05/11/2021 | Yazar: Kaos GL

Bu masa da öyleydi işte, tek farkla masa “biz” dilini kullanan bir çocuk bazen de hayatın çemberinden geçmiş olgun bilinmeyen, tanınmayan biri gibiydi. Yani sadece biri gibi oluyor ve “biz” dilini kullanıyordu.

İnter Hikayeler: Masanın Dilinden Kendi Kabuğuna Çekilen Bir Salyangozun Hikayesi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İnterseks aktivistler Türkiye’de interseks hareketine bir yol haritası çıkarmak adına, 9-12 Eylül 2021 tarihlerinde Ayvalık’ta buluştu. 17 Mayıs Derneği ve İnter Dayanışma'nın örgütlediği kampta interseks aktivistler, Yıldız Tar’la birlikte hikayelerini yazdı. 26 Ekim İnterseks Farkındalık Günü ile 8 Kasım İnterseks Dayanışma Günü’nü birleştirdiğimiz kampanyamız kapsamında o hikayeleri sizlerle paylaşıyoruz. 

Dördüncü hikaye Zeynep’ten geliyor:

Bir gün serçelerin dilinden anladığını düşleyen masa dile gelir.

Her yanı dolaşan uçan halı misali masa her yanı dolaşır.

Sade, kahverengi iç bunaltan bir masanın bu kadar derttaş olması da şaşırtmıyor.

Eskiler nasıl der bilmem ama masa toparlar, bütünleştirir. Bu masa da öyleydi işte, tek farkla masa “biz” dilini kullanan bir çocuk bazen de hayatın çemberinden geçmiş olgun bilinmeyen, tanınmayan biri gibiydi. Yani sadece biri gibi oluyor ve “biz” dilini kullanıyordu.

Yalnızdı, bilinmiyordu ama yine “biz”di.

Biz, gökkuşağını altında toplanıp geceleri yıldızları toplayan yine kayan yıldızlarla mutlu hayatları dileyen ümitvar olanlar.

Biz, yarınları inşa etmeyi isteyen geçmişin acılar çemberinde yıkanmış anadan üryan kalmış bugünü toparlayanlar.

Biz, kabuğuna çekilen salyangozların ortak dili, kapsayıcı, birleştirrici, tümleyici ve gerçek, doğrusu, yanlışı yine kendinin. Kendi gibi, olağan ama kolay, basit ama sıradan olmayan,

Biz, herkes gibi biz.

Emeğini toplayan ve emeğini dağıtan biziz masa.

Ve bu masa bizim.

Konuşan da, susan da bizim iç sesimiz, yine bir gün bunaltıcı bir temmuz sabahından sonra koridorlarda, yemek saati yorulup da oturduğu, soluklanmak için değil bu sefer, acıktığı için oturulan bir masa.

Geldi doktorlar kuruldular psikoterapi seanslarından sonra masanın başına.

“hastalar” ile birlikte yenilecekti yemekler. Onlara moral olmalıydı diye geçirdi içinden masa.

Ancak en son hocanın da gelmesiyle servisle başlandı yemeğe.

 

Bugün bu kadar artıyı Zeynep aldı, bu kadarını Bedirhan bu kadarını Büşra, en çok artı sandalyesini düzeltene verildi.

Sordu öğretmenlerden biri;

“En çok ne hoşunuza gitti burada?” diye.

Herkes cevap verdi, Zeynep de,

Zeynep; Aynı masada birlikte yemek yememiz beni çok mutlu etti diyince masa onure oldu.

Eee biz de böyleyiz diye geçirdi içinden masa.

Ancak Zeyneplerin evinde böyle değiliz. Dedi birden

Zeynep masaya içini dökerdi, yazardı birşeyler, çizmek isterdi. Ancak yemekler genelde soğurdu Zeyneplerde.

Çay kahve sohbetleri birlikte yapılsa da Zeynep masa da yalnız kalırdı.

Zeyneplerde masa demek zeynepin kuşe-i uzleti demekti.

Dert dinlenir, anlatılır, kaderdaş olmak ortak paydadır.

Biz Zeyneplerde aile içi işlere karışırız.

Kim kimden şikayetçi biz dinleriz diye esef etti masa.

Masa da haklıydı.

Hiç mi mutlu anlara tanık olmamıştı.

Doğum günlerine, yıl dönümlerine.

Belki de yalnız Zeynep memnundu bizden, birlikte olamasalar da…

 

Belki de “biz” , biz masalar bu yüzden kıymetliyiz. Dedi masa.

Birlikteliği sağlıyoruz, hüzünleri dağıtıyor, mutlulukları paylaşıyoruz, üleştiriyoruz ümidimizi.

Aynı masa da yaşadı kim ne yaşadıysa; doyan öyle kalkıp çekilmedi, demiştik ya hani biz gökkuşağının altında birleşenler,

Bu yağmurların sonunda masalara dağıldık, kabuklara çekidik akşamları ayışığında.

Yeter ki masalarda bizi dinlesinler.

İnsan kendi içinde kendisine yabancı,

Kendi içinde bir tek kendine tanıdık.

 

Sözün özü; bu masa bu konuşulanların dilinden anlar mı bilmem ama dünya bu kadar acıyı kaldıracak kadar güçlü değil….

Masa mı?  masa da masaymış diyen şaire yenildi…


Etiketler: kültür sanat, yaşam
İstihdam