05/04/2019 | Yazar:

Translar isim hikâyelerini, isimlerinin kendileri için ne ifade ettiğini anlatıyor, buyrun!

İshi’nin adı var! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Translar isim hikâyelerini, isimlerinin kendileri için ne ifade ettiğini anlatıyor. Buyrun!

Hikâyenin en başına gidiyorum, yıllar önce büyük babaannemin Lübnan asıllı Ermeni olduğunu öğrendiğim âna. Önce, bunca zamandır bu bilgiden yoksun olmamın şaşkınlığını ve üzüntüsünü yaşadım. Sonra; sordum da sordum. Hikâyesindeki ayrıntıları öğrenmeye çabalamak bir tür yokuş çıkmak gibiydi. Öyle ki en temel sorulardan birine cevap bir türlü bulamadım. “Adı neydi peki?”  Ailenin en yaşlısına da danıştım elbette, lakin ismi yoktu. İşte yalnızca görünürde basit olan sorulardan biri daha: bir ismi olmalı, neydi bu? Sanırım isimlerin de hikâyelerinin olduğunu ilk anladığım zaman o günlere denk geliyor. Unuttuğumuz, yok saydığımız, görmezden geldiğimiz isimler ile ilgili değerli çalışmalar mevcut. Bu yazının konusu/amacı ise, kendi isimlerini seçen ve bu seçimlere karşı daima yoğun bir direnç ile karşılaşan transgender bireylerin isim hikâyelerini, kendilerine ne ifade ettiklerini onlar nasıl anlattıysa aktarmak.

“Çok seviyorum adımı, aslıma döndüm çünkü!”

Aras: Kendimi bildim bileli hep Aras’tım ben. Bu ismi ne zaman seçtiğimi bile hatırlamıyorum, tabii nasıl olduğunu da. Hatta anlamını bile çok sonra öğrendim ve doğru bir isim seçmişim sanırım dedim; bir şeyi sonradan bulup, her zaman seninmişçesine sahiplenmek demekmiş.

Aslı: Aslı ismini ilk arkadaşlarıma söylediğimde biraz tepki aldım açıkçası. Daha modern, güzel isimler seçebileceğimi söylediler. Ama ben onların ön yargılarını hemen şu şekilde kırdım; ben Aslı ismini gerçekten aslıma döndüğüm için seçtim. Ve yeniden doğduğum için, beni yaşattığı için seçtim. Çok seviyorum adımı, aslıma döndüm çünkü!

Aylin: Hayatıma giren çok önemli birkaç tane kadın vardı ve onların ismi Aylin’di. Onlardan çok etkilendiğim için, onların enerjisini devam ettirmek adına bu adı seçtim. Ayrıca ay ışığı anlamına geliyor. Ayın kendi ışığı yok, güneşten aldığı ışığı yansıtıyor. Yani var olan ışığı yansıtıyor. Ay da güneşten aldığı ışıkla birlikte aydınlanıyor ya, aslında ben de belki de o isimle, süreçle birlikte aydınlanıyorum. Aslında hep varım ama ışıkla birlikte, ismimle birlikte aydınlanıyorum. Ve tabii karanlığa da ışık tutuyorum bir nevi!

Defne Gülce: Gülce ismi ailem ile alakalı, annemin ismi Gülden, ablamın ismi Gülşah o yüzden bu adı seçtim. Defne’nin de mitolojik bir hikâyesi var. Defne bir ağaç, içinde saklanmış bir peri kızı var. Ondan dolayı ağacı ben atandığım beden olarak görmüştüm ve o ağacın içinde saklı kadınlık benim için anlamlıydı. Apollo diye de bir tanrı var hikâyede malum, Defne’yi arıyor, başına bela bir erkeklik vesaire. Çok beni yansıttığını düşünüp seçtim Defne adını.

Deniz: Sığamamak, sürecimin başında en yoğun hissettiğim duygulardan biriydi. Bu hâli kimlik adım için de duyumsuyordum ve onu değiştirmek istiyordum. Sonra bir vakit, Arkadaş Zekâi’nin sevdiğim bir şiirinden çıktı geldi ismim: “Sevginin sevgi ile seviştiği bir yerde, esmer kıvırcık saçları okşamıya varırsa eliniz, esmer kıvırcık saçların arasında altın taneleri görürseniz, deniz çok uzağınızda da olsa, siz denizin içindesiniz.”

Dila: Bir gün aynanın karşısına geçtim, baktım dedim ki; bu suratla ne olur acaba? Ne olur, ne olur… Aklımdan bir sürü isim geçti tabii ki. Sonra bir arkadaşım vardı, işte konuşuyoruz falan, gerçekten suratına bakınca hissettiğin şeye göre bir isim bulalım dedi. Ben suratıma bakınca gayet içten, gönülden gelen bir samimiyet görüyorum dedim. Şimdi biraz kendimi övdüm ama neyse! Daha sonra Dila isminin de içten, gönülden gelen anlamına geldiğini öğrendim ve ismime Dila dedim.

Eda: Ben 8-9 yaşlarındayken oturduğumuz dairenin altında bir bakkal vardı, sahipleri aynı zamanda komşumuzdu. Bakkalın da bir kızı vardı ve adı da Eda’ydı. Onunla oyunlar oynuyorduk, o zamanlar benim kimlik ismim vardı ama sanki kendimi onunla özdeşleştiriyordum ve ona her seslenildiğinde koşa koşa ben gidiyordum. İsmim o zamanlardan geliyor.

“Hayata tutunmayı tercih ettiğim için ismim de Hayat olsun istedim”

Efruz: Farsça bir isim olan Efruz’un anlamı göz kamaştırıcı ışık demek; yakan, tutuşturan anlamına da geliyor. Ben kendimi Ortadoğulu bir kadın olarak tanımlıyorum, bu coğrafyada doğmuş olmaktan hiçbir zaman gocunmadım. Tam tersine bu benim için bir onur ve ismim de bu topraklardan olsun istedim. Hemen Kürtçe, Farsça, Arapça, Süryanice, Ermenice, Rumca isimler sözlüğü karıştırmaya başladım. Bir arkadaşım ile birlikte bakıyorduk. Sonra Efruz’a denk geldim. Fonetiği çok hoşuma gitti, anlamı da benim gibi iddialı! Dedim ki; evet ben Efruz’um! Farsça gibi kadim bir dil kökenli olmasına da ayrıca yükseldim ve Efruz oldu.

Eva: 18. yaş günümde arkadaşlarım önerdi bu ismi bana. Eva, Havva’nın Latince versiyonu. Havva, yaratılan ilk kadın ve bana “sen de kendini yarattın” dediler, böyle bir motivasyon ile önerdiler. Gullüm bir muhabbetten çıktı Eva ismi diyebiliriz. Ancak ismim özellikle Türkiye’de vamp bir imaj içerisinde ve elbette norm dışında görüldüğü için çoğu zaman bir ön yargı ile karşılaşıyorum. Böylesi tek tip seven, azınlıkları dışlayıcı bir toplumda bu isimler hayatı biraz daha zorlaştırabiliyor ne yazık ki…

Hayat: İsmime karar verirken çok bilindik isimler özellikle seçmek istemedim. Çünkü Ayşe, Fatma gibi çok geleneksel isimler belirli kadın görüntüsüyle örtüşmüş, doldurulmuş isimler. Yani o ismi söylediğin zaman hemen kafanda canlanan birileri oluyor ya böyle, öyle bir şey olmasın istedim. Hiç içi doldurulmamış ve benim dolduracağım bir ismi arzuladım. Bir de açılma sürecimin en başlarındayken yaşadığım zorlukları hesaba katınca bunun bir tür hayata tutunma mücadelesi olduğunu söyleyebilirim. Geçiş sürecime devam etme ya da hayatıma son verme noktasında bir eşikteydim aslında. İntihar eğilimlerimin, girişimlerimin olduğu bir dönemdi. Ancak ondan sonraki süreçte, tüm zorluklara rağmen, hayata tutunmayı tercih ettiğim için ismim de Hayat olsun istedim.

Janset: Sanırım üç buçuk yıl oldu ismimi seçeli. Önceleri isim seçmek ve o ismi kullanmaya başlamak, çevremin de alışmasını sağlamak hayli meşakkatli oldu. Janset ismi, esasen Çerkes dili, kültürü ve tarihine ait kıymetli bir isim. Manası, güneşin doğuşu demektir. İsmimi nasıl seçtiğimi anlatmadan önce birkaç kısa şeye değinmek istiyorum. Trans olarak açıldığımda bana ilk sunulan şeyler nerelerimin plastik cerrahi işleme ihtiyacı olduğuydu. İsim konusu ise hemen onu takip eden bir krizdi. Aktivizm camiasında tanınmıyordum ve ne kadar erken kendime bir isim belirler, kullanmaya başlarsam insanların alışması da o kadar kolay olacaktı. Yine de bekledim. Rahmetli annemin hatırası olan doğduğumda bana koyduğu isimden vazgeçmek hayli zordu. Nitekim ömrümün 27 yılını o isimle geçirmiştim. Bir trans geleneği olarak bana da annelik yapmak isteyen, böylece ismimi de koymak isteyen birkaç kişi oldu. Türkiyeli trans kadınların tarihinde ve kültüründe olan bir gelenektir bu. Ben o sisteme çok uzaktım ama bir o kadar da yakındım. Bir kere sermaye olamazdım. Hem karakterim hem de sosyo-kültürel arka planım bunun için uygun değildi. Bunlar işin farklı boyutu tabii ama yine de ismimi belirlerken beni etkileyen faktörler. Benim babam Zaza, annem ise kendi babası tarafından Türkmen, annesi tarafından Acem. Dolayısıyla benim Çerkes olmakla uzaktan yakından alakam yok.  Annem doğduğumda bana kendi isminden bir parça ile babamın isminin birleşimi olan bir isim belirleyip koymuş. Ben kendi ismimi koymaya karar verdiğimde hem manasıyla tüm hikâyemi ve karakterimi anlatabilecek hem de annemden bir parça olan kısmı yaşatabilecek bir isim olsun istedim. Sonra aklıma beğendiğim de bir aktris olan Janset geldi. İsmi araştırdım, anlamını da okuyunca: Benim adım Janset dedim.

“Ben de yönümü bulduğum için Kuzey ismini seçtim”

Kardelen: Annem koydu adımı, hatta ben doğmadan önce. Şöyle ki, annem kız çocuğu doğurmayı istiyordu ve bekliyordu da, hatta bir isim bile seçmişlerdi: Kardelen. Ancak doğumumla birlikte şaşırmışlar ve kimlik adımı koymuşlar. Trans olarak açıldıktan bir süre sonra ise annem bana daha önce düşündükleri bu ismi önerdi. Kardelen, anlamı itibariyle de benim için çok özel. Çünkü trans ruha uygun bir isim. Karlar altından çıkan bir çiçek, mücadeleci bir çiçek kardelen. Bu yüzden taşıdığı anlamı ayrıca seviyorum.

Kuzey: İnsanlar yönlerini bulmak istedikleri zaman kuzeye bakarlar. Örneğin gemiciler pusulada kuzeye bakar ve öyle yönlerini bulurlar. Ağaçlarda yosun tuttuğu zaman kuzeyi gösterir. Ben de yönümü bulduğum için Kuzey ismini seçtim.

Lukka: 2015’te solo yürüyüşler yaptım Likya yolunda. Güneyde, Fethiye ve Antalya arasında yer alıyor. Defalarca gittim oraya ve her zaman tek yaptım bu yürüyüşleri. Bir yandan da orası ile bütünleşme umudu ile tarihini, mitolojisini vesaire araştırdım, hatta resimlerini yaptım. Oradaki dağlara çıkmak ve bu yürüyüşleri solo yapmak benim için çok anlamlıydı gerçekten. Dağlara çıkmayı seven birisiyim ve bu eylemi özgürlüğün bir tür ifadesi olarak görüyorum. Tabii manzaralar da harika ve yolda karşılaşılan arkeolojik kalıntılar, çeşitli bitki örtüleri ve insanlar yürüyüşleri zengin kıldı! İşte ismim, Likya’yı biraz daha fazla araştırdığım zaman ortaya çıktı. Likya’nın maskülen versiyonunun Lukka olduğunu öğrendim ayrıca anlamı da ışık demek.

Mert Toprak: İki adım var, mahkemede bu iki adı kabul ettirmek biraz problemliydi ama ikisinin de benim için anlamı büyük. İlk ismimi geçmişte, 4 sene boyunca beraber olduğum kadın verdi bana. Ne yazık ki zorla evlendirildi ve bir çocuğu oldu, o çocuğun adı da Mert. Benim için çok değerli bir kadındı gerçekten. İkinci ismim ise şuradan geliyor; açılma sürecimin başında ailem oldukça transfobikti, ölüm tehditleri alıyordum hatta. Bu yüzden dedim ki toprak da olsam, bu süreci bitireceğim. Toprak adını da kendim seçtim böylece.

Nora: İsmim, tanrı ışığı ve iyi ruh anlamlarını taşıyor. Bunu seçmemin sebebi alışılmışın dışında farklı bir isim olmasıydı ki kendime de yakıştırıyorum bu adı. Ayşe, Fatma, Hatice vesaire Türk isimlerini kullanmak istemedim. 5 yıldır transım ama Nora’yı tam 15-16 yıldır kullanıyorum, yani trans olduktan sonra tercih edilmiş bir isim de değil aslında.

Tolga: İsmimi annem seçti, kimlik adıma yakın diye. “İnsanlar çok fazla zorlanmasın alışmakta” düşüncesi ile bunu tercih ettik aslında biraz. Hem de benim yeniden doğumum gibi olduğundan tüm bu süreç, ben de annem koysun adımı istedim, o da bu ismi önerdi.

Küçük bir not: Yazı, yalnızca isim değişikliğini tercih etmiş transgender’ların hikâyelerini taşıyor. Ancak biliyoruz ki bu değişiklik asla bir zorundalık olamaz. Süreçlerimizde her birimizin deneyimleri biricik ve nihayetinde önemli olan, kendimizi nasıl istiyorsak öyle yeniden doğurmak, adlandırmak ve yaşamak elbette...

*Hikâyelerini paylaşan tüm arkadaşlara, sevgili Metin Akdemir’e ve Gülşah Tekin’e teşekkür ederim.

**Yazıda yer alan illüstrasyonlar sanatçı Rory Midhani’nin izni ile kullanılmıştır.

***Başlık: Ulus Baker, Yüzeybilim- Fragmanlar, der. Ege Berensel, Birikim Yayınları, 2014 [2009], s.242-243.


Etiketler: yaşam
İstihdam