16/08/2017 | Yazar: Gözde Demirbilek

Kaos GL’nin yaz güzeli ‘İlk yaz aşkım, sen de yaz aşkım!’ dizisinin ilk hikayeleri geldi!

İlk yaz aşkım, sen de yaz aşkım! - 1 Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kaos GL’nin yaz güzeli “İlk yaz aşkım, sen de yaz aşkım!” dizisinin ilk hikayeleri geldi!

“Sen bir yere gitsen de gitmesen de, o yaz ilk defa gördüğün ve aklını kurcalayan biri olur. O da benim gibi mi, hisseder mi, akşamüstü biraz dolaşsam görür müyüm, Zeki Müren de bizi görecek mi diye düşüüüün düşüüüüün durursun” demiş ve ilk yaz aşkı hikâyelerinizi istemiştik. Gelen hikayelerden şimdilik ikisini sizinle paylaşıyor, başka hikâyeler görmek için can atıyoruz!

Resim: John La Farge, Women Bathing in Papara River, 1891

“Ayvalık’ta 2 ay, biri huysuz biri dolunay”

Yazan: Cemre B.

Aslında benim hikayem herkeste olabilecek bir hikaye ama böyle bir yazı dizisi olduğunu görünce yazmak istedim. 14 yaşındaydım, ailemle her yaz olduğu gibi o yaz da Ayvalık’a gittik. Ama o yazı her zamankinden farklı kılacak şeylere şahit oldum. 14 yaşında kendinden memnuniyetsiz, her şeye sataşan ve küsüp oturan biriydim. Tüm arkadaşlarım (2-3 tane ancak) İstanbul’da kalmıştı. Yanıma hiçbir zaman okumayacağımı bildiğim kitaplar almıştım. Yazlıkta internet yoktu ve ben sürekli olarak yalnız hissediyordum kendimi. Yan yazlığa yeni birileri taşınmış, çocuklarının bir sürü arkadaşı olmuştu. Annem sürekli benim neden arkadaş edinmediğimi sorguluyordu. Bir akşam annemin ısrarlarına dayanamayıp yan bahçeye çıktım “Merhaba, ben Cemre aranıza katılmamı annem istiyor git derseniz geldiğim gibi geri dönebilirim” dedim. Ortamda herkes ergen olmanın etkisiyle birer birayla çakır keyif olduğu için “Otur yeaa, oo hoş geldin Cemre” gibi laflar edildi. Ben de biraz içtim annemi balkondan gördüğümde “Ben bu akşam burada kalacağım” dedim. O gece hep birlikte çatı katında uyuduk. Sadece 3 yastık olduğu için birbirimize kenetlenerek uyumuştuk. Sabah uyandığımda onun gözümün içine baktığını gördüm. Diğerleri (üç kişi) uyurken biz onları uyandırmamak için bir köşeye geçtik. Kısık sesle sohbet ettik biraz, nerede yaşıyorsun, kaçıncı sınıfa geçtin, aaa lisede misin sen de, şöyle böyle derken birlikte yeniden uyayakalmışız. Ev sahibinin çocuğunun patırtılı uyanışına uyandık.

O evden çıkmayı hiç istemedim, tatil o kadar da kötü değildi. Her gün erkenden kalkıp, bazen hiç eve dönmediğimiz sahilde uyuduğumuz zamanlar oluyordu. Sosyalleşmem için baskı yapan annem bile uyarmaya başlamıştı “aşıyosun bazı sınırları” diye ama sınırı asıl aşan şey kalbimdi ve Sena’ya körkütük aşık olmuştum, sadece konduramıyor “çok yakın arkadaşlık” hatta bazen annemin yanında “ahiretlik” olarak tanımlıyordum. 2 ayımız alt alta, üst üste, aynı yataklarda, aynı havlularda geçti Sena’yla. O da her şeyin farkındaydı, gece yatar, havanın çok sıcak olmasını bahane ederek soyunarak uyurduk ve sabah gizli bi anlaşma gibi annemin odaya girme ihtimalini düşünerek kalkar birbirimizi giydirirdik. Havanın o sıcaklığına rağmen biz, Sena’yla birbirimizin kıvrımlarını keşfetmiştik. Yaz tatili hiç bitmesin isterken bitmiş, ben İstanbul’a dönmeyi hiç istememiştim. Son gecemizde sahilde sabaha kadar ağladığımızda, diğer arkadaşlarımız da artık bir şeyleri fark etmişti. İstanbul’a döndükten sonra çok acı çektim. Birkaç ay sürekli mesajlaştık ama anladım ki o dönemsel bi ilişkiydi ve belli ki devam etmeyecekti. Yine de ilk dokunuşlarımın ve kıvrımlarımın ilk keşfedilişinin o yaz akşamlarını hiç unutamam. Hâlâ ara ara görüşürüz arkadaşça, yayınlandıktan sonra hikayemi ona da yollayacağım. Belki o da kendi tarafından yazmak ister… Kim bilir…

Resim: Richard Stabbert

“Gökkuşaklı bir şeyler var mı?”

Yazan: Okan KaLubunya

Ya şimdi nasıl girsem diye çok düşündüm ama bir zırıl olarak çok da düşünmeme gerek olmadığına karar verdim. Ben var ya, hep zırıldım. Zırıl zırıl zırılır, ailemi tedirgin ederdim hep. Abim beni arkadaşlarıyla tanıştırmaya çekinir, bazen de benim rol yaptığım vurgusunu yaparak “Bu da bizim Zekiye” derdi. Köye gidiyorduk yazları, bizim köy insanların para verip gelip tatil yaptığı bir yerdi. Hani yazlıkçıları kazıklayan, “ay geldiler de yine pislendi köy” diyen yerliler var ya. Biz onlardık ve bu benim işime geliyordu açıkçası. Her yaz, hadi yazı geç her ay her hafta başka başka insanlar geliyordu. Hem kendimi sonra yine kendimi tanıma fırsatım oluyordu çünkü onları tanıyamadan çoktaaan gitmiş oluyorlardı. Neyse, yine böyle bir yaz. Ben zırıldak zırıldak dolaştığım için asla pipili arkadaşım yok, birkaç tane çocukluktan tanıdığım var ama gelmişim 15 yaşına ve bu zırıldaklıkların tölere edilmeyeceğinin, canımın yakılacağının farkındayım. Yakarlar yani hiç acımazlar. Köye bir gey gelir, herkes peşinde pervane olur (çünkü onlara göre parası vardır ve varsa saygındır) ama Okan bir bir zırılmasın bir taşlamadıkları kalır. Kız Okan aşağı kız Okan yukarı az geçirdim günlerimi ben ama bir yerden sonra boşvermeyi öğrendim. Herkes o kız Okan’a muhtaç oluyordu zaman zaman, yüzümdeki sinsi gülümsemeyi durdurmıyordum bu da bana iyi geliyordu.

Abim işim var diye bijuteriyi bana bıraktı bi gün. Hem sıkılıyorum hem arada takıp takıştırıp aynaya bakıyorum, içeri bir selvi boylu girdi. Benim kafamda pembe şapka boynumda kolyeler öylece kalakaldım. Tembihlendiğim için o “sert” ve zırıldak olmayan erkek rolünü oynamaya çalıştım bir süre. Ama kolyeyi çıkarsam yüzük, yüzüğü çıkartsam halhal, halhalı kopartsam broş her şey üzerimde. Koyverdim bir yerden sonra, selvi boylu da bi yerden sonra karın ağrısıyla yüzleştirdi beni. “Gökkuşaklı bir şeyler var mı?” dedi, o zamanlar bilmiyorum neden istenir, neden istenmez. Gökkuşaklı bi bant çıkartıp verdim ben buna. Ertesi gün abimin yanına özellikle gittim, belki yine gelir diye yalan değil. Abim yine böyle Zekiye gel buraya diye bağırırken kapının önünde gördüm. Bandı takmış, koşarak çıktım. “Çok yakışmış” dedim. O ne yakışmaktı! Sahile doğru yürüdüğünü gördüm, abime ben gidiyorum deyip çıktım. Uzun bir süre peşinden gittikten sonra seslendim “Kaybolma sakın”, döndü arkasını “Sen gezdir istersen beni” dedi. En ıssız koylardan birinde gökkuşaklı bir şeyler olup olmadığını gösterdik birbirimize. Çok oldu böyle şeyler ama onun o gel gellerini ve dalgalar kıyıya vururken “aman kimse görmesin” heyecanım unutulmazdı.

Siz de ilk yaz aşkınızı yazabilir, bir görselle birlikte web@kaosgl.org adresine yollayabilirsiniz. Yollayın, yayınlayalım

İlgili Haber

İlk yaz aşkım, sen de yaz aşkım!


Etiketler: yaşam
nefret