17/10/2022 | Yazar: Kaos GL
Polis ve LGBTİ+ düşmanı çetelerin İstanbul Kadıköy Yeldeğirmeni’ndeki taciz ve saldırıları, karakolda işkenceye vardı. Polis, sokakta taciz edilen LGBTİ+’lar ve kadınlara işkence yaptı. Bir kişinin kolu, bir kişinin dişi, bir kişinin de kulak kıkırdağı kırıldı.
UYARI: Bu haber şiddete /işkenceye ilişkindir. Detaylara girilmese de yaşananlar aktarılmaktadır. İçerik daha önce şiddete, ayrımcılığa, nefrete uğrayan ya da şahit olan kişiler için o anları tetikleyebilir, travmatik etkiler yaratabilir. Böyle bir durumda size destek olabileceğini düşündüğünüz ruh sağlığı uzmanına ulaşabilir, şehrinizdeki LGBTİ+ oluşumu ile bağlantıya geçebilir veya destek için 17 Mayıs Derneği’ne yazabilirsiniz.
Haziran’dan beri LGBTİ+ düşmanı çeteler ve polis saldırılarıyla gündeme gelen İstanbul Kadıköy Yeldeğirmeni’nde saldırıların boyutu polis işkencesine vardı.
12 Ekim’i 13 Ekim’e bağlayan gece, LGBTİ+’lar ve kadınlar sokakta evlerine yürürken iki erkek tarafından taciz edildi. 8 kişi, Siyasi Haber’e önce polis ve tacizciler tarafından sokak ortasında tekmeler ve yumruklarla şiddete uğradıklarını sonrasında da ters kelepçe ve yakın mesafe biber gazıyla müdahale edilerek Kadıköy İskele Polis Merkezi Amirliği (Rıhtım Karakolu) götürüldükleri ifade etti.
Polis’in şiddeti sonucu, bir kişinin kolu kırıldı, bir kişinin kulak kıkırdağı patladı, bir kişinin dişi kırıldı ve birkaç kişi kafa travması geçirdi. Bunların dışında vücutlarının birçok yerinde darp izlerinin mevcut olduğu ifade edildi.
Şiddete uğrayanların Siyasi Haber’e aktardıkları şöyle:
“Kadıköy Halitağa caddesinde yürürken beyaz Golf marka bir araç tarafından önümüz kesilerek sözlü tacize uğradık. Bizi taciz eden erkekleri bağırarak uzaklaştırmak isterken üzerimize araba sürüldü. Bunun üzerine aracı ellerimizle durdurmaya çalıştık. Şoför koltuğunun yanında oturan bir erkek araçtan inerek önce üzerimize yürüdü, sonra da fiziksel olarak bizlere saldırmaya başladı. Ardından arkamızdan yürüyen arkadaşlarımız bizlerin bağrışma seslerini duyup koşarak yanımıza geldi. Arkadaşlarımız geldikten sonra bir süre daha fiziksel şiddet ve sözlü tacize devam ettiler. Bir süre sonra araçlarına geri dönen tacizciler yeniden arabayı üstümüze sürdüler ardından sokağın başına doğru uzaklaştılar ve orada durarak sözlü tacize devam ettiler. Biz ileride durup hala bizi taciz etmeye devam eden erkeklere doğru ilerleyecekken onlar hızlıca araçlarına binip, gözden kayboldular
“Saldırının şoku ile birlikte birbirimizin güvenliğini de sağlamak için hep birlikte evlerimize doğru yola çıktık. Bir süre sonra arkamıza döndüğümüzde polislerin ve biraz önce bizleri taciz eden tacizcilerin üzerimize koştuğunu gördük. Tacizciler, polise ikimizi göstererek ‘Bunlardan şikayetçiyim’ diye bağırıyordu. Biz daha ne olduğunu anlayamadan, birimizin kafasına yumruk atıldı, diğerimize ise yere yatırılıp ters kelepçe yapıldı. Yumruklarla tekmelerle saldırı başlayınca arkadaşlarımızı ve kendimizi korumaya çalıştığımız anda tüm polislerin de olaya dahil olmasıyla şiddetin boyutu katlanarak arttı. Maruz kaldığımız saldırının içerisinde polis ve tacizciler dışında tanımadığımız kişiler de vardı. Başta iki kişiye yönelik yapılan saldırı diğer arkadaşlarımızın da yerlere yatırılıp tekmelenmesiyle devam etti. Polisler doğrudan suratımıza biber gazı sıkarak bizleri etkisiz hale getirmeye çalıştı. O esnada ters kelepçelenip yere düşürülen bir kadın arkadaşımızın kafasına polis bir süre boyunca sert bir şekilde bastırdı. Uzunca bir süre mahallemizin tam ortasında orantısız şiddete maruz bırakıldık. Ters kelepçeyle yerde yatırılıp araca bindirilmeyi beklerken bir kadın arkadaşımız polisin, kendisinin memelerini açtığını göstererek yardım istedi. Yardım etmesi için yanındaki arkadaşımıza söylediğinde ise onun da ceketinin düğmelerinin kopartıldığını ve herkesin gördüğü açık bir alanda kapatma isteği dikkate alınmadan müdahaleye devam edildiğini gördük. Ellerimiz ters kelepçeli olduğu için üstlerimizi kapatamıyorduk. Polislere üstlerimizi kapatmak istediğimizi söyledik; fakat polis o esnada bu durumu umursamadan bizim video kaydımızı alıyordu. Araca bindirildiğimizde omuzlarımızla birbirimizin üstünü kapatmaya çalıştık. O esnada polis, arkadaşımızı boğazından sıkarak aracın camına yapıştırdı ve şiddet uygulamaya devam ederek aracın kapısını açarak araçtan attı.”
“4 kadın/ lubunya olarak Kadıköy Rıhtım Karakoluna getirildik. Bir kadın arkadaşımızın astımı olduğunu ve suratına sıkılan biber gazından dolayı nefes alamadığını, çantasında bulunan ilaçlarına ihtiyacımızın olduğunu söyledik. İlaçlar verilmediği gibi kapalı alanda tutulmaya devam edildik. Birkaç dakika sonra arkadaşımız bilinç kaybıyla karakolun içerisinde yere yığıldı. Ters kelepçeli olduğumuz için ne biz ona yardım edebildik ne de polisler yardım etti. Arkadaşımız için su istediğimizde o esnada kendi içtiği suyu uzatarak ‘Başka su yok’ dedi. Uzun bir süre sonra arkadaşımız kendine geldi ve onu hava alması için dışarı çıkardık.
Saldırı anında mahallede bulunan ve polisin şiddetine şahit olan 4 arkadaşımızın karakolun önüne geldiklerini gördük. Arkadaşlarımız karakolun önünde bize karşı hala devam eden saldırıya ‘Bu yaptığınız işkence, şiddet uygulayamazsınız, görüntülerinizi çekiyoruz’ diyerek tepki gösterdi. Bunun üzerine polislerden birisi, ‘Şunları da alın’ diyerek işkence görüntülerini çekmek isteyen arkadaşlarımıza gözaltı emri verdi. İlk önce dışarıda bulunan ve kapıya en yakın olan bir lubunya arkadaşımız 4-5 polis tarafından dövülerek, yerlerde sürüklenerek, ters kelepçeyle gözaltına alındı. Biz arkadaşımızı yerde görünce onu korumak için yanına yöneldiğimiz esnada, kişi başına en az 3-4 polis düşecek şekilde tekme ve yumruklarla yeniden saldırıya uğradık. Aldığımız darbeler sonucu yere düşüyor, ayağa kalkmak istediğimiz her an yeni bir şiddetli darbe alarak kendimizi yeniden yerde buluyorduk. Polis, yere yatırdığı bir arkadaşımızın kalbine diziyle bastırdı. Arkadaşımız ‘Nefes alamıyorum’ diye bize yardım çığlıklarıyla seslenirken susması için kendisine yakın mesafeden biber gazı sıkıldı ve bunun sonucunda bilincini kaybetti.
Şiddet bu şekilde devam ederken dışarıda kalan 3 arkadaşımız da karakolun bahçesine alınarak yoğun şiddete maruz bırakıp, gözaltına alındı. Bir arkadaşımızın ağzına biber gazı sokan polis, ‘Şimdi de konuşsana lan top’ diyerek tekmelemeye başladı. Arkadaşımız polisin şiddetinden korkmadığını ifade ettiğinde ise kafasını yanındaki arkadaşımızla tokuşturarak ‘Hala korkmuyor musun?’ diye sordu. Diğer arkadaşımız ise kendisini gözaltına alırken ‘Amına koyarım’ diyerek tecavüz tehdidinde bulunan polise, ‘Avukat geldiğinde de böyle konuşabilecek misin?’ diye sorduğunda ‘Avukatının da amına koyarım ‘ diyerek tecavüz tehditlerine devam etti. Bir arkadaşımıza da küpe taktığı bahanesiyle saldıran polis ‘O küpeyi senin götüne sokarım’ diyerek işkenceyle gözaltına aldı.
Bir kısmımız dövülerek bir kısmımız yerlerde sürüklenerek içeriye götürüldük. Bir anda yeniden biber gazı sıkıldığını fark ettik. Kendimizi gazdan korumaya çalışırken 3 kişi olarak tuvalete sıkıştırıldık. Birbirimize sarılarak ‘Biz buradan nasıl kurtulacağız, bizi öldürmeye çalışıyorlar’ diye konuşurken kapı açıldı ve yeniden yüzümüze biber gazı sıkıldı. Tuvalette yerde yarı baygın halde yatıyorken polisler içeri geldi ve bizi nezarethaneye sürükledi. 8 kişi dörder dörder ayrılarak nezarethanelere koyulduk.
Bir süre bekletildikten sonra polis içeri gelerek bir arkadaşımızı alıp hastaneye götüreceğini ve hepimizin de teker teker hastanelere götürüleceğini söyledi. Bu duruma itiraz etmemiz üzerine ikişer kişi halinde kelepçeyle hastaneye götürüldük. Muayene olacağımız esnada polis, doktorlara kendilerinin de başımızda beklemek zorunda olduklarını ve gitmeyeceklerini söyledi. Biz bu durumu kabul etmeyince doktor, hastane güvenliğinin beklemesi konusunda polisleri ikna etti. Muayene işlemleri bittikten sonra doktor, bir arkadaşımızın kolunda çatlak veya kırık olabileceğini ancak ödemden dolayı tespit edemediklerini, sabaha kadar buz koyup yeniden muayene olması gerektiğini söyledi. Hastaneden ayrılmadan önce de polislere buz ve ağrı kesici temin etmeleri gerektiğini söyledi ve hastanedeki işlemler bitti. Ancak gözaltı boyunca hiçbir şekilde bunlar temin edilmedi. Karakola döndüğümüzde yeniden nezarethaneye koyularak ifadelerimiz alınana kadar bekletileceğimiz söylendi. İfade ne zaman alınacak diye sorduğumuzda, ‘Keyfimiz ne zaman isterse’ diye cevap aldık. Bir arkadaşımızın kimliği gözaltı esnasında kaybedildi ve kimlik tespiti için ilçe emniyet müdürlüğüne götürüldü. Arkadaşımızın ayakkabısı parçalandığı için yerler ıslak olmasına rağmen yalın ayak şekilde götürüldü. Sabaha kadar bekletildikten sonra ifadelerimiz alındı ve serbest bırakıldık.”
Devlet şiddetine karşı dayanışma çağrısı
Taciz edildikleri halde polis şiddetine maruz bırakılan 8 kişi, bu saldırının tesadüf olmadığını ifade ederek şöyle dedi:
“Yaşadığımız mahallede kimimiz kimliği nedeniyle, kimimiz politik duruşu nedeniyle, kimimiz giyimiyle bir süredir hedef halindeydik. Gözaltına alınan arkadaşlarımızdan birisi uzun süredir iki erkek tarafından takip edildiğini bize söylemiş, bu durumdan kaynaklı zaten tedirgindik. Uzun süredir akşam olup, işlerimizden çıkma vakti geldiğinde birbirimize haber veriyor ve güvenliğimizi sağlıyor ve tek başımıza evlerimize dahi gidemiyorduk. 12 Ekim gecesi taciz edildiğimiz için polis tarafından saatlerce işkence gördük. Kadınlar ve lubunyalar tacize, tecavüze uğrarken şiddete maruz bırakılıp öldürülürken olay yerine saatlerce gelmeyen polis, tacize uğrayan kadınlara müdahale etmek için 5 dakika içinde olay yerine gelip kadınlara ve lubunyalara saldırıyor! Yaşadığımız olayın münferit olmadığını buradan herkese duyurmak istiyoruz. Yıllardır mücadele ederken her alanda karşılaştığımız polis ve devlet şiddeti şimdi ise mahallelerimize, evlerimize kadar sıçramış durumda. Güvende değiliz, başımıza gelecek her türlü olayın sorumlusu, saatlerce bize orantısız güç kullanarak işkence uygulayan ve bu işkence sonucu kolumuzu/ dişimizi kıran, kulağımızı ve dudağımızı patlatan erkek devlettir. Herkesi maruz bırakıldığımız polis ve devlet şiddetine karşı dayanışmaya çağırıyoruz.”
Yeldeğirmeni’nde ne oluyor?
Onur Ayı’nın gelişi sebebiyle Kadıköy Yeldeğirmeni'nde bir araya gelen LGBTİ+’lar işkenceyle gözaltına alındı. 5 Haziran’da Saat 18.30 civarında Yeldeğirmeni'nde bir araya gelerek Onur Ayı’nın gelişini kutlamak isteyen LGBTİ+’lara polis saldırdı. LGBTİ+’ları çembere alarak etraflarını saran polisler, birçok LGBTİ+’yı gözaltına alındı. Gözaltına alırken ters kelepçe yapan polisler, polis kalkanlarıyla çevredekilerin görmesini ve görüntü almasını da engellemeye çalıştı.
21 Temmuz akşam saat 9 sıralarında ise İstanbul Kadıköy Yeldeğirmeni’nde evlerine doğru yürüyen dört LGBTİ+ saldırıya uğradı. LGBTİ+’ların, bir erkeğin tacizkar bakışları ve takibine tepki göstermesinin ardından saldırgan “İbnelerin hepsini yok edeceğim, ibnelerin amına koyacağım” diyerek bir su borusuyla LGBTİ+’lara saldırmaya kalktı. Hemen ardından mahalleden başka erkekler de yanına gelerek LGBTİ+’lara saldırdı.
LGBTİ+’lar yaşananlar üzerine 22 Temmuz’da mahallede bir basın açıklaması yapmak istedi ancak çevik kuvvet polisleri mahalleyi abluka altına aldı. Saldırgan gruptan şahıslar da polisin yanına konuşlanarak gün boyunca mahalledeki LGBTİ+’ları rahatsız etti.
Basın açıklamaları engellenen LGBTİ+’lar, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Kadıköy Yeldeğirmeninde 21 Temmuz saat akşam 9da, dört lubunya evlerimize doğru ilerlerken, tanımadığımız bir erkeğin gözlerini dikerek bize yöneldiğini gördük. Kişi, kısa süre sonra bizim beraber yürüdüğümüz kaldırıma geçip, üzerimize doğru bir hamle yaptı. Bir arkadaşımızın ona neye baktığını sorması üzerine saldırgan üzerimize yürüyüp, bizim varlığımıza açtıkları savaşı; ettiği küfürlerle ve bütün mahalleye duyurduğu tehditlerle açıkça gösterdi. "İbnelerin hepsini yok edeceğim, ibnelerin amina koyacağım" ettiği tehditlerden yalnızca bazıları oldu. Hemen ardından bir binanın su gider borusunu kopartıp bizlere onunla vurmaya kalkıştı. Kıvrak bir şekilde elindeki boruyu ondan almamıza rağmen etraftan gelen sözde mahalle arkadaşları sayıca üstünlük kurup, dört bir yandan bizlere saldırmaya, yumruklamaya, tekmelemeye başladılar. Kavgayı ayırmaya gelen esnaf ve mahalleliden; saldırganları ve yaptıklarını "mahallenin belalı çocukları" olmaları gibi sebeplerle aklamaya çalışanlar oldu. Hedeftekiler LGBTİ+ olunca soğukkanlılıkla, kılını dahi kıpırdatmadan izleyen, gözünün önündeki acıyı gözardı etmeye çalışan, insanlıktan nasibini almamış esnafları ve mahalleliyi gördük. Yardımımıza koşan esnaflar oldu; onları da, saldırganların yanına katıp bizlere vuran mahallelileri biliyoruz. Kalplerindeki nefrete, gözlerinde boşu boşuna yanan öfkeye aşinayız.
“Olayların ardından mahalledeki sokaklara, bizleri tek yakalamak için saklanan bu çete üyelerine karşı çözümümüz birlik olmaktı. Bu çözüm, görüyoruz ki altından geçtiğimiz kara bulutların içinden bizi kurtarabilecek yegane varoluştur.
“Bu mahlukların, bunların mensup olduğu çetelerin ve üç maymunu oynayan mahallelinin nereden destek aldığı çok açık. İktidarın, yaşam alanlarımıza Esay Eryaman'da, Bayram sokakta ve Türkiye'nin her yerinde nasıl bir öfkeyle saldırdığı ortada. İstanbul sözleşmesinden çıkan, kadınların ve LGBTİ+ların varlığına savaş açan, faillerimizi koruyan bu iktidarın her yerinden fışkıran nefret, bu mahalle çeteciliği oynayanlara da vuruyor, bu aldıkları güç, nefretlerini perçinleniyor; kendi yaşamlarını sürdürmektense, bizlere saldırıyorlar.
“Biz ise olduğumuz gibiyiz, buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz. Hayatımızı kimseden almadık, kimseye vermeyeceğiz. İbneleri kimse yok edememiş, ama bu faşistlerin tarihin çirkin sayfalarında nasıl süründüğünü her geçen gün daha net görüyoruz. Hak arayanlar, eşitlik isteyenler, kadınlar ve LGBTİ+lar, birlik oldukça tekrar tekrar kazanacak, bunlar ise nefretlerinde boğulacaklar.
“Duyun lubunyalar: mahallelerimiz, sokaklarımız, şehirlerimiz, hepsi bizim. Bizi yok etmeye çalışanlara karşı, zaman birbirimize sıkıca kenetlenme zamanı. Mahallemizde, sokağımızda, okulumuzda örgütlenmek; hak mücadelelerimiz, özgürlüğümüz için kol kola girmek, yapabileceğimiz en önemli şey, hem de bugün, hemen şimdi.
“Tüm bu olayların üzerine, 22 Temmuz günü bir basın açıklaması düzenlemek istedik. Baktık ki yüzlerce polis, çevik kuvvet mahalleye doluştu. Bu polislerin etrafında ise dünkü "mahalle çocukları" konuşlanmış, yanlarından geçen kadın ve LGBTİ+lara ağza alınmayacak küfürler ve tehditler ediyorlardı. Hem devletin hem de faşist çetelerin mahallede yaşayan LGBTİ+lar için oluşturacağı risk, alınan kararlar neticesinde eylemi iptal etmek için yeterince büyük görüldü ve dağıldık. Biz dağılsak da tıpkı HDP binalarının etrafına, tıpkı Hisarüstüne yapıldığı gibi, burada da polis yoğunluğu arttırıldı. Polis yoğunluğunun arttırılması, azınlık gruplarının ve kadınların üzerine baskı oluşturmak için kullanıldığından, bizleri terörize etmeye çalışanlara karşı yapacaklarımız açık. Örgütlenebilen herkes olarak, mahallemizde, okulumuzda, iş yerimizde örgütleniyoruz. Bütün bunlara karşı susmuyoruz, korkmuyoruz. Lubunya cesurdur, onurludur. Mücadelemiz çetelerin de, iktidarlarının da üstüne çıkacak, özgürleşeceğiz.”
Etiketler: insan hakları, kadın, nefret suçları, kent hakkı