12/02/2009 | Yazar: KAOS GL

Ülkemizi ziyaret eden ilk eşcinsel başbakan olarak medyamızın ilgi göstereceği muhakkaktır.

İzlanda Başbakanı Türkiye'ye gelirse ne olacak? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Ülkemizi ziyaret eden ilk eşcinsel başbakan olarak medyamızın ilgi göstereceği muhakkaktır. Ancak bu derinlikli insanın düşünceleri ve inandıklarıyla üstelik zor bir dönemde ülkeyi yönetme cesareti göstermesi ve toplumu tarafından sevilmesi bizim toplumumuz tarafından apayrı bir durum ve algılanma güçlüğü oluşturacaktır.


Geçen hafta lezbiyen olduğunu öğrendiğim İzlanda başbakanı Johanna Sigurdardottir’le   birlikte bir program yapacak olsaydım, muhakkak ülkemin telefonları susmaz ve canlı yayın izlenme rekoruna ulaşırdık bir anda.  Üstelik İzlanda’da, mali kriz nedeniyle çıkan hükümet krizini çözmek için kurulacak geçici hükümetin başkanı oluyor kendileri, yani çok önemli bir zamanda çok önemli bir görev devralınıyor...

90’lı yılların sonunda Tansu Çiller başbakanken, yaşanan sürece paralel bir alternatif arayışının olduğu dönemde, radyoda konuk edeceğim saygın ve donanımlı konuklara bir saatliğine ülkeyi yönetme, canlı yayında başbakanlık yaptırma fikri aklıma gelmişti..

Konuk başbakanlar da, kabinelerini hazırlayıp layıkıyla görevlerini yerine getirmişlerdi. Kısa bir süreliğine ülkeyi yönetmişler hatta ‘erken seçime kadar ben kalsam olur mu?’ diyenine bile tanıklık etmiştim. Hilmi Yavuz, Fikret Kızılok, Barış Manço, Cem Karaca, Duygu Asena, Esin Afşar, Ahmet Altan ve daha onlarcası 92.5 MHz üzerinden yayın yapan Hür FM’de hazırlayıp sunduğum ‘Konuk Başbakan’ programında, kriz durumlarında bir ülke nasıl yönetilir, alternatif düşünceler nasıl hayata geçirilir, bir bir anlatmışlardı. Bu başbakanların ses bantları da bende hâlâ mevcut olduğundan, zaman zaman kütüphaneme uğrar ve içlerinden rastgele seçtiğim bir tanesinin kasedini teybe yerleştirir ve keyifle dinlerim.

O zamanlar bu programın en renkli kişisi olabilecek isimler vardı elbette ama topluma daha başka fikirlerle de seslenebilme esnekliği gösterebilecek, yani yalnızca mizah değil düşünce ölçüsünde de;  bir eşcinsel ya da daha farklı bir özgürlükte bir başbakanım olmamıştı.

Geçen hafta okuduğum haberlerin içerisinde gözüme ilişen, ‘Avrupa hükümetleri içerisindeki ilk açık lezbiyen başbakan’ başlığı ve habere konu olan İzlanda başbakanı Johanna Sigurdardottir, birden ilgi alanıma girdi. Modern zamanlarda olabilecek en renkli ve hareketli bir radyo şovu için, ideal konuk olurdu kendisi kesinlikle.

Birlikte bir program yapacak olsaydım kendisiyle, muhakkak ülkemin telefonları susmaz ve canlı yayın izlenme rekoruna ulaşırdık bir anda. Üstelik İzlanda’da, mali kriz nedeniyle çıkan hükümet krizini çözmek için kurulacak geçici hükümetin başkanı oluyor kendileri, yani çok önemli bir zamanda çok önemli bir görev devralınıyor. Dünyanın eşcinsel turizmini harekete geçirecek ve hatta başkenti olmaya aday İzlanda, nasıl ki siyahların gururlandıkları,  övündükleri, ‘o bizden biri’ diyerek sahiplendikleri Obama örneğindeki gibi, başbakan Johanne için de, eşcinsellerin kenetlenmesi için bir güç oldu gerçeğini gizlemeden, ilk lezbiyen kadın başbakanlarını coşkuyla kutlamaya devam ediyorlar.

Sosyal Güvenlik Bakanı olan 66 yaşındaki Johanna Sigurdardottir, 2002’de resmi törenle evlilik birliği kurduğu gazeteci Jonina Leosdottir ile yaşıyor. Bakanın, bir erkekle evliliğinden iki oğlu var. Geçici hükümette büyük koalisyon ortağı olacak olan Sigurdardottir’i, Sosyal Demokrat İttifak başbakanlığa aday gösterdi. Sigurdardottir, Mayıs’taki genel seçimlere kadar başbakanlığı yürütecek. Sosyal Demokrat İttifakı üyesi Çevre Bakanı Thorunn Sveinbjarnardottir, başbakan adayının ‘deneyimli bir vekil ve bütün İzlanda’nın sevdiği ve saydığı biri’ olduğunu söylemiş. Yani toplumun her kesimi tarafından desteklenmesi belki de ona Mayıs ayında yapılacak seçimlerde başbakanlığı sürdürme fırsatı yaratır kimbilir.

Başbakan Sigurdardottir’in siyasete işçi hareketindeki çalışmalarıyla başlaması ve 1960-70’lerde İzlanda Havayolları’nda hostes olarak çalışması, sendika örgütlenme çalışmalarını yürütmesi, mayıs seçimlerinde yeniden başbakan olma şansını yükselten unsurlar. Parlamentoya ilk 1978’de seçilen başbakan 1987’de bakan olur, ancak bizim ülkemizdekine benzer demokratların görmezden gelme alışkanlığı neticesinde, 1994’te Sosyal Demokrat Parti liderliğine seçilme girişimi başarısız olur. Ve sosyal demokratların tavrına öfkelenerek ‘Bir gün benim zamanım da gelecek’ der. Ve o zaman gelmiştir Sigurdardottir olmuştur.

Şayet olur da; bir gün ülkemize de resmi ziyarete gelecek olursa, kendilerine ne cevap vereceğimiz merak konusudur. Ülkemizi ziyaret eden ilk eşcinsel başbakan olarak medyamızın ilgi göstereceği muhakkaktır. Ancak bu derinlikli insanın düşünceleri ve inandıklarıyla üstelik zor bir dönemde ülkeyi yönetme cesareti göstermesi ve toplumu tarafından sevilmesi bizim toplumumuz tarafından apayrı bir durum ve algılanma güçlüğü oluşturacaktır. Dünyada sekiz ülkenin anayasal eşitlikte cinsel yönelimi tanıyor olması bir değişimin başlangıcıdır. İş yaşamında cinsel yönelim ayrımcılığını yasaklayan ülkeler arasında olsak da unutulmamalı ki, yeni Anayasa’da ‘toplumun her kesiminin kucaklanması’ hedefleniyorsa, artık eşcinsellerin de sesine kulak kabartmak gerekmiyor mu? Bu ülkedeki eşcinseller, var oldukları gerçeğinin kabul edilmesi için yüz yıl beklemek zorunda mı kalacaklar? (08/02/2009)



Etiketler: yaşam, dünyadan
nefret