06/05/2020 | Yazar: Ali Erol

Diyanet’in eşcinselleri hedef göstermesi, yerel basın “köşe”lerinde nasıl cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemlerine yol açtı…

“İnsan Hakları Derneği’nin ne işi olur ki acaba eşcinsellikle?” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: II. Homofobi ve Transfobi Karşıtı Yürüyüş, 17 Mayıs 2009, Ankara, Ali Özbaş / Kaos GL

Diyanet’in eşcinselleri hedef gösteren hutbesi, yerel basın “köşe”lerinde nasıl cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemlerine yol açtı…

Nisan ayının son haftasından cinsiyetçi ve homofobik nefret “köşe”leri Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eşcinselleri ve HIV’le yaşayanları hedef gösteren Cuma hutbesi ile doldu taştı.

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan gazete yazılarını “Muhafazakâr “köşe”ler “mevzu”nun hak hukuk hürriyet meselesi olduğunu görmezden geliyor!” dosyasında kayda geçirdik. Sırada, memleketin yerel basın “köşe”leri var…

Konya: “Hiç tavsiye ve tasvip etmem ama yapılacaksa gizli yapılmalı”

Konya bölge basınından Anadolu’da Bugün “köşe” yazarı Ramazan Yüce, “'Efradını cami, ağyarını mani' Bir Hutbe” başlıklı yazısında, “Her yıl temmuz ayının 19’unda “Dünya Eşcinseller Günü” dolayısıyla gündeme gelen eşcinseller, Diyanet’in Cuma hutbesiyle bu sene erkenden gündemimize gelmiş oldu” diyor.

“Burada eşcinsellik veya daha genel anlamda LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transgender)’den, bu eylemi yapanların dine, örfe, ahlaka mugayir davranış içerisinde olduklarından dem vurmayacağım.” diyor ve devam ediyor: “Zaten bu tiplere ne söylesen fayda etmez. Çünkü ayıp ve günah kavramı onların lügatinde yok maalesef. Lut Kavminin helakine sebebiyet veren bu hastalık, tedavi edilmediği müddetçe dün olduğu gibi bugün de var, yarın da olmaya devam edecek.”

Konya Anadolu’da Bugün “köşe” yazarı, “Bu nahoş ve lanetlenen sapık ilişki -hiç tavsiye ve tasvip etmem ama- yapılacaksa gizli yapılmalı” diyor: “Lut peygamberin kavminin homoseksüellikten dolayı helak olmasının nedeni, bu ilişkiyi kavmin aleni yapar hale gelmesinden ve topluluğun bu tür ilişkiye girenleri uyarmamasından dolayıdır.”

“Benim burada garibime giden bazı baroların bu meseleye alet olmaları. Hukuk konuşması gerekenler ne zamandan beri bir hastalığı savunur hale geldi, beni üzen de burası. Bir insanın veya zümrenin üç sayfalık bir hutbede bir iki satırla geçen eşcinsel ve zina konusuna takılıp kalmasını öküz altında buzağı aramak olarak görüyorum.”

“Bu eşcinsel savunuculuğunuzu LGBT’liler yapsalar, onlar bir tepki koysalar bir yere kadar anlamaya çalışırım. Ama sizi anlamıyorum. Size ne oluyor gerçekten! Tek kelimeyle ayıptır bu yaptığınız. Hukuk adına değerlerimizden bu kadar uzak kalmaya hakkınız yok. Olması gereken itibarınızı gözümüzde iyice sıfırlamayın. Gidin işinize…”

Konya yerel basınından Yeni Konya gazetesi “köşe” yazarı Alaettin Ekizer, “Sapıkları Koruyan Kanun” başlıklı yazısı ile Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Ankara Hacı Bayram Camii'ndeki Cuma hutbesi ile gelişen süreci anıyor ve devam ediyor: “Peki, Nedir bu LGBT? Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti kelimelerinin baş harflerinin kısaltması.”

“Olayın aslı şudur” diyerek “mevzu”yu İstanbul Sözleşmesi’ne getiriyor: “Yani devlet, bu sapıkları kanunla korumaktadır. Bu durumda Diyanet İşleri Başkanı; Allah'ın zina ve eşcinsellikle ilgili ayetini tebliğ edince eşcinselleri koruyan İstanbul Sözleşmesi'ne göre "LGBT'lilere yönelik nefret söyleminde bulunmuş” oluyor.”

Yeni Konya “köşe” yazarı Alaettin Ekizer, “terbiyesiz sapık güruh” ifadeli nefretiyle, “Ey İktidar; bu sapıkların günahlarına ortak olmayın!...” çağrısı yapıyor: “İstanbul Sözleşmesi'ni yürürlükten kaldırmazsanız iki cihanda da elimiz yakanızdadır.”

Konya’nın Sesi gazetesinden Yılmaz Sandıkçı ise “Diyanetin Açıklaması” başlıklı “köşe” yazısında, kendinden pek emin, “Anayasal bir kurum olan DİB görevini yapmıştır, doğru olanı yapmıştır”, diyor, “Diyanet Başkanının sözlerinden "nefret söylemi" veya “ayrımcılık” çıkarmak, son derece haksız ve sorumsuz bir davranıştır” buyuruyor. Tepki gösterenlerin de aynı anayasa’dan hareket edebileceklerini akıl edemeyen “köşe” yazarı, “tepki gösterenler ne niyettedir?” sorgusu yapıyor.

Konya’nın Sesi “köşe” yazarına yeter mi; yetmiyor ve yarı mahcup “DİB”e de sitem ediyor: “Bir de, burada açılımını yazmaya haya ettiğim “LGBT gibi çarpık işlere izin veren İstanbul Sözleşmesi 2012 yılında niçin imzalandı? AK Parti hükümeti buna niçin izin verdi?” diye soranlar var! Zira bu kanun “eşcinselliği meşru kabul etmekte ve yaygınlaşmasına olanak tanımakla” birlikte zamanla aileyi ve toplumu yıkıma götürecek bir etkiye sahiptir. Hatta, bu kanun emperyalist batının Müslüman Türk Aile yapısı üzerinde düşmanlığını icra edebileceği şekilde gedikler açan bir kanundur. Peki, DİB bu konuda bir yorum yapabilmiş midir?”

Maraş Gündem: “Ülkemizde erkek evlilikleri, cinsiyet değişikliği, hatta toplu seks hayatı yaygınlaşmaktadır”

Maraş Gündem’den Ömer Işık’ın, “Toplumsal Cinsiyetimiz Nereye Gidiyor?” başlıklı “köşe” yazısına göre meğer “Ülkemizde erkek evlilikleri, cinsiyet değişikliği, hatta toplu seks hayatı yaygınlaşmakta”ymış: ““İstanbul Sözleşmesi” ile aile yapımıza ve sosyal cinsiyet yapımıza büyük zararlar veriliyor. LGBT cinsiyetleri, koruma altına alınıyor. Feministlerin de savunduğu bu cinsiyet özgürlüğü aslında şeytani üst akılın bize dayattığı kısırlaştırma programıdır.”

“Feministlik, lgbt, cinsiyetsizlik gibi projelerle Dünya nüfusunun 500 milyona düşürülmesi planlanmaktadır.” ifşası ile komployu açık eden Maraş Gündem “köşe” yazarı, haliyle, “Bu tehlikeli gidişe devletimiz öncelikle İstanbul Sözleşmesi’nin fesh ederek DUR demelidir.” çağrısı yapıyor.

Maraş’tan, kahramantv sitesinden İlker Apaydın ise “Bana Gelirken Bir Eşcinsel Alır Mısın?” başlıklı “köşe” yazısında, nefret söylemleri ve nefret suçlarının işleyişini yanlış anlamışa benziyor: “Çoğunluğun Müslüman olduğu bir ülkede din işlerinden sorumlu bir ismin İslam dininin buyruklarını paylaşmasında biz nefret, kin ya da öfke görmüyoruz.”

kahramantv “köşe” yazarı, muhalefet ve Ankara Barosu hariç, Diyanet’ten iktidara herkese hak verirken, “Eşcinsellere öfke duyana da tanıklık etmedik.” diyor ama devam ediyor: “Toplumda kin ve nefrete sebebiyet veren sizlersiniz. İslam dini hoşgörü dinidir. Kur’an’ın ve diğer dinlerin eşcinselliğe bakışı ortada. Siz kabul etmeseniz de inananlar kabul ediyor. Bununla birlikte eşcinsel bireylerle toplumun bir sorunu yok. Hayatlarını tercihleri doğrultusunda istedikleri gibi yaşıyorlar.”

“Ülkenin öncelikli sorunu da eşcinsellik değil” diyen Apaydın, gene ekliyor: “Merak ediyorum bu konu üzerinde bu kadar hassas olduğunu ifade eden, sosyal medyadan duyar kasan siyasilerin çocukları benzer yönelimde olsa ne derece doğal karşılayacaklar?”

İzmir: “Ya şu Ankara ve İzmir Baroları'nın yaptığına ne demeli?”

İzmir’den Yeni Asır “köşe” yazarı Erhan Gülenç, “Koronadan daha tehlikeli virüs: Kutuplaştırma” başlıklı  yazısında, okur boşa beklemesin, Diyanet’in, toplumun bir kesimini hedef göstermesine laf edeceğini, meğer, “bu ülkeye bazı kesimlerce muhalefet adı altında çok tehlikeli bir şekilde nefret tohumları ekildiği de bir gerçek” imiş.

Yeni Asır “köşe” yazarı, “ülke kutuplaştırılıyor” derken devam cümlesi gelsin: “Ya şu Ankara ve İzmir Baroları'nın yaptığına ne demeli?” Cevap belli değil mi: “Diyanet İşleri Başkanını, bu ülkenin çok büyük bir kesiminin inandığı İslam dininin zina ve eşcinsel ilişkilerle ilgili açık bir hükmünü gündeme getirdiği için hedef haline getirdiler.”

Rize: “Helak olan atalarınızı mı özlediniz?”

Rize’nin Sesi’nden “köşe” yazarı Orhan Yazıcılar, “4000 Yıl Önce Helak Olan Atalarınızı Mı Özlediniz?” sorusuyla daha yazısının başlığından bodoslama dalıyor. Yazıcı, “Yıllarca; üzülerek söylüyorum” diyor ve söylemeye devam ediyor: ““Eş cinselliği” ülkemizde normalleştirilmek ve bir yaşam hakkı gibi, göstermeye çalışan, maalesf bir kitle var. Eş cinsellik dinimizce haramdır. Buna müsade edilmemeli. Sessiz kalmak, yaygınlaşmasına yol açar.” Sonrası malum tekerleme: “Müslümansan tepki niye ?!! Değilsen sanane.. Eşcinsellik ve LGBT sapkınlıktır..”

Malatya: “Sapığa sapık demenin yasaklanacağı dönemlere gidiyoruz”

Malatya NetHaber “köşe” yazarı, Mehmet Zeki Dinçaslan, “Gâvura gâvur demek” başlıklı yazısında, “Gâvura gâvur demeyi yasaklayan dönemlerden geçtik, sapığa sapık demenin yasaklanacağı dönemlere gidiyoruz.” diyor.

“Katil lobisi, hırsız lobisi, ırz düşmanı lobisi yetmiyormuş gibi bir de eşcinsel lobisi çıktı ortaya.” diyen Malatya NetHaber “köşe” yazarının nefretine gem vuran varmış gibi demediğin bırakmıyor, sonra da, “Yakında normal karşılamak, ses çıkarmamak yetmeyecek. Yüksek sesle, eşcinselliğe saygınızı deklare etmeniz gerekecek.” diyerek bir de üste çıkıyor.

Aksaray: “Eşcinsellik, HIV, Luti konuları zaten belli”

Aksarayhaberleri’nden Erdoğan Kaya, “Zina kesinlikle kanunla yasaklanmalı” ve ardından “Din işleri yüksek kurulundan tepki” başlıklarıyla iki “köşe” yazısı kaleme alıyor.

“Eşcinsellik, HIV, Luti konuları zaten belli. Bunlara bulaşanları insan olarak zaten görmüyorum. Ama İslam dinin ve aile toplumunun ana direği olan zina ülkemizi ahlakını bozmuş ve toplumu dejenere etmiştir. Ne terbiye kalmış ve ne de ahlak kalmıştır. Helal dairesi geniş iken, harama girmeye gerek yok. Zinanın adını aldatmaya dönüştürmek soysuzluktur.”

Erzurum: “İnsan Hakları Derneği’nin ne işi olur ki acaba eşcinsellikle?”

Erzurum YeniGün “köşe” yazarı M. Musa Çakır, “Ne Günlere Kaldık!” başlıklı yazısında, Diyanet’e otomatik destekten sonra “mevzu”yu hiç anlamamış: “tepki açıklamalarının çoğunluğu ise, LGBT deniliyor ya hani; işte o yapılanmaya aitmiş…”

“Şunu anlamıyoruz!” diye devam eden Erzurum YeniGün “köşe” yazarı, “anlamıyorum” derken doğru söylediği belli oluyor: “İnsan Hakları Derneği’nin ne işi olur ki acaba eşcinsellikle? Ya da İzmir ve Ankara barolarının… Hayır, sapkınlığın savunulabilir bir tarafı var da, bunu bir tek biz mi bilmiyoruz yani?”

Cinsiyetçi ve homofobik nakaratı İstanbul Sözleşmesi’ne bağlamadan önce devam ediyor YeniGün “köşe” yazarı: “Tedavi edilebilir bir hastalık olarak kabul etmek mümkünken, Lutiliği bir yaşam biçimi haline getirmek ve bu günaha “insan hakları” penceresinden bakmak ise, kimse kusura bakmasın en büyük ahmaklıktır, en büyük ziyankârlıktır, en büyük geri zekâlılıktır…”



Etiketler: medya
nefret