04/11/2021 | Yazar: Kaos GL

Odamda yapabileceğim hiçbir şey yok çünkü 1997 kışında akıllı telefon henüz icat edilmemişti ve ben de getirdiğim tüm kitapları okumuştum, hatta bazılarını ikinci defa okuyordum.

İnter Hikayeler: Müessesenin Çalışkan Koleksiyonerleri Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İnterseks aktivistler Türkiye’de interseks hareketine bir yol haritası çıkarmak adına, 9-12 Eylül 2021 tarihlerinde Ayvalık’ta buluştu. 17 Mayıs Derneği ve İnter Dayanışma'nın örgütlediği kampta interseks aktivistler, Yıldız Tar'la birlikte hikayelerini yazdı. 26 Ekim İnterseks Farkındalık Günü ile 8 Kasım İnterseks Dayanışma Günü'nü birleştirdiğimiz kampanyamız kapsamında o hikayeleri sizlerle paylaşıyoruz. 

Üçüncü hikaye Caner’den geliyor:

Argos ile harabeli yoldan büyük meydana doğru yavaşça yürüyoruz. Meydanın sağ tarafında Epiktetos’un felsefe okulunu gördüğümde yaşadığım heyecanı ve mutluluğu saklayamıyorum. Epiktetos’un efendisi tarafından bacaklarından sakat bırakılmasını ve sonrasında da yine aynı efendisi tarafından özgür bırakıldığını bilmeyen yoktur herhalde ve bunu Argos ile de paylaşıyorum. Argos tüm gözleriyle bana küçümsercesine bakıyor ve bir devrim hikayesinin nasıl bu şekilde benim neslime yanlış aktarıldığını bir türlü anlam veremiyor. Evet Epiktetos ve arkadaşları kölelikten kurtulmak için büyük bir devrim yapmışlardı ve özgürlüğünü kazanmak için bacaklarını bile kaybetmişti. Bir mahcubiyet hissederek okulun önündeki yeni filozof alım ilanlarını gördüm ve büyük bir şaşkınlıkla Argos’a baktım. Epiktetos okuluna interseks filozof alacakmış. Sonradan Argos’un dediğine göre dönemin en ünlü felsefecileri aslında intersekslermiş. İnterseksler de Epiktetos gibi bir devrim hazırlığı içindelermiş. Buna örnek olarak bana daha dün yıkılan Hermafroditos heykellerinin kalıntılarını gösterdi.

İnterseksler-“Bizlerde Tanrıların heykelleri vardır. Tanrı soyuttur, örneğin Zeus benim arkadaşım değil. Afrodisyaslı ünlü dildocu Erectus benim arkadaşımdır fakat onun da dildosuyla bir heykeli yok” demişler ve böylece heykelleri yıkmaya karar vermişler.

-Caner. Argos. Argobul. Caner

Burada size Argos’u anlatmak istiyorum. Biz Argos’la bir bütünüz ve Tanrı’ları hayatıma tanık olması için bedeninin her tarafında göz olan Argos’u benim vücudumla birleştirmişler. Bunu bir tek anneme söylemişler ve annem de bunun için beni ismimle değil bazen Argos bazen Argobul olarak çağırıyor.

Yerin sarsıldığını düşündüm fakat önümde U şeklinde dizilen doktorları görünce beni uyandıranın annem olduğunu fark ettim. Hastanede 15. günüm ve artık bir an önce ameliyat olmam gerektiği fakat öncelikle vücudumu ameliyata hazır hale getirebilmek için ilaçlarımı düzenli olarak kullanmak zorunda olduğumu aileme söylediler. İlaçları küçük olduğum için hap olarak içemediğimden, annem onları suda çözüp içirmeye çalışıyor fakat bu ilacın işlem görmüş hali dahi onu daha da çekilmez hale getiriyor.  O yeşil ambalajlı çirkin ilaç. Annemin denediği çeşitli taktiklerden sonra sulandırılmış ilaca hafif şeker katmasıyla ilaç azıcık da olsa biraz içilebilir bir hale geliyor. Testlerimin güzel çıkmasıyla benim dehşet günüme sayılı günler kalıyor. 10. katın sol koridordaki en sondaki ve sol taraftaki oda bana ait. Odamda yapabileceğim hiçbir şey yok çünkü 1997 kışında akıllı telefon henüz icat edilmemişti ve ben de getirdiğim tüm kitapları okumuştum, hatta bazılarını ikinci defa okuyordum. En sevmediğim fakat en başarılı olduğum şey sadece yatakta yatmak, tavana bakıp hayal kur(a)amamak ve uyumaktı.

Bu günün, son günden bir önceki günün olması haberini annem, babam ve benim doktorların dolu olduğu bir odaya çağrılmamız sonucu anlıyorum. Büyük bir hararetle ailem ve doktorlar, benim için atamak istediği cinsiyet hakkında tartışıyorlar. Doktorlar kız olmamdan ailem ise oğlan olmamdan yana. Bense varoluşumun getirdiği sorumlulukla aralarındaki tampon bölgeyi oluşturuyorum ama varoluşuma gösterilmeyen saygı gibi bu üstlendiğim göreve de saygı duymuyorlar. Ve karar veriliyor. Kalbimin altı senelik hayatımda bu kadar hızlı çarpmasıyla ilk defa kalp diye bir organın varlığından haberdar oldum. Yarın sabah ameliyata girecektim.

Argos, tüm tanıklığıyla yanımda olduğunu ve az sonra güneş battığında bütün intersekslerin de benimle beraber olacağını yani yalnız olmadığımı, rahatlamam gerektiğini söyledi. Nasıl olacağını sorduğumda ise sadece güldü. Güzel bedenimin tüm bütünlüğünü koruduğu son akşam yemeğim geldi. Stresli olmasam da bu kötü yemeği yemem mümkün değildi.

Siz hiç içi boş halka ay görmüş müydünüz? Eğer interseks iseniz büyük ihtimal cevap evet olurdu. Adını ‘halka ay’ koydum. Ay’daki tek tuhaflık şekli değil aynı zamanda mora dönen rengiydi. Argos, iki gözüm olmasına rağmen ondan önce fark ettiğim Ay’ın hikayesini bana anlatmak için nefes almadan peş peşe cümleler kuruyordu. Yakınımızda olan diğer interseksler, ameliyat öncesi yalnız olmadığımızı hissettirmek için bize Ay ile bir işaret gönderirlermiş ve o çevredeki interseksler de mor parıltılar içinde parlarmış. Evimize en yakın hastane 50 kilometre ötede olmasaydı Argos’un bu sinirden çatlatan bilge halini çekmek zorunda kalmazdım. Ağlamaya başladım.

Argos ayağının altındaki gözlerinin binada benden başka mor parıltılar gördüğünü söyledi. Onları aramaya başladık ve bu arayış bizi binanın zeminine götürdü. Karşımızda gözlerimizi kamaştırırcasına ve çok sayıda heykel vardı. Neden benim gibi parladıklarını anlamak uzun sürmeyecekti. A blok-Androjen duyarsızlığı, K-blok- Konjenital Adrenal Hiperlazı ve T’ye yani Turner sendromuna varana dek uzun kısa, zayif şişman çok fazla sayıda heykel vardı. Doktorların aynı zamanda iyi koleksiyonerciler olduklarını söylemek çok da yanlış olmazdı. Koleksiyonlarında çok fazla eksik olduğunu düşünüyorlardı ki bloklar arası ve blokların boyu mimari olarak oldukça büyük tasarlanmıştı. Acaba ben başka bir sendromun tekrarı mı olacaktım yoksa koleksiyonlarındaki eksik parçalardan olan nadide bir sendrom muydum? Bunu ne o zaman ne de şimdi hiç öğrenmek istemedim. Babam, kantinin önünden geçerken bizim nereye gittiğimizi anlamak için takip etmiş. Karşılaştığı manzaranın şaşkınlığıyla ve korkusuyla bana sarıldı. Bugün ağlamamı sağlayan mutsuz ve mutlu motivasyonlarımdan sonra bu sefer çaresizliğinin tetiklediği duyguyla tekrar ağlamaya başladım, Argos da benimle beraber ağlamaya başladı. Argos’un saymakla bitiremediğim gözleri o kadar çoktu ki kendime geldiğimde zemini su kaplamıştı. Babam bizi zeminden aceleyle çıkardı. Zemini su basıp elektrik kablolarının yanmasıyla birlikte hastanede yangın başladı. Biz hariç tüm hastalar başka hastanelere tahliye edildi. Biz hariç diyorum çünkü Antik Yunan’ların tanrılaştıramadıkları heykelleri bugün de şeytanlaştıramayacaklardı. Bizi ameliyatlı bedenlerimize hapsedip kendi cehennemimizi oluşturamayacaklarını en azından babam ve sonra da annem fark etmişti ve benim de bir başka bir heykel olmama izin vermeyeceklerini söylediler.

İstanbul’a hep hastane ziyareti için gelirdik ama lapa lapa kar yağan bu günde İstanbul’u ailemle turist gibi gezmeye karar verdik. Oturduğumuz yerden hastanenin tüten dumanları gözüküyor. Annemle babamın elini tutuyorum ve birbirimize bakıp gülümsüyoruz. Argos tanıklığına artık ihtiyacımız olmadığından az sonra ayrılacağımızı söyledi. Çok geçmeden Zeus makasıyla bizi ayırdı. Argos, meraklı gözleriyle başka bir hayata tanık olmak için söylene söylene yanımızdan ayrıldı. 


Etiketler: kültür sanat, yaşam
İstihdam