20/01/2016 | Yazar: Gözde Demirbilek
Küçükpark’ın farklı isimlerle hep aynı menülerle dipdibe olan kafelerinden sıkıldıysanız; Cafe Eli’ye mutlaka uğramalısınız!
Küçükpark'ın farklı isimlerle hep aynı menülerle dipdibe olan kafelerinden sıkıldıysanız; Cafe Eli'ye mutlaka uğramalısınız!
Bornova'da yaşayanın tatlı çilesidir Küçükpark. Çünkü Bornova'da yaşayıp, Alsancak'a gitmeye üşenmenin sonucu Küçükpark'ta biter genelde. Ve bir süre sonra "bu kafelerin hepsi de aynı" diye söylenmek yerine sürekli birine gidersiniz, diğerlerinden tek farkı sürekli ona gidiyor olmanızdır. O kadar da aynıdırlar aslında. Süvari'ye çıkınca biraz ümitlenir gibi olursunuz, oradakiler birbirine benzemez gibi gözükür. Girip oturdukça aslında hep o ihtişamlı menüleriyle, hizmette kusur etmeyen garsonları ve pahalı sandalye masa takımlarıyla hepsinin aynı olduğunu görürsünüz.
Bugün size biraz daha komşu kokan, arkadaş evi kokan; biraz daha salaş, komün ve ekolojist bir yeri anlatacağız. Evet, gerçek, üstelik Küçükpark'ın orta yerinde: Cafe Eli!
Cafe Eli'nin işletmecisi Elif Kamanlıoğlu ile vegan bir buluşma sonrası biraz lafladık. Benim daha önce facebooktaki vegan gruplardan gördüğüm bir yerdi; hatta vegan kafe olarak yanlış duyulmuş, sonradan kafenin yemek menüsünün vegan olmadığı ama vegan yiyecekler olduğu yönünde düzeltilmeler olmuştu. Eh, bu kadar laf kalabalığı yeter.
Biraz da Elif'ten dinleyelim bakalım: Cafe Eli nasıl açıldı?
"Çok para kazandığım, yapmaktan mutlu olduğumu sandığım bir işim vardı. Her şey çok güzel gidiyor gibiydi. Patronum beni çok seviyordu. Sürekli tüketiyordum, sürekli yeni şeyler alıyordum. Bir gün durdum; Elif dedim ya 82 ekran aldın, 182 de alırsın, 282'si de çıkar bunun. Napıyorum ben derken işi bırakmaya karar verdim. Patronum çok severdi, 1 hafta izin verdi. Döndüm "Ben artık burada yapamam" dedim. Yeniden okul, yüksek lisans, diploma derken akademide de tutunamadım. En son birine para karşılığı bitirme tezi yazdım. Gelen parayla da burayı açtım. Cafe Eli… Burada mutluyum.”
Cafe Eli’de rahat hissetmemek mümkün değil pek; yarım adım arayla dizilmiş masalar yok çünkü. Hiçbiri birbirinin aynı olmayan oturaklar ve masalar var.
“Bak bu benim giydiğim kazak var ya, çöpten” diye söze giriyor Elif. “Bu masalar sandalyeler var ya, hiçbirine para vermedim. Hepsini çöpün kenarından taşıdım koydum. Aksesuar gibi duran her şey yine çöpten. Bu kafe tamamen mucize.”
İzmir’deki kafelerin sorunsallarından biri de vegan ürün olmaması. Genelde zeytinyağlılarıyla anılan İzmir’de insan “meze” dışında yemek yemek isteyince zorlanıyor. Elif, vegan olduğu için menüye de vegan ürünleri koyma sürecini anlatıyor:
“Burayı açmak elde para olmasına rağmen çok zor oldu. İşletmesi de bir o kadar tabi. İlk başta vegan bir kafe açmayı çok isterdim. Yalnız başladığım için imkanlar dahilinde olmadı. Şimdi 6 ayda bir menüyü değiştiriyorum. Her değiştirişimde hayvansal ürün içeren yemekleri çıkartıyorum. Yaptığım vegan yemekleri de insanlara ikram ederek yavaş yavaş gelen kitleyi de alıştırmaya çalışıyorum. Biraz yavaş ilerleyen ama benim içimin rahat olduğu bir süreç. Bir sonraki yıl sonunda kafeyi tamamen vegan yemekli hâle getirmek gibi bir hedefim var.”
Vegan oluşunun sadece yemekle alâkalı olmamasıyla ilgili şunları söylemeden de edemiyor:
“Hayvan deneyleri hayvan özgürlükçü olmayanları da rahatsız etmeli. Bak bu en dandik sigara, bunu kullanıyorum. Kullandığım krem de dandik benim. Varsın bir ürün de bir canlı üzerinde denenmeden önce ben kullanayım. Ben ormanları yıkmışım, yaşam alanlarını talan etmişim, bi kere de benim yanağım zarar görsün. Ne var yani.”
“Peki bu kafede insanlar yemek yemek dışında neler yapabilir?” diye soruyorum:
“Üretimin her türlüsüne açık bir yer burası. Film izlemek isteyenler için bir odamız var, ders çalışmak isteyenler de kullanıyor. Atölyelere açık. Seramik atölyesi mi yapmak istiyor? Gelip burada iç rahatlığıyla yapabilir. Masal gecesi mi düzenlemek istiyor? Aynı şekilde. Samimi olduğu sürece her etkinliğe açık burası.”
Benim de dikkatimi Cafe Eli’de, Küçükpark kafelerinin etekli cin Ayşe ve şapkalı cin Ali desenli tuvaletlerinin aksine cinsiyetsiz bir tuvalet olması çekiyor. Bir de aşık kediler tabi…
Muhabbetimizi toparlarken Elif bir çağrıda bulunuyor:
“Üretmek isteyen herkesi buraya davet ediyorum. “Elif böyle bir tarifim var” diyen insanlara, burada bu mutfağı birlikte kullanmaya ihtiyacım var. Çünkü burasının hepimizin elinin dokunduğu bir yer olmasını çok istiyorum. Umarım olur. Bir özgür dönüşüm hattı yaratmak istiyorum. Bahar geldiğinde evimizde kullanmadığımız eşyaları getirelim, değiş-tokuş yapalım, yeni şeyler üretelim isteğim çok büyük. Bu istekte olan herkesi Eli’ye davet ediyorum.”
Ben de son olarak Vegan İskender yemenizi kesinlikle öneriyorum. Sevgili İzmirliler! Zaten güzel olan, hep birlikte daha da güzelleşebilecek olan ihtiyacımız olan özgür alanlardan biri olan Cafe Eli’den tariflerinizi ve önerilerinizi esirgemeyin.
Cafe Eli’nin adresi: Kazım Dirik Mahallesi, 160 Sokak, No:15/B, Küçükpark/Bornova, İZMİR
Etiketler: yaşam, gezi/mekan