ve samimi bir birliktelik sergiledi.

Konferans, 3 Nisan günü Kürşat Kahramanoğlu’nun genel sekreterliği devretmesi ve 2008 yılında yapılacak konferansın Kanada’nın Quebec kentinde yapılmasına karar verilmesinin ardından kapanış konuşmasıyla sona erdi.






Etiketler: yaşam, dünyadan
nefret